Osmanlılarda Islahat Hareketleri

Osmanlılarda Islahat Hareketleri

XVII, XVIII ve XIX yüzyılda Osmanlılarda Islahat Hareketleri

    

XVII YÜZYILDA ISLAHAT HAREKETLERİ 

 XVII. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı kurumlarında bozulmalar başladı. Kurumlardaki bu bozulmalar devletin duraklamasına ve imparatorluğunun eski ihtişamlı döneminden uzaklaşmasına yol açtı. Osmanlı devlet adamları imparatorluğu eski güçlü dönemlerine döndürmek ve duraklamadan kurtarmak amacıyla kurumlarda bazı yeni düzenlemeler yaptılar.

     Osmanlı tarihinde ilk ıslahat hareketleri XVII. Yüzyılda başlamıştır. Bu yüzyılda yapılan önemli ıslahatların başlıcalar şunlardır:

—Kuyucu Murat Paşa Islahatı ve

—Tiryaki Hasan Paşa Islahatları

—I. Ahmet Dönemi Islahatları

—Sultan II. Osman'ın Islahatı:    

—IV. Murat Islahatı                           

—Tarhuncu Ahmet Paşanın Islahatı

  Kuyucu Murat Paşa Islahatı ve Tiryaki Hasan Paşa Islahatları:

Kuyucu Murat Paşa ve Tiryaki Hasan PaşaIslahatlarında; Anadolu’daki Celali isyanlarını şiddet ve baskı yoluyla ortadan kaldırmaya çalışmışlardır.

 I. Ahmet Dönemi (1603–1617):

    XVII. yüzyılın başında tahta geçen I. Ahmet kardeşler arasıdaki taht kavgalarını önlemek amacıyla saltanat hukukunda değişiklikler yapmıştır. Bu değişikliğe göre hükümdar öldüğünde yerine hanedanın en yaşlı ve Akallı üyesinin getirilmesi kabul edilmiştir, buna Ekber ve Erşed Kanunu denir.

     Ancak bu yasanın çıkarılmasından sonra taht kavgaları önemli ölçüde azalmıştır ama, şehzadelerin sancağa çıkmasını engellediği için şehzadelerin yönetim deneyimi kazanamamasına neden olmuştur.

    I. Ahmet döneminde; Anadolu’da Celâli isyanları yaygınlaştı. Bu dönemde sadrazam olan Kuyucu Murat Paşa güvenliği sağlamak amacıyla iç isyanlar nedeniyle tamamen askeri tedbirler alarak 60 bin kadar kişi cezalandırılmıştır (İdam edilmiştir). Celali isyanlarını bastırmışsa da isyanların nedenleri ortadan kaldırılmadığı için kısa bir süre sonra yeni isyanların çıkması engellenememiştir.

 Sultan II. Osman'ın Islahatı : (1618-622)

Tahtageçince Padişah olanın kardeşini öldürme usulünü babası I. Ahmet gibi kaldırarak kardeşini öldürmemişti.  

Kadı ve Müderrislerin fazla ödeneklerini kısmıştır.

Saray dışından evlenmiştir. (Yavuz devrinden sonra Padişahlar saraydaki cariyelerle evlenirdi.) En  önemli ıslahatı   Kapıkuluaskerlerini kaldırmak istemesiydi.

 IV. Murat Islahatı (1623–1640):

 İlk işi; İstanbul'da kapıkulunun yüksek rütbeli Subayların (Ocak    zorbalarını    ortadan kaldırmıştır. Her türlü isyan belirtisini çok sert şekilde ezmiştir. Tütün ve içkiyi yasaklamıştır. Kahveleri yıktırmıştır. İran üzerine yaptığı iki sefer üzerine Anadolu'yu isyancılardan temizlemiş.

Devlet’in duraklama nedenlerini tespit için, devlet adamlarından raporlar istedi. Bunların içinde en önemlisi, Koçi Bey Risalesi’dir: Bunda devletin asıl bozulma nedenlerini eski düzenden uzaklaşma değil, gelişmelere ayak uydurulmaması olarak vurgulanmıştır. Saray masraflarının artırılması, yeniçeri ocağının bozulması, tımar sisteminin amacından uzaklaşması duraklamanın temel nedenleridir, denilmiştir. Fakat Ünlü Koci Beyin ıslahat için sunduğu raporu uygulayamadan IV. Murat 28 yaşında ölmüştür.

 Kemenkeş Kara Mustafa Paşa’nın Yaptığı Islahatlar:

   Sultan İbrahim dönemi sadrazamlarındandır. Mali alanda ıslahat yapmaya çalışmıştır.

 Tarhuncu Ahmet Paşanın Islahatları:

IV.Mehmet devrinde 1652' de sadrazamoldu.-Padişah mührü verirken- Paşa ne dersin: "Girit, Donanma ve bir massariftir. Masarife para yetiştirmeye tahaüt eder misin?" kabul edilmiştir. Hazineyi ele aldı. Devlet hazinesinden çıkan paranın denetimine önem verdi, israf ve rüşvet kapılarını kapadı.

Mali Alanda ıslahatlar yapmıştır. Bunun için bütün mali defterdarı inceletti, Günümüz anlamında ilk denk bütçeyi hazırlamıştır. Ancak menfaatleri sarsılacak olanlar padişahı inandırarak (Padişahı tahtan indirmek için plan yaptığı iddiasında bulunularak) sadrazamı idam ettirdiler.

