Sevinç-Hüzün, Korku ve Ümit
İnsan hayatı sanki sevinç-hüzün, korku-ümit üzerine kurulmuştur. Bu ikisi arasındaki dengeyi koruyabilenlere ne mutlu.
"Dünya imtihanı, zıt duyguların varlığını gerektirir ki, insanoğlu özgür iradesini hangi tarafa kullanırsa ona göre bir değer veya değersizlik kazansın. Aklın, vicdanın sesi, kulağı olan iyi duyguların karşısında; nefsin, şeytanın sesi olan kötü duyguların olması âdil bir imtihanın şartıdır. Bu duyguların ortaya çıkması için imtihan/mihnet, acı, sıkıntı gerekir..."
İnsan için hem sevinç iyidir, hem de hüzün. Lakin ne tam şadlığ yani aşrı sevinç, ne de tam hüzün insanı kurtuluşa götürmez. İnsanın tekamül yollarına yani kemal derecesine ulaşmasında istifade etmesi için Allahın verdiyi bu iki nimeti iyi değerlendirmeli ve aradaki dengeyi iyi kurması gerekir. Bu nedenle sevinç insan için iyi bir duygudur. Amma sonrasında her bir şeyden gaflet ve mahrumluk olan sevinç iyi bir sonuç doğurmaz.
Korku ve endişenin olmadığı bir yaşamda baraşırıyı yakalamak zor. Küfür medeniyetinde yaşayan herkes için aşrı sevinç, istenilen hüzün ve kederden uzaklaşmasına neden olan bir ikbal iyi değildir. İnsan hayatında heycanlar, korkular, hüzünlü günler olmalıdır. Elbette bu kaçınılmaz birşeydir. İnsan için sevinç ve kederin her biri faydalıdır. Eğer insan dünyada hastalıktan korkmazsa, temizliye riayet etmez ve hastalanır. Yine eğer insan geleceğinden endişe etmez ve aşrı derecede gelecek için umutlu, emin ve sevinçli olursa o insan geleceğe hazırlık için çalışmaz başarısız olur. Ve bu nedenle duygular arasındaki dengeyi sağlayamayan bir insan, topluluk veya milletler eğer gelecek endişesi taşımıyor iseler gelecekte başarılı olamazlar. Böylesi toplumlar, gelecekte hüzünlü ve karanlık günlerle karşılaşması muhtemeldir.
Bu nedenle korku ve ümit dünya hayatı için zaruri ve Ahret için ise daha çok zaruridir. Korku ve endişe insanı dünya hayatında başarıya götürür, insanı tehlikelerden korur. Korkusu olmayan bir araba şoförünün hız yaparak kaza yapması korkusu olan ve bu korku karşısında daha dikkatli olanlara göre dha yüksektir. Demek ki korku insanı daha dikkatli ve titiz davranmaya sevk etmektedir. Korku ve endişe insanı çalışmaya sevk eder. Ahret hayatında ise kurtuluşa götürür.
Eğer insanlarda ölüm sonrası Cehennem’e gitme korkusu olsa o insan dünya hayatında daha çok dikkatli ve titiz olur. Daha çok ibadete yönelir, daha çok iyilikte bulunur ve tüm bunları Allah için yapar. Allah’ın yasakladıklarını yapmaz, iyilikleri emreder kötülüklerden uzaklaştırmayı emreder. Bunun tam tersi düşünceye sahip olanlar da yani Ahret, Kıyamet ve Cehennem korkusu olmayanlar ise bu hususlara dikkat etmezler. Bu nedenle korku ve umut, hüzün ve sevinç insan için verilmiş önemli bir nimettir.
İnsanoğlunun hayattaki temel gayesi mutluluğa ulaşmaktır. Hem dünya hayatı için hem de Ahret hayatında mutluluğa ulaşmanın temel püf noktası hayatımızdaki bu duygular arasındaki dengeleri iyi oturtmak ve dengeyi sağlamaktır. Bu dengeyi sağlayabildiğimiz ölçüde başarıya ulaşır mutluluğun ipine sarılmış oluruz.