Bayram Sevinci ve Anlamı

Bayram Sevinci ve Anlamı



Kur’an’ın ifadesine göre insan fıtrat üzere yaratılmış ruhlar aleminden maddi aleme gönderilmiştir.
Kuran ve hadisler ışığında İslam’ın emir ve yasaklarını incelediğimizde Kur’an bize fıtratımızı korumamız gerektiğini buyurmaktadır. Bu da ancak günahlardan çekinmekle mümkün olur. 
Fıtrat; yani yaratılış ayarı
Yaratılış ayarı; vicdan, acıma, yardım sever, tapma (tek Allah’a inanma), sevgi bunlar yaratılış ayarımızdır ve ruha ait özelliklerdir. 
Biz yaratılışımızdaki o doğal halimizi yani fıtratımızı korumakla mükellefiz ve bundan sorumluyuz.
Zaman içerisinde Kalbimiz ve fıtratımız kendi hatalarımızdan, günahlarımızdan ve yanlış kazanımlar, haram kazanç nedeniyle fıtrat aynamızın üzerini toz veya bir parça pas kaplayacak olsa o zaman bizim fıtrat ayarlarımız yani o doğal yapımız bozulur. Öğle olunca da vicdanlıyken vicdansız hale geliriz. Basiret sahibi ileri görüşlüyken liyakatsiz duruma döner sevgi ve merhamet duygularını kaybederek vahşileşiriz. İşte Kur’an bize bu tehlikeler karşısında uyararak bize öze denmek için fırsat verir. Bu fırsat ise ancak ramazan ayında açılan tövbe kapıları ile mümkündür.
Allahu Teala Ramazan ayında öze dönüş fırsatları bize veriyor. Bu fırsatı değerlendirenlere ne mutlu!
İnsan’ın ruhlar âleminde yaratıldığı öze dönüşün adıdır Ramazan Bayramı.
Bu nedenle Ramazan Bayramına Fıtri Bayram da denmiştir. Ramazan bayramı yeniden doğuşun adıdır. 
Fıtrat kelimesi Arapça “fıtır, futur veya  fetur” kelimesinden türetilmiştir. 
 Arapçada bir süre yemek yemeden bekleyen bir insanın yediği ilk lokma veya  yediği ilk yemeğe “fıtır” denir. 
Bu ayda ruhumuz fıtrat ayarlarına geri dönüyor. Gönül aynamızın üzerindeki paslar ve tozların temizlenme fırsatı doğuyor. Hem de bedenimiz kendisini yenileyerek sağlığına kavuşuyor.  Bedenimiz bir süre yemekten içmekten ve dünyevi zevklerden kendisini uzaklaştırdıktan sonra sabretme yeteneği gelişiyor. 
Allahu Teâlâ tertemiz bir sayfa açarak yeniden hayata başlamamızı istediği için böyle bir fırsatı sunuyor.  
Hz. Ali (a.s) bayram hutbesinde şöyle söylemiştir:

 “Ramazan ayının son gününde bir melek gökyüzünden oruç tutan kadın ve erkeklere nida ederek( seslenir): “Ey Allah'ın kulları müjdeler olsun size,ki günahlarınız bağışlandı.  Bu güne  kadar işlemiş olduğunuz bütün günahları Allahu Teala bağışladı ve sizi tertemiz kıldı. Bundan sonraki günlerinize dikkat edin.” 
Kur’an tabiriyle ölümle başlayan yolculukta günahkâr kullar; “Rabbim bana bir fırsat ver de geri dönüp salih bir amelle geleyim diyecek. İşte Ramazan ayı böyle bir fırsatı insanlara sunuyor. Her yıl öze dönüşü, tövbe etmeyi salih amel işleyerek salihlerden olma fırsatını veriyor. Tövbe kapıları sonuna kadar açılıyor, rahmet kapıları sonuna kadar açılıyor. İşte biz böyle bir ayı uğurladık.  Bu ayda biz günahlarımızın bağışlanmanın sevincini ve fıtratımıza yani öze dönmenin sevincini yaşıyoruz.
Ramazan bayramı insanların evinden çıkıp mescide gidişişi, kıyamet günü yeniden diriltilecek olan insanın mezardan kalkarak mahşer meydanına gidişinin bir tatbikatıdır.  
Önceki dönemlerde bayram namazları açık alanda kılınarak mahşer günü bir bakıma canlandırılmaya çalışılırdı.  İşte bayram bize yeni bir hayata dönüşün, yaratılış fıtratımıza yani o öze dönüşün adıdır.  Bağışlanmanın, af edilmenin adıdır Ramazan Bayramı. 
Hz. Ali bayram hutbesinde yaptığı konuşmasında; bundan sonraki hayatımızda daha dikkatli olmamızı istemiştir
Bu bakımdan bize bu imkânları sunan yüce Rabbimize ne kadar şükür etsek bu bizim için azdır. Ramazan ayı ve içindeki Kadir gecesi değerlendire bilen için sunulmuş büyük bir fırsattır. 
-Temiz elbiselerin giyilmesi
-Güzel kokuların sürülmesi
 -Tabiat çıkıp doğa ile baş başa kalınması tavsiye edilmiştir. 