 KÖPRÜLÜLER DEVRİ ISLAHATLARI

   Köprülü Mehmet Paşa Islahatı (1648–1661):

Sultan IV. Mehmet (Avcı) (1648–1687) çok küçük olduğundan önce Kösem Sultan sonra da Valide Turhan Saltanat sahibi olmuş. Turhan valide Sultan Köprülü Mehmet paşayı sadrazamlığa getirdiğinde bazı şartlar ileri sürmüştü. Bu şartları:

Saray devlet işlerine karışmayacak

Atamaları kendisi yapacak

Saraya sunulan projeler kabul edilecek

Hakkında bir suçlama olursa savunması alınmadan cezalandırılmayacak

 

Köprülü Mehmet Paşa’nın bu şartları ileri sürmesindeki amacı yapacağı ıslahatlara uygun ortam hazırlamaktır.

  Köprülü Mehmet paşa fitne ve fesat çıkaranları ve Kapıkulu askerlerini sıkı denetim altına aldı.  

Venedikleri yenerek Çanakkale boğazlarını açtı ve Ege adalarını aldı.

Girit'e yardım gönderdi.

Erdel Beyi Rakoçi'nin isyanını bastırdı.

—Halep Valisi Abaza Hasan Paşa’nın isyanını bastırarak Abaza Hasan Paşayı idam ettirdi.

Maliyeyi düzeltti.

Merkezi otoriteyi sağladı.

Merkez ve Anadolu isyanlarını bastırdı.

 Köprülü Fazıl Paşa (1661–1667):

 Babası Mehmet Paşa’nın ölümü üzerine 27 yaşında yerine geçti. Girit Fethini tamamladı. Halka ağır gelen bazı vergileri kaldırdı. Cizyenin toplanmasını düzene koydu. Orduda bulunmayan fakat ulufe alanların ödeneklerini kesti. Avusturya savaşlarında aşiret kuvvetlerinden yararlandı. Devlet adamlarının bayramlarda padişaha gönderdikleri hediyeleri kestirdi. Taşrada üreyen ayanların etkisini kırmaya çalıştı.

Köprülü Mehmet Paşa’dan sonra yerine geçen oğlu Fazıl Ahmet Paşa da babasının yolunu izledi Bu dönemde yeni topraklar alındı. Ekonomi düzeldi.

Bu gelişmelerden dolayı Köprülüler dönemi, duraklamanın içinde bir yükselme dönemi olarak adlandırılabilir.

 

Not:Duraklama döneminde devlet yönetimindeki aksamalara rağmen, güzel sanatlardaki ve mimarideki gelişme devam etmiştir. Sultan Ahmet ve Yenicami bu dönemin önemli eserlerindendir.

  XVII.yüzyılda düzenlenen hareketlerin ortak özelliği şu şekilde açıklayabiliriz; Köklü çözümlerden uzak korku ve şiddete dayanan önlemlerle toplum düzeltilmeye çalışarak yüzeysel ıslahatlarla yetinilmiştir.

     17. yüzyılda II. Osman(1618-1622), IV. Murat(1623-1640), Kuyucu Murat Paşa, Tarhuncu Ahmet Paşa ve Köprülüler sülalesinden sadrazamların ıslahatlar yaptıklarını belirtmiştik. Daha çok iç isyanları bastırmak, asayişi sağlamak, devlet otoritesini yeniden kurmak, maliyeyi düzeltmek, Tımar sistemini düzeltmek ve Kapıkulu ocaklarını ıslah etmek şeklinde gelişen bu ıslahatlar genel olarak yüzeysel kaldığından istenen sonuçlara tam olarak ulaşılamamıştı. Daha çok eski devirlerdeki uygulamaların devamı şeklinde olan ve çok sert tedbirlerle kötülükleri önleme düşüncesine dayanan bu ıslahatlar kalıcı sonuçlar getirmedi. Devletin eski gücüne ulaşmasını sağlayamadı. 

XVIII.YÜZYILDA ISLAHAT HAREKETLERİ:

—Lale Devri Islahatı (III. Ahmet Paşa)                 (1718-1730)

—I. Mahmut Döneminde Yapılan Islahatlar         (1730- 1754)

—III. Mustafa Döneminde Yapılan Islahatlar        (1757-1774)

—I. Abdülhamit Döneminde Yapılan Islahatlar    (1774-1789)

—III.Selim Devrinde Yapılan Islahatlar                  (1789-1807) 

  -Lale Devri Islahatı (1718-1730):

 Bu devrin önemli şahsiyetleri; padişah III. Ahmet, Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, İbrahim Müteferika ve Nedim’dır.

 Lale Devri, dışardan görünüş itibariyle bir zevk-ü sefa devri olarak nitelendirilirse de batı tarzında ıslahatların yapıldığı ilk dönemdir. Bu dönem Pasarofça Antlaşması’yla başlayıp 1730’da çıkan Patrona Halil İsyanı ile sona ermiştir.

  • Sulh ve sükunu sağladı.
  • Sosyal, kültürel, iktisadi ve askeri gelişmeleri öğrenmek gayesi ile Avrupa'nın durumunu ve gelişmelerini öğrenmek ve takip etmek için elçilikler gönderdi.
  • Sadrazam; Avusturya, Rusyave İran'laanlaşarak savaşları durdurdu.
  • Sadabat Eğlence yerleri açıldı.
  • Saraylar Avrupa köşkleri gibi döşendi. Bilim ve ilim adamlarını koruyarak desteklendi. Fikir ilim, bilim adamlarını korundu. Matbaayı açtı.

 -Matbaa Açıldı:  Şeyhülislam Saitefendi ile İbrahim Müteferrika tarafından ilk kez 1727 yılında ilk sivil matbaa açıldı. İlk basılan eser, Van Kulu Lügâtı’dır.

 Matbaanın geç açılmasının sebebi o zamana kadar kitap yazmak için hattatçılar sınıfının oluşu, bunların matbaa ihtiyacını karşılamaları o zaman için önemli bir ihtiyaç için görülmemesi nedeniyle geç kalınmıştı.

 -Sivil mimari gelişimi, özellikle ahşaptan binalar yapılmıştır.

-İlk çiçek aşısı yapıldı.

