Aşk ve Sevginin Ardındaki  Sır

Aşk ve Sevginin Ardındaki Sır


       Bir gün okul sıralarında, veya bir misafirlikte veya gittiğin bir tatil yerinde ya da internette karşı cinsten biri ile karşılaşıyorsun. Sonra duygularının altı üstüne geliyor ve onu elde etmek istiyorsun. Bunun için kızın dikkatini çekmeye çalışıyorsun, ben varım diyorsun ve nihayetinde kız senin acayip hareketlerini fark ediyor. Yeşil ışık yakmasını istiyorsun, başlangıçta kız nazlansa da bir süre sonra o da senden etkileniyor.  Derken, bakışmalar, konuşmalar, mektuplaşmalar, mesajlaşmalar ve nihayetinde buluşmalar başlıyor. Kız başlangıçta aile baskısı nedeniyle bunu gizliden gizliye sürdürmeye çalışıyor. Derken bir süre sonra böyle bir aşk dilden dile yayılıverir. İşte bunun adına başlangıçta aşk denir ama ya sonrasında!

 Sen aşkına yani sevgiline aşkım diyorsun o sana can diyor. Sen ona canım diyorsun o sana aşkım diyor. Artık sen o olmak o da sen olmak istiyor. Bir hayatı, bir lokmayı, aynı evi, aynı odayı, aynı yastığı ve aynı yatağı paylaşmak istiyorsun. İşte buna aşk denir diye bilir miyiz acaba?

O olmayınca canın sıkılıyor; onu, onun gözlerini, onun sesini duymak istiyorsun. Onsuz edemeyeceğini anlıyorsun içinde ona yani sevgiline karşı en ufak bir şüphe yoktur. Beni seviyor musun diye sorduğunda o; "Evet seni seviyorum" diyor. Kız son kez sana soruyor; “Beni beğendin mi?” 

Sen; "Evet" diyorsun. Şimdi sıra sende; sen soruyorsun; “Beni beğeniyor musun?” Kız; “Evet”, diyor. Kız sana;

-Gel beni iste artık ben sensiz edemem”, diyor.

Sen, “Ben sensiz edemem artık bir an senden ayrı yaşamak istemiyorum, sensiz edemiyorum” dersin.  

Bir an sen o, o da sen olmak istiyor. Ama bunun bir de perde arkasına bakmak lazım. Acaba doğru mu söylüyor. Ya sahte bir görünüm ve aşk meydana gelmişse!

Ya her iki taraftan birisi yalan söylüyorsa. Eğer gerçekten böyleyse bunun sonu çok hüsran olur. Aldatmak kadar kötü olan ne olabilir ki?

Günümüzdeki aşkların ne yazık ki sonu hüsran içinde sona eriyor.  Pekî bunun için ne yapmak lazım. İşte bu yapılmadığından dolayı yapılan evliliklerdeki bu aşk hüsrana uğruyor. Her iki taraftan birinin bir diğerine yalan söylediği evliliğin daha ilk gününde ortaya çıkıyor. Bunun için birbirini sevenler önce birbirlerini bir sınavdan geçirmelidirler. Bu aşık olduğun ve sen o olmak istediği, o da sen olmak istediği herif acaba gerçekten seni seviyor mu?

-Senin sevdiyin şahıs seni hangi sıklıkta arıyor?

-Seninle karşılaştığında yüzünde kızarma, heyecanlanma, ellerinde, dilinde, sesinde bir titreme var mı?

-Sana, ailene, annene, babana, kardeşlerine karşı baskıcı ve hükmetme şeklinde mi davranıyor yoksa alçak gönüllü, samimi, her fedakârlığı yapmaktan çekinmeyen biri olarak mı davranıyor?

Bu yukarıda söylediklerimiz samimiyetin, gerçekliğin, sevginin ve aşkın birinci sınavıdır. Aşık olduğun şahıs seni gördüğünde sesinde nasıl bir titreme meydana gelmişse, aynı şekilde annene, babana karşı da aynı tavırları içindeyse bilin ki gerçekten seni seviyor.

