Narin Cinayeti Neden Çözülemiyor? Arkasındaki sır ne?

Narin Cinayeti Neden Çözülemiyor? Arkasındaki sır ne?


Dıyarbakır Tavşantepe köyünde işlenen Cinayet neden çözülemiyor. Bunun üzerine bazı tahlil ve yorumlamalarda bulunmak istiyorum.
 Batı Hukuk sistemini gözden geçirdiğimizde, mahkemede Hristiyanlarca kutsal kabul edilen İncir üzerine ellerini basıp doğruyu söyleyeceklerine dair yemine veriliyor.
Bu nedenle mahkemeye girenlerin içlerinde veya yüreklerinde biraz inanma hissi varsa yemin ederek doğruyu söylüyor. Bundan dolayı batıdaki mahkemede olaylar hemen çözülüyor. 
Peki bizde bu nasıl oluyor?
Bizde ise “Şeref ve namus” üzerine, yemin ettiriliyor. Mahkemeye katılanların birçoğu namus ve şerefin ne olduğunu veya önemini bile bilmiyor. Ve böylesi zihniyette olan birine şeref ve namusu üzerine yemine versen sonuç yine aynı olacaktırr.  
 Peki mahkemeye girenler Kutsal kitabımız üzerine, en çok sevdiği ve değer verdiği oğlunun, kızının, peygamberinin canına ve Yüce Yaratıcı Allah adına yemine verilse o zaman yine de yalan yere tınıklık yaparak doğruyu söylemeyecekler mi?. İşte bu biraz tartışmalı ve bu tarz yemin bizde yapılarak sorgulama yapılmıyor. Peki Neden?

Burada ben hakim ve savcılarımıza hak veriyorum. Mahkemede tınıklara, zanlıya, suçluya veya şikayette bulunan şahsa elini kutsal saydığı ilahi bir kitap üzerine koyup doğruyu, çarpıtmadan anlatacağına dair yemin ettirilemez mi? Bildiğim kadarıyla mahkemelerimizde böyle bir kural yoktur. Peki neden? Çünkü az önce de söylediğim nedenlerden dolayı. Yani şeref ve namusun ne olduğunu veya önemini bilmeyen biri ne yazık ki yalan yere yemin edebiliyor.

      Belki bu nedenlerle Türkiye'de bu tür sorunlar yalancı tanıklar yüzünden ya çözülemiyor ya da yeterli delil bulmak için uzuyor. Oysa şahitler doğruyu söylese mahkeme olayı uzamadan hemencecik çözülü verecektir. 
Cinayeti işleyen kişi Narin’in kendi öz be öz 18 yaşındaki abesi uyuşturucu bağımlısı Enes Güran mı? Güran'ın annesi; "Kızım öldü, geri getirmek mümkün değil, bari oğlum Enes’i kurtarayım, hapse girmesin, hayatı mahvolmasın, diye mi gerçekleri söylemiyor ve çarpıtıyor? Yoksa Güran ailesi içinde bir iç hesaplaşma mı var Narin'in annesi korkusundan mı gerçekleri söyleyemiyor? 
Veya Amca Muhtar Salim Güran ailelerinin tanınan saygın bir aile olduğu görüşünde olduğundan dolayı mı işenen cinayet ile bölgede saygınlıklarının sarsılacağı düşüncesiyle mi yiyeni Enes Güran’ı korumaya çalışıyor şimdilik bu bir sır. 
Ama ortada bir gerçek var ki, işler ve olaylar yanlışa ve yalana düştü mü bir türlü işler rast gitmiyor. Çünkü doğa ve tabiatın kanunu böyledir. Dilimizde bununla ilgili bir atasözü var: “Yanlış hesap Bağdat’tan döner,” cümlesi yaşanmış tecrübeler sonucunda söylenmiş önemli bir atasözüdür.
Bununla ilgili bir örnek vermek istiyorum. Lise’ye gittiğimde Iğdır’ın Melekli köyünden samimi olduğum bir arkadaşım anlatmıştı.
Köylerinde birisi komşusunun bahçesinden açılan bir ateş sonucu hayatını kaybetmiş. Komşunun Jandarmaya verdiği ifadesine göre aynı saatlerde evinde olmadığını söylemiş. İfatesinde, aynı saatlerde köyün merkezinde bir yerde oturup üç arkadaşıyla sohbet ediyorlarmış. Savcı da bu cinayeti bir türlü çözemiyormuş.
Savcı bu cinayeti çözmek için, birinci derecede şüpheli komşuyu ve komşusuna tanıklık yapan üç arkadaşını son bir defa tekrardan çağırmış ve onları yemine vermiş. Tanıklar ellerini Kur’an üzerine koyarak doğru söyleyeceklerini belirtmişler. Yeminlerinde öncesinde verdikleri ifadenin aynısını tekrarlarmışlar. Mahkeme de böylece davayı kapatmış. 
Böylece cinayet zanlısı bulunamaz ve aradan birkaç ay geçtikter. Barkaç ay sonra  şahitlik yapanlardan birisi elim bir kaza sonucu ölür, diğeri şahit ise 1 yıl sonra ölümcül bir hastalığa yakalanır. Üçüncü tanık ise evlendikten sonra doğan bütün çocukları sakat doğar.
Aslında yemin ile bu işi belki daha hızlı çözebileceğimizi düşünüyorum. 
Peki acaba mahkemede Kutsal Kitabımız Kur’an üzerine yemine verilerek ifadeleri alınmak istese şahit tanıklar yine de yalan konuşmayacaklar mı?
Belki yalan konuşan olacaktır ama kanaatimce hepsi değil. İçinde doğruyu söyleyenler çıkacaktır. 

 Peki yemin nasıl olmalı:
Ben olsam “Nefsimin yedi kudretini elinde bulunduran Allah’a, Peygamberleri aracılığı ile gönderilen kutsal kitaplarına, evlatlarımın canına, anne ve babamın canına Kutsal Kitabım Kur'an-ı Kerim üzerine yemin ederim ki doğruları söyleyeceğim. Eğer burada yalan konuşursam, Allah bana  verdiği tüm nimetleri, aklımı, sağlığımı ve bereketini alsın,” şeklinde yemine verirdim. 

Ama bu işin içinde bizim bilmediğimiz başka bir iş  var gibime geliyor. Bu da bu cinayetin önceden çok planlı bir şekilde hızlandığı, kimin hangi sözleri söyleyeceği belirlenmiş. Anlaşılan o ki cinayet çok planlı yapılmış. Bu da cinayetin çözülmesini zorlaştıran en önemli etkendir. Kimin ne söyleyeceği bile önceden belirlenmiş ama yine de açık verdiler. Okul'daki kamera kayıtları ve dijital ağ sisteminde yapılan konuşma ve görüşmeler, verilen ifadeler bunlarla uyuşmuyor bu da kasıtlı olarak ifadelerin bir plana göre olduğu gerçeğini ortaya çıkarır. Anlaşılan o ki evdeki hesap çarşıya uymamış.
 

Google+ WhatsApp