Tarih Bilimi

Tarih Bilimi

Tarih biliminin tanımı, Tarih Yazıcılığı, Tarihin yararlandığı bilimler

 

1. Tarih Biliminin Tanımı:

    Çağlar boyunca yaşamış insan topluluklarının sosyal, iktisadi, kültürel, siyasi ve dini faaliyetlerini birbirleriyle olan ilişkilerini  belgelere dayanarak  yer ve zaman göstererek, sebep sonuç ilişkisi içerisinde belgelere dayanarak objektif biçimde inceleyen ve açıklan sosyal bir bilim dalıdır.

Geçmiş ve gelecek arasındaki ilişkinin ne kadar önemli olduğunu Ünlü İslam tarihçisi ve sosyoloğu İbni Huldun şu sözü söylemiştir: “ Geçmişler geleceğe suyun suya benzemesinden daha çok benzer.”

  Bu sözden şu sonuç çıkarılır. Günümüzdeki olayları anlayıp değerlendirebilmemiz için geçmişteki olayları iyi irdelememiz gerekir.

    Leon Halkin (Leon Hlkın), “Tarih Tenkidinin Unsurları” adlı eserinde; “Geçmişi biz ancak başkasının aracılığı sayesinde tanımaktayız.” diyerek  tarihin bu yönüyle geçmiş ve gelecek arasında bir köprü görevi üstlendiğini söylemiştir.

Alman tarihçi Leopold von Ranke; “Araştırdığı döneme kendisini götürebilen insan tarihçidir.” Sözü  ile tarih araştırmalarının;

   Geçmişte meydana gelen olaylar, meydana geldiği dönemin siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik ve dini özelliklerini yansıtır. Bu nedenle bir olayı değerlendirirken olayın meydana geldiği dönemin şartları dikkate alınmalıdır.  Örneğin “Kurtuluş Savaşı”nı değerlendirirken o dönemin kendine özgü siyasi, sosyal, ekonomik ve psikolojik özellikleri göz önünde bulundurmak gerekir.

Belge: Tarihçinin geçmişi aydınlatmak için yararlandığı her türlü esere ve yazılı kaynaklara “Belge” denir.

Yıllık (Anal): Yaşanan olayların günü gününe kaydedilmesine denir.

Veri: İncelenen olayla ilgili elde edilen bütün bilgilere veri denir.

Arşiv: belgelerin saklandığı yer

 

Tarih Biliminin Amacı; Geçmişte yaşanan olayları analiz ederek doğru bilgi vermektir.

Kaynak: Tarihi bir olayı doğru olarak anlamaya yarayan her türlü malzemedir.

Kaynaklar kapsadıkları bilgilerin değerine göre

 -Ana kaynaklar

 -Birinci elden kaynaklar

 -İkinci elden kaynaklar

2. Tarih Biliminin Konusu:

    İnsanları ilgilendiren sosyal, ekonomik,  göç, savaş, antlaşmalar, dini ve kültürel olaylar gibi her türlü faaliyetler tarihin konusudur.

    İnsanların yaşamını etkileyen ve insanın iradesi dışında gelişen deprem, sel, iklim değişikliği gibi coğrafi olayların ortaya çıkardığı bazı sonuçlar da tarihin konusu içinde yer alır.

3. Tarihsel Olay, Olgu ve Tarihçi İle İlişkisi:

Yaşanmış veya yaşanmakta olan olaylar etki alanı ve oluş biçimine göre ikiye ayrılır.

1. Doğal olay, insan etkisi olmadan doğadaki çeşitli fiziksel ve coğrafi etkiler sonucu ortaya çıkar.

2. Olay: Tarihi olay sonucunda uzun sürede gelişen durumlara denir. Geçmişte meydana gelen, başlangıç ve bitiş tarihi belli olan olaylara denir.  ,İnsan tarafından gerçekleştirilir. Hayat içerisinde tek tek meydana gelen değişmelere olay denir.  Bir toplumu, bir devleti veya dünyayı etkileyen olay tarihsel olaydır.  Örneğin; Hicret sonrası İslam Devleti’nin Medine’de kurulması, Talas Savaşı, Malazgirt Savaşı gibi tüm dünyayı etkileyen durum tarihi olaydır.

