Fitne
Fitne bir kasırga gibidir uğradığı yerlerde mutlaka kalıcı bir iz bırakır. Fitne uğramadan önce mutlaka belirtileri var; belirtileri erken teşhis edilip tedbir alınırsa etki alanı güçlü olmaz.
Fitne oluşum yönünden ikiye ayrılır.
- Ya insanın nefsani isteklerinden doğmuştur, yani insanın kendi içinden doğmuştur.
-Ya bir takım dış etkiler sonucu toplumda oluşturulmuş olabilir.
Fitne; -Saldırgan ve haşindir,
-Nesilden nesle miras olarak geçebilir.
Fitnenin iki ayağı vardır.
1. Fitnenin ilk ayağı zengin veya yöneticilerden kaynaklanmış olması
2. Diğer ayağı ise fitne ateşine odun taşıyan orta direkteki halk (avam kesim) oluşturur.
Toplumsal hareketlere baktığımızda fitnenin temelinde; baskı, şiddet, iftira, cinayet, düzeni bozarak kaos yaratmak isteyen grup, şahıs veya toplulukların doğru çizgisinde olmadığını görmekteyiz. Bu da fitnenin özelliklerindendir. Fitne bu özelliği ile haşin, kaba ve yıkıcıdır.
Allah’ın sıfatlarından biri latiftir. Latif kibar ve nazikliği ifade eder. Allah’ı Teala insanlara peygamberleri aracılığı ile ilahi vasıflarından biri olan latif ve kibar olmayı emretmiştir. Hoşgörülü olmak, yumuşak huylu olmak, insanların yaptıkları hatalarını büyüterek dedi-kodu yapmamak da güzel ahlaktandır. Bunların tümü Allah’ın latif sıfatıdır. Peygamberimizin hayatına baktığımızda bu yumuşaklılığı bu letafeti görmekteyiz. Eğer toplumda yaşayan bireylerde Allah’ın bu sıfatı yaygın şekilde oturmuş ve yaşanır bir durumda ise fitne kolay kolay böyle bir toplumda kök salmaz, maya tutmaz etkileri yıkıcı olmaz.
Günümüzde dünya insanlarının adabı muhaşerat dediğimiz alanında sorunu vardır. Bu sorun baskıcı, şiddet yanlısı, haşin ve saldırgan bir davranışa dönüşür. Kendi içinde latif olmayan, sert ve haşin olan biri bu davranışını topluma da yansıtır ve dolaysıyla toplumdaki düzen bozulur. Güzel ahlâkı ilke edinen biri bu latiflik ve güzel huyunu, bakış tarzını topluma yansıtmalıdır. Yani o şahıstaki bu yumuşaklılık, incelik ve o güzellik yüzüne ve bakışına da yansımalıdır. Bu güzellik insanların hayatına yansımalıdır. İnsanlar;
-Güler yüzlü olmalı.
-Bakışlarında bir merhamet ve sevgi barındırmalı
-Sert, kınayıcı ve ürkütücü bakışlarla insanlara bakmamalıdır.
Peygamberimiz bir toplumda konuşma yaptığında bakışlarını topluma eşit şekilde sevgi dolu gözlerle bakardı. Bundan dolayı onu dinleyenler de bu durumdan haz alırlardı ve aralarında güven doğururdu.
Fitne hareketleri toplumda bir rüzgâr veya bir kasırga gibidir uğradığında bazı şehirleri yok eder, bazı toplumlarda savaş meydana getirir, bazı toplumlarda ise rüzgâr gibi eser ve tutunamaz geçip gider. Bazı toplumları ve şehirleri ise bir kasırga gibi yıkarak ezip geçer.
Eğer insanlar kaba, haşin, dedikoducu, saygısız ve cahil iseler bu fitneye bir zemin hazırlarlar ve fitneye davetiye çıkarır.
Terörizm ve anarşizm de fitnenin etkileri sonucunda doğmuştur. Bazen bazı yerlerde meydana gelen herhangi bir terörizm olayında denebilir ki bu dış mihraklıdır. Tamam da yani içtekilerin hiç mi suçu yoktur. Onlar bu fitne ateşine kulak asarak kanmaları ve bunları desteklemelerinden dolayı hiç mi suçları yoktur? Zaman zaman derler ki Allah şeytana lanet etsin, tamam da öyle olsun da ama şeytanın yolunda giden ve ona kulak asan biri olmasaydı şeytan ne yapabilir di ki. Hz. Ali bir hadiste şöyle der: “Fitne ortamında denizler dalgalanır, gündüzler suratını asar, delirmiş develer gibi ağzından sıvılar akar ve kılıçların parıltısı toplumda yayılır.”
