Türkiye Selçuklu Devleti

Türkiye Selçuklu Devleti

Türkiye Selçukluları

        1. Türkiye Selçukluları Siyasi Tarihi

        2. Türkiye Selçuklularında; Devlet Yapısı, Kültür ve Medeniyet

       3.  Diyer Konular:

       4. Türkiye Selçukluları (Özet Not İndir-Yazdır)

  Başlıca Selçuklu Hükümdarları

Süleyman Şah (1077-1092)
I. Kılıç Arslan (1092 - 1107)
Şahin Şah
Mesut
II. Kılıç Arslan
I. Giyaseddin Keyhüsrev
II. Rükneddin Süleyman Şah
I. Gıyasettin Keyhüsrev
I. İzzettin Keykavus
I. Alaeddin Keykubat
II. Gıyaseddin Keyhüsrev
 

     ANADOLU (TÜRKİYE) SELÇUKLU DEVLETİ (1077-1308)
     Oğuz Türklerinin Üçoklu’nun Kınık boyuna mensup Kutalmış Bey’in oğlu Süleyman Şah tarafından, Anadolu'da kurulmuştur. Bunlardan, Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Selçuk Bey'in oğlu Arslan Yabgu'nun torunu olup, Anadolu'daki fetih harekâtından sonra Antakya'dan Anadolu'ya girmişti.
     Kutalmış, Büyük Selçuklu Devleti’nin hükümdarı Alp Arslan ile yaptığı taht mücadelesini kaybetti.  Malazgirt Zaferi'yle, Anadolu kapılarını Türklere açan Sultan Alparslan, bu savaşa katılan kumandan ve Türkmen reislerine, Anadolu'yu Türkleştirme ve İslamlaştırma görevini vermişti. Alp Arslan’ın ölümünden sonra Kutalmış’ın oğulları Mansur ve Süleyman Şah Suriye’ye geldiler. Fakat buradaki faaliyetlerinde başarılı olamayınca Anadolu’ya geçtiler.  Bizans İmparatorluğu’ndaki taht kavgası ve iç karışıklıklardan yararlanan iki kardeş batı yönünde fetihlerde bulundular. 1074 yılında Konya ve havalisini mahallî Rum despotlarından alarak, fetihlere devamla İznik önlerine geldi. 1075 senesinde İznik'i fethederek, Türkiye Selçuklu Devletinin temeli atılmış oldu.

  Süleyman Şah, Bizans'ın mahallî ve merkezî tekfurlukları arasındaki çekişmelerden faydalanarak bölgede hâkimiyetini güçlendirdi. İznik'te yeni bir Türk devletinin kurulması, Anadolu'ya gelen Türkmenlerin birleşmesi gayesi üzerine doğudaki Müslüman Türklerin büyük topluluklar halinde bölgeye geldiler.
-Bizans'ın kötü idaresi,
-Bitmek bilmeyen iç savaşlar ve isyanlar sebebiyle perişan olan yerli halk,
Süleyman Şah'ın idaresinde huzur ve sükûna kavuştu.
Bu sayede Anadolu Selçuklu Devleti, sağlam bir temele oturdu. Bizans tekfurlarının baskısından kurtulan halk, hürriyet ve adalete kavuştular.
Süleyman Şah’ın kardeşi Mansur’un, Süleyman Şah’ı ortadan kaldırarak Anadolu’da tek başına devlet kurmak istemesi üzerine Süleyman Şah, Melikşah’tan yardım istedi. Melikşah Porsuk Bey komutasında bir orduyu Süleyman Şah’a yardıma gönderdi. Böylece Mansur’un ordusu yenilgiye uğratıldı. Mansur'un ortadan kaldırılmasıyla Süleyman Şah Anadolu’ya tek başına hâkim oldu. Süleyman Şah'ın Fatimiler'den kadı istemesi üzerine endişeye kapılan Abbasi Halifesi Türkiye Selçukluları'nın tanınmasını istedi. Abbasi halifesinin isteyi üzerine Melikşah 1077’de Süleyman Şah’a hükümdarlık unvanı veren bir ferman gönderdi. Böylece Anadolu'nun şiileşmesinin önüne geçilmeye çalışıldı. Abbasi Halifesi’nin ise Süleyman Şah’a hükümdarlığını onaylaması üzerine İznik merkez olmak üzere Türkiye Selçuklu Devleti’ kurulmuş oldu.
Süleyman Şah, devleti kurduktan sonra fetihlere batı yönünde devam ederken bir yandan Marmara ve Karadeniz sahillerine, diğer taraftan da Ege Denizi kıyılarına ulaşmayı başardı (1080). Böylece devletin sınırlarını Marmara kıyılarından Çukurova’ya kadar genişletti. Bu gelişmeler karşısında Bizans İmparatoru Aleksis Komnenos (Aleks Komnen) ile Türkiye Selçukluları arasında bir anlaşma yapıldı. Yapılan anlaşmaya göre; İstanbul Boğazı sınır olarak kabul edildi. Süleyman Şah bu antlaşma ile batı sınırlarını güvence altına alarak yerine güvenini kazanmış komutanlarından Ebu’l Kasım’ı bırakarak güneye yöneldi.