Sınavın ikinci ayağında ise; geçmişini iyice karıştırmak lazım. Gerçekten sen onun ilk aşkı mısın? Ya senden önce birisine aşık olmuş ve sevmiş ama o heriften karşılık bulamamıştır, sonra sana yönelmişse buna ne demeli!  Bu durum kınanmamalıdır ama şayet böyle bir durum varsa aşkta ve sevgide bir çatlaklık vardır. Bu çatlaklığı olduğu gibi ya kabullenir ve o çatlaklığı sıvayarak tamir edilir ya da o aşk olduğu yerde sonlandırılabilinir. Bu nedenle her iki taraf birbirlerine mutlaka bu soruyu sormalı ve her iki taraf da samimi bir duygu ile sorulan bu soruya samimi bir şekilde cevap vermelidir. Varsa alınması gereken bir tedbir yolun başında alınır. Böylece daha sağlıklı olur, daha güven verici bir çizgi izlenmiş olur.

Aşkın üçüncü sınavı için bir başka açıdan olaya bakalım. Ya senin aşkım dediğin ve ondan da aynı karşılığı aldığın kızı seven ve o sevdiğine platonik olarak aşık olan başka birisi varsa. Böyle birisi defalarca kızla irtibata girmek istemiş fakat karşılık ve yüz bulmayan bu şahısı araştırmak lazım. Kızdan sormak lazım böyle birinin olup olmadığını. Şayet böyle bir durum varsa bu şahıs belirlenmeli bu şahsın neler yapabileceği önceden hesaplanmalıdır. Bu durum önceden hesaba katılmazsa ani anda fitnesel olaylar ile karşı karşıya gelinebilinir. Bu nedenle böyle bir durum önceden hesap edilmeli gerekli önlemler alınmalıdır. Tabi ki aynı durum erkek için de geçerlidir. Erkeği de seven birisi olabilir yüz vermediği bir kız olabilir. Ama genellikle erkekler kızlar gibi değildir. Kendilerine ilgi gösteren kızlara hemencecik karşılık verirler. Sevmeseler dahi yalandan ona seni seviyorum der, kafasına göre birisini bulana kadar gönül eğlendirir, gönlüne göre birini bulduğunda ise kızı olduğu gibi yüz üstü bırakır. Sadece bununla yetinmez bir de benim dilim varmıyor demeye ben sadece baş harfini söyleyerek-fa……-  sözünü yakıştırır.  Böyle yüz üstü bırakılan kızın da neler yapabileceği üzerinde durularak zamanında gerekli tedbirler alınmalıdır. Şimdi böyle bir durumda böyle biri ne kadar güven verici olabilir ki. Bu durumu da erkeği seven kızın göz önünde bulundurması gerekir ve yolun başında gerekli önlem alınmalıdır.

Aşktaki dördüncü adım veya dördüncü dikkat edilmesi gereken duruma bakalım. Sana seni seviyorum, sana aşığım diyen ve sensiz ben edemiyorum diyen şahsın kişisel karakterindeki en zayıf yönlerini keşfetmelisiniz. Acaba o sizi niçin seviyor diye bir tahlil etmek gerekir:

-Çinsel arzularını tatmin etmek için mi?

-Zenginliğiniz için mi?

-Yakışıklı ve güzel olmanızdan dolayı mı?

 -Yoksa bunların haricinde sadece bunların hiç biri gözünde yok sadece sizi siz olduğu için mi seviyor diye bir tahlil etmek gerekir.

 Acaba sana seni seviyorum diyen her iki taraftan biri bu aşkında ve sevgisinde ne derece samimidir diye bir tartmak lazım. Sizin için neler yapabilir veya sizin başınıza ne gibi sıkıntılar, zorluklar, belalar, musibetler açabilir diye bunu bir tahlil etmek lazım.  