-Kağıt, çini, kumaş ve seramik fabrikaları açmıştır.

-Değişik semtlerde kütüphaneler açılmıştır

 Not:Lâle Devri’nde yapılan bu yeniliklerin yanında askeri alanda, ıslâhatların yapılmaması, bir eksiklik olarak görülür.

       Saray masraflarının lüks oluşu, vergilerin artırılmak istenmesi, para değerinin düşürülmek istenmesi nedeniyle patrona Halil isyanı çıktı. İran Savaşlarında meydana gelen olumsuz gelişmeyi bahane eden yençeriler, Patrona Halil öncülüğünde isyan etti. Lale bahçeleri yakılıp yıkıldı. Sadrazam idam edildi. Padişah tahtan indirildi. Yerine I. Mahmut Padişah oldu. Bu devir Patrona Halil isyanı ile son buldu (1730).

 -Sultan I. Mahmut Döneminde Yapılan Islahatlar (1730- 1754):

  • Sultan I. Mahmut önce isyancıların ela başlılarını ortadan kaldırdı. Sonra da Lale devrinde takip edilen kültürel fikir hareketlerinin devamını sağladı.
  • Daha sonra Fransız bir bilgin subay Müslüman olmuştu. İsmini de Ahmet (Kont Dö Boneval) koymuşlardı. Bunun yardımıyla Topçu sınıfı kurdu.
  • Hendansane adlı bir askeri mühen-dis okulu kuruldu.
  • Baruthaneye önem verilerek, Humbaracı Ocağı yeniden düzenlendi.
  • Halk Kütüphaneleri kurdurdu. Ülkenin her yerinden değerli kitaplar toplandı. Yalova'da kâğıt fabrikası kuruldu.

 -Sultan III. Mustafa  Döneminde Yapılan Islahatlar(1757-1774):

Astrolojiye inanan bu Osmanlı Padişahı yenilik taraftarıydı. Dönemin Sadrazamı Koca Ragıp Paşa’nın önerileriyle askeri alanda Islâhatlar yapılmaya başlandı.

Savaşlardan uzak durmaya çalışmış, kırım savaşında önemli başarıları görülen Macar Baron Do Tot'u Askeri ıslahat etmekle görevlendirdi. Bu padişah döneminde yeni topçu sınıfı kurdu. Çanakkale boğazının savunma düzenini ayarladı. Yeni kaleler yapıldı. Yeni askeri mühendishane kuruldu. Fransa'dan matematik, geometrik gibi derseler veren uzmanlar getirtmiştir. Verilen dersler Türkçeleştirilerek kitap haline getiril-miştir. Ancak Avusturya'nın etkisiyle bu uzmanlar geri çağrılmıştır.

 I. Abdulhamit Dönemi Islâhatları: (1774-1789)

 Bu dömen sadrazamlarından Halil Hamit Paşa’nın önemli hizmetleri oldu

 Kapıkulu Ocakları ile ilgili;

  • Ulûfe alım-satımını yasakladı.
  • Ulûfe defterlerini inceletti. Kapıkulu askerlerinin sayılarını azaltma yoluna gitti. (Bu gelişmeler, bazı çevrelerin çıkarlarına dokunduğu için Paşa’nın idamına neden olmuşlardır.)
  • Surat topçularının sayısı artmıştır.
  • Subay yetiştirmek amacıyla İstihkam Okulları açıldı.
  • Haliç, Karadeniz ve Ege’de yeni tersa-neler kurularak modern gemiler yapıldı.

  -III.Selim Devrinde Yapılan Islahatlar(1789-1807):

 -Devletin gidişi hakkında devlet adamlarından rapor istendi.

İşe ordu ve maliyeden başladı. Ordu kurumları yeniden düzenlendi. Maaşlar gözden geçirildi. Yeniçeriler çok sıkı bir denetimden geçirilerek sayıları yarıya indirildi. İşe yaramayanlar ordudan atıldı.

Nizam-ı Ceditadıyla yeni bir ordu kuruldu. (Avrupa usulü kurulmuştu. Türk çocuklarından kuruluyordu) Bu yeni ordunun masraflarını karşılamak için İrad-ı Cedit adı verilen bir hazine oluşturuldu.

 Mühendishaneyi Bahriye Huma-yun-u (Kara Harp okulu) kurarak bunların teknik ihtiyaçlarını karşılayarak, tersane yeniden düzenlendi.

Halkı sosyal hizmetlere yöneterek Avrupa'ya pencere açtı. Şehirlere göçü önlemek için kimi yerlerde hanlar ve kervansaraylar kapatıldı.

Bu dönemde; Fransa örnek alındı.

 Matbaa-ı Amireadıyla ilk Devlet Matbaası kurdu.  Selimiye ve Levent kışlaları kurdurdu.

Avrupa'daki gelişmeleri öğrenmek için Paris, Londra, Viyana ve Berlin'de devamlı elçilikler  açıldı.

İkinci bir dil öğrenme şartı -özellikle Fransızcayı öğrenme zorunluluğu- getiril-di.

  • Avrupa'dan çok sayıda mühendis ve uzman getirildi.
  • Halk yerli malı kullanmaya özendirildi.

 Ancak devletin içine düştüğü bunalım bahane edilerek büyük isyan çıkarıldı. Çıkan bu isyanda; III. Selim öldürüldü.

  18. Yüzyıl Islahatlarının Genel Özellikleri 

  Bu yüzyılın ıslahatları önceki yıla göre daha esaslı ve sonuç bakımın-dan daha verimliydi. Çünkü yenil-melerinin sebebinin sadece askeri nedenlere bağlamaktan vazgeçmiş, Avrupa'daki yeniliklere göre hareket edilerek  ıslahat hareketleri yapıl-mıştır. Askeri başarısızlıklar ve maliyenin bozulması nedeniyle askeri ve mali ıslahatlara ağırlık verilmiştir. Askeri alandaki ıslahat-larla kaybedilen yerler geri alınmak istenmişse de daha büyük kayıplar gerçekleşmiştir. Batının eğitim ve kültürel alanda da ileri olduğu kabul edilmeye başlanmıştır.

