Avrupa'daki Yeni Oluşum

Avrupa'daki Yeni Oluşum

Kürelleşme Döneminde Avrupa'daki Yeni Oluşum

  AVRUPA’DA YENİ ARAYIŞLAR

 Sovyetler Birliğinin Rusya’sında Gorboçv’un 1985 yılında iktidara gelmesiyle başlayan değişim ve gelişmeler Orta Avrupa ve Doğu Avrupa’daki SSCB’nin uydu devletlerini etkileyerek sistem değişikliğine neden oldu. Soğuk savaş döneminde Çekoslovakya, Doğu Almanya, Macaristan ve Polonya’da SSCB baskısından kurtulmak için komünist partilerine karşı direnmişlerdi. 1990’da biçok Doğu Bloku ülkesinde halktan gelen değişim talepleri sonucunda komünist partilerde değişimler yaşanırken bazıları da kendilerini feshetme yoluna giderek çok partili hayata geçildi. 

      1.İki Almanya’dan Tek Devlete

       II. Dünya Savaşında yenilen Almanya toprakları Müttefik Rusya, ABD, Fransa ve İngiltere arasında paylaşılmıştı. Daha sonra Sovyet Rusya’nın yayılmacı politikası tehdidi nedeniyle Batılı Müttefikler SSCB karşısında kendi paylarına düşen toprakları birleştirerek Batı Almanya Federal Devleti’ni kurdular. Böylece Almanya Doğu ve Batı şeklinde ikiye ayrılmıştı. Doğu Almanya SSCB′nin, Batı Almanya ise ABD, İngiltere ve Fransa′nın kontrolüne girmişti. İki Almanya′nın birleştirilmesi, soğuk savaş döneminin önemli konularından biri oldu. II. Dünya Savaşı′ndan sonra Almanya ile barış antlaşması da yapılamamıştı.

     Doğu Blokunun çökmesi ile birlikte 1989′da Almanya′nın birleştirilmesi gündeme geldi. Ülkede demokrasi için halk hareketi başladı. Doğu Almanya tarafından 1961 ′de inşa edilen Berlin Duvarı 9 Kasım 1989 tarihinde önce geçişe açıldı, sonra da yıkıldı.

Batı Alman Başbakanı Helmut Kohl iki Almanya′nın birleşmesini öngören bir plan hazırladı.     

     Doğu Almanya′da 500.000 askeri bulunan SSCB plana karşı çıktı. Batı Alman Hükümeti, Haziran 1990′da SSCB′ye ekonomik sıkıntılarını aşabilmesi için 5 milyar mark tutarında kredi verebileceğini açıkladı. 22 Haziran 1990′da ABD, İngiltere, Fransa ve SSCB ile Doğu ve Batı Almanya arasında Berlin′de "4+2 Toplantısı" yapıldı. 12 Eylül 1990′da Moskova′da birleşmeyle ilgili "4+2 Antlaşması" imzalandı.

       16 Temmuz 1990′da da Batı Almanya ile SSCB arasında Moskova′da bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşmaya göre:

 -iki Almanya birleşecek ve tam egemenliğe sahip olacak,

-NATO′ya girebilecek

-Sovyet askerleri 3 veya 4 yıl içinde Alman topraklarından çekilecekti.

      Antlaşmanın 3 Ekim 1990′da yürürlüğe girmesiyle iki Almanya resmen birleşti.

SSCB dağılınca onun yerine Rusya, ordusunu Berlin’den en son 31 Ağustos 1994’te geri çekti.  

        2.Avrupa Ekonomik Topluluğu’ndan (AET) Avrupa Birliğine (AB)

      Roma Antlaşması (1957) ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) adını alan Birlik önce malların gümrük vergisi kaldırılarak üye ülkeler arasında serbestçe ticaret yapılmasını amaçlıyordu. Bu anlaşma gereği üye ülkeler arasında 1968’de gümrük vergileri planlandığı gibi kaldırıldı. Ancak Roma Antlaşması’nda nihai hedef sadece ekonomik değil ortak tarım ulaştırma, rekabet gibi diğer birçok alanda ortak politikalar oluşturulması, ekonomik ve parasal birlik kurulması, ortak bir dış politika ve güvenlik politikası oluşturulması ile ilgili kararlar da vardı.

1972’de üye sayısı altıdan dokuza çıktı. 1973 yıllarından sonra çıkan petrol krizi sırasında üye ülkeleri birbirine destek verdiler. Avrupa Birliği şu an 27 Bağımsız devletten oluşuyor.

      a. Maastricht Kriterleri:

      Kasım 1993’te  Maastricht Antlaşması ile Avrupa Topluluğu, Avrupa Birliği adını aldı.