Çeşitli gayelerle bölgeye gelen Türkmenleri emrinde birleştiren Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Anadolu'da birlik ve hâkimiyetini güçlendirmek, Fırat boylarında ve Kilikya taraflarında toplanmaya çalışan Ermeni gruplarına mani olmak için harekete geçti.
1082 yılında Çukurova'ya giderek Adana, Tarsus ve Misis dâhil tüm bölgeyi zapt etti.
1084'te Hıristiyanlardan Antakya'yı aldı.
1086'da Suriye Selçuklu meliki Tutuş'la yaptığı savaşta yenilerek savaş sırasında öldü
.

    Süleyman Şah Suriye’de Caber kalesi yanına gömüldü.  Oğulları, Selçuklu Sultanı Melikşah'ın yanına gönderildi. Devlet bir süre Süleyman Şah'ın İznik'te vekil bıraktığı Ebü'l-Kasım tarafından yönetildi. Selçuklu Hükümdarı Melikşah böylece Türkiye Selçuklularını baskı altında tutmak istemiştir. Fakat  Melikşah'ın 1092'de vefatından sonra bu isteği başarısızlıkla sonuçlanmıtı. Melikşah’ın ölümü nedeniyle taht kavgası çıktı. Bu fırsattan faydalanan Kılıç Arslan İran'dan kaçarak Anadolu’ya geçti. Kılıç Arslan, İznik'te merasimle karşılandı ve Ebul Kasım’dan yönetimi devralarak tahta oturdu.

     I. Kılıç Arslan (1092 - 1107)
I. Kılıç Arslan, tahta çıkar çıkmaz, devleti yeniden teşkilatlandırdı. İznik'i mamur bir duruma getirdi. İçte otoriteyi sağladıktan sonra, hemen gâza ve akınlara başladı. Marmara sahillerine yerleşmeye çalışan Bizanslıları bu bölgeden çıkardı. Çaka Bey’in kızıyla evlendi. Bizans, Çaka Bey’in başarılarından rahatsız oluyordu. Kendi devleti açısından Çaka Bey’in kuvvetlenmesini istemeyen Bizans imparatoru, I. Kılıç Arslan ile Çaka Beyi’nin arasını açtı. I. Kılıç Arslan, Çaka Beyini öldürterek bu beyliği ortadankaldırdı. Bizans ile bir anlaşma yaparak Batıyı emniyete aldıktan sonra doğuya yöneldi ve 1096 yılında Malatya'yı kuşattı. Fakat bu sırada Haçlıların Batı Anadolu'ya girmesi üzerine, I. Kılıç Arslan, kuşatmayı kaldırıp hızla geri döndü.

     Avrupa'daki meşhur; imparator, kral, prens, derebeyi ve şövalyelerin büyük bir taassupla katıldıkları Haçlı Seferlerinin ilki 1096-1099 yılları arasında yapıldı. I. Kılıç Arslan, Haçlı ordusunun yüz binlerce olduğunu görünce, vur-kaç taktiğiyle savaşı sürdürmeye çalıştıysalar da başarılı olamayarak geri çekilmek zorunda kaldı. Ancak Haçlılara büyük kayıplar verdidiler. Ne yazık ki; İznik düştü ve Bizans tarafından telsim alındığı için Kılıç Arslan, Konya'yı başkent yaptı (1096). Kılıç Arslan Danişmentlilerle birleşerek Haçlılara Eskişehir yakınlarında yeniden saldırdı. Ancak Haçlıların sayı bakımından çok fazla olması nedeniyle vur-kaç metoduyla Haçlıları yıpratmaya çalışmıştır. Haçlılar Kudüs’e ancak 50 bin savaşçı şövalye ile girdiler. Fatimilerin egemenliğinde bulunan Kudüs'e gererek Fatimi egemenliğine son verdiler. Sonra da ilk üç gün içinde Kutüste binlerce Müslüman katlettiler. Kudüs sokakları atların tırnaklarına kadar kanla doldu. Cami, medrese gibi yerlerin önlerindeki çukurluklara diz boyu insan kanı göletleri oluştu. Haçlılar burada Latin Krallığı kurdular (1099).
Haçlılar Eskişehir Antalya hattına kadar Batı Anadolu topraklarını ele geçirmişlerdir. Böylece Haçlılar; Antakya, Urfa, Sur, Trablusşam ve Yafa şehirlerinde birtakım kontluklar kurdular.

