14. Yüzyılda Avrupa
Avrupa Tarihi (1300-1600), Papa ve Kilise,Haçlı Seferleri
AVRUPA TARİHİ
Kavimler Göçü
Balamir’in yönetimindeki Avrupa Hunları, 375 yılında Avrupa içlerine doğru ilerlemeye başlayınca Hunlara karşı direnemeyen Barbar Kavimler; Vizigotlar, Ostrogotlar, Vandallar, Burgondlar, Franklar, Saksonlar, Angıllar ve Germenler batıya doğru birbirlerini iterek yer değiştirdiler. Barbar kavimlerin bu yer değiştirmesi ve karışıp kaynaşmasına neden olan olaya “Kavimler Göçü” denir. Bu olay Avrupa tarihinin dönüm noktasını teşkil eder. Bu olayın Avrupa açısından getirdiği önemli sonuçlar şunlardır.
1. Roma İmparatorluğu zayıflayarak 395’te Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı. 476’da Batı Roma İmparatorluğu yıkıldı.
2. Avrupa’da yaklaşık yüzyıl karışıklıklar devri yaşandı.
3. Feodalite ve derebeylik rejimi otaya çıktı. Avrupa’da -İngilizler, İspanyollar gibi yeni milletler ortaya çıktı.
Not: Günümüz Avrupa devletlerinin birçoğunun temelleri bu dönemde atılmıştır.
4. Kavimler Göçü (375) İlkçağın sonu ve Ortaçağın başlangıcı olarak kabul edilmiştir.
5. Barbar kavimler arasında Hıristiyanlık yayılmıştır.
6. Avrupa’ya gelen Hunlar, Avrupa Hun Devleti’ni kurmuşlar.
Genel Olarak Avrupa’da Siyasi, Sosyal ve Ekonomik Durum :
Kavimler göçü sonrası Avrupa'da krallıklar güçlerini kaybettiler. Soyluların güç kazanmalarıyla birlikte tüm ortaçağ boyunca Avrupa'da etkili olacak olan siyasi yönetim biçimi " Feodalite ( Derebeylik) " ortaya çıktı.
Toplumsal eşitsizlik üzerine kurulan bu düzen içinde halk, farklı sınıflara ayrılmıştır :
1. Soylular (Senyörler): Soylular, oturdukları toprakların sahibiydiler. Her türlü hakka sahip olan ve şatolarda oturan soylular, yönetim ve askerlik işleri ile ilgilenirlerdi. Soyluluk babadan oğla geçerdi.
Soyluların en üstünde senyör denilen derebeyler yer alırdı. Senyörlerin en büyüğü kral idi. Bundan sonra sırasıyla dük, kont, baron ve şövalyeler gelirdi.
2. Rahipler; Rahipler, kiliselerin sahip olduğu toprakların geliriyle rahat bir hayat tarzı sürdürmekteydiler
AVRUPA TARİHİ (1300–1600)
KİLİSE ve PAPALIK
Hıristiyanların dinsel törenlerini yapmak ve ibadet etmek amacıyla kurdukları tapınaklara 'kilise" denir. Hıristiyanlıkta ilk din adamları kilisenin bakımı ile ilgilenen kimselerdi. Kiliseler arasında bir teşkilat oluşturulmuş, bütün kiliseler ve din adamları Hz. İsa'nın vekili kabul edilen "Papa" ya bağlanmıştır.
Batı Roma imparatorluğu'nun yıkılmasından sonra derebeylikler (feodalite) kurulunca siyasal idare parçalanmış ve papanın gücü artmıştır.
Orta Çağ'da Hıristiyanlık; Katolik ve Ortodoks mezheplerine ayrılmıştı. Katolik mezhebinin dini lideri Roma'da oturan Papa, Ortodoks mezhebinin dini lideri ise İstanbul'da oturan Patrik idi. Bizans İmparatorunun etkisinde kalan Ortodoks Kilisesi, siyasal ve ekonomik alanlarda etkili olamazken, karşısında güçlü bir siyasal otorite bulunmayan Katolik Kilisesi; siyasal, dinsel ve ekonomik alanlarda güçlenmiştir.
Katolik Kilisesi'nin güçlenmesinde;
Papa'nın Avrupa krallarına taç giydirerek krallıkları onaylaması,
--Siyasal yapının parçalanması, Skolastik düşüncenin yaygınlaşması,
-Kilisenin dinden çıkarma (aforoz), bir bölgede yaşayanları dinsel faaliyetlerden men etme (enterdi) ve para karşılığında günah çıkarma ve bunun karşılığında af kağıdı verme (endüljans) yetkilerinin bulunması etkili olmuştur.
Kilisenin, Hâkimiyetinde toprakların bulunması,
-Haçlı Seferlerini düzenlemesi,
- Kralları aforoz etme yetkisinin bulunması,
-Papa'nın krallara taç giydirmesi
siyasal bir güç olduğunun kanıtıdır.
