Barış
Dünyada bir el var ki ister ki dünya mutluluklarla dolsun, her şey yerli yerinde olsun, kimse kimsenin hakkını yemesin, herkes kendi hakkına sahip olsun, kimse kimseye zulüm etmesin, kimse kimsenin burnunu kanatmasın, herkes çalıştığı kadarıyla hak ettiği ile yetinsin ve kendi alın teri ile kazandıklarının sahibi olsun. Ülkelerde adalet yayılsın, yöneticiler adaletle yönetsin. Halk adaletli yöneticilerin peşinden koşsun. Dünyada adalet hâkim olsun. İşte biz o el olmak ve tüm dünya insanlarına; ırk, din, dil, milliyet ayrımı gözetmeden hizmet etmeliyiz. Yetime, kimsesize, darda kalanlara yardım etmeye çalışmalıyız.
Hani ABD’nin İkiz kulelerini Afganlılar yıkmıştı? Peki suçlular nerede, bulundu mu? Bir yüz yıldır sömürülen Ortadoğu, Afrika ve Asya ülkeleri! Hani bu ülke yöneticileri ülkesinin refah ve mutluluğu için ne yapmış? Bunca söyledikleri vaatler nerede kaldı? Bir yüz yıldır uyuyan ve uyutulan milletler!
İrak'a ABD geldi geleli her gün onlarca insan ölüyor. 4 buçuk milyondan fazla çocuk babasız, tecavuz edilen milyonlarca kadın. Bunun hesabını kim verecek?
Peki hiç düşündünüz mü, bu kötü zihniyetli insanların çoğunlukta olduğu bir ülkenin ne hale gelebileceğini. Düşünün bu kötü karakterli insanların devlet kademelerini, eğitimi, yönetimi ele geçirdiğini. O zaman bu ülke için ne olur. İşte örneği, Tunus, Cezayir, Libya, Irak, Bahreyn. Halk fakr-u zaruret içinde. Yüz binlerce evsiz insan mezarlıklarda yatıp kalkıyor. Afrika'da açlıktan ölen binlerce çocuk var. Peki Masum çocukların başına bomba yağdıranlar kim? Bunlar kötü insanlar değil midir ki, güçlü bir devletin yönetimini ele geçiren kötü ve zorbacı bir şahsiyet çaresiz insanların başına bomba yağdırmalarından başka ne beklene bilir ki! Bunlalar kim? Dünyanın bir yerinde müzik eşliğinde dans eden havuz fişkiyeleri, bir diğer yerinde ise açlığın pençesinde kıvranan yavrular.
Türkler tarihte Ermenilere ne yapmıştı ki en çaresiz bir zamanda katletmeye başladırlar! Batı dünyasına Türkler ne yapmıştılar ki tüm güçleriyle Çanakkale'den saldırıya geçtiler! Cezayirliler Fransızlara ne yapmıştı ki, Fransızlar esir ettikleri Müslümanların kafasına çivi çakarak öldürdüler, genç kızları soyundurarak fotograflara poz verdiler. Libyalılar İtalyanlara ne yapmıştı ki binlerce Libyalıyı esir kamplarında açlığa mahkum ettiler.
Eğer kendimizi bir insan olarak kabul ediyorsak; kendimize karşı sorumluluklarımız var. Ailemize, içinde yaşadığımız toplumumuza ve komşularımıza karşı sorumluluklarımız var. Devletimize karşı sorumluluklarımız var. Yaratıcın Allah’a karşı sorumluluklarımız var. Bunları hiç bir zaman unutmamak lazım. Hayat şartlarını ahlâk ilkeleri üzerine oturtmak iyiliklerin ve iyi olan şeylerin yaygınlaşmasını ve kötülüklerin ve kötü olan şeylerin de kaldırılması için çaba sarf etmek gerekir. Eğer sen bir öğrenciysen üniversiteyi kazanmışsın veya kazanmamışsın, hayatında bu doğruluk ilkeleri yoksa bunlar neyine lazım. Bir yerde bir öğretmensin veya bir çiftçiysen bu neyi değiştirir ki, önemli olan toplumun hangi kademesinde olursak bize düşen görevi en iyi bir şekilde yapmaktır. Bu görev ve sorumluluk; kendimize, ailemize, topluma ve insanların tümüne karşı olmalıdır.
Eğer bizde bir insanlık vicdanı varsa neden sadece Avrupa’daki teknolojik gelişmeden dünyanın diğer yerlerindeki geri kalmış insanlar da nasibini almasın. Neden dünyanın bir yerinde sömürülen topluluklar varken başka yerlerde sömüren devletler vardır. Bu mu adalet veya bu mu savunulan halk egemenliğine dayanan bir demokrasi. Kimler kimi kandırmaya çalışıyor. Üzerinde yaşadığımız yer kürede aslında enerji kaynakları yeterli. Adaletli bir dağıtım olsa idi, dünya üzerinde tek bir fert aç kalmazdı ve tek bir insan sokakta yatmazdı. Tarihte ve günümüzde meydana gelen savaşların tamamı kötü insanların yönetime gelmesiyle olmuştur. Savaşlar için silahlara yapılan yatırımlar yerine barışa yatırım yapılsaydı dünya şimdi içinde bulunduğu düzeyde çok daha ileride olurdu.