Devlet politikası haline getirilmeye çalışılsa da 17. yüzyıl örneğinde olduğu gibi 18. yüzyılda da devlet adamları ve padişahlara bağlı kalarak, bireysellikten uzaklaşılma-mıştır.

Halka dayanılmadığı gibi toplumun çağdaşlaştırılması da düşünülme-miştir. Bir başka ifadeyle toplumun değil devlet kurumların güçlendiril-mesine çalışılmıştır.

Çıkarları zedelenenler ve özellikle de ulema, yeniçerileri kışkırtarak ısla-hatları engellemeye çalışmıştır.

 

19.YÜZYIL ISLAHATLARI

      Osmanlı İmparatorluğu 1299 yılında Söğüt ve Domaniç çevresinde kuruldu. Kanuni Sultan Süleyman döneminde en ihtişamlı devrini yaşadı. Osmanlı Devleti 18. yüzyıla, ilk defa toprak kaybeden bir devlet olarak girdi (KARLOFÇA ANTLAŞMASI ile). Bu yüzden 18. yüzyılın başlarında kaybettiği toprakları geri alma çabasına girdi. 19. yüzyılda ise Osmanlı Devleti’nin varlığının korunması için devletlerarası daha çok denge politikası izlenmiştir.

     Batı teknolojik gelişmeler bakımından doğuyu geçmeye başlamıştı. Ardından Lale devrine girildi ve ıslahatlara başlandı.

     Sultan II. Mahmut,  Sultan Abdülmecit, Sultan II. Abdülhamit  dönemlerini anlatılacak. Ama Osmanlı İmparatorluğu bu yeniliklere tam anlamıyla ayak uyduramadı ve adım adım çöküşe doğru ilerledi. Çünkü artık çevresindeki devletler çok güçlenmişti ve Osmanlı Devleti’ne karşı birlikte hareket etmekteydi. İslâm dünyasında ise Osmanlı Devleti’nin birlikte hareket edebileceği güçlü bir devlet yoktu.

II. MAHMUT DÖNEMİ ( 1808 - 1839 ):

 Askeri Alanda Yapılan Islahatlar :

   Alemdar Mustafa Paşa tarafından " Sekban-ı Cedit" adında askeri ocak kuruldu. Ancak yeniçerilerin isyanı sonucu bu askeri ocak kaldırıldı.

   Yeniçerilerden seçilerek "Eşkinci" adıyla yeni bir askeri ocak kuruldu. Ancak bir süre sonra yeniçeriler biz talim istemiyoruz diyerek, bu ocağın yapılanmasına karşı çıktılar. Bunun üzerine sarayda büyük bir divan kurulmuş, Yeniçeri Ocağının kaldırılmasına karar verilmiştir. Halk, Esnaf, Medrese öğrencileri kaldırılmasını desteklediler.

  Yeniçeri Ocağı kaldırılmasına " Vaka-i Hayriye " ( Hayırlı Olay) ( 1826 ) denildi.  Böylece, yeniliklerin önündeki en önemli engellerden birisi kaldırılmış oldu.

"Asakir-i Mansure-i Muhammedi ye" ( Muhammed'in askerleri) adıyla yeni bir askeri ocak kuruldu.

Askeri Bando kuruldu. ( Mızıka-i Hümayun )

 Hükümet ve Yönetim Alanında Yapılan Islahatlar:

Divan Örgütü kaldırılarak, yerine bakanlıklar kuruldu.

  Sadrazam "Başvekil" unvanını aldı (Başbakan ).

Devlet memurları, Dahiliye ( İç) ve  Hariciye (Dış) olarak iki bölüme ayrıldı.

Memurlar için Rütbe ve Nişan kabul olundu.

Memurlara kıyafet zorunluluğu getirildi.

Tüzük ve yönetmelikleri hazırlamak amacıyla çeşitli komisyonlar kuruldu.

Memurların yargılanma işlerine bakmak üzere "Dar-üş-Şura-yı Bab-ı Ali" kuruldu.

Bir fermanla, devletin bazı memur ve bazı halka uyguladığı Müsadere Usulüne son verdi. Mülkiyet hakkı tanıdı.

 Müsadere: Devletin, memurun veya bazı halkın elindeki mallara  el koyması demektir.

Fermanı: " Bundan böyle saltanatın, millet için bir dehşet ve korku kaynağı değil, fakat bir destek olmasını istiyorum. Bunun için kişinin malına devletçe el konulması ( müsadere) geleneğini kaldırıyorum."

Memurlara maaş usulü getirildi.

Osmanlı uyruğunda olan herkese tam bir din ve mezhep özgürlüğü tanıdı.

Fermanı: " Tebaamdan Müslümanları ancak Camide, Hıristiyanları Kilisede, Musevileri de Havra'da tanımak isterim"

 Ayanlıklar kaldırıldı. Büyük eyaletler illere bölündü. İllerin merkeze bağlanmasıyla güçlü bir merkeziyetçi yapı oluşturuldu.

Devlet görevlilerinin hediye ve rüşvet alması yasaklandı.

      -II Mahmut resmini yaptırarak, devlet dairelerine astırdı. (Sonradan gelenekselleşti.)

İlk defa Posta ve Karantina teşkilatlarını kurdu.

     - İlk defa askeri amaçlı nüfus sayımı yaptırdı. ( 2,5 Milyon Anadolu'da - 1,5 Milyon Rumeli'de erkek nüfus)

    -Ülke içi gezi ve teftiş yöntemleriyle, yönetimi iyileştirmeye çalıştı.