      I. Haçlı Savaşı tehlikesi geçtikten sonra Kılıç Arslan, Bizans imparatoruyla antlaşma imzaladıktan sonra Danişmentlileri yenilgiye uğratarak Malatya'yı ele geçirdi. Daha sonra Surye’ye  yönelerek Musul'u da topraklarına kattı. Bu durum üzerine Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar Emir Çavlı komutasında bir orduyu I. Kılıç Arslan’ın üzerine gönderdi. I. Kılıç Arslan savaş sırasında atıyla Habur ırmağını geçerken boğularak hayatını kaybetti (1107).  Kılıç Arslan'ın büyük oğlu, Musul valisi Şahinşah ve Emir Çavlı tarafından esir alınarak İsfahan'a götürüldü.

I. Kılıç Arslan'ın ölümü ve oğllarının esir düşmesi, Türkiye Selçuklularını derinden sarstı. Düşmanları bunu fırsat bilerek, ülke topraklarına saldırdı. Bizanslılar, Batı Anadolu sahillerini işgale başladılar. Bu durum karşısında Türkler, İç Anadolu'ya doğru çekilmek zorunda kaldılar. 1110 yılında esaretten kurtulan Şahinşah, Konya'ya gelerek tahta geçti.

    Şahin Şah Dönemi (1110-1116):

     Şahinşah'ın ve Kayseri Emîri Hasan Beyin büyük gayretlerine rağmen, Bizanslıların zulmünden kaçan Batı Anadolu'daki Türklerin, Orta Anadolu yaylalarına çekilmesi durdurulamadı.
1116 yılında Şehzade Mesut, Danişmentli Emir Gazi’nin yardımıyla  kardeşi Sultan Şahinşah'ı tahttan indirerek tahta oturdu.

     Sultan Mesut Dönemi (1116-1155):

     Sultan Mesut, Danişmentlilerin yardımıyla Bizanslıları Anadolu'dan atmaya ve birliği sağlamaya çalıştı. Daha sonra I. Mesut, Danişmentlilerin taht kavgalarından yararlanarak Ankara, Çankırı, Kastamonu ve Elbistan’ı ele geçirdi.
    Türkiye Selçuklu Devleti’nin güçlenmesinden çekinen Bizans imparatoru, Türkleri Anadolu’dan atmak için sefere çıktı. Bizans ordusunun Akşehir’i işgal etmesi üzerine Sultan Mesut, Bizans ordusunun üzerine yürüdü. Konya yakınlarında Bizans ordusunu yendi. Bu arada Haçlı ordusunun (II. Haçlı Seferi) Anadolu’ya doğru geldiğini haber alan Sultan Mesut, Bizans imparatoru ile bir antlaşma imzaladı. Bu antlaşmaya göre Antalya ve çevresindeki bazı yerleri Bizans’a bıraktı (1146).
    Sultan Mesut, II. Haçlı ordusunu Eskişehir yakınlarında yenerek büyük ün kazandı. 

 Sonra doğuya seferler düzenledi. Bizanslılar, Türklerin Batı Anadolu'da ilerlemelerini durdurmak için, İmparator Manuel komutasında bir orduyla Konya üzerine yürüdüler. Bu tehlikeli durum üzerine, Sultan Mesud'un oğlu II. Kılıç Arslan, Aksaray'da bir ordu hazırlayarak, Konya önündeki Bizans ordusunun karşısına çıktı. Bizans ordusunu, pusu ve taarruzlarla 1145 senesinde ağır bir yenilgiye uğrattı.
Bu sırada İkinci Haçlı Ordusu Anadolu'a girmişti. Haçlı birlikleri Türk kılıçları önünde pek direnemediler. Selçuklu ordusu, Haçlılar karşısında büyük başarılar elde etti. Bu zaferler ile,

-İstikrar ve yükselme devrini tekrar başlattı.
-Halka adaletle muamele etmesi sebebiyle, Hıristiyanların birçoğu, Bizans yerine Türk idaresine bağlandı.
-Birçok eser inşa ettiren Sultan Mesut, kırk yıl saltanatta kaldıkta kaldı

Daha sonra Danişmentlilerden Sivas’ı ve Malatya’yı aldı. Çukurova’daki bazı şehirleri de ele geçiren Sultan Mesut 1156 yılında Konya’da öldü            Daha sonra Danişmentlilerden Sivas’ı ve Malatya’yı aldı. Çukurova’daki bazı şehirleri de ele geçiren Sultan Mesut 1155 yılında Konya’da öldü 

     TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ YÜKSELME DÖNEMİ

     II. Kılıç Arslan Dönemi (1155-1192):
    Türkiye Selçuklu Hükümdarı Mesut'un 1155 senesinde vefatıyla yerine oğlu II. Kılıç Arslan geçti.
 
