
Cehaletle Mücadele -2
Cehaletin safında olup olmadığınızı kontrol edin.
Cehalet; kısaca bilgisizlik, bilgi yoksunu anlamına gelen Arapça’dan dilimize geçen bir kelimedir.
Ayrıca, hak, hakikat, doğruluk, manevi değerler hakkında da bilgi yoksunu anlamına gelir. Çoğu defa insanlar bilgi yoksunu oldukları şeyleri düşman olarak görür ve ona saldırıda bulunur.
Mesele İslamiyet doğduğu yıllarda Roma devleti ve Sasaniler Medine merkezli kurulan bu yeni İslam Devleti’ni düşman olarak gördüler, saldırarak ortadan kaldırmak istediler.
Oysa İslamiyet’in içeriğini araştıra bilir, İslamiyet’in insanlara verdikleri değeri öğrenebilirlerdi. Ama böyle yapmadılar hem kendilerine zarar verdiler hem de dünya genelinde birçok savaşın çıkmasına neden oldular. Bu savaşlarda şimdiye kadar milyonlarca insan öldü.
Bu nedenle hakikat ve adalet hakkında bilgi yoksunu olan ve bunları düşman olarak gören ve bunlara karşı amansız mücadele edenlerin “Cehalet! ismi ile adlandırılması gerekir. Cehalet; hakikati anlamama, doğru ve hak üzerinde olan her şeye ve herkese; adalete, barışa, düzene, nizama, huzura, güvene ve refaha karşı savaş açma ve mücadele etmenin adıdır.
Eğer onlar –Cehaletin safında yer alanlar- edepli birisiyseler, şirk, kibir ve kıskançlık duygularından arı olduklarını iddia ediyorlarsa; onlara yön veren kuyrukları duğru istikamette onları uçuracak ve doğru yere ulaştıracak. Eğer edepleri yoksa içlerinde kibir, riya ve şirk varsa kanatlarının biri ahreti (vacip ve farzları yerine getiren), diğeri dünyayı temsil etse dünyanın en iyisi, en zekisi, en âbidi olsalar bile amelleri ve yaptıkları iyilikleri onları hedeflerine ulaştırmayacak;
yanlış yerlerde uçacaklar,
yanlış kimselere sataşacaklar/sataşırlar.
Yanlış kimselerle arkadaşlık kurarlar.
Yanlış kimselere güvenecekler,
Gücünü bilmedikleri ve gücünü ölçemedikleri kimselere sataşmaları onlara hayır getirmez. Sırtını Allah’a dayayan, kalbini Kâbe yapıp Allah’ın korkusunu ve sevgisini kalbine yerleştiren birisine sataşmak onlara hayır getirmez. Belki telafisi imkânsız hüsranlara neden olabilirler ama zafer Allah yolunda yürüyenlerindir. Kendisini hakka adamış imanlı birinden kurtulmak isterken kötü, çok çirkin birisini Allah onlara musallat eder, emdikleri sütü burnunlarından getirir.
Yahudi din adamları Hz. İsa’dan kurtulayım derken Pavlus ile karşılaştılar. Pavlus; Yauhudilerin dini inançlarının altını üstüne getirdi. Hz. İsa(a.s)’ı Tanrı, kendisini de peygamber ilan etti. Batıl ile hakkı karıştırarak yeni bir din ortaya çıkardı. Bu nedenle defalarca Pavlus’a suikast düzenlemek istemişlerse de Roma valileri her defasında son anda Pavlus’u kurtarmış. Ardından Roma imparatorluğu Yahudilere musallat oldu ki onların şehirlerini ve tapınaklarını yakıp yıktılar, Yahudileri yurtlarından çıkardılar.
Araplar da Hz Ali (a.s)’ın adaletinden kurtulmak isterken gelmiş geçmiş dünyanın en zalim yöneticisi Yusuf b Haccac onlara musallat oldu. Emdikleri sütü burunlarından getirdi. Tarihçilerin anlattıklarına göre yüz binin üzerinde kafa kesmiş.
Mesele bir örnekte 20. yüzyıldan örnek verebiliriz. İngilizler Birinci Dünya Savaş'ında Türk Milletini ortadan kaldıramadılar, güçleri buna yetmedi. Oysa planlarında İran Hudutuna kadar bütün Türkleri yok edeceklerdi. Bu nedenle Kurtuluş savaşı yıllarında ve sonrasındaki zamanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yıkmaya yönelik bir çok ayaklanmayı ABD ile birlikte desteklediler. Hitler gibi birisi ortaya çıktı ki 65 Milyon insan II. Dünya Savaşı'nda öldürüldü.
Yüce yaratıcı doğanın kanunlarını ve olayların akışını adalet çemberi etrafında bir nizam dahilinde oluşturmuştur. Hani bir Osmanlı atasözü varya: "Yalnış hesap Bağdat'tan döner." Yanlış yapılan şeyler eninde sonunda ortaya çıkıyor ve bu yanlışlığı yapanın elinde kalıyor. Hak etmediği bir şeye sahiplenmek isteyen doğru bir iş yapmaz.
-Sofraya gelen nimetlerin helal yoldan gelmiş olması lazım..
-Kısa yoldan köşeyi dönmeye çalışmak, alın teri ile kazanılmayan, hakkı olmadığı şeylere sahiplenmek insanın fıtratını ve ruhunu bozuyor.
-Rüşvetle bir makama veya bir göreve gelinme varsa ömür boyu alınan maaş haramdır, bunun sonu hüsranla biter.
Sorumlu olduğunuz kurumda veya çalıştığınız yerde aldığınız maaşın veya işçi olarak çalıştığınız iş ücretinin karşılığını alın terinizle ve emeğinizle vere biliyor musunuz? Yani sorumluluğunuzun tam karşılığını alın teriniz ve emeğinizle yerine getirdiyseniz, ne mutlu size. Kendinizi bu alanda denetleyin ki yanlışa düşmeyin, hata yapmayın.
-Kibir, kıskançlık, bencillik, nimetlere karşı şükürsüzlük, yaratıcıya karşı şirk koşma insanın fıtri ayarlarını olumsuz etkiler, yani vicdanı, sevgiyi, hoş görüyü bozar. Hal böyle olunca o insan asi ve zalim birisine dönüşüverir. Şimdi anladınız mı aile içi şiddet, kaos, öldürme, cinayet ve katliamlarda neden bu kadar artış gösterdiğini.
-Bu nedenle sevgi, vicdan ve merhametinizi gözden geçirin. İnsanlara değer verip vermediğinize bakın. Dünyanın herhangi bir yerinde insan haklarına zarar veren durum karşısında duyarlı olup olmadığınızı kontrol edin. İnsanlara yapılan zulüm karşısında çaresiz kaldığınızda üzülme var mı? Bu değerlerinizi kontrol edin ki yanlışlıklara düşmeyesiniz.
Allah daim yar ve yardımcınız olsun.
Hoşça kalın görüşmek üzere.