Bunu bir sınavdan geçirmek lazım, bir gün ona: “Ben seni seviyordum artık seni sevmiyorum, sevemiyorum!” diyerek onun zayıf yönünü bulmaya çalışın. Şayet bu durumda sizin kalbinizi yeniden kazanmak, size yaranmak ve seni sonsuza kadar bekleyeceğim, kalbimde yaşatacağım diyorsa bilin ki onun aşkında bir çatlaklık yoktur. Bunun için sizin ve ailenizin kalbini kazanmaktan vaz geçerek kendi köşesine çekilerek duruma tahümmül ederek ve sabretmeyi tercih etmişse burada bir kusur yoktur. Ama öldürürüm, yakarım, kimseye yar etmem, seni yaşatmam diyorsa bil ki bu aşkta bir bencillik, çatlaklık ve kusur vardır. Gerçek sevgi ve aşkta her iki tarafta sevgilisinin bir tek saçının teline zarar gelmesini istemez. Gerçek ve hakiki aşkta zarar vermek, yakmak, yıkmak, kesmek asla akla gelmez.

Aşk yolundaki beşinci adımda dikkate alınması gereken özelliğe bakacak olursak. Genellikle kızlar nişanlısının veya evlenmek istediği şahsın karşısına makyajlı olarak çıkar ve erkek de o makyajlı halini beğenir. Evlenme sonrası makyajlanmadığında bu defa karısı gözüne güzel görünmez. Bu nedenle kız bazen makyajsız, bakımsız bir çoban kızı gibi karşısına çıkmalı. Aynı durum erkek için de geçerlidir ve erkek de bazan bir çoban gibi karşısına çıkmalıdır.

Yani burada söylemek istediğimiz şey şu ki; her iki tarafta birbirinin eksik ve zaaf yönlerini keşfetmeli ona göre zamanında önlemler alınmalı ki ileriki zamanlarda çıkabilecek problemler zamanında çözülmelidir.

Altıncı Adımda ise her iki taraf birbirlerinin fikirlerine saygı göstermelidir. Zaten arada fikir ayrılığı ve fikir görüşü varsa daha bu aşk ve sevgi başlamadan sona erdirilse en iyisidir. Eğer her iki taraftan biri bir diğerinin fikrine boyun eğmezse farklı dünyaların, farklı görüşlerine sahip olan şahıslarla yapılan evlilikler maalesef boşanmayla sonuçlandığını görmekteyiz. Bu nedenle, aynı ırktan, aynı dinden, aynı fikir ve düşünceyi paylaşan şahısların birbirine aşık olması doğal olanıdır. Farklı görüş, düşünce ve fikre sahip olan evliliklerin boşanma ile sonuçlandığını görmekteyiz. Size bununla ilgili yaşanmış bir olayın hikâyesini anlatalım:

    Bir gün genç bir müezzin minarede Ezan okurken caminin yanındaki bir evin bahçesindeki  kıza gözü ilişir ve aşık olur. Anne ve babasına durumu anlatır kızı istettirir. Müezzinin anne babası başlangıçta bunu kabul etmeyerek oğlu olan müezzin efendiye; bu kız güzel olabilir ama Hıristiyan olduğunu ve bu isteğinden vaaz geçmesini isterler. Ama müezzin aşrı derecede ısrar edince anne ve babasına kızı istemek düşer ve haber gönderirler. Sonra da istemeye giderler. Kızın babası kızını isteyen müezzine sen Müslüman biz Hıristiyanız. Senin Kutsal kitabın Kur’an, bizimki İncil. Senin Peygamberinle bizim peygamberimiz farklıdır. Bu nedenle bunun mümkün olmayacağını söyler. Hıristiyan kız hemen araya girer ve bazı şartlarla bunu kabul edebileceğini söyler. Müezzin istenilen bütün şartları yerine getireceğini söyler. Kız şartlarını bir bir sayar:

- Kendi dinin İslâm’ı terk edeceksin benim dinim olan Hıristiyanlığı kabul edeceksin.

