Ortadoğu ve Türkiye'nin Ağabeylik Rolü
Bismillahirrahmanirrahim
Batı ve ABD`nin Suriye`deki Beşşar Esed rejimini değiştirme politikası ve Türkiye`nin bu politikaya verdiği destek, Türkiye ve İran`ın bölgesel barış ve güvenlik çerçevesindeki işbirliğinin zayıflamasına ve yeni kutuplaşmalara sebep olabilir.
Batı ve Türkiye`nin, Suriye`deki gelişmeleri, İran`ın jeopolitik çıkarlarına ve bölgesel güç dengelerini yeniden dizayn etme çalışmalarının sebebi; Suriye`de rejim değişikliği meselesini İran açısından bir `siyah-beyaz` konusuna dönüştürmektedir. Orta Doğu`da yürütülen bu yeni politika gereği; Suudi Arabistan ve İsrail gibi İran`a rakip ve düşman aktörleri sahneye taşırken, Suriye`deki Esat yönetimine de son vermeyi planlıyor. Batı ve Batı ile birlikte hareket eden devletler Esed hükümetini devirme niyetinde oldukları görüntüsünü çizselerde asıl gayeleri Suriye Devleti`ni yıkarak farklı üç devlet kurmaktır.
Emperyalist güçler yürüttükleri bu politika ile İran`ı köşeye sıkıştırmak için İran`ı, Suriye`deki reformların baş muhalifi olarak göstermektedirler. Oysa bu bunalımı, muhafazakâr Arap rejimleri, İsrail, ABD ve Bazı Batılı devletler (İngiltere, Fransa) yapıyorlarki,`İran`ın bölgedeki nüfuzunun` yayılmasını öne geçsinler.
İran da, doğal olarak güç dengelerinin bozulmasını kendi zararına görmektedir. Bu durum karşısında İran, zorunlu olarak Esed rejimini korumaya yönelik politika yürüttüğünü görmekteyiz.
Türkiye ile İran`ın Suriye bunalımı konusundaki çelişkisi, İran`ın jeopolitik çıkarlarının korunmasına dayalıdır. İran`ın bölgeyle ilgili politikası, bölgedeki dost gruplar ve devletlerle ittifaklara dayanmaktadır.
Türkiye `arabuluculuk rolü` ve `komşularla sıfır sorun` politikalarından ayrılarak Suriye bunalımı konusunda yanlı bir tutum sergilemesi, tam anlamıyla bölgedeki mevcut güç dengesinin korunmasını esas alan İran`ın çıkarlarını zedelemeye yöneliktir. Bu durum karşısında İran; Türkiye`nin bölgesel politikasının tam karşısında yer alması her iki ülke arasındaki ilişkilerin bozulmasına neden olmuştur.
Rusya`nın Suriye`ye karşı tutumu da İran`ın politikasına yakındır. Ruslar açısından Suriye bunalımında etkin bir rol oynamak, bölgesel rolünü güçlendirmek ve Türkiye`ye füze kalkanı yerleştiren hasımlarıyla rekabet için fırsat yaratmaktadır.
Elbette Türkiye sembollere ve sloganlara dayalı politikalarına rağmen, henüz Suriye`ye askeri bir müdahale için kamuoyunu ikna edebilecek gerekli güce sahip değildir. Türkiye`nin katkısı olmadan da NATO`nun Suriye`ye askeri müdahale ihtimali zayıftır. Gerekli meşruiyet olmaksızın ve bölgesel çapta kamuoyu ikna edilmeksizin Ortadoğu`da yeni bir savaşın başlaması, hem Batı için hem de İsrail için bir kâbus olur.
Batılı analistlere göre Türkiye`nin Orta Doğu`daki laik ya da ılımlı İslam modeli, Arap dünyasında daha fazla kabul görmekteyken İran`ın radikal kökten ideolojik modeli, temelde bir orta sınıf hareketi olan Arap Baharı`nın mahiyeti ile daha az uyumludur, diye bir görüş belirtmişlerdir.