II. Kılıç Arslan tahta çıktığında babasının yolunda giderek, büyük hamleler yaptı. Anadolu'nun siyasî birliğini kurmaya, ekonomik ve kültürel yükselişini sağlamaya çalıştı.
     II. Kılıç Arslan ilk yılları kardeşler arasındaki taht kavgalarıyla geçti. Bu durumdan faydalanmak isteyen Danişmentliler ve Musul Atabeyi Nureddin Mahmut Zengi, II. Kılıç Arslan’a karşı kardeşi şahin Şah ile ittifak oluşturdu. Bu sırada     Türkmen saldırıları yüzünden II.Kılıç Arsal’ın Bizans ile arası açıldı.
II. Kılıç Arslan ittiafakı bozmak ve batı sınırlarını güvence altına almak için Bizans İmparatorluğu ile bir saldırmazlık antlaşması yaptı (1162). Daha sonra Şahin Şah’ın isyanını bastırdı. Danişmetlilerin üzerine yürüyerek Elbistan ve Kayseri’yi aldı.
II. Kılıç Arslan, Musul Atabeyi Nureddin Zengi’nin ölümünden sonra Tokat, Niksar ve Sivas’ı ele geçirdi. Mengücekoğullarını da egemenliği altına alarak Fırat Nehri’nden Sakarya Nehri’ne kadar uzanan toprakları Türkiye Selçukluları Devleti’nin egemenliği altında birleştirdi.

    Miryokefalon (Kumandanlı) Savaşı (1176):
II. Kılıç Arslan’ın Anadolu’daki bu başarılarından çekinen Bizans, 1176 yılının Eylül ayında Eğiridir Gölü kenarında Sultandağı bölgesine geldi. Türkler ani baskınlarla Bizans’ı önce yıprattı sonra da Miryokefalon Meydan Savaşı'nda ağır yenilgiye uğrattı. Bizans imparatoru ağır savaş tazminatı ödeyerek canını zor kurtarabildi.

 Savaşın Sebepleri:
—II. Kılıç Arslan’ın Anadolu’da Türk birliğini sağlaması ve güçlenmesi
—Türkmenlerin Bizans topraklarına akınlar düzenlemesi
—Bizans’ın Türkleri Anadolu’dan atmak istemesi
  
Sonuçları:
1. Bizans, Anadolu’yu Türklerden geri alma ümidini tamamen yitirmiştir.
2. Bu savaştan sonra, Türkler üzerine saldırmaya cesaret edemeyen Bizans, Batı Anadolu kıyılarını elinde tutabilmek için büyük çaba gösterdi.
3. Anadolu’da Haçlı Seferleriyle Bizans’a geçen üstünlük tekrar Türlere geçmiştir.
4. Anadolu kesin olarak Türk yurdu haline gelmiş, Hıristiyan dünyası da Anadolu’nun Türk yurdu olduğunu kabullenmiştir.
5.Türkiye Selçukluları bu zaferle Türk-İslâm dünyasında önemli bir konuma yükseldi.
6. Bu durum Avrupa’da büyük endişeye neden oldu bu nedenle III. Haçlı Seferinin düzenlenmesinin sebeplerinden biri oldu.

   II. Kılıç Arslan Miryokefalon Savaşı’ndan sonra Anadolu’da siyasi birliği kurma ve genişleme siyasetine devam etti. Bu amaçla Malatya’yı alarak Danişmentoğullarına son verdi (1176).
    Akıncılarını, Batı Anadolu'nun fethiyle görevlendirdi. Miryokefolon zaferi sonrası II. Kılıç Arslan Kütahya ve Eskişehir çevrelerini fethetti. Bu faaliyetler neticesinde yorulan II. Kılıç Arslan, yaşlandığını ileri sürerek ülke topraklarını on bir oğlu arısında paylaştırdı. Kendisi Konya'da büyük sultan olarak kaldı. Oğullarının her biri bir vilayette yönetimi ele aldı.   Bir müddet sonra şehzadeler arasında taht kavgaları başladı. Bu sırada Selahaddin Eyyubî'nin Kudüs'ü zaptetmesi, III. Haçlı Seferinin başlamasına sebep oldu. Anadolu'dan geçmeye çalışan kalabalık bir Haçlı ordusu, şehzadelerin direnişiyle karşılaştı. Yaptıkları çete harpleriyle Haçlı ordusuna büyük kayıp verdirdiler. Fakat çok kalabalık olan Haçlı ordusundaki şövalyelerinin ancak bir kısmı Filistin'e ulaşabildi. Bu karışıklıklar içerisinde II. Kılıç Arslan 1192 yılında öldü.
    Sultan II. Kılıç Arslan Döneminde devletin tam bağımsızlığı ve Anadolu Türk birliği büyük ölçüde gerçekleştirilmiştir. Onun döneminde imar hareketine girişilmiş ve Türkistan’dan gelen binlerce Türkmen Anadolu’ya yerleştirilmiştir. Sultan II. Kılıç Arslan, 37 yıllık yönetimi sırasında başarısı ve adaletiyle sadece Türklerin değil yönetimi altında yaşayan Hıristiyanların da sevgisi ve güvenini kazanmıştı.

       I. Gıyaseddin Keyhüsrev Dönemi:

     Kılıç Arslan’ın ölümü üzerine Türk geleneğine göre yerine büyük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev geçti. Fakat, kardeşleri onun iktidarını kabul etmeyince, aralarında saltanat mücadelesi başladı. I. Gıyaseddin Keyhüsrev, kardeşi II. Rükneddin Süleyman Şah’la yaptığı mücadelede başarılı olamayınca tahtı bırakmak zorunda kaldı.