Kilise ve papanın güçlenmesinden dolayı Orta Çağ'da kurulan devletlerin çoğunda hükümdarlar egemenliklerini dine dayandırmışlardır. Ortaya çıkan laik olmayan devlet anlayışında din adamları devlet yönetiminde etkili olmuşlardır.
" Orta Çağ'da, Katolik Kilisesi geniş topraklara sahip olmuş ve ekonomik yönden güçlenmiştir. Haçlı Seferlerinden sonra Avrupa'da özgür düşünce ortamı oluşmuş ve Avrupa topluluklarında Katolik Kilisesi'ne bağlılık azalmaya başlamıştır.
Orta Çağ Avrupa’sında Katolik Kilisesi, dini hakların yanı sıra dünyevi haklara da sahipti. Düşünce alanlarında, kilisenin koyduğu kurallar geçerliydi ve bunlara aykırı düşünceleri dile getirmek mümkün değildir. Bu durum kişisel yaratıcılığın ön plana çıkmasını engellemiştir.
FEODALİTE (Derebeylik)
Feodalite, Orta Çağ'da Avrupa'yı siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel açılardan etkileyen bir yönetim biçimidir. Toprak egemenliğine dayalı federal bir yönetim sistemiydi. Feodalite sisteminin özü ülkenin birçok yönetim birimine ayrılmasıdır. Buna göre kral ülkeyi büyük kontluklara, bunları da daha küçük yönetim birimlerine ayırır, bu yönetim birimlerine bir takım imtiyazlarla soyluları atardı.
Feodalite sisteminde; halk ile yöneticiler arasında karşılıklı bir anlaşma yapılırdı. Buna göre; halk bağlılık yemini ederek derebeyinin himayesine girer ve buna karşılık derebeyi de halkın güvenliğini sağlayacağına söz verirdi. Bu anlaşmadan sonra soylular, köylülerin toprakları işlemesine izin veriyorlardı.
Feodalite rejiminde Avrupa toplumu farklı hak ve ayrıcalıklara sahipti. Feodalite sisteminde halk;
-soylular,
-rahipler,
-burjuvalar
-köylüler
- ve serfler (köleler, hiçbir hakları yoktu)
olmak üzere dört sınıfa ayırmıştır.
Avrupa'da feodalite rejiminin doğması ve gelişmesinde;
-Kavimler Göçü'nden sonra Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla Avrupa'da otorite boşluğu doğması
-Batı Roma imparatorluğu'nun yıkılmasından sonra kurulan krallıkların güçlü yönetimler oluşturamaması
-Sahipsiz kalan halkın güçlü kimselerin etrafında toplanması durumları etkili olmuştur.
Feodalite rejiminin Avrupa'da doğurduğu sonuçlar şöyle sıralanabilir:
-Senyörler egemenlikleri altındaki topraklarda yaşayan ve toprağı işleyen insanlar üzerinde mutlak haklara sahip olmuşlardır.
-Her derebeylikte aynı kurallar geçerli olmuştur.
- Ekonomik faaliyetlerin sınırı derebeyler tarafından belirlenmiştir. Bu da Avrupa'da ekonominin mahalli (bölgesel) bir düzeyde kalmasına yol açmıştır.
Feodalite rejiminin oluşturduğu siyasal, sosyal ve ekonomik bölünmüşlük Avrupa'daki halk arasında farklılıklar oluşmasına neden olmuştur.
Feodalite Rejiminin Zayıflaması
Orta Çağ'da çok etkin bir rol üstlenen feodalite (derebeylik) sistemi Haçlı Seferlerinden sonra zayıflamaya başlamıştır.
Feodalite sisteminde derebeyliklerin zayıflamasında;
Haçlı Seferleri sırasında derebeylerin ölmesi veya ordularını kaybetmesi
-Barutun ateşli silahlarda kullanılmaya başlanması
-Avrupa'da sürekli orduların kurulması
-Yeni Çağ başlarında Coğrafi Keşiflerin yapılmasından sonra ticaretin gelişmesi ve tarımsal faaliyetlerin gerilemesi
-Papa île krallar arasındaki mücadelenin krallar lehine sonuçlanması gibi gelişmeler etkili olmuştur.
Yüzyıl Savaşları sırasında Fransa Kralı XI. Lui, soyluların zayıflamasından yararlanarak, Fransa'da "Derebeylik" sistemine son verdi ve bütün toprakları kendi hâkimiyeti altına aldı. Böylece Fransa, kısa zamanda Avrupa'nın en güçlü merkezi krallığından biri haline gelmiştir.
Çifte Gül Savaşları sırasında İngiltere'deki derebeyler birbirini zayıflattılar. Bu gelişmeden sonra Tudor hanedanı krallığını güçlendirmiştir.
İspanya'da; Aragonya ve Kastilya krallıkları birleştirilerek monarşik idare kurulmuştur.