Ramazan bayramı sonrası güzel şeyler konuşulmalı, insanları incitecek, kıracak kelime ve sözlerin kullanılmaması gerekir.  Dilimize hâkim olmalı kimseyi küçümseyici sözler sarf edilmemelidir. 
Ramazan bayramı ile birlikte, artık, fakirleri korumayı, sabretmeyi, sabırlı olmayı, güzel konuşmayı, çirkin söz ve davranışlardan uzak durmayı, gıybetten yani dedi-kodudan, boş sözler konuşmaktan kendimizi arındırmanın adıdır Ramazan Bayramı. 
Yani güzel ahlakı hayatımızın bütün alanlarına hakim kılmalıyız.
 Güzel ahlakımız tüm yaşantımıza, dinimize hakim olmalıdır. Belki dinimizin adıdır güzel ahlak. 
Güzel ahlak sahibi olmadan şerri hükümlerin hiçbir anlam ifade etemeyeceği, şeriat kurallarına uymanın bir manasının olmayacağını da bilmeliyiz. 
Ahlak, hem şerri kurallardan, hem dini kurallardan daha önemlidir. Çünkü dinin geliş gayesi güzel ahlaktır. 
Ramazan ayı ahlak kurallarının din kurallarından daha önemli olduğunu bize öğretir. 

 

       Ramazan ayı; sosyal, siyasal, ekonomik anlamda hayatımızda büyük bir değişime neden olduğunu görmekteyiz. Ramazan ayı İslâm ümmetinin bir araya gelerek ortak hareket etmesi aynı zamanda siyasi, aynı zamanda, kültürel aynı zamanda da büyük bir sosyal güç olduğunun göstergesidir. 
İnsanlar siyasal anlamda işlerini Allah rızası için düzene koymayı, Allah’ın ve onun peygamberinin eğitmenliğini kabul ettiğini, başka güçlerin önünde eğilmemenin adıdır.
Sosyal alanda; işbirliği, yardımlaşma, topluca hareket, birbirlerinin hal ve hatırını sorma, ziyaret ile toplumda bir öze dönmeyi, hedefler
Ekonomik anlamda; toplumun ihtiyaçlarının belirlenmesi, fakir ve yardıma muhtaç olanlara yardım etmeyi, bencillikten uzaklaşmayı, yardımlaşmayı, paylaşmayı öğretir.
Bu değişimi bir birey veya toplum yaşamışsa bu demek oluyor ki; Ramazan ayının bereketine, maneviyatına rahmetine nail olmuştur. 

 

Ramazan ayı ve bayram bize şunu öğrettiğinin de farkında mıyız?
Dışarıdan vatan topraklarını düşmanın saldırıları karşısında ne kadar korumak  zorsa barış zamanında  da o derece dikkatli olup  korumak o kadar zordur. 
Çanakkale’de şehit olan şehitlerimizi hatırlayın. Savaş zamanında birçok şehit verdik. Bu yetti mi? Tabiki  hayır! Daha hala barışı korumak için şehit vermeye devam ediyoruz.
Beden sağlığımızı da korumak için nelere katlanıyoruz. Kendimizi hastalatmamak için nelere katlanıyoruz, nelere dikkat ediyoruz. 
Aynı şekilde Ramazan ayında kazandıklarımızı sonraki aylarda da kaybetmemeliyiz, o saflığımızı, o güzel ahlakımızı, o gönül aynamızın temizliğini olduğu gibi gelebilecek etkilerden korumalıyız.
Ramazan ayında bize sunulan bütün kazanımları korumamız gerektiğinin de bilincinde olmalıyız.

Sosyal yani toplumsal bir varlık olmanın idraki ile birbirlerinin, duygularını, dertlerini, sevinçlerinin adıdır Ramazan Bbayramı.  İşte bu nedenle Bayram bize sosyal bir varlık olduğumuzu ve bunun devamını sürdürmenin adıdır. 
Ramazan ayı  bir eğitim, dayanışma, öze dönüş, Rabbe itaat öğretilerini içinde barındırır. 
Bayram milyonlarca insanları bir araya toplayarak aynı duyguları aynı anda paylaşmayı göstererek siyasi bir güç olarak bir gövde gösterisini ve içinde dayanışma duygusunu geliştirir. 

 

Her şeyin bir zekâtı var, bedenin de zekâtı fitre zekatıdır. 
Ramazan bayramı insanların yeniden hayata sevgi ile bakmasını sağlıyor. 
İnsanlarda hoşgörü duygusunu geliştirir. 
Bayramlar bize geçmiş kin ve nefretlerimizi silmemizi öğütler
Allah’ı ve onun sanatını görmemizi öğütler.
İşlerimizi Allah rızası için düzene koymamızı ve güzelliklere dikkatimizi çeker. 
Ramazan ayı Mümin’e irfan kapılarını yani hakikate ulaşmanın yolunu açar.
Müslümanlar bayram namazını Allah’tan başka hiçbir gücün önünde eğilmeyeceği anlamında kılar.  Tüm ümmet birlikte namaza durarak Allah’ın önünde secdeye kapanarak namaz kılar. Bu demek oluyor ki biz ümmet olarak Allah’ın önünde boyun eğeriz başka da hiçbir gücün önünde eğilmeyiz. Korkumuz da Allah’a dır, sevgimiz de Allah’a dır. 
Varlığımızı ona borçluyuz. Ondan başka da hiçbir gücün önünde boyun eğmeyiz anlamına gelir Ramazan bayramı.

Kalın selametle. Allah'a emanet olun. Bir sonraki konuşmamızda görüşmek üzere hoşça kalın.  
 

Google+ WhatsApp