    Rükneddin Süleyman Şah Dönemi:
    Tokat meliki Rükneddin Süleyman Şah, 1196 yılında Konya'yı ele girerek yönetimi ele geçirdi.  Birliği sağladıktan sonra Bizans'ı tekrar senelik vergiye bağladı. İç mücadelelerden yararlanarak hudut tecavüzlerine başlayan Ermenileri cezalandırdı. Gürcüler, Saltukluların zayıflamasından istifade ederek, Erzurum'a kadar gelince, Doğu Seferine çıktı. 1201 yılında, Saltuklu Devletine son verdi. Artuklular ve Mengücüklerden aldığı yardımla, Erzurum'dan Gürcistan üzerine sefere çıktı. Sarıkamış yakınlarında, Gürcü-Kıpçak ordusunun baskınına uğradı ve mağlup oldu. Tekrar Gürcistan seferine çıktıysa da, yolda hastalanarak 6 Temmuz 1204 tarihinde vefat etti.

    I. Gıyaseddin Keyhüsrev Dönemi (1205-1211):

     Gıyaseddin Keyhüsrev, Türkmen beylerinin davetiyle, tekrar ikinci defa Türkiye Selçukluları sultanı oldu.

     II. Kılıç Arslan’ın vefatından sonra Türkiye Selçuklularının başına geçen Gıyaseddin Keyhüsrev; askeri hareketlerini ekonomi ve ticari amaçlara yönelik olarak düzenledi. İznik İmparatorluğu ile anlaşarak batı sınırlarını güvence altına aldıktan sonra Karadeniz’in ticaret yolunu tehdit eden Trabzon Rum İmparatorluğu üzerine sefer düzenledi. Trabzon Rum İmparatorluğu’nu mağlup ederek Samsun ve çevresini ele geçirdi. Böylece kapanmış olan Karadeniz ticaret yolunu açtı. Daha sonra Akdeniz’de önemli bir liman şehri olan Antalya’yı alarak ticaret limanı haline getirdi (1207).

     I. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde milletlerarası ticareti teşvik ve himaye amacıyla Venediklerle ilk ticaret antlaşması yapıldı.
      Bu sırada akıncı beyleri, Batı Anadolu'da birçok yeri aldı. Bu fetihler, İznik Bizanslılarını telaşlandırdı.
      Vergisini ödemeyen İznik imparatoruna savaş açtı.  I. Gıyaseddin Keyhüsrev, Alaşehir yakınlarında Bizans ile girdiği savaşta şehit oldu (1211). Savaş sonrası yaralılar arasında dolaşırken suikasta uğrayarak ölmüştür. Yerine oğlu İzzeddin Keykavus geçti.

     İzzettin Keykavus Dönemi (1211-1220):

     İzzettin Keykavus, saltanatının ilk yıllarında taht mücadelesi ile uğraşarak kardeşinin isyanını bastırdı.
     Daha çok iktisadî meselelere, ülkenin imarına ve kültür faaliyetlerine önem verdi. Anadolu’nun ticari yönden kalkınmasına önem verdi.
      Venedik ile ticaret anlaşması yaptı.
       1214 yılında Sinop’u fethederek Trabzon Rum İmparatorluğunu ve Çukurova’daki Ermenileri vergiye bağladı.
      Sinop’u ithalat ve ihracat limanı yaptı. Buraya başta tüccarlar olmak üzere Türkleri yerleştirdi. Kervansaray, cami ve medreseler inşa ettirdi. 
     Artuklu ve Erbil hükümdarlarını hâkimiyetine aldı.
     Eyyûbiler üzerine çıktığı sefer esnasında yakalandığı Verem hastalığı nedeniyle 1220 yılında Viranşehir'de vefat etti.
     Önceden Sivas'ta yaptırdığı Darüşşifa'nın yanındaki türbesine defnedildi. Yerine kardeşi Alâeddin Keykubad geçti.

     Alâeddin Keykubad Dönemi (1220-:

      Sultan Alâeddin Keykubad zamanı, Türkiye Selçuklularının en kudretli, en müreffeh ve en parlak devri olarak geçti. Anadolu'nun emniyeti için başta Konya, Kayseri ve Sivas olmak üzere, şehirleri surlarla tahkim ettirdi.