 Müezzin;

 - Kabul ediyorum der ve Hıristiyan olur.

-Kız ikinci bir şart daha ileri sürer; içki içeceksin, der.

-Müezzin;

-Kabul ediyorum der ve sunulan içkiyi içer.

-Doğan çocuğumuz vaftis edilecektir.

Müezzin; -Kabul ediyorum der.

Sonra kız der; senin bu aşkın sahtedir, bir aşk için, kendi benliğinden, kendi kökünden, kendi değerlerinden ayrılan zayıf ruhlu biri ile ben evlenemem der.

 Aşktaki yedinci adıma gelince; acaba sevdiğiniz ve siz o olmak istediğiniz, onun da siz olmak istediği aşkınız bir gün sizi aldattığını öğrenirseniz ne yaparsınız?

Yani her şey sahte imiş. Tüm sözler gerçek değil yalanmış. O sevdiğiniz ve aynı evi, aynı odayı, aynı yastığı paylaşmak istediğiniz bu şahıs meğerse bir yalancı ve bencilmiş. Sizden daha iyisini, daha zenginini, daha makam ve mevki sahibi olan birini, daha güzelini veya yakışıklı olan birini bulduğunda ya da karşılaştığında sizi sattığını ve hemen sizi unutuverdiğini hayal edin. Bunu başka birilerinin koynunda ve yatağında olduğunu gördüğünüzde, duyduğunuzda ne yaparsınız?

-Hani o verilen vaatler!

-Hani o söylenen sözcükler!

-Meğerse hepsi yalanmış!

Acaba o herife alçak, adi, şerefsiz, yalancı ya da en ağır küfür ve lakapları mı kullanırısınız. Yoksa buna bir kader diyerek kaderinize razı mı olursunuz. Yoksa o herife bir tuzak kurarak o nasıl senin umutlarını, hayallerini söndürdüyse sen de onun umutlarını, hayallerini söndürmeye mi çalışırsın? Bunda başarılı olur veya olmazsınız o başka bir mesele. Böyle bir şey acaba yapar mısınız? Siz bu herif için nicelerini geri çevirmişsiniz. Zamanınızı ona harcamışsınız. Onu hayal etmişsiniz, onun hayaliyle kalkmışsınız, onun hayaliyle uyumuşsunuz. Aynaya baktığınızda kendinizi değil onun gözüyle kendinize bakmışsınız. Şimdi bunlar ne olacak? Koca 10 yıldır yolunu beklediğiniz bu şahıs şimdi başkasının koynunda, başkası ile kol-kola, el-ele geziyor. Acaba ne yaparsınız! Eğer burada içinizde o sevdiğiniz şahsa karşı bir zarar vermek, onun hayatını karartmak içinizden geliyor ve ona beddua ediyorsanız bilin ki sizin aşkınız gerçek değil. Bu nedenle birini sevdiğinizde buna çok dikkat etmelisiniz. İnsanların kalbini ve gerçek niyetini bilemediğiniz için kendinizi hemencecik kaptırıvermeyin ve kendinizin onu sevdiği gibi onun da sizi sevdiğine kanaat getirmeyin. Daha şimdiden yolun başında bu gibi durumlara hazırlıklı olun.

