Nurhazar

Nurhazar

Nurhazar; aşk romanı

          

Bu kimdi, kimin kimiydi, ramazan ayının son haftasında ayniden ortaya çıkmış ve bir bayram ertesi güneşin battığı sırada kocaman ve takva dolu bir kalbi esir almıştı. Bir kartal pençesi gibi bir kalbi pençelerine alıvermişti. Bütün vücut organları böyle bir aşka boyun eğmiş her şeyin altı üstüne gelmişti. Gecenin yırtıcı karanlığında bir kalpte güçlü bir aşk ihtilali yaşanmaktaydı.

Acaba her şeyi yaratan yüce yaratıcı sorguya çekmez miydi ki; ey kulum, aşkı da, sevgiyi de maşuku da gördüğün her şeyi ben yarattım diye sorguya çektiğinde cevabımız ne olacaktı ki? Neden maşukunun aşkını bana olan sevginin üzerine çıkardın diye sorguya çektiğinde cevabımız ne olacaktı?

O yüce yaratıcı değil miydi ki; dünyanın yaratılışından kıyametin kopuşuna kadarki en sevdiği kulu ve nebisi Hz. Muhammed’in (saa) annesinin ve babasının canını alarak onun kalbinde sadece Rab Allah sevgisini yerleştiren. O gönülde o kalpte başka sevgi istememişti.

Şimdi onun ümmetinden birinin kalbinde bir aşk tohumu düşmüş ve ayniden filizlenmişti. Bu aşk fidanının filizi hızlı bir şekilde gecenin ürkütücü sessizliğinde derinleşerek ilerliyordu. Gecenin yırtıcı karanlığında aynıdan karanlıkların ortasında bir ışık belirivermişti. Bu aşk ağacının fidanının güneşe ve suya ihtiyacı vardı. Eğer güneş doğsaydı üzerine ve bir de bir yağmur yağarak bu aşk ağacına su verseydi.Öğle güçlü ve öğle bir muhteşem bir güzellikler abidesi ortaya çıkacaktı ki, onun dalları arzın dağlarının yüksekliğini aşarak tarihten gelen bütün kötülük ve adaletsizliklere meydan okuyacaktı. Onun huzur veren gölgesinden bütün dünya istifade edecekti. Onun çiçeği ve yapraklarının kokusundan bütün dünya haz alacaktı. Onun meyvesinden bütün dünya ülkeleri yararlanacaktı. Dünyada bir tane aç kalmayacak bütün yoksullara yardım eli ulaşacaktı. İnsanlık onuruna saygı göstermeyen bütün devletler sarsılarak yıkılacak ve yerine adaletli devletler kurulacaktı. Fesat, fitne ve savaşlar yeryüzünden kalkacaktı. İnsanlar; barış, refah, huzur ve mutluluğa kavuşacaklardı.

Ama beklenen o güneş doğmadı, yağmur da yağmadı. Gecenin karanlığındaki bu parıltı sahte çıktı. Aşk ağacının fidanı ümitsizliğe kapılmadan doğacak güneşi ve yağacak yağmuru beklemeye koyuldu. Acaba böylesi bir güneş ne zaman doğacak ve yağmur ne zaman yağacaktı. İşte Mehmet’in hedefi buydu. Tüm dünyayı sarsan adaletsizlikleri ortadan kaldıracak ve tüm dünyaya barış getirecek bir yol izlemek ve bu yolda mücadele etmekti. Ve bu yolculukta kendisine yarenlik edecek iyi huylu ve kendisine sadık bir eş arıyordu.   

.    

Google+ WhatsApp