3. Olgu: Tarihî olay sonucunda uzun sürede gelişen durumlara tarihi olgu denir.  Aynı türdeki olayları bir bütün olarak anlatmak için kullanılan bir kavramdır. Olgu, olaya göre daha soyut ve geneldir.

     Olguda belli bir yer ve zaman söz konusu değildir. Olayı olgudan ayıran diğer önemli bir özellik ise olayın başlangıç ve bitiş tarihinin belli olmasıdır.  Olaylar belli bir süre içersinde meydana gelir. Anadolu’nun fethi, Kurtuluş Savaşı, Lozan Barış Antlaşması tarihi olaya örnek olarak gösterilebilir. Olgu genellik ve süreklilik gösterir. Anadolu’nun Türkleşmesi, Türkiye’nin çağdaşlaşması tarihi olguya örneklerdir. O halde kısa sürede olup biten işler olay, uzun bir zaman diliminde oluşan durumlar ise olgudur.

OLAY

OLGU

Malazgirt Savaşı

Anadolu’nun Türkleşmesi

Fransız İhtilali

Ulusal devletlerin kurulması

Sanayi İnkılabı

Sömürgecilik faaliyetlerinin hız kazanması

Ankara Savaşı

Fetret dönemi

 

İngiliz tarihçi John Tash (Con Toş), “Tarihin Peşinde” adlı eserinde tarihçinin görevini:” İnceleyeceği çağın insanının kimliğine bürünüp dünyayı onun gözlerinden görerek ve mümkün olduğu kadar onun standartlarıyla değerlendirerek o insanın neyi, niçin yaptığını bulmaktır.” Şeklinde açıklamıştır.

Tarihi Olay ve Olgulara Farklı Bakış:

Tarihçi, bir fizikçi ya da bir kimyacı gibi incelediği olayı görme imkânına sahip değildir. Olayları ancak gözlemleyenlerin bıraktığı belgelere dayanarak yorumlar. Bu nedenle geçmiş herkese farklı şekilde yansıyabilir. Tarihi olaylar, gerçekleştiği dönemin siyasal, sosyal, kültürel, dini ve ekonomik özelliklerini yansıtır. Bu nedenle tarihçi olayları değerlendirirken duygusal değil olaya tarafsız yaklaşması çok önemlidir.

Tarihi Olayların Özellikleri:

- Tarihi olaylar, geçmişte meydana gelen yaşanmış olaylardır. İnsan topluluklarını etkiler.

-Geçmişte yaşanmış ve üzerinden belirli bir zaman geçmiştir.

-Belirli bir mekân ver zaman diliminde gerçekleşmiştir.

-Tarihi olaylar devamlıdır. Aralarında neden-sonuç ilişkisi vardır. 

-Oluşumunda ya da sonuçlarında sabit kanunlar ve kurallar yoktur.

-Kaynaklarla belgelenir, Efsane, masal ya da hikaye değildir.

- Benzer nitelikli olaylar meydana gelse zaman, mekân ve kişiler sürekli değiştiğinden tarihi olayların aynı şekilde tekrar etmesi mümkün değildir. Bu nedenle tarih araştırmalarında deney ve gözlem metodu kullanılmaz. Tarih bilimini fen bilimlerinden ayıran en önemli özelliği tekerrür etmemesi, sonuca ulaşmak için deney ve gözlemin yapılamamasıdır.

- Tarihi olaylar, sonuçları itibariyle geniş coğrafyalar ve insan toplulukları üzerinde hissedilir. Tarih olayı, günlük olaydan ayıran en belirgin yönü de budur.