Moğol tehlikesine karşı hudutlarda tedbir aldı. Bu işleri sırasında fetihlere de devam etti.
-Askerî ve ticarî önemi büyük olan şehirlerin kalesini muhasara altına aldı.
-I. Alâeddin Keykubad Kalonoros ( Alâiye-Alanya)’u aldı (1223).
-Gönderilen kuvvetler Kırım’daki Suğdak’ı ele geçirdi.
-Kıpçak beyleri ve Rus Knezleri itaat altına aldı.
- I. Alâeddin Keykubad doğuda ilk önce Erzincan’ı alarak Mengüceklilere (1228) ardından Harput’u alarak Artukluların Harput koluna son verdi.
-Trabzon kuşatıldı fakat alınamadı.
-Moğollar, 1231 yılında Doğu Anadolu’ya girerek Sivas’a kadar ilerlediler. Bu gelişme üzerine Alâeddin Keykubad, Moğol Hanı Ögede’ye bir elçi göndererek barış yaptı. 
-Eyyubilerle dostluk kurdu.
Alâeddin Keykubad’ın saltanatı zamanında Türkiye Selçuklu Devletini, Moğol istilâ ve zulmünden korudu. Bunun içinyeni tedbirler almaya başladı.
-Ahlat, Van, Bitlis ve Adilcevaz çevrelerini topraklarına kattı, harap durumdaki kaleleri onardı. Bu arada Doğu Anadolu’da bulunan Harzemli askerlerin beyleriyle görüşmeler yaparak onların Selçuklu hizmetine girmelerini sağladı.
     Selçukluların Doğuda kazanmış olduğu başarılar Eyyûbileri harekete geçirdi. Harput Artukluları ile Eyyûbiler Türkiye Selçuklularına karşı birleşti. Selçuklular bu ittifaka karşı savaşı kazanarak Harput’u ele geçirdiler (1234). Sultan Alâeddin Keykubad, Diyarbakır’ı ele geçirip Eyyubi sorununu kökünden halletmek için Kayseri’de hazırlık yapmaya başladı. Fakat Eyyübiler ile Türkiye Selçukluları arasındaki mücadelenin Moğollara yarayacağını düşünen Abbasi halifesi iki hükümdar arasında arabuluculuk yaptı. Ancak Alâeddin Keykubad’ın Ramazan Bayramı dolaysıyla elçilere verdiği ziyafet sırasında zehirlenerek öldürülmesi, bu barış girişiminin gerçekleşmesini engelledi (1237). Yerine İzzeddin Kılıç Arslan'ı veliaht tayin etmesine rağmen, büyük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev tahta geçti.
     Sultan Alâeddin Keykubad Dönemi, Türkiye Selçukluları Devleti’nin en güçlü ve en parlak dönemi olarak tarihe geçti.  Alâeddin Keykubad, siyasi dehası ile Moğol tehlikesini kendi döneminde durdurmayı başardı. Bilimsel çalışmaları destekledi, sanatçılara hürmet gösterdi. Adalete çok önem verdi. Ticaretin gelişmesini sağladı.

     

       Yassıçemen Savaşı:

     Moğolların Anadolu’ya girmesi tehlikesi karşısında  Türkiye Selçukluları 1226'da Eyyubilerle ilişkilerini geliştirmeye çalışmıştı.
     Türkiye Selçukluları ile Harzemşah arasındaki ilişki 1925 yılında Celaleddin Harzemşah’ın gönderdiği bir elçi ile başlamıştı. Amaç iki Türk devleti arasında dostluk ve birlik kurmaktı. Dostane bir şekilde başlayan bu ilişki, gün geçtikçe pekişmiş ve Eyyübilere karşı ittifak yapılmıştı.  Ancak;

- Celaleddin Harzemşah’ın istikrarsız siyaseti,
-Moğolları hiçe sayarak Ahlat’ı muhasara etmesi
-Ayrıca I. Alâeddin Keykubad’a karşı sadakatsizlik gösteren Erzurum Melik’i Cihanşah ile ittifak yapması 

    nedenleriyle iki tarafın aralarının bozulmasına neden oldu. Bunun üzerine
Türkiye Selçuklurı tarafından 1230’da Yassıçimen Savaşı’nda Harzemşahları ağır yenilgiye uğratılarak Erzurum alındı.
Yassıçemen Savaşı Türkiye Selçuklularıyla Moğollar arasındaki tampon bölgenin ortadan kalkmasına neden oldu. 

