Tilki İle Leylek
Tilki'nin kurnazlığına Leylek mantıklı bir cevap vermiş.
Ormanın birinde, birbirine komşu bir tilki ve bir leylek yaşarmış. Dost geçinmeye çalışır, iyi komşuluk yaparlarmış. Bir gün ormanda dolaşırken tilki leyleğe rastlamış: “Günaydın leylek kardeş, afiyettesinizdir İnşallah.” diye sorarak selamlamış onu. Leylek cevabını hazırlarken daha, kurnaz tilkinin aklına bir muziplik gelmiş: “Bu akşam yemeğe beklerim” demiş. “Gelmezseniz darılır, küserim.” Güneş elini çekip de ormandan, hava kararmaya başlayınca leylek tilkinin kapısına yönelmiş. Karnı da çok acıkmış.
Tilki gülücüklerle karşılamış dostu olan leyleği. Kollarını açarak buyur etmiş içeri. “Size layık pek değil ama bir şeyler hazırladım. Şöyle masaya yaklaşın da yemeye başlayalım” demiş. Leylek bakmış tek çorba, üstelik dümdüz tabakta. O uzun gagasıyla onca uğraşmış ama bir lokma bile alamamış tabaktan. Tilki ise uzun diliyle yalayıp yutmuş çorbayı. Baktıkça leyleğe kıs kıs gülmüş içinden.
Leylek anlamış durumu. Bunun nasıl bir oyun olduğunu. Hiç dostluk karşılıksız olur mu? “Çorban nefisti tilki kardeş!” demiş. “Buyur gel sende bize ederiz hoş beş”. Tilki memnun, gülümsemiş: “Tabi ki gelirim, ne demek” demiş. “Ama çok zahmette etme. Akşam 8’de beni bekle.” Tam söz verdiği saatte tilki varmış oraya. Mis gibi de et kokusunu alınca, başlamış ağzının suyu akmaya. Bir taraftan leyleğe güzel sözler söylerken, bir taraftan göz ucuyla mutfağı süzmüş. Leylek çıkmış mutfaktan. Mis kokulu etlerle. Ama etlerde ağzı dar ince uzun kaplarda. Tilki yemeğinden lokma bile alamazken, leylek yalayıp yutmuş kabındaki yemeği. İnce uzun gagasıyla bu kaptan yemek onun için çocuk oyuncağı.Tilki aç kalınca anlamış hatasını. Yaptığına pişman olmuş ama iş işten geçmiş artık