Türkiye ve Suriye İlişkileri Üzerine Bir Tahlil

Türkiye ve Suriye İlişkileri Üzerine Bir Tahlil

 

Suriye konusunda sağduyulu hareket edilmeli olası bir savaştan kaçınılmalıdır. Her ne olursa olsun kamuoyunun bu noktada bütün bu olup bitenleri sağduyuyla ve itidalle değerlendirmesi çok daha önemlidir.

Son zamanlarda Türkiye kendi hak ve menfaatlerini koruması konusunda gerçekten bölgedeki rolü itibariyle çok aktif bir rol üslenme yolunda önemli adımlar atmıştı. Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkiler çok iyiydi. Oysa son bir yıl içerisinde Suriye halkının Türkiye'ye yaklaşımı tersine döndü. Dost ve kardeş ülke imajı ciddi yaralar aldı. Şu anda Suriye kamuoyunun yüzde 70-80'i Türkiye'yi düşman ülke olarak görüyor. Hani her iki devletin de dini İslâm’dı. Aynı kitaba, aynı peygambere ve aynı Allah’a inanıyorduk. Her iki ülkenin de minarelerinden Ezan sesi yükseliyor ve bu Ezan;  Allah bir’dir, Muhammed (s.a.a) onun Resulü’dür. Haydi kurtuluş için namaza demiyor mu?

Neden Siyasi liderlerimiz bazı gerçekleri göremiyor. Türkiye’ Suriye’den kabul ettiği mültecilerin kampını Suriye sınırında sıfır noktaya kurmuş. Bu kamp normal kamptan ziyade bir tatil kampındaki bütün imkânlara sahip. Ayrıca tarafsız kaynaklardan edinilen bilgiye göre bu kamplardan Suriye’ye sızmalar oluyor ve sızan bu isyancılar Suriyeli askerlerle çatışıyor. Türkiye neden böyle yapıyor bunu anlamak biraz zor. Türkiye izlediği politikalarla Suriye ile ortamı germeye çalışıyor. Kamuoyunun ve NATO’nun desteğini alarak Suriye’yi gözüne kestirmiş gibi ama Türk kamuoyundan destek yok.

Suriye; Rusya’nın, İran’ın, Çin’in desteğini almış durumda ve her geçen gün haklı olduğu ortaya çıkmaktadır. Türkiye ise Suriye konusunda izlediği politikalarda her geçen gün yalnızlaşıyor. Türkiye NATO’nun desteğini alarak Suriye’ye girme çığırtkanlığı yaparak izlediği dış politikada oldukça kendisini gülünç durumuna düşürdü.  İngiltere, ABD gibi bazı Batı ülkeleri Suriye konusunda Türkiye’nin arkasında olduğunu söyleseler de ABD bölgede güçlü bir Türkiye istemiyor. Türk ekonomisinde cari açık endişe verici boyutta.  Ekonomi kaygan. İç güvenlik iyi değil. PKK  nedeniyle her gün bir askerimiz veya emniyet kuvvetlerinden biri öldürülmekte. Üstelik edinilen belge ve delillere göre PKK’ya destek ABD’den. Teknolojik bakımından dışa bağımlı. Enerji kaynakları bakımından dışa bağlı. Böyle bir ortamda Türkiye’nin savaşa girmesi Türkiye için bir felaket olur. Kıbrıs Barış Harekatı’’nda Arap ülkelerinden bazıları ve İran Türkiye’ye petrol vermeseydi Batı ile birlikte hareket ederek onlar da Türkiye’ye ambargo uygulasaydı Türkiye bu savaşta başarılı olabilir miydi? Zaten ekonomimiz o kadar iyi değil. Böyle bir olası savaşında Türkiye’nin yıpranmasını isteyen Batı, tabiî ki yardımlarını Türkiye’den esirgeyecekler. Ve kaldı ki NATO askeri yönden Türkiye’yi destekleyebilecek güçte değil. Afganistan ve körfez savaşlarında NATO ve Batılı ülkelerin ekonomileri oldukça kötüleşti. Bu nedenle Batı ve ABD böyle bir savaşa girmeği göze alamıyor. Hem Suriye; Rusya, Çin, İran gibi güçlü ülkelerin desteğini almış durumda. Bu nedenle Suriye olayında bir çıkmaza girmekten korkmaktadırlar.