Not: Tarihî bir olay için, yer ve zaman en önemli unsurlardır. Tarihî olayın doğru değerlendirilebilmesi için olayın geçtiği yer ve zamanın bilinmesi gerekir.

Not 2: Tarihi olaylar devamlıdır. Bir zincirin halkaları gibi birbirini sebep ve sonuçlarıyla takip ederler.

Atatürk’ün Tarih Öğrenimine Verdiği Önem:

Tarihe büyük bir ilgi duyan Atatürk, Türk tarihinin doğru kaynaklara dayandırılarak araştırılmasına da önem vermiştir. Bu nedenle 1931’de Türk tarihi ile ilgili bilimsel çalışmalar yapılabilmesi için Türk Tarih Kurumu’nu kurdurmuştur. Bu faaliyetler için mirasından bir kısmını bu kuruma bağışlamıştır.

Atatürk, “ Türk milletinin tarihi, şimdiye kadar sanıldığı gibi yalnız Osmanlı tarihinden ibaret değildir. Türk tarihi daha eskidir. Büyük devletler kuran ecdadımız büyük ve şümullu medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak tetkik etmek, Türklüğe ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur. Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.” Sözleriyle tarih öğrenmenin önemini ve gerekliğini ifade etmiştir.

Tarihi Olayların Değerlendirilmesi:

     Tarihi olayların en belirgin özelliği tekrarlanmaması ve bir anda olup bitmesidir. Tarih, bir sosyal bilimdir ve olayları bugünün koşullarına göre değil, yaşanan günün şartlarına göre değerlendirmelidir.

Tarihi olaylar değerlendirilirken o dönemin siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik ve coğrafi özellikleri dikkate alınarak değerlendirilir.

     Mustafa Kemal Atatürk, tarihi olayların aslına uygun şekilde aktarılmasını ve tarihçilere düşen görevleri “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtıcı bir mahiyet alır.” Sözüyle de tarihi olayların değerlendirilmesinde tarafsız olmanın önemini vurgulamıştır. 

Tarihi Bilgilerin Değişebilir Özelliği:

Bulunan yeni bilgi ve belgeler sonucunda mevcut tarihî bilgilerin değişmesine yol açabilmektedir.  

Tarih kesin bilgilerden oluşmaz. Araştırmalar sonucunda ortaya çıkan yeni belge ve kanıtlar tarihin yeniden değerlendirilmesini gerektirir.

       MÖ 2500 yıllarına ait olan bir kılıcın dünyanın en eski kılıcı olduğu kabul edilmekteydi. Oysa 1996 yılında Malatya yakınlarındaki Arslantepe kazı bölgesinde bir prens mezarının içinde MÖ 3300 yıllarına ait, üzeri işlemeli kılıçlar bulundu. Böylece Alacahöyük’teki kılıcın en eski kılıç olma bilgisi geçerliliğini kaybetti. 

Yine buna başka bir örnek verecek olursak; Osmanlı parasının Orhan Bey döneminde basıldığı biliniyordu. Ancak İbrahim Artuk adlı bir nümizmat (para bilimcisi) Osman Bey’e ait bir para buldu. Bu belge Osmanlı tarihi ile ilgili bilgilerin değişmesine neden oldu.

Tarih Araştırılmasında Uyulması Gereken Kurallar:

Coğrafi koşullar, toplumun yaşayış tarzı, ekonomik ve ticari etkenler, dini ve kültürel etkenler göz önünde bulundurulmalıdır.

-Olaylar güvenilir kaynaklara dayandırılmalıdır.

-Olaylarla ilgili yer ve zaman belirtilmesi neden-sonuç ilişkisi kurulmalıdır.

-Yeni belgeler bulundukça, bu belgeler ile ilgili tarihi olaylar yeniden değerlendirilmelidir.

-Tarafsız olmaya özen gösterilmelidir.