Böylece, Avrupa'da mutlak krallıklar dönemine geçiş başlamıştır.
HAÇLI SEFERLERİ
Avrupalıların XI. yüzyılın sonları île XIII. yüzyılın sonları arasında Müslümanların elinde bulunan ve Hıristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs ve çevresini geri almak için düzenledikleri seferlere Haçlı Seferleri denmiştir. Avrupalılar dini, siyasi ve ekonomik nedenlerden dolayı İslam dünyası üzerine sekiz defa Haçlı Seferleri düzenlemişlerdir.
Haçlı Seferlerinin Dini Nedenleri:
1. Hıristiyanların kutsal yerleri, özellikle Kudüs'ü Müslümanlardan geri almak istemesi,
2. Katolik Kilisesi'nin Ortodoks dünyasını egemenliği altına almak istemesi
3. X. yüzyılda Fransa'da ortaya çıkan Kluni tarikatının Hıristiyanları Müslümanlara karşı kışkırtması
4. Din adamlarının etkisi île Hıristiyanlarda İslam dünyasına karşı düşmanlık oluşması
5. Papa ve din adamlarının etkilerini artırmak istemeleri
Haçlı Seferlerinin Siyasal Nedenleri:
1. - Avrupa’daki mevcut kralların (İngiltere, Fransa, Almanya) Türkleri Anadolu, Suriye, Filistin ve Akdeniz'den uzaklaştırmak istemesi
2. -Türkler karşısında zor durumda kalan Bizans'ın Avrupa'dan yardım istemesi
3. -Senyör ve şövalyelerin macera arayışları
Haçlı Seferlerinin Ekonomik Nedenleri
1. -Avrupalıların doğudan gelen ticaret yollarına hakim olmak istemeleri
2. -Avrupa'da toprak sahibi olmayan soyluların toprak elde etmek istemeleri
3. -Avrupalıların doğunun zenginliklerine sahip olmak istemeleri
Haçlı Seferlerinin Sonuçları:
Haçlı Seferlerinin Dinsel Sonuçları:
1. Avrupalılar kısa bir süre hariç kutsal yerleri ele geçirme isteklerini gerçekleştiremediler.
2. Hıristiyan din adamlarının, Müslümanlar hakkında söyledikleri sözlerin doğru olmadığını gördüler. 3. Bu yüzden Avrupa'da din adamlarına duyulan güven azalmıştır.
4. -Haçlı Seferlerinin başarısız olması, seferlerin düzenlenmesinde büyük rolü olan papaların ve Katolik Kilisesi'nin otoritesinin sarsılmasına yol açmıştır.
Haçlı Seferlerinin Siyasal Sonuçları:
1. -Seferlere katılan derebeyi ve şövalyelerin büyük bir kısmı hayatını kaybetmiş, kalanlar da askeri ve ekonomik yönden sarsılmışlardır. Bu da feodalite rejiminin zayıflamasına, kralların merkezi otoritelerinin güçlenmesine ortam hazırlamıştır.
2. -Türklerin batıya doğru ilerleyişleri bir süre durmuştur. Batı Anadolu 'Bizans'ın eline geçmiştir.
Haçlı Seferlerinin Ekonomik Sonuçları:
1. -Avrupa devletleriyle doğu ülkeleri arasında ticari ilişkiler gelişmiştir.
2. -Marsilya, Cenova, Venedik gibi Akdeniz limanlarının önemi artmıştır,
3. -Papalar ve kralların seferlere mali destek sağlamak için İtalyan bankerlerine başvurmaları bankacılığın gelişmesini sağlamıştır.
4. -Türk ve İslam dünyası ekonomik açıdan seferlerden büyük zararlar görmüşlerdir. Haçlılar ticaret yollarını tahrip etmişlerdir.
5. -Avrupa'da köylüler ve burjuvalar fakirleşen derebeylerden toprakları satın alarak özgürlüklerine kavuşmuşlardır.
6. -Ticaretin gelişmesiyle şehir hayatı canlanmış ve burjuva sınıfı ortaya çıkmıştır.
Haçlı Seferlerinin Teknolojik Sonuçları:
1.-Avrupalılar kendilerinden daha gelişmiş bir uygarlığa sahip olan gerek Türk ve İslam dünyasından gerek Bizans'tan öğrendikleri gelişmeleri Avrupa'ya taşımıştır.
2. -Pusula, barut, kâğıt ve matbaa gibi Avrupalıların o güne kadar bilmedikleri teknik buluşlar Avrupa'ya götürülmüştür. Bu sayede Avrupa'da düşünsel, bilimsel ve kültürel hayat canlanmıştır.
3. -Avrupalılar cam ve dokuma sanayiini öğrenmişlerdir.
4. - Mimari ve süsleme gibi sanat dallarında doğu üslubunun etkileri görülmüştür.