Fitne sosyal ve toplumsal bir olaydır, bireylerin ruhsal ve düşünsel dünyasını etkiler ve aynı zamanda toplumsal gidişatı fitne unsurları dizayn ederek şekillendirebilir.
Toplumsal fitne ve bunalımlarda; nasıl hareket edilmeli ve bu fitne unsurlarının çıkış nedenleri ve fitnenin özelliklerine baktığımızda;
Fitne fark edilmeksizin çok hızlı bir şekilde gelişir. Yani akşam leyin uyduğunda fitnenin hiçbir tesiri yokken sabah kalktığında bir çeşit fitne unsuru ile karşılaştığında gündem tamamen değişmiş ve bu fitne hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz ona bakmamız gerekir. Sen bu fitne hakkında araştırıp bilgi sahibi olmak istemene rağmen ertesi gün fitne yeni bir şekil alır, yeni bir gündem oluşturur, başka bir özelliğe bürünür ve yeni bir boyut kazanır. Eğer sen dünkü fitne hakkında net bir bilgiye sahip değilsen bu fitne unsuru yeni bir gündem oluşturur ve sen bu fitne hareketi karşısında yeni tedbirler almaya çalışırken bir başka gün başka bir boyut ve özellikle toplumu sarsmaya ve toplumu şekillendirmeye çalışır. Eğer toplumdaki bireyler yeterli bir bilgiye sahip değilse bu fitne karşısında nasıl bir tavır takınacağını bilemezler. Toplum bireyleri fitne hakkında yeterli bilgiye sahip değilse fitne bataklığının içine düşerek debelenmeğe başlarlar.
Tarihe baktığımızda tarihte kurulmuş bazı imparatorluklar kendilerinden daha zayıf olan toplumlar üzerinde sömürge kurarak onları sömürmeye çalıştıklarını görmekteyiz. Bunu ise tamamen kılıç gücüyle yapıyorlardı. Ama günümüzdeki emperyalist devletler bunu genellikle fitne yoluyla toplumları parçalayarak o toplum üzerinde egemenlik kurmaya çalıştıklarını görmekteyiz.
Cehaletin hâkim olduğu toplumlarda yaşayan fertler dolaysıyla her hadisede; netlik kazanmayan fikirler üç beş olayda böyle bir tecrübe yaşadıktan sonra yorulur ve insanın bedenine ve sinirlerine aşrı derecede negatif enerji yükler ve bir takım bilgileri araştırmaktan ve bilgi sahibi olmak istemekten vazgeçmek durumunda kalır.
Bir insan böylesi bir fitne karşısında kendisini bu gündemin dışında tutmaya çalışsa bile toplumla iç içe olduğundan dolayı bunda başarısız olur ve fitneden etkilenir veya etkisi altında kalır. Misal olarak fitneyi bir kum fırtınasına veya bir rüzgâra benzetecek olsak; toplum, bir rüzgâr veya fırtına gibi fitnenin etkisinde kalır. Rüzgârın estiği, fırtınanın geçtiği yerlerde olan birisi nasıl bu rüzgârın etkisinde kalırsa bu durum fitne için de geçerlidir. Fitnenin uğradığı yerlerde bulunan toplumlar ve bireyler fitneden mutlaka etkilenir.
- Fitnenin Ani gelişmesi ve Kalıcı Etkiler Bırakması:
Fitne çok hızlı bir şekilde gelişir ve kalıcı etkiler bırakır. Gözlerin birbirine bakışması gibi hızlı gelişir ve kalıcılığı insan vücuduna hızla çarpan bir taşın etkisi gibi yıkıcı ve unutulmaz tesir yaratır. Fitnenin etkisi taşın vücuda çarpması sonucu vücutta meydana gelen yara ve acıya benzer. Fitnenin gelişimi göz göze gelen bakışma sonucu sevgi tuzağına düşen birisinin etkilenmesi gibi çabuk etkilenir, kalıcılığı ise insan bedeninde sert bir taşın meydana getirdiği acı gibi elem vericidir. Bir anlık fitnenin içine düşmek toplumda; unutulmaz olumsuz tesirler yaratır.