1995-2004 yıllarında Birliğe yeni üyeler katıldı. AB’ye üye ülkeler arasındaki kalkınmışlık farklarını ortadan kaldırma için kurulan fonlarla ülkelere ekonomik yardım yapılmaktadır.  Bunun için;

      -Avrupa ekonomik ve para birliği,

      -Güvenlik ve dış politika ortaklığı,

      -Avrupa vatandaşlığı,

      -Adalet ve içişleri işbirliği oluşturuldu.

     -Batı Avrupa Birliği′nin Avrupa′nın tek güvenlik sistemi haline getirilmesi kabul edildi.

       Maastricht Antlaşması′nda ekonomik birliğin aşamaları, bu süreçte izlenecek ekonomik politikalar ile bunların gerektirdiği kurumsal değişiklikler düzenlenmiştir. Bu düzenleme çerçevesinde ekonomik birliğin son aşamasına geçiş öncesinde, üye ülke ekonomileri arasındaki farklılıkların giderilebilmesini için bazı kriterler tespit edilmiştir. Bunlar:

-Toplulukta en düşük enflasyona sahip (en iyi performans gösteren) üç ülkenin yıllık enflasyon oranları ortalaması ile, ilgili üye ülke enflasyon oranı arasındaki fark 1,5 puanı geçmemelidir.

-Üye ülke devlet borçlarının GSYİH’sına oranı %60’ı geçmemelidir.

-Üye ülke bütçe açığının GSYİH’sına oranı %3’ü geçmemelidir.

-Herhangi bir üye ülkede uygulanan uzun vadeli faiz oranları 12 aylık dönem itibariyle, fiyat istikrarı alanında en iyi performans gösteren 3 ülkenin faiz oranını 2 puandan fazla aşmayacaktır.

-Son 2 yıl itibariyle üye ülke parası diğer bir üye ülke parası karşısında devalüe edilmiş olmamalıdır.

             b. Kopenhag Kriterleri  

     22 Haziran 1993 tarihinde yapılan Kopenhag Zirvesi'nde , Avrupa Konseyi , Avrupa Birliği'nin genişlemesinin Merkezi Doğu Avrupa Ülkelerini kapsayacağını kabul etmiş ve aynı zamanda adaylık için başvuruda bulunan ülkelerin tam üyeliğe kabul edilmeden önce karşılaması gereken kriterleri de belirtmiştir. Bu kriterler siyasi, ekonomik ve topluluk mevzuatının benimsenmesi olmak üzere üç grupta toplanmıştır.

      Siyasi Kriterler:

      Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlıklara saygı gösterilmesini ve korunmasını garanti eden kurumların varlığı.

AB'ye girmeye aday ülkeler;

1.İstikrarlı ve kurumsallaşmış bir demokrasinin var olması,

2.Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü,

3.İnsan haklarına saygı,

4.Azınlıkların korunması

gibi dört ana kriter açısından değerlendirmeye alınacaktır. Genel olarak; ülkenin çok partili bir demokratik sistemle yönetiliyor olması, hukukun üstünlüğüne saygı, idam cezasının olmaması, azınlıklara ilişkin herhangi bir ayrımcılığın bulunmaması, ırk ayrımcılığının olmaması, kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın yasaklanmış olması, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Sözleşmesinin tüm maddeleri ile çekincesiz kabul edilmiş olması, Avrupa Konseyi Çocuk Hakları Sözleşmesinin kabul edilmiş olması gibi özellikler dikkate alınmaktadır. Ancak, bu ilkelerin varlığı tek başına yeterli olmamakta, aynı zamanda kesintisiz uygulanıyor olması gerekmektedir. İşleyen bir pazar ekonomisinin varlığının yanı sıra Birlik içindeki piyasa güçleri ve rekabet baskısına karşı koyma kapasitesine sahip olunması.

Kopenhag Zirve sonuçlarına göre, ekonomi alanında işlevsel bir piyasa ekonomisinin varlığı kadar, AB içindeki piyasa güçleri ve rekabet baskısı ile baş edebilme kapasitesi de aranmaktadır.