TÜRKİYE SELÇUKLULARI’NIN DAĞILMA DÖNEMİ 

       II. Gıyaseddin Keyhüsrev Dönemi (1237-1246):

    Alâeddin Keykubad,  oğlu ve veziri tarafından zehirletilerek ölmesi ile yerine II. Gıyaseddin Keyhüsrev tahta çıktı. II. Gıyaseddin Keyhüsrev, Selçuklu tahtına çıkmasında önemli rolü olan Sadettin Köpek ve yandaşlarının etkisinde kaldı. Vezir Sadettin Köpek, kendi karşıtlarını ortadan kaldırmak için onlara karşı sultanı sürekli kışkırttı. Onun etkisinde kalan sultan, birçok devlet adamı ve komutanı ortadan kaldırdı.
     Bu dönemde Moğolların önünden kaçarak Anadolu’ya sığınan göçebe Türkmenler Anadolu Selçuklu ülkesini tam bir kargaşaya sürükledi. Anadolu Selçuklu yönetimi bu kargaşayı önlemek için sert önlemlere başvurunca, Anadolu Selçuklu tarihinin en büyük ayaklanması Babailer İsyanı patlak verdi. Baba İshak'ın önderliğindeki ayaklanmacılar, başkent Konya üzerine yürüyünce II. Gıyaseddin Keyhüsrev kenti terk etmek zorunda kaldı.
     Selçuklu Devleti’nde  çıkan bu isyanın güçlükle bastırılması Moğolları harekete geçirdi. Selçuklu Devleti’nin güçsüzlüğünü gören Moğol ordusunun komutanı Baycu Noyan Erzurum’u ele geçirip yağmaladı (1242).  Bu olay üzerine II. Gıyaseddin Keyhüsrev, Moğol saldırılarına karşı Eyyûbiler ve diğer hükümdarlarla birlikte hareket etmek için çalışmalar yaptıysa da başarılı olamadı. Sultanın Sivas’ta olduğunu haber alan Baycu Noyan da buraya hareket etti. Selçuklular, Sivas’ın seksen kilometre kadar doğusunda bulunan Kösedağ mevkiinde ordugâh kurdu. Burası askeri bakımdan savunması kolay bir yerdi.
     Dağ geçitleri tutulmuş, düşmanın gelmesi bekleniyordu. Ama devlet yönetimi ve tecrübesinden yoksun olan Sultan kararını değiştirerek Moğollar üzerine yürüdü. Moğol kuvvetleri turan taktiğini kullanarak Selçuklu öncü kuvvetlerini bozguna uğratarak öncü kuvvetlerini imha ettiler. Bunu duyan Sultan otağını ve hazinelerini harp meydanında bırakıp can korkusuyla Tokat’a oradan da Konya’ya doğru gizlice kaçtı.
Sultan’ın henüz harp meydanından kaçtığını duymayan Selçuklu askerleri akşamın geç vakitlerine kadar düşmanla çarpışmaya devam ettiler. Sultanın harp meydanını terk ettiğini öğrenilince, savaş meydanında savaş halinde olan askerler de çadırlarını bırakarak firar ettiler. Ertesi sabah, çadırlarda bir hareket göremeyen Moğollar, bunun bir harp hilesi olduğunu zannederek, çadırlara iki gün yanaşmadılar. Hiçbir hareket görmeyince de ordugâha girdiler. 3 Temmuz 1243’te Cuma günü savaş bitmiş, Selçuklu ordusu yenilgiye uğramıştı.
Kaynaklara göre Moğollar ganimet olarak 300 deve yükü altın, 3000 hayvan yükü altın ve gümüş eşya ele geçirdiler.

      II. Gıyaseddin Keyhüsrev Moğollar ile yapılan  Kösedağ Savaşı’nda Moğollara yenilince (Temmuz-1243), devletin yıkımı başladı. Kösedağ bozgunundan, Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılışına kadar olan süre zarfında (1243-1308), Selçukluları büsbütün sindirmek için, Moğol faaliyet ve zulmü devam etti.

     Baycu Noyan, Kösedağ Savaşı’ndan sonra Selçuklu ordusunu takip amacıyla Sivas’a doğru ilerledi. Sivas kadısı Moğollara karşı koyulamayacağı düşüncesiyle şehrin ileri gelenlerini teslim olmaya razı etti. Yapılan anlaşmaya göre Sivas teslim olacak buna karşılık Moğollar şehri yağmalamayacaktı. Baycu Noyan şehri teslim alınca sözünde durmayarak şehir 3 gün boyunca Moğol Askerleri tarafından yağmalandı. Kadın ve kızlar tecavüz edildi. Selçukluların önemli bir askeri üssü olan Sivas’taki bütün savaş aletlerini ve silahları yaktırarak surların bir kısmını tahrip ettirdi.
     Moğollar, Sivas’tan sonra Kayseri üzerine yürüdüler. Şehir halkı surları ve burçları tamir ederek Moğollara karşı direndilerse de bunda pek başarılı olamadılar. Şehir surlarının kapılarını kıran Moğol askerleri şehrin içine dalarak kaleyi ele geçirdiler. Şehrin bütün servet ve haznelerini yağmaladılar. Saray, köşk ve o güzelim evler,  yakılıp yıkıldı. Şehri harabeye çeviren Moğol askerleri binlerce insan öldürdüler.
    Moğollar Kayseri’den sonra Erzincan’a yöneldiler. Şehir ele geçirildikten sonra Yağma ve katliamlardan sonra şehir tamamıyla harap oldu.
   Moğollar arasında şiddetiyle ünlü olan Baycu Noyan, kolayca kazandığı Kösedağ Savaşı ile Selçuklu ordusunun zayıflığını görüp bazı şehirleri tahrip, yağma ve savaşsız teslim aldığından ikinci bir seferle Anadolu’nun istilasını tamamlamak düşüncesiyle karargâhına İran'a döndü.
     Kösedağ yenilgisinden sonra Türkiye Selçuklu Devleti Moğollara vergi vermek şartıyla barış antlaşması imzalandı. Böylece Türkiye Selçukluları Moğol hâkimiyetine resmen girmiş oldu. Selçuklara bağlı olan Çukurova Ermenileri ve Trabzon imparatorluğu da Moğollara bağlandılar.
    Moğolların Anadolu’yu tahrip etmeleri ve ağır vergiler nedeniyle ticaret geriledi. Birçok Türk şehrindeki bilim ve kültür faaliyetleri durdu. Türkmenler, Moğol baskısından uzak olan Türkiye’nin batı bölgelerine göç ettiler. Buraların Türkleşmesini sağladılar. Türkiye Selçuklu Devleti’nin otoritesi zayıfladıkça Türk beyleri, Türkiye Selçuklarından ayrılarak bağımsız devletler kurdular.
        
