İnsanın Mimarı

İnsanın Mimarı


Bismillahirrahmanirrahim

İnsanın Mimarı

Her şeyin bir mimarı olduğu gibi İnsanın da bir mimarı vardır. İnsan’ın mimarı Allah, Kur’an, Peygamberler ve onların vasi kıldığı önderlerdir.

Biz ne yapalım ki iyi biri olalım  diye bir düşünmemiz gerekir.

İyi olmanın temel şartı takvadır, yani takvalı olmaktır. Takvalı olmak için önce nefsani bütün isteklerden vazgeçilmesi gerekir. Yani içimizden bizi tehdit eden bütün zararlı olan unsular bir çırpıda dışarı atılmalıdır. Düşünün ki bir odada oturuyorsunuz ve o odada bir takım insanı bitkin düşüren ağır zararlı gaz veya gazlar vardır. Ya da solunacak temiz hava yok. Bunun için pencerelerin açılarak içerideki havanın değiştirilmesi gerekir. İşte insan da böyledir, önce kendisini iyi teşhis etmeli ve kendi içinden insanı tehdit eden bütün zararlı unsurları dışarı çıkarmalıdır.

Dünya zehirli bir yılan gibidir. Makam ve şöhret deli bir bineğe benzer, o binek ne zaman, nerede ve nasıl seni sırtından atacağı belli değildir.

İnsan önce kendi kendisine bu soruyu sormalıdır: “Neden yaratıldım? “ diye kendisine bir soru sormalıdır. Yaşamın gayesi, hedefi, amacı bu olmamalı:

-Yaşıyorum, bunun için kazanmak zorundayım.

-Kazanıyorum, çünkü yaşamak zorundayım, diye bir hedef belirlenmesi veya böyle bir yaşam tarzını model görmesi doğru değildir.  Yanlış sorular insana yanlış cevaplar getirir. Bu tür bir yaşam tarzı bir kısır döngünün belirtisidir. O zaman öğle bir hedef öğle bir amaç öğle bir gaye edinmeliyiz ki o hedef, o gaye; bizi insanlık zirvesine çıkarmalıdır.

İnsanın hedefi  Allah’ın rızasıyla kazanmaya yönelik olmalıdır. Eğer insanın hedefi Allah rızasını kazanmaya yönelik olmazsa bu çeşit yaşam tarzı insanı köleleştirir. Olaya bu açıdan baktığımızda yani Allah rızasını kazanmaya yönelik bir hedefimiz varsa önce kendimizde, kendi içimizde veya bizim düşüncelerimize yön veren duygularımızdaki zehirli gazlardan kurtulmalıyız. Bu zehirli gazlardan kurtulmadıkça Allah rızası için hareket etmemiz mümkün değildir. Bunun için:

-Neleri terk etmeliyiz, veya  neyi terk etmemiz gerekir diye kendimizi bir defa gözden geçirmemiz gerekir.

Önce insanı hayata bağlayan ve mutluluğa ulaştıracak unsurların neler olduğunun teşhis edilmesi gerekir. Bunu kesinlikle kafamıza yerleştirmeliyiz ki insanoğlunun hayatında Allah rızası varsa o insan Allah’ın kölesidir. Öyle ki her şeyini ve yaşam programını Allah rızası için neler yapabiliriz?

