İslami Anlayışta Savunduğum Davanın Hak Olup Olmadığını Nereden Anlayabilirim?

İslami Anlayışta Savunduğum Davanın Hak Olup Olmadığını Nereden Anlayabilirim?


İslam-i İnanışa göre bir kimse kendisinin veya önderi yani liderinin hak üzere olduğunu nereden anlayabilir?
İslami kaynakları araştırıldığında
Allah’ın emrettiklerini (farz kıldıkları; namaz, oruç, zekât, Allah yolunda infak) yapmak, Yasakladıkları şeylerden ise uzak durmak yapmamak.
İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak
Allah’ın sevdiklerini sevmem, sevmediklerinden ise yüz çevirmek.
Yaptığı işleri adalet eksenli  ve Allah Rızası doğrultusunda yapmak. 

   İşte bunlardan birisi eksik olursa o zaman dua veya Kur’andan sure okuyarak yarar ummak tam tersi geri tepebilme durumu ortaya çıkabiliyor.
 Aynen II. Viyana Savaşı gibi, zafer kazanmak için gidildi, ama yenilgi ile sonuçlandı. 

- Tarihe baktığımzıda bu anlayış ve düşüncede olanlardan birisi ÇAKA Beyliği idi, koskocaman Bizans İmparatorluğunu bir çırpıda saman çöpüne çevirdiler. Bizans İmparatorluğu Çaka Beyliği’nden o kadar gözü korkutmuştu ki Selçuklulara sığınarak yardım istedi. Çaka Beyliğinin İstanbul’a girmesi an meselesi idi. Kesinlikle yenilemez bir güç olduğuna inanmışlardı. Kılıç Arslanın vasıtasıyla pusuya düşürülerek Çaka Beyi ortadan kaldırmaya başarmışlardılar.  

Yine tarihte Talas Savaşı (751), Koyunhisar Savaşı(1302), Miryokefalon Savaşı (1178), Malazgirt Savaşı (1071) bunlara bir örnektir. 

Ayrıca Kurtuluş savaşında; Nene Hatu, Kara Fatma bunlardan bazılarıdır. Koskocaman Osmanlı Ordusu Rus saldırıları karşısında Erzurumu boşaltma kararı alıyor ama Nene Hatun bir grup köylü ile birlikte Ruslara Saldırarak Rusların geri çekilmesine neden oluyor. 

Hz. Ömer döneminde Sasaniler İlk Saldırıda Müslümanları yenilgiye uğratarak Müslümanları geri çekilmek zorunda bıraktılar. İkinci saldırıda ise kesin olarak Mekke ve Medine’ye girerek Hz. Muhammed (sav.) tarafından kurulan Medine Merkezli İslam devletine son verebileceklerine emindiler. Sasani ordusundaki asker sayısı 80.000  civarındayken, Müslümanların ise sadece 10 bine yakın bir askeri güçleri vardı. 
Ama Hz. Ali ve özel yetiştirdiği bir gurup savaşçılar ile ani bir baskın ile 80 binlik Sasani ordusunu yararak  Sasani Kralı, subayları ve genarallerinin istişare ve savaş planı yaptıkları sırada yönetim çadırına girip hepsini kılıçtan geçirdiler. 

Koskocaman bugünün İran’ı o zamanının Sasani devleti bir anda yöneticilerinin hepsini kaybettiler.
Ve böylece İran toprakları Müslümanların eline geçti.
Yine kurtuluş savaşında da böyle bir ekip vardı. Kurtuluş savaşında büyük kahramanlıklar göstermişlerdir. Rusların 100 bin ordusunu Doğu Anadolu’ ve Tebriz’de hezimete uğratarak yok imha etmişlerdir. 
Düzenli ordu kurulduğunda da düzenli orduya katılmışlardır. Kara Fatma da bunlardan biri idi. 
"Kara" lakabını ve üsteğmen rütbesini Mustafa Kemal'den alan Fatma Seher, aşçılık, hasta bakıcılık, hemşirelik gibi pek çok görevin yanında İstiklal Harbi'nde 300 kişilik birliği de komuta etmekteydi. 

 Boyu 1,55’di ama düşmanın yüreğine korku salmış bir kartaldı. Sakarya savaşında düşmana esir düşer. Düşmanlar bunu sorgulama yaptıklarında kendisinin Kara Fatma olduğunu söylediğinde alay ederek sen mi derler. Sonra da bunu özel ayırarak ellerini arkadan bağlayarak yanına iki nöbetçi dikerler. Ama Kara Fatma; ellerini çözer ve nöbetçileri öldürerek kaçmayı başarır.

Yoksa Yunanlılar çoktan gözlerine kestirmişlerdi yeni kurulan TBMM’yi basarak dağıtabileceklerine.
Yunanlılar Sakarya savaşında zor kendilerini Sakarya’nın batısına atıvermişlerdi.
Yunanlılar Batı Anadolu ve Trakya’ya yerleştiklerinde bir dönem üniversite mezunu bile verdiler. İngilizler ile birlikte öğle güçlü bir savunma hattı oluşturuvermişlerdi ki asla Türkler bu savunma hattını aşamazlar diye tuttukları raporları var. 

Ama Türkler o savunma hattını çok kısa bir zamanda aşarak düşmanı yok etmişti.
Kurtuluş Savaşı’na baktığımızda Kuvay-ı Milliye’nin Osmanlılardan daha başarılı savaşlar yaptıklarını görmekteyiz. Çünkü kurtuluş savaşına katılanlar gerçekten ölmek ve şehit olmak için o savaşa katılmışlardı.
Haklarına razıydılar,
Adalet merkezli işlerini yürütüyorlardı.
Dost ve düşmanı Allah’a göre tanımlıyorlardı.
İşlerini Allah rızası için yapıyorlardı. 

Bunu ben kendimden uydurmuyorum, ben sadece tarihte karşılaştığım vakaları anlattım. 

Google+ WhatsApp