O zaman size soruyorum. Size umut veren, sizi umutlandıran birinin ihanetini kabullenebilir misiniz? Size bunu tüm samimi duygularımla söylüyorum aşıkların çoğunluğu bunu kabullenmez. Eğer bu durumu kabullenen biri varsa bil ki o şahıs bir mücevherdir. Yeryüzünde mücevher az, saman çoktur. Saman değersiz, mücevher değerlidir. Karşıdaki sizi satmıştır bilin ki öğlesine saman ruhlu biri ile evleneceğinize iyi ki evlenmemişsiniz. Aşkına sahip çıkan siz olun ve bu sizi mücevher kılar. Ömrünüzün sonuna kadar da mücevher olarak kalın ve kendinizi değerli kılın. Sizde olan o aşkla kartal olun ve o aşkla arşın yedi katını aşarak göklerde uçun ve kendinizi yükseltin. Sakın ola aşkınıza; kıskançlık, kin, nefret karıştırarak o herif gibi alçakların alçağı konumuna düşmeyin. Onu yine sevin ama onun o huyunu değil ona olan aşkınızı sevin. Aşk zincirlerinizi dürüstlük, kibarlık, insanlık, alçak gönüllülük duvarı üzerine oturtarak yükselin. Böyle insanlar asıl yüce insanlardır.

 Size burada ayrıca sorularım olacak:

- Peki senin uğruna bütün fedakarlığı yapmaya hazır olduğun; bu aşkı, aşık olduğun o gözü, o gözün ruhunu verenin kim olduğunu hiç düşündün mü?

-Ben aşık oluyorum ve seviyorum diye kendi kendine hiç düşündün mü?

-Bana bu güdüyü, bu duyguyu veren kim diye düşündün mü?

-Bana bu sevgiyi, bu yüreği veren kim, diye düşündün mü?

   Elbette aşka ihanet eden birinin ihanetine tepkisiz kalmak, ben buna üzülmüyorum, ya da üzülmeyeceğim diyemezsin. Bu durumun ruhi sarsıntıları olacaktır. Kabuslar göreceksin. Ama bunun üstesinden gelmenin yolu vardır. O da olayı zamanına bırakmak ve Allah’a havale etmekten geçer. Allah’a havale ederken ona beddua etmemek gerekir eyer aşkın gerçekse.

    Burada Allah’a havale temek gerekir dediğimizde bir de Allah’ın gözüyle kendinize bakın ve kendinizi tartın. Öğle bir kudret var ki; sizi yoktan yaratmış ve size bir biçim vermiş. Yeryüzünde yaratılmışların en üstün olanısınız. En azından bir at veya bir eşek olarak yaratılmamışsınız. Bir insan olarak yaratılmışsınız. Gözünüz, kalbiniz, böbreğiniz, dişiniz velhasıl bütün organlarınız yerli yerinde sağlıklı vücuda sahipsiniz. Bu Allah sizin yaşamanız için bütün imkanları sunmuştur. Hava, güneş (ateş, ısı, ışık) , toprak (arz ve üzerindeki yiyecekler), su ve sağlıklı bir bedeniniz (vücut, akıl, düşünce) var. Hiç kendi kendinize düşündünüz mü bu nimetleri veren kim?  

     Bu nimetleri vereni araştırdınız mı. Neden beni veya bizi yarattı diye düşündünüz mü? Neden güneşi, ayı, yıldızları, hayvanları, mahlûkatı yarattı diye düşündünüz mü? Pekî bütün bu gördüklerimiz her şeyin tesadüf eseri ortaya çıktığını iddia ede bilir misiniz? Eğer tesadüflere inanıyorsanız bir torbaya farklı sayılar atın ve her çekilişten aynı numaraların aynı sıra ve düzende çıktığına şahit olabilir misiniz? Eğer tesadüfen bu varlık alemi ve içindeki canlı ve cansız varlıklar oluşsaydı o zaman hangi düzen veya hangi çarpıklıklar meydana gelirdi diye düşündünüz mü? Tesadüfler sonucu milyonda değil milyarlarda bir dahi olsa bu kadar muhteşem bir sistem oluşabilir miydi?

    Siz aşkına sahip olmayan birine ne yapmayı düşünürsünüz. Onca zamanınızı harcadığınız, zamanınızı verdiğiniz hatta adınız onun yüzünden ikilenmiştir. O başka birileri ile oynaşıyor diye adın ikilenmiştir. Şimdi siz böyle birine ne yapmak istersiniz diye hiç düşündünüz mü?