Toplumsal Değişimlerin Fitneye Zemin Hazırlaması:
Toplumsal değişim fitnenin özelliklerindendir. Tarihte bunun en bariz örneği Emevi ve Abbasilerin toplumsal yapıda meydana getirdikleri değişim yeni fitnelerin doğmasına neden olmuştur. Her ne kadar insanlar Emevilerden nefret etseler de onların toplumda yarattıkları fitnesel tesirlerin etkisi altında kaldıkları bir gerçektir. Bir diğeri Fransız ihtilali sonucu ortaya çıkan milliyetçilik akımı ırklar veya uluslar arasında büyük savaşlara neden oldu. 1970’li yılların sağ-sol akımlarının toplumda yarattığı tesirlerin hala günümüze kadar yer yer devam etmekte olduğunu görmek mümkündür. Bir fikirsel dönüşüm olduğunda bu sadece o zamanla sınırlı kalmıyor ve toplumda değişmeler meydana getiriyor.
Bilinçsiz halk hareketleri fitnenin toplumsal sosyal sonuçlarındandır. Tarihte buna örnek olarak Osmanlı toplumunda yaşanan "Meşrutiyet Olayını" gösterebiliriz. Meşruti yönetime veya demokrasi yönetime bir şekilde Osmanlı toplumu geçecekti. Dünya bir çeşit değişim içindeydi. Osmanlı toplumunda bu yerinde ve zamanında yapılmadı. Kaş yapayım derken göz çıkarıldı. Pire için yorgan yakıldı. Meşrutiyeti ilan etme oğruna kocaman bir imparatorluğu tarihe gömdük. Neredeyse özgürlük uğruna özgürlüğümüzden oluyorduk. Ülke topraklarımız bölündü, ülkemiz işgale uğradı. Milyonlarca insanımız çıkan savaşlarda hayatını kaybetti.
Eğer bir toplum bilinçli bir değişim ve dönüşüm içerisinde değilse o toplumda bir devrim bir değişim meydana gelir. Bu toplumsal değişim bilinçli olmadığında fitne tesirinin etkisinde gelişir ve toplumda derin uçurumlar açar.
İnsan bir fiili yapmadığı sürece onu savunmaz. Ama bazı zaman insanlar bir fiili bir hareketi yaptığında onun yanlış olduğunu sonradan anlasa bile o eylemi yapmaktan geri adım atmaz. O yaptığını savunmaya kendisini mecbur hisseder. Bunu niçin yaptığını ise yeni kılıflar uydurarak yapmaya deva eder. İşte bir toplumsal değişim de böyledir. Toplumsal değişim fitne unsurlarının etkisinde geliştiği zaman bazı toplumlar sonradan kendilerinin bu yanlışı yaptığını fark ettiğinde artık bunu yalanlamazlar ve bu yalanlarına ve bu değişimlerine yeni kılıflar uydurmaya çalışırlar ve bu fitnesel hareketlerini savunmaya çalışırlar. Böylece o yanlış savunulmaya çalışılır ve bu yanlışlıklar nesilden nesile el değiştirerek devam eder. Ve o savunulan yanlışlıklar bir zaman sonra toplumda bir toplumsal değer olarak ortaya çıkar. Dünya tarihinde bunun birçok örneği vardır. Mesele Yavuz Sultan Selim'in Mısır'da kurulan Memlüklerle Savaşarak bu Müslüman Türk Devleti'ni ortadan kaldırması bir hata idi. Yakın vadeli olarak belki topraklarımız büyüdü, hazinemiz doldu ama uzak vadeli olarak Müslüman devletlerin birbirlerine olan güveni sarsıldı. Yani toplumsal hareketler; yeni hareketler oluşturur ve sonradan bu toplumsal hareketler yanlış olduğu anlaşıldığında artık bu yanlışlıktan geri adım atılmıyor. Bugün hala bazı tarihçiler bu gerçekleri göremiyor.