 Eğitim ve Kültür Alanında Yapılan Islahatlar:

 Medreselerin yanında yeni okullar açıldı.

 İlköğretim İstanbul'da zorunlu hale getirildi.

  Rüştiye (Ortaokul) ve Mekteb-i Ulum-u Edebiye adlı, yüksek öğretime öğrenci yetiştirme amaçlı okullar açıldı.

 İlk kez Avrupa'ya öğrenci gönderildi.

Devlet memuru yetiştirmek amacıyla, "Mekteb-i Maarif-i Adliye" kuruldu.

  Mekteb-i Harbiye ( Harp Okulu ) ,   

  Mekteb-i Tıbbiye (Tıp Fakültesi) ,   

  Mızıka-yı Hümayun ( Bando Okulu ) gibi yüksek okullar açıldı.

 Takvim-i Vekayiadlı ilk resmi gazete çıkarıldı.

 Ekonomi Alanında Yapılan Isla-hatlar:

 Yol yapımlarına önem verildi.

   Devlet memurları ve askerlerin yerli kumaş kullanması zorunluluğu getirildi.

  Çuha fabrikası kurulmasına çalışıldı (Kumaş )

  Tüccar ve Esnafa, Avrupa mallarıyla rekabet edebilmesi için, gümrük kolay-lıkları sağlandı.

   İngiltere ile yapılan 1838 Balta Limanı Ticaret Antlaşması, Osmanlı Devletinin zararına gelişmiş, dışa bağımlılığı artırmıştır.  

 ABDÜLMECİT DÖNEMİ ( 1839–1861 ) 

     TANZİMAT FERMANI (GÜLHANE HATT-I  HÜMAYUNU)

     (3 KASIM 1839)

     Bu fermanla sadece batının tekniği ve buluşları değil, hukuki sosyal, kültürel ve düşünce alanlarında bazı kurumları almak gerektiği kabul edilmiştirl. Ayrıca kendi gücüyle ayakta duramayan Osmanlı Devleti, Fransa ve İngiltere’nin desteğini sağlamaya çalışmışlar. Tanzimat ile birlikte yabancı devletler kendi çıkarı için hareket etmiştir.

     Bu devrin önemli adamları: Ali Paşa, Fuat Paşa, Ahmet Cevdet Paşa, Mithat Paşa, Sultan Abdülmecit ve Sadrazam Mustafa Reşit Paşa’dır.   

      Tanzimat Fermanını, Londra elçiliğinden Dışişleri Bakanlığına getirilen Mustafa Reşit Paşa hazırlamıştır. Sadrazam Mustafa Reşit Paşa İngiltere’de yetişmişti. Mustafa Reşit Paşa (1833-1856) Mısır Meselesinde İngilizlerin desteğini sağlamış buna karşılık Osmanlı iktisadi için büyük zararlar getiren (1833) Balta Limanı Ticaret anlaşmasını imzalamıştı.

 Ferman, Topkapı Sarayının Gülhane bahçesinde, padişah, sadrazam, yabancı devletlerin elçileri, patrikler, büyük devlet memurları önünde "Mustafa Reşit Paşa " tarafından okunmuştur.

 İlanının Nedenleri:

   —Avrupalıların içişlerimize karışmasını engellemek,

   —Halkın sosyal yapısında yenilikler yaparak çağdaşlaşmayı sağlamak,

   —Mısır valisi M. Ali Paşa'ya karşı Avrupalı devletlerin desteğini sağlamak,

 Maddeleri:

Müslüman ve Hıristiyan bütün uyrukların, ırz, namus, can ve mal özgürlüğüne ve güvenine kavuşması

Vergilerin herkesin gelirine göre düzenli bir şekilde alınması ve toplanması

Askerlik işlerinin bir düzene konulması ve askere alınma ve bırakılmanın sağlam bir esasa bağlanması

Mahkemelerin açık olması ve hiç kimsenin haksız yere idam edilmemesi ve zehirlenmemesi

Herkesin mal ve mülküne sahip olması ve bunu miras olarak bırakabilmesi

Rüşvet ve İltimas'ın ( Torpil-Kayırma ) kalkması

Önemi: Tanzimat fermanıyla Osmanlılara " Kanun " gücü girmiş oluyordu. Esaslı sonucu, Tanzimat dönemi aydın tipi yetiştirerek eğitimde vermiştir.

ISLAHAT FERMANI ( 1856 )

     Islahat Fermanı kaynağını ve ortaya çıkış nedenini yabancı devletlerden almaktadır. Bu Fermanın esasları Fransa'nın ısrarı ile Avusturya, İngiltere ve Fransa tarafından belirlenmiştir. Osmanlı Devleti Paris Antlaşması şartlarını lehine çevirmek için bu fermanı ilan etmiştir.

Tanzimat Fermanını tamamlayıcı niteliktedir.

Müslümanlarla, gayrimüslimler arasındaki eşitsizliği giderme amacına yöneliktir ( Azınlıklara yöneliktir ).

Dış devletlerin, içişlere karışmasını engelleme düşüncesi vardır.

Paris Antlaşmasında, Rusya'ya karşı İngiltere ve Fransa'nın desteğini sağlamaya yönelik çıkarılmıştır.

      Maddeleri:    

Hıristiyan ve Musevilere Şu Haklar verilmiştir:

Din ve Mezhep Özgürlüğü, Okul, Kilise, Hastane gibi bazı binaların tamiri ve yeniden inşası

Hıristiyan ve Musevileri küçük düşüren deyim ve sözlerin kullanılmaması

Hıristiyanların da Türk ve Müslümanlar gibi devlet memurluklarına atanmaları ve her çeşit okullara gidebilmeleri

Mahkemelerin açık yapılması, herkesin kendi dinine göre yemin etmesi.