Oysa şimdiye kadar Türkiye ve İran`ın Arap dünyasında yaşanan gelişmelerdeki rolünün ne derece etkili olduğu tam olarak kesinlik kazanmamıştır. Bu durum daha çok İran ve Türkiye`nin bölgede, özellikle de Suriye`de ve Arap dünyasında gelecekte izleyecekleri politikalara bağlıdır. Yalnız burada şunu da söylemek gerekir ki; Türkiye Suriye üzerinde yürüttüğü politikalar Arap dünyası tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Çünkü Türkiye Batılı ülkelerin ve İsrail`in çıkarları doğrultusunda; yürüttüğü laik, demokratik ve cumhuriyet üçlü yönetim sisteminden normal olarak Türk halkı bile memnun değildir. Kendi halkının bile memnun olmadığı yönetim biçimini, Arap dünyasına yamamaya çalışması hususiyeti düşündürücüdür.
Anlaşılan o ki İngiltere`nin akıl hocalığı yaptığı Sudi Arabistan, Türkiye`ye Orta Doğu`da `Ağabeyi` rolünü vermesi karşısında Araplar direnecektir.
Görünen o ki; Türkiye ile İran`ın asli rekabeti, kendi siyasi modellerini yerleştirmek üzerinde değil güç dengelerinin korunması meselesi üzerindedir. Zaten Türkiye`nin kültürel ve ideolojik anlamda bölgeyi etkisi altına alabilecek bir gücü yok. Ama İran için böyle değil. İran`ın savunmuş olduğu siyasi, kültürel, inanç yönünden bölgeyi etkisi altına alabilecek güçtedir.
Bu siyasi şartlar altında olaylara baktığımızda görünen o ki; Batı her iki ülke arasında yeni bir kutuplaşma yaratılmaya çalışmaktadır. Şayet Türkiye bu oyuna alet olursa bölgedeki barış ve güvenliğin sağlanması her iki ülkenin lehine olmayacaktır. Eğer böyle olursa bu kutuplaşma Afganistan ve Irak gibi başka bölgeleri de etkileyecektir. İran`ın İstanbul`daki Afganistan toplantısına yönelik çok da sıcak olmayan tutumu, bunun bir örneği olsa gerek.
Batı bu bağlamda, Türkiye`ye gaz vererek Türkiye`yi İran karşısında desteklemektedir. Sudi Arabistan ise eski Osmanlı İmparatorluğunu hortlatmak niyetindedir. Bu bağlamda "Kurtlar Vadisi" gibi bazı dizilerle Türklerin gücü ve ağabeyilik rolü pekiştirilmeye çalışılmaktadır. Özellikle "Kurtlar Vadisi" gibi bazı dizi filimler ile Türklere ve Arap dünyasına kuru bir İslâm anlayışı sunulmaktadır. "Kurtlar Vadisi" dizisi ile maneviyeti seven fakat İsâmın maneviyetini yaşamayan bir toplum oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Türkiye`nin izleyeceği en akıllıca politika, Orta Doğu`daki Araplar ve doğu sınırımızda bulunan İran, Azerbaycan, Gürcistan ve Asya`daki diğer Türk Cumhuriyetleri ile ortak gümrük birliğine giderek vizeleri kaldırmaktır. Hatta buna Rusya, Japonya ve Almanya gibi İslâm`a sempati ile bakan ülkeler de dahil edilebilinir. Bunu yaparken ahlakı yozlaşmayı körükleyen; fuhuş, uyuşturucu kaçakcılığının önüne geçecek sert tedbirlerin alınması gerekir. Ve yine aynı ülkelerle terörün önüne geçmek için ortak hareket edilmeli ve terör yok edilmelidir.
Türkiye eğer gerçekten Ortadoğu ve Asya`da "Ağabeyi Rolü"nü üstlemek istiyorsa Türkiye`ye yakışan en iyi ağabeyilik rolü bu olsa diye düşünmekteyim. Aksi durumda dış güçlerin (İsrail, İngiltere, ABD) desteklediği bir "Ağabeyilik Rolü" Türkiye`de ve bölgede kaos doğurur ve bölgeyi cehenneme çevirir. Böyle bir "Ağabeyilik Rolü" bölgedeki Müslüman ülkelere zarar verir.