Etkin bir piyasa ekonomisi için:

1.Arz - talep dengesinin piyasa güçlerinin bağımsız bir şekilde karşılıklı etkileşimi ile kurulmuş olması,

2.Ticaret kadar fiyatların da liberal olması, piyasaya giriş (yeni firma açılması) ve çıkış (iflaslar) için engellerin bulunmaması,

3.Mülkiyet haklarını (fikri ve sınai mülkiyet) içeren düzenlemeleri kapsayan yasal bir sistemin olması ve bu yasalar ile düzenlemelerin icra edilebilmesi,

4.Fiyat istikrarını içeren bir ekonomik istikrara ulaşılmış olması ve sürdürülebilir dış dengenin varlığı,

5.Ekonomik politikaların gerekleri hakkında geniş bir fikir birliğinin olması,

6.Mali sektörün, tasarrufları üretim yatırımlarına yönlendirebilecek kadar iyi gelişmiş olması gerekmektedir

    Rekabet Edebilme Kapasitesinin Oluşturulması:

AB içinde rekabet edebilme kapasitesinin sağlanması için;

1.Öngörülebilir ve istikrarlı bir ortamda karar alabilen ekonomik kurumların makro ekonomik istikrarının olması ve bununla beraber işlevsel bir piyasa ekonomisinin varlığı,

2.Alt yapı, eğitim ve araştırmayı içeren yeterli miktarda fiziki ve beşeri sermayenin olması,

3.Firmaların teknolojiye uyum sağlama kapasitesinin bulunması gerekmektedir.

Bu çerçevede rekabet edebilme derecesinin göstergeleri olarak, birliğe girişten önce birlik ile o ülke arasında belirli bir ticaret ortaklığının olması ve ülke ekonomisinde küçük firmaların oranı sayılmaktadır. 

       c.AB ve Dünya

       Doğu Blokunun yıkılıp yeni bağımsız devletlerin ortaya çıkmasıyla güçler dengesinde büyük değişiklikler oldu. Bu durum güçler dengesinin yeniden yapılanmasını gerekli kıldı.Avrupa Birliği ya da kısaca AB, yirmi sekiz üye ülkeden oluşan ve toprakları büyük ölçüde Avrupa kıtasında bulunan siyasi ve ekonomik bir örgütlenmedir.    

     Avrupa Küreselleşme döneminde genişleme dalgası 1995′te Avusturya, Finlandiya ve İsveç′in katılımıyla sürmüş ve üye sayısı 15′i bulmuştur. Avrupa Birliği′nin en son ve kapsamlı genişlemesi 1 Mayıs 2004 tarihinde tamamlanmış ve Macaristan, Polonya, Litvanya, Letonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Estonya, Slovenya ve Kıbrıs Rum Yönetimi AB tam üyeliğine kabul edilmiştir.

       Son genişlemeyle 25 üyeli AB′nin nüfusu 450 milyona ulaşmış, yüzölçümü ise % 23 oranında artmıştır. 1 Mayıs 2007 tarihinde ise Bulgaristan ve Romanya birliğe üye olmuştur. Türkiye, Hırvatistan ve Makedonya ise aday ülke statüsündedir.

      Amsterdam Antlaşması ve Birliğin Genişleme Kararı

       15 Temmuz 1997′de Amsterdam Zirvesi′nde kabul edilen Amsterdam Antlaşması ile Avrupa Birliği′nin yeni genişleme stratejisi belirlendi. Amsterdam Antlaşması′nda şu hedeflere yönelik kararlar alındı:

-İstihdamı ve yurttaşlık haklarını birliğin merkezine yerleştirmek

-Hareket özgürlüğü önündeki engelleri kaldırmak ve güvenliği güçlendirmek

-Avrupa′yı dünya genelinde daha etkin hale getirmek

-Birliğin genişlemesi amacına dönük olarak kurumsal yapıyı daha etkin kılmak

Avrupa Birliği′nin Hedefleri

-Tek Avrupa pazarı kurmak

-Ekonomik ve sosyal bütünleşmeyi güçlendirmek ve üyelerin ekonomi politikalarını yaklaştırmak

-Ekonomik ve parasal birlik oluşturmak

-Ortak bir dış politika ve güvenlik politikası uygulamak

-Avrupa vatandaşlığı kavramını oluşturmak

-Hukuk ve içişleri alanında daha sıkı işbirliğini gerçekleştirmek

-İnsan haklarını topluluk hukukunun genel ilkesi olarak kabul etmek

   Avrupa Birliğindeki Çatlaklıklar:

   Irak’ın Kuveyt’i işgaliyle başlayan kriz ve savaş boyunca, başta İngiltere ve Fransa olmak üzere üye ülkeler kendi iç politik kaygıları ve milli çıkarları doğrultusunda politika takip etmişlerdir. Bu dönemde Topluluk ülkeleri arasında sürekli görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır.