Hapishanelerin ıslahı

Kanunların Hıristiyan uyruğun dillerine de çevrilmesi

İşkence, dayak ve angaryanın kaldırılması

Vergilerin adalet içinde, herkesin gelirine göre alınması ve iltizam usulünün ıslah edilmesi

Askerlik için nakdi bedelin kabul edilmesi ve Hıristiyanların ne şekilde askerlik yapacağının belirtilmesi

Hıristiyanların il meclislerine üye olabilmeleri

Yabancı uyruğundan olan kimselerin de, vergilerini vermek suretiyle mal ve mülk sahibi olabilmeleri

Tarım ve ticaret işlerinin yoluna konması. Herkesin şirket ve banka gibi ticari nitelikte kurumlar kurabilmeleri.

 Uyarı: Islahat Fermanı Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında eşitlik sağlamayı amaçlayan bir belgedir.

    Islahat fermanı’nda en büyük beklenti, devletin bütünlüğünü korumak, Batılı devletlerin Osmanlı içişlerine karışmasını önlemekti. Ancak, fermanın Paris Antlaşması’na eklenmesi, Batılı devletlerin Osmanlı içişlerine müdahalesini kolaylaştırmıştır.

     Bundan sonraki süreçte çok sayıda yabancı okul, şirket ve banka kurulmuştur.

 Duyûn-u umumiye İdaresi:

II. Abdülhamit döneminde dış borçların ödenememesi üzerine Avrupalı devletlere, alacaklarına karşılık Düyûnı Umumiye (genel borçlar) idaresi’ni kurdular (1881). Başında alacaklı devletlerin bulunduğu idare; tütün, ispirto, pul, tuz ve orman gelirlerine el koydu. Düyûn-ı Umumiye İdaresi’nin kurulması ile devletin ekonomik bağımsızlığı da kaybedilmiş oldu. 

ABDÜLAZİZ DEVRİ ISLAHATLARI (1861-1876) 

1863’te Galatasaray Sultanisi (Lise) açıldı.

Dışarıdan borç para alınarak dünyanın üçüncü büyük donanması inşa edildi.

1869’da Süveyş Kanalı açıldı.

1870’te Darülfünun (üniversite) açıldı.

Dolmabahçe Sarayıtamamlandı.

Darüşşafaka Lisesiaçıldı.

Abdülaziz’in son zamanlarında Genç Osmanlılar hareketi başladı.

“Mecelle” adlı medeni kanun kitabı Ahmet Cevdet Paşa tarafından hazırlanmaya başlandı (1868).

 Şura-i Devlet (Danıştay):Tanzimat döneminde (1868) kuruldu. Ordu kurumlarının ihtiyaçlarını karşılamak için seraskerlik (savunma bakanlığı) kuruldu.   

II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİ ( 1876 – 1909 )

 Kanun-ı Esasi ve I. meşrutİyet   ( 23 Aralık 1876 )

(Kanun-İ Esasİ: İlk Anayasa )

     Balkan bunalımı, Avrupalı devletlerin de karışmasıyla büyüyerek devam ediyordu. Birçok bölgede ayaklanma çıkmış Osmanlı Devleti bu ayaklanmalara yardım eden Avrupalı devletleri bu konuda uyardı. Avrupalı Devletler de bu soruna kesin bir çözüm bulmak amacıyla, İstanbul’da  -Rusya, İngiltere, Fransa, Avusturya, Almanya, İtalya ve Osmanlı Devleti’nin- katıldığı bir konferans düzenlediler.

   İşte bu konferansın toplanması sırasında II. Abdulhamit Meşrutiyeti ilan etti. Amaç Balkan bunalımını Avrupalı devletlerin müdahalesi olmadan çözebilmekti. Osmanlı Devleti Meşrutiyetle azınlıklara meclise girip, isteklerini iletme ve yönetime katılma imkanı verip ayrılmalarını önlemek istemişti.  Oysa Avrupalı devletler bunu ciddiye almamış, konferansın sonunda Balkanlı azınlıklar için çok geniş haklar talep etmişlerdi.  Bağımsızlığa kadar giden bu istekleri Osmanlı Devleti kabul etmemiş, bunun üzerine Osmanlı-Rus harbi başlamıştır.  II. Abdulhamit bu savaşta, azınlık millet vekillerinin yıkıcı ve bölücü hareketleri karşısında Meclis-i Mebusan’ı kapatmıştır.  

Tanzimat döneminde, Avrupa ile yakın ilişkiler içinde olan, Avrupa'yı yakından gören ve onların Osmanlı Devletiüzerine siyasi emellerini öğrenen bir aydın sınıf yetişti. Bunlara "Jön Türkler" ya da  "Genç Osmanlılar " denilmiştir. Mithat Paşa, Namık Kemal, Ziya Paşa, Serasker Hüseyin Avni Paşa önemli temsilcileridir.

     Genç Osmanlılar, Osmanlı Devleti’nin kurtuluşunu, içinde yaşayan halka yönetme hakkı vermekle, gerçekleşeceğine inanıyorlardı. Böylece halk yönetime katılacak, kendisini temsil edecek, dış devletlerin Osmanlı Devleti içine müdahalesine ortam hazırlanmamış olacaktı.

Meşrutiyeti ilan etme sözü veren, II. Abdülhamit, V.Murat'ın yerine tahta çıkarılmıştır.

     Böylece Tanzimat fermanı’yla başlayan Osmanlılardaki anayasal devlet anlayışı Kanun-u Esasi’nin kabulü ile meşruti yönetime geçişi sağlandı.

 Osmanlı Devletinde ilk kez rejim değişikliği oldu.

Tüm azınlık guruplara parlamentoda temsil hakkı tanınmıştır.

Osmanlı halkı ilk kez yönetime katılma, seçme ve seçilme haklarına kavuşmuştur.

Osmanlı Devletinde ilk kez Anayasal Düzen kuruldu.

