İSLAM'A FOBİ VE IRKÇILIK BİLİNÇLİ OLARAK KÖRÜKLENİYOR

İSLAM'A FOBİ VE IRKÇILIK BİLİNÇLİ OLARAK KÖRÜKLENİYOR


Gün geçtikçe Batı ile doğu arasındaki fitne ateşi körüklendirilmeye çalışılıyor.  Hıristiyan dünyası ile  İslâm dünyası karşı karşıya getirilmeye çalışılıyor. İslâm adına ortaya çıkarılan çeşitli terör örgütleri dünyanın çeşitli ülkelerinde terör eylemleri yapıyorlar. Sonuçta bu terörist eylemleri İslâm’a mal edilmeye çalışılıyor. 

Sormak gerekir bu intiharcılar;

Hangi İslâm okulunda eğitim gördü?

Acaba Müslüman okullarında mı?

Yoksa Batının kendi okullarında mı yetişti?

Müslümanlar Avrupa'ya işçi olarak gittiklerinde Avrupa’da iktidarı ellerinde bulunduranlar çok kültürlü yaşama dayalı hoşgörü ortamı yaratma düşüncesindeydiler. Bu dönemde başlangıçta Batılı ve doğulu halklara hoşgörülü bir dünya yaratma düşüncesi izlenimi içindeyken sonradan bu politikalarında sapmalar olduğunu görmekteyiz. 

Zamanla Müslümanları biz nasıl devşirebiliriz hesapları yapıldı.

Daha sonra;

“Müslümanlar nasıl entegre edilebilinir?” düşüncesinden yola çıkarak çeşitli kültürel etkinlikler yaptılar. Basın yayın, film, müzik gibi alanlar ile Müslümanlar entegre edilmeye çalışıldı.

Bununla da yetinilmedi; “Nasıl asimile edebiliriz.” Düşüncesi ile bu defa asimile edilme yolları üzerinde durularak Müslümanlar üzerinde baskıyı gittikçe artırdılar. 

Bu durumu Müslümanlar tam da kabullenmişken bu defa da Batı ile Doğu arasında gerilim yaratarak düşmanlık yaratılmaya çalışıldığını görmekteyiz. 

İslam düşmanlığı yaratılarak İslam dünyası ile Hıristiyan dünyası karşı karşıya getirilmeye çalışılıyor. Bu nedenle İslam dünyasındaki ülkelerde radikal İslâmcılık anlayışı körüklenmeye çalışılırken Batı’da ise Irkçılık, “İslam’a Fobi” desteklenerek gerilim yaratılmaya çalışılıyor. 

Bazı siyasetçi veya yazarlar Ortadoğu’daki petrol kaynaklarından dolayı bu bölgede savaşlar bir türlü bitmiyor düşüncesi hakimdir. 

Ben bu düşünceye katılmıyorum.  Bence bu yetersiz bir öngörüdür.

Dünya enerji bakımından sınırsız enerjiye sahiptir. Şayet insanlar, devletler, ülkeler ve siyasi liderler paylaşmayı ve kendi paylarına, kendi haklarına düşen paya razı olsalardı dünyada bu kadar karışıklık ve savaş meydana gelmezdi. 

Düşünün ki su ile çalışan otomobil motorları üretilmiştir. Güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi gibi farklı enerji kaynakları vardır. 

Bu gün petrol gücünü elinde bulunduran “Petrol Babaları” böylesi devasal geliri ellerinden çıkarmak istemiyorlar. Bu nedenle su ile çalışan otomobillerin seri üretimine izin vermiyorlar. Bunun için dünya üzerindeki suları kendi denetimlerine geçirdikten sonra her halinde bu tür otomobillerin üretimine izin verirler. 

Bunun için büyük bir savaş ve savaş sonrası dünya haritalarını yeniden çizme politikaları üretiliyor.  Avrupa’da gençlik tükenmiştir. Aşrı lüks ve israf içinde yaşayan Batı gençliği vardır. Hem genç nüfus kitlesi gittikçe azalma içindedir. Eş cinsellik gittikçe yaygınlaşmaktadır. Bu durum Avrupalı gençliğini sorumluluk alan değil sorun olan bir gençlik haline geliyor.

Avrupa’da Fransa gibi bazı ülkelerde Müslümanların sayısında ve İslam Dini’ni seçenlerin sayısında gittikçe artış yönünde bir ivme kazınıldığı görülmektedir.  Toplumsal uzmanlar Fransa’da bu gidişat sonucu 50 yıl içinde tamamen Müslümanlaşacağı yönünde. 