-1991’den itibaren Yugoslavya Federasyonu’nun dağılmasıyla baş gösteren Hırvatistan ve Bosna’daki savaşlarda AB   arabuluculuk yapmak ve İnsanı yardım göndermenin ötesinde etkin olmamıştır. Avrupa’daki aşrı lüks tüketim ve israf Avrupa Devletlerinde ekonomik krizi doğurmuştur. Bu nedenle ekonomik kriz bugün Avrupa birliğini tehdit etmektedir.  

      3.Nato’nun Avrupa’da Genişlemesi

     SSCB’nin dağılmasıyla birlikte Doğu Bloku’nun çökmesi üzerine Doğu Avrupa ülkeleri güvenlik arayışı içine girdiler. Bu ülkeler NATO’ya girerek güvenlik sorunlarını  çözmek hem de ABD ve Batılı ülkelerle siyasi ve ekonomik bağlarını güçlendirmeyi amaçlamışlardır.    

    NATO 1949′da 12 ülke tarafından kurulmuştu. Kuruluş bildirgesinde NATO′nun genel amacı, "Kuzey Atlantik bölgesinde, istikrar ve refahın temini ile üyelerinin özgürlüğü, ortak mirası ve uygarlığının korunması" olarak belirtilmişti.

       SSCB′nin dağılması ve Varşova Paktı′nın ortadan kalkması ile birlikte NATO,  yeni bir kimlik arayışına girdi. Bu süreçte üye sayısını arttırarak etki sahasını genişletmeyi hedefledi. Eski Varşova Paktı üyeleriyle ilişkilerini geliştirdi.

Varşova Paktı Öldü, Yaşasın NATO!

        1994 Ocak ayında Brüksel Zirvesi′nde bir araya gelen NATO liderleri, diğer Avrupa ülkelerinin üyeliğine açık olduklarını açıkladı. 1997 Madrid Zirvesi′nde NATO′ya katılım görüşmelerine davet edilen Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya 1999 Washington Zirvesi′nde üyeliğe kabul edildi.

       2004 Mart ayında Estonya, Litvanya ve Letonya ile Slovenya, Slovakya, Bulgaristan ve Romanya′nın katılımı ile üye sayısı 26′ya ulaştı. 2004 İstanbul Zirvesi′nde ise Arnavutluk, Hırvatistan ve Makedonya için üyelik sürecinin sürdürülmesine, Ukrayna′nın üyelik süreci için çalışmalar yapılmasına karar verildi.

           NATO Güç Gösterisi Peşinde:

       1995 yılı sonlarına doğru tarihinde ilk kez NATO,  BM′nin verdiği yetkiyle, Bosna′daki barış anlaşmasının askeri hükümlerinin uygulanması için çok uluslu bir güç (IFOR) oluşturdu. 1999′da Kosova′daki Sırp güçlerini geri çekilmeye zorlamak için hava saldırısı düzenlendi. Bu, NATO tarihindeki en geniş kapsamlı askeri operasyondur.

       2003 yılında da tarihinde ilk kez NATO,  operasyonlarını Avrupa dışına taşıdı. Afganistan′da BM kararıyla oluşturulan barış gücünün komutasını eline alan NATO, 11 Eylül saldırıları NATO için de bir dönüm noktası oldu. Dönemin NATO Genel Sekreteri, ittifakı kuran Washington Antlaşması′nın 5. maddesini derhal yürürlüğe soktu. Böylece, ABD′ye yapılan saldırı tüm ittifaka yapılmış sayılıyordu. Rusya′nın ABD′ye destek veren açıklamaları, NATO-Moskova ilişkilerinin gelişmesine yardımcı oldu.

       2002 yılının Mayıs ayında NATO-Rusya Ortaklık Konseyi′nin kurulması kararlaştırıldı. Bu konsey, terörle mücadele ve diğer güvenlik tehditleri gibi konularda, NATO′nun karar verme sürecinde Rusya′ya eşit rol veriyordu.

         BATI AVRUPA BİRLİĞİ (BAB)

       Batı Avrupa Birliği, Fransa, İngiltere, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg tarafından 1948′de Brüksel Antlaşması ile kurulmuş siyasi ve askeri bir savunma örgütüydü. 1954′te Paris Antlaşması ile Fransa, Batı Almanya ve İtalya′nın katılımını sağlandı.