 Osmanlı Parlamentosu; iki meclisten oluşmuştur.

 1.Padişahın seçtiği üyelerden oluşan Ayan Meclisi

2. Mebusan Meclisi: Halkın seçtiği milletvekillerinden oluşan millet Meclisi

    Mebusan Meclisi
-Yürütme yetkisi padişah ve hükümete aittir.

-Yasama yetkisi meclise aittir.

-Kanunların yürürlüğe girmesinde son söz padişaha aittir.

-Padişahın meclisi açma-kapatma yetkisi vardır. (Bu nedenle Osmanlı’da görülen meşruti yönetimde monarşik özelliklerin korunduğu savunulabilinir.)

-Her 50.000 kişiye bir milletvekili seçme hakkı verilmiştir.

-Seçimlerde sadece erkekler oy kullanabilmiştir.

-Osmanlı Devleti, meşruti yönetimde azınlıklara da temsil hakkı tanımıştır. Bu nedenle İngiltere gibi birçok Batılı ülkesinden daha önde olmuştur.

Mecelle’nin tamamlanmasına çalışıldı.

Darülfünun yeniden düzenlendi.

  Hıristiyanlardan 44, Yahudilerden ( Musevilerden ) 4, Müslümanlardan 71, (Toplam 119) ve Padişahın belirlediği 26 kişi ayandan oluşmuştur. Meclis başkanlığına Ahmet Vefik Paşa seçilmiştir.

 Not: 187778 Osmanlı - Rus Savaşının başlaması üzerine, meclisin uyumlu çalışmadığı gerekçesiyle II. Abdülhamit, parlamentoyu dağıtarak, Meşrutiyet rejimini yürürlükten kaldırmış, 30 yıl boyunca sıkı, baskıcı bir yönetim izlemiştir. 

II. Meşrutiyet( 24 Temmuz 1908 ): 

         14 Şubat 1878'de Sultan Abdülhamit'in meclisi kapatmasıyla şahsi idare dönemi başlamış ve 1908 yılına kadar 30 yıl sürmüştür. Bu dönem içinde Sultan Abdülhamit'e karşı olanlar, meşrutiyeti yeniden ilan etmek amacıyla bir takım cemiyetler kurmuşlardır. Bu cemiyetler içinde en önemlisi İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ'dir. Selanik'te İttihat ve Terakki yanlısı subayların ayaklanması sonucu II. Abdülhamit meşrutiyeti tekrar ilan etmiştir ( 24 Temmuz 1908).  Meşrutiyet döneminde; “Türkçülük’ düşüncesi savunulmaktaydı.

 II. Meşrutiyetin ilanı sorunları çözmeye yetmedi. İçte ve dışta yeni sorunlar çıktı. Bu dönemde kurulan siyasi partilerin mevcudiyeti partizan çekişmeleri yarattı.

     31 MART OLAYI (13 NİSAN 1909): İstanbul'da Avcı Taburlarının başlattığı meşrutiyet karşıtı ayaklanmadır.

    31 Mart Olayının Sonuçları:

    1)- Mahmut Şevket Paşa komutasındaki Hareket Ordusu İstanbul'a gelerek ayaklanmayı bastırmıştır.

        (M. Kemal bu orduda Kolağasıdır.)

    2)- II. Abdülhamit tahttan indirilerek yerine V.Mehmet Reşat padişahlığa getirilmiştir.

    3)- Kanun-i Esasinin bazı maddeleri değiştirilmiştir.

 NOT:

II. Abdülhamit'in tahttan indirilmesiyle Osmanlı Devleti Yönetiminde İttihat ve Terakki Dönemi başlamıştı ve böylece bu dönem 1918'de imzalanan Mondros ateşkes Antlaşmasına kadar sürmüştür. Bu geçen 9 yıl içinde Osmanlı Devleti; Trablusgarp, Balkan ve I.Dünya Savaşlarını yaşamış ve çok ağır yenilgiler almıştır.  

I. VE II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ FİKİR AKIMLARI: 

OSMANLICILIK:

Tanzimat döneminin sonlarına doğru bazı Osmanlı Aydınları GENÇ OSMANLILAR adıyla bir cemiyet kurdular. Bunların amacı Fransız ihtilali sonucu yayılan "Milliyetçilik" akımının Osmanlı Devleti üzerinde etkisini kırmaktı. Bunun için dil, din ve ırk farkı gözetmeksizin herkesin eşit haklara sahip olmasını savunuyorlardı. Bu milletlere yönetimde temsil hakkı verilirse Osmanlı Devletinden ayrılmayacaklarını düşünüyorlardı.

 İSLAMCILIK (PANİSLAMİZM):

  Genç Osmanlıların ( jön Türkler ) Osmanlıcılık fikrine karşı II. Abdülhamit bu düşünceyi savunmuştur. Padişahın bunda iki amacı vardı:

        Dar anlamda, İmparatorluğu korumak ve devam ettirmek

        Geniş anlamda: Hilafet çatısı altında dünya İslam birliğini sağlamaktı.

     Bu düşünceyi savunanlara göre din ile millet birdir. Hangi milletten olursa olsun Müslümanların halifenin etrafında birleşmesi gerekir.

NOT: İslamcılık düşüncesi de Osmanlıcılık gibi Milliyetçilik Akımı karşısında etkili olamamıştır. Bunun en açık kanıtı da I.Dünya savaşında Halifenin Cihat çağrısına Müslüman Arapların uymamasıdır.

 TÜRKÇÜLÜK:

 İslamcılık ve Osmanlıcılık düşüncelerinin geçerli olduğu dönemlerde pek yaygınlaşamadı. Özellikle II. Meşrutiyet döneminde güç kazandı. Türkçülük düşüncesinin öncülerine göre devlet ancak dili, soyu ve ülküsü bir olan topluma dayanılarak sürdürülebilirdi. Türkçülük akımı Ziya Gökalp'in katkılarıyla ilmi bir içerik kazanmıştır.