İşte bunu engellemenin önüne set çekmek için İslâm Dini bir terör dini olarak dünyaya lanse ettirilmeye çalışılıyor.  Gencecik beyinler parasal destekle veya oryantalistlerin yetiştirdiği sahte din adamları tarafından İslam dünyasında mezhepçilik, aşrıcılık, radikal Müslüman yetiştiriliyor.  Bunlar para, silah yönünden destekleniyor.

Bir terör örgütünün;

1. Para

2. İdeal

2. Siyasi güç 

3. Silah yönünden desteğe ihtiyaç vardır.  Bunlardan birisi olmazsa orada bir terör örgütü yaratılamaz. Bugün dünya üzerindeki mevcut tüm terör örgütlerinin arkasında siyasi güç olarak bir ülkenin desteği vardır.

-Bugün bu terör örgütleri veya teröristler her yerde 5’er 10’ar ellişer olarak insanları öldüren intiharcılar, terörist olarak görülürken,

-Havadan uçaklarla bomba yağdıranlar ve bu bombardıman sonucunda biner, on biner halinde insanları öldüren ülke veya devletler terörist olarak görülmüyor.

ABD ve NATO’nun Afganistan ve Afganistan’a yağdırdıkları bombardımanlar sonucu yüz binlerce sivil öldürüldü. 

-Yine ülkemizi yıkmaya yönelik PKK ve bu terör örgütünün çeşitli uzantılarına destek verenler terör olarak görülmüyor. Irak’ta, Suriye’de Afganistan’da ve Türkiye’deki terör örgütlerini destekleyen veya onların silahlanmasını görmezlikten gelen ülke liderleri veya siyasiler terörist olarak hiç görülmedi.

Terör olayları sonucu  öldürmelerde ölenler asker değil hepsi sivildi. Bu masum sivil halk üzerine bomba yağdıran devletler nedense terörist olarak görülmüyor. 

Kendi yaptıklarını özgürlük, demokrasi adı ile kendi öldürdüklerini allayıp pulluyorlar. Haksız yere öldürülenlerini yani burada kendi yaptıkları öldürme eylemlerini sanatsal bir anlatımla basından gizliyorlar. 

İşit şemsiyesi altında Sünni-Şii çatışması yaratılıyor. 

Zamanında dönemin devrik lideri Saddam Hüseyin Sünnilik adına ortaya çıktı. İran’a saldırttılar. Saddam parasal ve silah yönünden desteklendi. Bu savaşta toplam 1,5 milyon insan hayatını kaybetti. 

Günümüz dünyasında Müslümanlar nüfus bakımından dünya nüfusunun 4’te birini oluştururken dünya ekonomisinden aldıkları pay sadece 1/20’de birdir.

Usame b. Ladin kimdi; ABD istihbaratının yetiştirip dünyanın başına bela ettikleri biridir.

Bugün Türkiye’de hemen her gün 5’eş, 10’ar, 20’şer kişi çeşitli terör örgütlerinin saldırıları sonucu yok edilmektedir. Bunu bir aya ve bir yıla vurduğumuzda bir ayda biz en az 300 bir yılda ise 3600 genç kitlemizi kaybediyoruz.  

Yani bir yılda tam 3600 ocak sönüyor. 

Yani bir yılda tam 3600 yuva yıkılıyor.

Bu terör eylemleri ve olaylarının arkasında planlı bir imha hareketi vardır. O imha hareketi ise bizim devletimiz ayakta tutan genç devlet yöneticilerini yok etmektir. Bunun tez elden önleminin alınması gerekir. Devletler insan gücüyle özellikle genç insan gücünün üzerinde güç kazanır. Bir milletin geleceğine bakmak için o milletin genç kitlesine bakmak lazımdır. Gençlik ne kadar güçlü olursa o devlet gelecekte o kadar güçlü olur. Bu gün Avrupa gençliği ahlakı çöküntü içindedir. Dinamik bir gençlikleri yoktur. Bu nedenle gelecek açısından Türk Milleti Avrupa açısından büyük bir tehdit olarak görülmektedir. Bu nedenle planlı olarak Türk gençliği çeşitli terörist eylemler sonucu yok edilmeğe çalışıldığını görmekteyiz. Ayrıca bu terör olayları sonucunda gençlik psikolojik bunalıma sürülmektedir.

Google+ WhatsApp