 Ortadoğu’yu yeni bir savaşa sürükleyecek  olan süreç bir uçaktan ziyade çok sayıda uçakların düşmesi ve yüzlerce her iki taraftan Müslümanın ölmesi demektir. İslâmiyet, kesinlikle Müslümanların birbiri ile savaşmasını haram kılmıştır. Kur’an’ı Kerim’de bununla ilgili “Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür (Maide: 32). Başka bir ayette ise; Kim bir mümini kasten öldürürse cezası içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah gazap etmiş, onun için büyük bir azap hazırlamıştır. (Nisa: 93)

Bu ayetlere baktığımızda kesinlikle Batı’nın veya ABD’nin kışkırtması sonucu Türkiye’ye hiçbir faydası olmayan böyle bir savaştan kaçınılmalıdır. Basında Suriye ile ilgili yer alan haberlerin çoğunluğu taraflı yayın yapmaktadır. Suriye ile ilgili yayınlanan tarafsız haber kaynaklarında ise Suriye’deki olayların tamamının İsrail, ABD, İngiltere, Suudi Arabistan ve Taliban’nın kışkırtması sonucu meydana gelen olaylardır. Suriye’deki olayların Alevilik veya Sünnilikle ilgili hiçbir bağlantısı yoktur. Yukarıda adını zikrettiğimiz dış güçlerin parasal ve silah yönünden desteklediği muhalifler, Suriye ordusuna yönelik başlattığı saldırı sonucunda iç karışıklıklar çıkmıştır. Suriye’deki muhalif isyancı güç odakları, burada tamamen İngiliz stratejisine göre hareket ediyor. Muhalifleri desteklemeyen halk; çocuk, kadın demeden öldürülerek bunu Suriyeli askerler tarafından öldürüldüğü şeklinde basına yansıtılmaktadır. Suriye’deki isyancı muhalifler; halkın içine gizlenerek Suriyeli askerlere ateş açıyor. Yine yanlı Basın tarafından ABD askerlerinin Irak Savaşı’nda öldürdüğü çocukların resimlerini Suriyeli askerler tarafından öldürdü şeklinde yansıtılıyor. Suriye Devlet güçleri; bazı bölgelerdeki halkın can güvenliğini sağlamada yetersiz kalınca buradaki halk da can korkusuyla komşu ülkelere gitmek zorunda kalıyor. Muhaliflerin isyan ve karışıklık çıkardıkları yerlerde halka ya bize katılın ya da sizi öldüreceğiz diyerek halkı tehdit ediyorlar. Suriye bugün sadece Muhaliflerle değil, İngiltere, ABD ve İsrail ile savaşıyor. Bu tür savaşlara biz yıpratma savaşı diyoruz.

Tarihte de bu tür savaşlar olmuştur. Mesele Türkler fethetmek istedikleri bir ülkenin topraklarına önce sızma yaparak vur kaç taktiği yapıyor ve böylece düşmanın psikolojisini bozarak yıpratıyorlardı. Böylece hedefe alınan devlet yıpratılır, psikolojisi bozulmaya çalışılırdı.

Günümüzde de Batı; ABD ve İsrail; tüm İslâm Alemine savaş açmıştır. PKK terör olayı ile Türkiye’yi, nükleer enerji santrallerini bahane ederek ambargo uyguladığı İran’ı yıpratılmaya çalışmaktadırlar. Ülkemizdeki halkımız bu durumun bilincinde olduğundan dolayı şimdiye kadar gerçek gayelerine ulaşamadılar. Ama ne üzücü bir durumdur ki son zamanlarda dış siyasette basiretsizce hareket edilmekte, kim düşman kim dost bir birine karıştırıldı.

Türk kamuoyunun bir kısmı bunun bilincinde ve Suriye ile savaş istenmiyor. Suriye’de de aynı durum söz konusu. Maalesef Suriye halkının bir kısmı bunun bilincinde değil, İslâm adına Müslümanların kanı akıtılmaktadır. Gerek Taliban olsun, gerek Suriye’deki muhalif isyancılar olsun bunlar Hz. Ali dönemindeki Hariciler konumundadır. Hariciler İslâm adına İslâm’a savaş açtılar. Hz. Ali’nin boğazına kılıç dayadılar neredeyse öldürecektiler. Yezit İslâm adına Hz. Hüseyin’i isyancı kabul ederek Kerbelâ Vakası’nı yarattı.

’"İç kamuoyu olarak yapılması gereken Türkiye'den tek sesin çıkmasıdır. O tek ses savaştan yana bir tavır olmamalı. Tamamen kardeşliği savunmalıdır. Aksi halde Ortadoğu’da çıkacak bu fitne nedeniyle sonu nereye varacağı kestirilemez bir buhrana neden olur.  

Google+ WhatsApp