 BATICILIK:

 II. Meşrutiyet döneminde gelişen bir düşünce akımıdır.  Bu düşünceyi savunanlar “Batı medeniyetinden sosyal, hukukî, ilmî ve kültürel gelişmelerden faydalanmak gereklidir.” görüşünü benimsemişlerdir. Batıcılar arasında görüş ayrılığı vardı. Bir kısmı batı medeniyetinin tümüyle alınmasını istiyordu. Bir kısmı ise batı medeniyetinin bilim ve tekniğinin alınmasını, bunun yanında Türk kültürünün korunmasının gerekli olduğunu belirtiyorlardı.

      İlk olarak askeri alanda başlayan batılılaşma hareketi, daha sonra devlet ve toplum hayatında da etkisini gösterdi.

  

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

 

   İlk Türk devletlerinde yaşam, hayvansal gıda, tarım, giyim ve ekonomik hayat;

     Türklerin yaşadığı Orta Asya geniş steplerle kaplıydı. Bölgenin iklim şartları ve bozkırlarda kapalı olması insanları konargöçer yaşamaya mecbur bırakmıştır.

    Bozkır hayatının başlıca ekonomik faaliyeti havancılık olup at koyun yetiştiriciliği önemliydi.  Bu kültürün en önemli gıda maddesi de hayvansal ürünlerdir. Kısrak sütünden üretilen kımız, darıdan yapılan bengi-bekni ve yoğurt da bozkır yemeklerindendi.

    Tarla ve ekin Türkçenin en eski kelimelerindedir. Buğday, arpa, mısır Hunlar döneminden yetiştirilmekteydi. Ayrıca fasulye cinsinden baklagiller ile kendir gibi sanayi bitkileri de yetiştirilmişti.

Sapan, orak, düven tarımda kullanılan başıca aletler olup üretilen buğdaylar değirmenlerde un haline getirilmekteydi.

     Köktürkler ve Uygurlarda su kenarlarında kurulan şehirler, tarımsal açıdan ileri bir durumdaydı. Köktürk hükümdarı Kapgan Kağan, Çin’den vergi olarak 1250 ton tohumluk buğday, 3 bin adet tarım aleti almıştır.

     Türklerde giyim eşyasının başlıca malzemesi koyun, kuzu, sığır, tilki derisi, koyun ve deve yünü ile keçi kılıydı. Türler bez dokurlar bunlardan fazla olan yünlü kumaş ve keçeleri de ihraç ederlerdi.

  İpek Yolu: MÖ IV. yüzyıldan itibaren Hunların Orta Asya'da sağladığı güvenli ortamda ticaret faaliyetler gelişmişti. İpek Yolu'nun Orta Asya kısmı bazı dönemler hariç Hunlardan itibaren bin yılı aşkın bir süre Türk devlet ve topluluklarının hâkimiyetinde olmuştur. Türkler bu yolu daima açık ve güvenlik altında tutmaya yönelik siyaset izlemişlerdir. Bu durum ticaretle birlikte siyasi ilişkilerin de gelişmesini sağlamıştır. İpek yolundan dolayı; Türklerin, İranlıların ve Çinlilerin buluşma yeri olan Orta Asya’da; tarımı ürünlerinin yanında ipekli dokuma, çini, cam ve silah üretimleri gelişmiştir. Çünkü farklı kültürlerin birbirleri ile buluşmaları bilgi alışverişine neden olmuştur.

İpek yolunun esas ürünleri; kâğıt, çini, cam ve ipekti.

 Kürk Yolu: İpek yoluna paralel güzergâhlardan geçen bu yol Hazar ve Bulgar ülkelerinden başlayarak Altay-Sayan dağları üzerinden Çin’e ulaşıyordu. İpek Yolu’nda kuzeyden paralel uzanan bu yola “Kürk yolu” denmiştir.  

     Bu yolun asıl ticaret malları  sincap, sansar, tilki, samur, kunduz vaşak gibi hayvan kürkleri idi. Türkler ticari faaliyetleri geliştirmek için zaman zaman Bizans, Sasani ve Çin ile anlaşmalar yapmışlardır. Ticari faaliyetler bu güzergâhta bir canlanmaya ve zenginleşmeye neden olmuştur. Bundan dolayı tarihte  Talas ve Çu nehirleri havzasında 424-452 yılları arasında 400 kadar şehir ve kasabalar oluşmuştur.

     Ticari ödemelerde geçerli olan en yaygın uygulamalardan bir mal ve hizmet karşılığı mal takası şeklindeydi. Külçelerle bile ödeme yapılmaktaydı.

     Uygurlarda ticarette ödeme aracı olarak kumaş cinsinden olan böz(mühürlenmiş kumaş/bez) ve kuanpoyu (resmi formatta bez) önemli ölçüde kullanılmıştır.

     Uygurlar ödeme şekli olarak kâğıt para da kullanmışlardır.  İlk olarak VIII. Yüzyılın ortalarında Çin’de Tang Hanedanı döneminde başlayan ve “çav” olarak adlandırılan bu kâğıt paranın kullanımı, Uygurlarla birlikte Türk-Moğol devletlerinin ticaret hayatına büyük kolaylıklar getirmiş ve bir canlanmaya neden olmuştur. Uygur tüccarları kâğıt paraların uluslararası yaygınlaştırılmasında önemli rol oynamıştır.  

     Vergi toplama önemli bir iş olup Köktürklerde “tudun”, Uygurlarda “ağıcı” adı verilen vergi memurları vardı. İlk Türk devletlerinde üç çeşit vergi toplanırdı.

    -Mesken (Ev ya da çadır) vergisi

    -Hayvan (Hayvan sayısına göre) vergisi

    -Toprak vergisi 

Google+ WhatsApp