     O zaman Allah’ın gözü ile kendinize bir bakın ve bu nimetleri size veren Allah’ın yarattığı kullarına aşık olduğunu görün. Allah’ı arayın ve bulun. Allah’ın gözüyle olaylara bakın. Allah’ın sizden isteklerini öğrenin. Siz Allah’ı arayıp bulmadığınızda onun isteklerini yerine getirmediğinizde Allah bu duruma üzülür. Tıpkı aşık olduğunuz biri sizi nasıl terk ettiğinde üzüldüğünüzden kat be kat daha fazla Allah üzülür. Bu nedenle sizi seven, yaratan, bir şekil veren, kâinattaki bütün her şeyi hizmetinize sunan  Allah’ı üzmeyin. Namaz vakitleri Allah’ı bulun ve O’nun huzurunda huşu ile namaz kılın. O’na seni seviyorum deyin. İsteklerinizi bir bir sıralayın yani dua edin. Namaz vakitlerinde Allah’ın huzuruna gitmekten kaçınarak Allah’ı üzmeyin. Onun ayetlerini öğrenin ve öğrendiğiniz ayetleri yaşayın ve anlatın. Gerçek aşk ve sevgi budur. Eğer siz böyle hareket ederseniz O Yüce Kudret sizin karşınıza sahte aşıklar çıkarmaz veya öyle birilerinden sizi korur. Bir İbrahim olun, bir Muhammed olun. Bir Meryem bir Fatma olun. O yüce kudret olan Allah sizden özenle iki şey istiyor.

1. Allah için infak

2. Takva sahibi bir kul

Fakir ve darda kalmışlara yardım ederek Allah için infak edin  ve O'nun dinini anlatarak takvaya yönelin. Takva yolunda ilerlemenin yolu imanla mümkündür. İmanın da ilk adımı namazdır. Namaz kılarak Allah’ı sevindirin. Gerçek sevgili budur, sahte bir sevgi değildir. Onu bilin ki hayat bir güne benzer. Bir günün nasıl yarısı karanlık yarısı aydınlıksa, hayatın da yarısı zorlu ve sıkıntılı, yarısı da huzur ve mutlulukla yaşadığınız dönemdir. İyi gününüzde şımarmayın, zulüm etmeyin, haktan ayrılmayın, haksızlık yapmayın, ölçünüz adaletli olsun ve adalete önem verin. Zorlu günlerinizde ise ümitsizliğe kapılmayın. Hem bu dünya için yaşayın hem de Ahiret'i unutmayın. Hayatın gerçekleri bunlardır. Eğer siz gerçek sevgiliyi terk ederseniz o da sizi terk eder ve siz hep böylesine sahte ve saman ruhlu birileri ile baş başa kalırsınız. Kılavuzunuz şeytan, önderiniz fasık veya münafık olur. Bu nedenle hakikat ile yanlışı birbirinden ayırt edemezsiniz. 

   Yönünüzü güneşe yani Hz. Muhammed (s..)'e dönün. Asıl güneş odur.   O zaman karanlıklar ve kötü günler ise yönü güneşe doğru yürüyen birinin gölgesinin arkada kalması gibi sıkıntılı günler onu arkadan takip eder ama yetişemez.  Ama sırtı yani arkası güneşe gelecek şekilde yürüyen biri devamlı gölgesini yani karanlığı takip eder. Böyle insanlar karanlığı takip eder sıkıntı ve belalı günlerden kurtulmaz. Böyle insanlar gerçek sevgiliyi bulamaz.

Bu nedenle gerçek sevgili Allah, kılavuzunuz Muhammet (s..) olsun. Siz önce gerçek sevgilinize dönün inanın ki gerisi bir tirenin vagonları gibi gelir.

 

 

 

 

  

Google+ WhatsApp