Ekonomik yoksulluk ve bilim ilim yönünden cahil toplumlar içerisinde fitne oldukça çabuk maya tutar ve hızlı gelişir. Etkileri yıkıcı sonuçları unutulmaz derin yaralara neden olur. Bazı fitnesel hareketler toplumda maya tutmaz, bazıları ise maya tutarak çok hızlı bir şekilde gelişir. Fitneye bazı sosyal ve toplumsal şartlar zemin hazırlar.Bir mikrobun tanınıp tanınmamasını buna bir örnek verebiliriz. Bazı toplumlar bu fitnesel hareketler karşısında bağışıklık kazanmıştır fitne mikrobunu tanıyordur ve vücudunda geliştirmez bazı toplumlar cehalet içindedir ve bu fitne mikrobu hakkında bilgi sahibi değildir topluma girdiğinde hızlı bir şekilde yayılır. Böyle bir durumda fitne toplumda kalıcı ve yıkıcı tesirler yaratır.
Önemli olan bu mikrobun gelişmemesi için yerinde ve zamanında gerekli önlemleri almaktır. Böyle bir tedbir için yeterli ve gerekli bilgiye sahip olunmalıdır. Bir virüs uygun ortamda gelişir ve hastalık yaratır. Bu virüsün gelişmemesini önlemek için virüs hakkında gerekli bilgiye sahip olunmalıdır. Virüse zemin hazırlayan şartları ortadan kaldırıldığında virüs tehlikeli olmaz. Fitne de aynen bir virüs gibidir. Fitneye zemin hazırlayan şartların başında ekonomik yönden fakirlik ve cehalet gelmektedir.
-Ekonomik şartlar yönünden zayıf olan ve fakru zaruret içinde olan toplumlarda fitne oldukça hızlı bir şekilde yer edinir ve hızlı olarak yayılır. Genelde fitneyi kendi çıkarlarını düşünen çıkarcı zenginler çıkarır ve fitne ateşine de fakirler odun taşır. Ekonomik şartlar toplumun temel dinamiklerinden değildir, ama o temel üzerine konulmuş ilk tuğladır. Dolaysıyla temel üzerine konulmuş ilk tuğla eğri ise diğer tuğlalar da eğri, o tuğla doğru ise diğer tuğlalar da doğru yükselir. İşte toplumsal dinamik açısından ekonominin yeri bu derece önemlidir.
-Eğer bir toplumda parasal ve ekonomik yönden bir sınıf ayrıcalığı varsa o toplumda fitne çok çabuk yayılır. Dünyadaki birçok toplumsal değişimin temelinde ekonomik şartlar vardır. İnsanlar kendilerini yönetmek için seçtikleri şahıslar için aradığı özellikler arasında bu seçtikleri kişilerin hangi değerlerimizle oynayacak, hangi değerlerimizi değiştirecekler diye düşünmez ve daha çok hangi menfaat ve çıkarlarına yarayacağı düşüncesiyle seçerler. Seçilmiş Peygamberler genellikle; toplumun isteği ile değişmeyi değil, toplumu güzel ahlak bakımından değiştirmeye yönelik eylemler içine girdiklerini görmekteyiz.
Bu durum günümüz çağı için de geçerlidir. Bir toplum üzerinde egemenlik kurmaya çalışan baskıcı devletler de aynı şekilde kendi çıkarları doğrultusunda toplumu sömürmek için toplumları kendi çıkarları doğrultusunda değiştirmeye yönelik faaliyetler yürüttüklerini görmekteyiz. Ama bu faaliyetlerini fitne çıkararak yaptıklarını görmekteyiz.
Bu nedenle ekonomik menfaatler ve çıkarlar üzerine kurulmuş sınıfın kaldırılması gerekir. Bir sofra düşünün ki fakirler davet edilmesin sadece zenginler davet edilsin işte öyle bir toplumda fitne hızla yayılır.
Dünya malı öğle bir şey ki onu bulan sevinir onu kayıp eden üzülür. Güzel ahlaklı ve erdemli insanlar o kimseler ki kazandığına sevinmesin, kaybettiğine üzülmesin.
Sonuç olarak şunu söyleye biliriz, refah ve mutluluğun hâkim olduğu, Allah’a kulluğun hüküm sürdüğü, sınıfsal ayrıcalıkların olmadığı, takvalı bir toplumda fitne kök salamaz ve maya tutamaz.
Cehaletin pençesinde olan, okuma kültürünün az olduğu, ekonomik yönden fakir olan toplumlarda fitne çabuk kök salar ve hızlı bir şekilde tesirini gösterir. Tesiri bir kasırga gibidir geçtiği veya vurduğu yerlerde kalıcı, etkisi uzun süre devam eden tesirler yaratır.
Tarihteki Bazı Fitnesel Olaylar (Lütfen görmek için üzerine tıklayın)