         Avrupa Kömür Ve Çelik Topluluğu  

        Avrupa Birliği için ilk adım 1951′de kurulan "Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu" oluşturmaktadır.

       Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu, 18 Nisan 1951′de Belçika, Almanya, Fransa, Hollanda, Lüksemburg ve İtalya arasında imzalanan Paris Antlaşması ile kurulmuştur. Yine bu ülkelerin imzaladığı 25 Mart 1957 tarihli Roma Antlaşması ile bir de "Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu" kuruldu.

1960′iı yıllarda şekillenen Avrupa Ekonomik Topluluğu 1973 yılında İngiltere, Danimarka ve İrlanda′nın katılımıyla genişledi. Aralık 1974′te Paris Zirvesi′nde "Avrupa Konseyi" kuruldu. 1979′da "Avrupa Parlamentosu" oluşturuldu. Bir sonraki genişleme dalgası 1981′de Yunanistan, 1986′da İspanya ve Portekiz′in katılımı ile gerçekleşti. Üye sayısı 12′ye çıktı. Avrupa Topluluğu ülkeleri, 1986 yılında siyasi bütünleşmeye gitmek için Avrupa Tek Senet′i kabul etti.

-Doğu Blokunun dağılması sonrasında topluluk ülkeleri, ekonomi ve para birliğinin yeterli olmadığına ve siyasi birliğin kurulmasına karar verdi. Avrupa′nın güvenliği konusu öne çıkarıldı. AET üyeleri uluslararası alanda daha etkin hale gelebilmek amacıyla Maastricht Anlaşması′nı yaptı. AET, 1992 yılında "Avrupa Birliği" olarak yeniden isimlendirildi.

- Roma Antlaşması üye ülkeler arasında önce gümrük birliğini öngörmüş, ortak tarım, ulaştırma, rekabet gibi diğer birçok alanda ortak politikalar oluşturulması, ekonomik politikaların yakınlaştırılması, ekonomik ve parasal birlik kurulması, ortak bir dış politika ve güvenlik politikası oluşturulmasını hedeflemiştir. 

     Avrupa Birliği′nin Kurumsal Yapısı

-Avrupa Parlamentosu:Her 5 yılda bir seçilen 626 üyeden oluşur. Üye ülkeler parlamentoya nüfusları oranında milletvekili gönderirler. (Almanya 99, Fransa 88, İngiltere 78, İspanya 54)

-Avrupa Birliği Konseyi:Avrupa Birliği′nin karar alma organıdır ve yılda en az iki kere toplanır. Konseyin merkezi Brüksel’dir.

-Avrupa Birliği Komisyonu:Kurucu anlaşmaların, yürütme organı ve topluluk çıkarlarının koruyucusudur. AB Komisyonu üye devletlerce atanan 20 üyeden oluşan bir yürütme organıdır.

-Adalet Divanı:Adalet Divanı, AB’nin en yüksek hukuksal organı niteliğini taşımaktadır. Adalet divanı nihai yargı organı olup kararlarının temyizi yoktur.

-Sayıştay: AB′nin gelir ve harcamalarını denetimini yapmakla görevlidir.

-Avrupa Yatırım Bankası:Birliğin dengeli gelişimine katkıda bulunan projelere kredi sağlanmasını amaçlar.

-Avrupa Merkez Bankası: AB′nin para politikasını uygulamakla görevlidir.

  -Ekonomik Sosyal Komite:Komite, ekonomik ve sosyal hayatın çeşitli kesimleri, çiftçiler, taşımacılar, işçiler, küçük esnaf ve zanaatkârlar, serbest meslek sahipleri ve kamu yararına çalışan küçük ve orta ölçekli işletmelerin temsilcileri ile tüketiciler, çevreciler ve dernek temsilcilerinden oluşur.

  - Avrupa Konseyi

Avrupa Birliği′nden bağımsız olarak kurulmuş, temel insan hak ve özgürlüklerini garanti eden her ülkenin üye olabileceği bir oluşumdur. Bu kurum, hükümetler arası diyalogu geliştirmeye çalışmakta ve Avrupa ülkelerinin sorunlarına çözüm yolları araştırmaktadır.

   Avrupa Konseyi′nin temel görevleri şunlardır:

-İnsan hakları ve demokrasinin denetlenip uygulanması için çaba harcamak

-Toplumsal problemlere çözüm önerileri getirmek

-Kültürel bir Avrupa kimliğinin oluşması için çalışmak. 

   

 

 

  

 

Google+ WhatsApp