    Türkiye Selçuklu Devleti’nin Yıkılışı:
     Kösedağ Savaşı’ndan sonra Türkiye Selçukluları Moğollara bağlandı. Anadolu, Moğol baskısı altında ekonomik ve siyasi buhranlarla ezildi. Devlet memurlukları para ile satılmaya başlandı.

II. Mesut’un ölümüyle Anadolu Selçuklu Devleti yıkıldı (1308).
Devletin Yıkılış Sebepleri:
—Babailer isyanının çıkması
—Moğollarla yapılan Kösedağ Savaşı’nın kaybedilmesi
—Anadolu’nun Moğol hâkimiyetine girmesi
—Anadolu’da bağımsız beyliklerin kurulması gibi sebeplerle Türkiye Selçukluları yıkılmıştır.

II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in üç oğlu vardı. Bunlar;
 II. İzzeddin Keykavus,
 IV. Rükneddin Kılıç Arslan,
 II. Alâeddin Keykubad

     Moğollar Kösedağ savaşı sonrasında ülke topraklarını bu üç şehzade arasında paylaştırdı.
Bir süre ülke üç kardeş tarafından ortak yönetildi. Ancak II. Alâeddin Keykubad’ın ölümü üzerine; diğer iki kardeş arasında taht mücadelesi başladı. Dönemin veziri Süleyman Pervane taht mücadelesinde IV. Rükneddin Kılıç Arslan’ın yanında yer aldı. Moğolların da desteğini alan IV. Rükneddin Kılıç Arslan, tek başına sultan oldu.

    III. Gıyaseddin Keyhüsrev Dönemi:

IV Rükneddin Kılıç Arslan vezir Süleyman Pervane tarafından zehirletilerek ölümü nedeniyle yerine küçük yaştaki oğlu III. Gıyaseddin Keyhüsrev hükümdar oldu. Onun zamanında Vezir Muineddin Süleyman Pervane, devlet idaresini ele aldı. Muineddin Pervane, bir taraftan Moğollarla iyi geçinirken diğer taraftan onları Anadolu’dan atma çareleri aradı. Bunun için Memlük Sultanı Baybars’tan yardım istedi. 1227 yılında Anadolu’ya gelen Baybars, Moğolları Elbistan ovasında mağlubiyete uğratarak Kayseri’ye kadar ilerledi. Ancak Mineddin Pervane’nin Moğol korkusundan Baybars'a yardıma gelmemesi ve kışın yaklaşması üzerine Baybars bu durumdan çekinerek geri döndü. Bu olayı duyan İlhanlı hükümdarı Abaka Han, Muneddin Pervaneyi ve binlerce Türkü öldürterek  Anadolu’daki Moğol hâkimiyetini yeniden güçlendirdi.
    1281 yılında Selçuklu ülkesini  Moğollar III. Keyhüsrev ile II. Mesut arasında paylaştırdılar.  III. Keyhüsrev’in ölümüyle II. Mesut tek başına hükümdar oldu. Bu dönemde Anadolu’daki Moğol baskısı iyice arttı. 1308’de II Mesut’un ölümü üzerine Türkiye Selçukluları tahtına hiçbir hükümdar çıkarılamadı. Böylece Moğollar; İlhanlı Devleti’nin yıkılış tarihi 1336 yılına kadar Anadolu’yu gönderdikleri valiler ile yönetmişlerdir.
     Moğol istilasıyla, Anadolu Selçuklu Devleti, 14. yüzyılın başında yıkıldı. Anadolu, Moğol kontrolüne girdiyse de, 14. yüzyıldan sonra bölgede Osmanlı hâkimiyeti başlamasıyla, Haçlıların ve Moğolların açtığı yaralar bu dönemde kapanmaya başlamıştır.

      Diyer Konular için aşağıdaki konu başlıklarını tıklayın:

      1. Türkiye Selçukluları Siyasi Tarihi       

       2. Türkiye Selçuklularında; Devlet Yapısı, Kültür ve Medeniyet

        3.  Diyer Konular:

Google+ WhatsApp