-Yardımlarını Allah rızası için yapacaksın.
-Allah rızası için bir meslek edineceksin.
-Allah rızası için infak edeceksin.
Allah rızası için, bakacaksın, duyacaksın, yorum yapacaksın ve konuşacaksın.
-Hayat programını yani yaşam programını Allah rızası için ayarlayan insanların dilinde sarf edeceği boş söz olmaz.
-Allah rızası için hareket eden zulüm etmez, görev ve sorumluluklarının bilincinde olur.
-Allah rızası için hareket eden birisi büyüklerine saygılıdır, küçüklerini sever.
-Allah rızası için hareket eden biri Annesini, babasını, ilim ehlini (öğretmenleri, alimleri) üzmez.
-Allah rızası için hareket eden biri günde en az 50 ayet okur ve günlük yaşamında iyiliği emreder kötülüklerden sakındırır.
-Allah rızası için hareket eden; önce düşünür, sonra konuşur, nefsani hareket etmez ve daima akılcıdır.
Allah rızası için hareket eden bir fert; zalime  ve insanlık onuruna zarar veren kimseleri asla sevmez. ve onlara saygı duymaz.
Allah rızası için hareket eden biri asla  toplumsal ahlakı ve  İslâm ahlakını hiçe sayanları sevmez, onlara kesinlikle sempati duymaz.
 
      Düşünün böyle bir adamı böyle bir adam sizce kölemidir? Cevabımız “Evet”, olur. Pekî kölesi olduğun zat kim? Cevap; “Allah”, yani kölesi olduğun varlık, zat veya kişi sadece bir tek varlıktır. Ama Allah’ın rızası için hareket etmeyen bir fert acaba kimin kölesidir. Allah rızası için hareket etmeyen biri Allah’ın kölesi değilse peki özgür müdür? Bana kalırsa bu günün çağdaş modern düşüncesini savunanlar, pozitivizmi savunanlar, akılcılığı savunan kapitalist zihniyete sahip olanlar bunu özgürlük olarak görürler. Ama bana göre öğle değil.

Allah rızası için hareket etmeyenler:

1. Makamın kölesidirler.
2. Şehvetin kölesidirler
3. Nefsani isteklerin kölesidirler.
4. Paranın, malın kölesidirler.
5. Güçlü, makam sahibi yetkili şahısların kölesidirler. 

    Yani yukarıda görüldüğü gibi Allah rızası için hareket etmeyenler birçok şeyin kölesidirler. Allah’ın kölesi olanlar ise sadece Allah’ın kölesidir, diğer tüm alanlarda bir başkasının hakkını zayi etmemek amacıyla tüm alanlarda daha özgürdür. Yine Allah rızası için hareket edenler sadece kendi alın terinin kölesidir. Bu nedenle Allah rızası için hareket edenler sadece kendi alın teri ile hareket etmeyi kendisine ilke edindiğinden başkasının alın terine veya başka birinin kazancına göz dikmez ve ona el atmaz. Bu nedenle Allah rızasının hâkim olduğu bir toplumda insanlar birbirlerinin haklarını Allah rızası için gözettiğinden daha mutlu, daha huzurlu olurlar. Çünkü ortamda adaletsizlik yoktur. Adaletsizliğe meyil verecek unsurlar olmadığından böyle bir toplumda yaşamak veya böyle bir toplum yapısı oluşturmak insanlığın temel gayesi olursa en iyisi yapılmış olur.

Allah rızasının ilk adımı ibadettir. Bu ibadet kalıbının içi dolu olmalıdır. İbadette asıl unsur kulluktur. Sadece ve sadece Allah’ın kulu olduğunun idrakinde olmalıdır.
  Allah’a kulluk duygusunun şartları vardır bu şartlar:
-Harama el uzatmamak
-Birini arkadan çekiştirmemek
-Günah olan bir şeye yöneldiğinde bu kulluk duygusu onu frenlemeli Allah kulu olduğunu hatırlatmalı
-Namazı hafife almamalı. Bu nedenle mutlaka namaz terk edilmemeli.
-Allah rızası için fakir ve bakıma muhtaç olan yetimlere yardım edilmeli.
-Güzel ahlaka sahip olmalı, haksız yere kimseyi incitip üzmemeli
-Toplumdaki sıkıntıları ve problemleri çözmeli.
-Onurlu ve izzetli olmalıdır.
-Güzel konuşmalı ve güzel kararlar vermelidir. Verdiği kararlar, ailesini, annesini, babasını kendisine karşı emeği geçenleri sevindirmeli.
 

  

Google+ WhatsApp