- İyi bilinmeyen bir olay, bilinen, benzer başka bir olayın verileriyle açıklanmaya çalışılmamalıdır.

Tarih Araştırmalarında Tarafsızlığın Sağlanması İçin;

-Olayların üzerinden belli bir süre geçmelidir.

-Birden fazla kaynaktan yararlanılmalıdır.

-Her tarihi olayı, olayın yaşandığı zamanın koşullarına göre değerlendirmek gerekir. Olayın meydana geldiği yer, dönemin koşulları ve değer yargıları dikkate alınmalıdır.

-Araştırmacılar kendi değer yargıları, dinsel ve ulusal duygularıyla hareket etmemelidir.

Tarih Öğrenmenin Amaç ve Faydaları:

-İnsanların geçmişten ders alıp geleceğe yön vermelerini sağlar.

-Tarih, insanlara, vatan ve millet kavramları ile milli ve kültürel değerleri öğretir.

-Tarih, milli birlik ve beraberlik anlayışının kuvvetlenmesini sağlar.

-Devlet yöneticilerine devletin nasıl yönetileceği konusunda yardımcı olur.

-İnsanlara karşılaştıkları durumları tarihi olaylarla bağlantı kurdurarak mantıklı bir sonuca varma yeteneği kazandırır.

-İnsanların arasındaki sorunları barış yoluyla çözümlemelerine katkıda bulunur.

Tarih Biliminin Yöntemi

  Tarih biliminin amacı, geçmişte yaşanan olayları doğru bir şekilde anali ederek doğru sonuca ulaştırmaktır.

Bir sonuca ulaşmak amacıyla, bilime, mantığa ve tecrübeye dayanarak izlenen araştırma şekline yöntem denir.

Tarihçi; ele aldığı olayla ilgili olarak bütün kaynakları dikkatle incelemek, değerlendirmek ve bunları yaparken de tarafsız (objektif) olmak zorundadır.

1. Kaynak Arama: Belge Bulma

2. Tasnif: Sınıflandırma

3. Tahlil: Çözümleme

4 Tenkit: Eleştiri

5. Terkip: Sentez

1. Kaynak Arama (Belge Bulma): Geçmişten günümüze kadar gelmiş olan her türlü veriye kaynak (belge, vesika) denir. Tarihi bilgilerin doğru ve güvenilir olması gerekir. Kaynaklara dayanmayan bilgiler, tarih araştırmalarında değer taşımaz ve dikkate alınmaz.

     Tarihi olayların en belirgin özelliği, tekrar edilmemesi ve deneyinin yapılamamasıdır. Kaynaklar, kapsadığı bilginin değerine ve bilgi veren kaynağın malzeme cinsine göre sınıflandırılır. Kaynaklar; elde edilen bilgilerin değerine göre;

-Ana Kaynaklar: Bir olayı yaşamış birinin anlattığı hatıralar ve kaleme aldığı eserler, seyahatnameler, kitabeler, paralar, devletlerin resmi evrakları ana kaynaklar grubuna girer.

-Birinci elden kaynaklar: Ana kaynaklardan yararlanarak meydana getirilen eserler

-İkinci Elden kaynaklar: Birinci elden kaynaklardan yararlanarak meydana getirilen eserlerdir.

 Tarih Biliminin Kaynakları; bilgi veren kaynağın ve malzemenin cinsine göre çeşitli gruplara ayrılır:

 1 - Sözlü Kaynaklar (Belgeler): Ağızdan ağza söylenerek gelen  tarihi şiirler, hikâyeler, efsaneler, destanlar ve menkıbelerdir.

         2- Yazısız Kaynaklar

         3- Yazılı Kaynaklar

         4- Görsel ve İşitsel Kaynaklar

                  olarak ikiye ayrılır.

    1 - Sözlü Kaynaklar (Belgeler): Ağızdan ağza söylenerek gelen tarihi şiirler, hikâyeler, efsaneler, destanlar ve menkıbelerdir.

       2.  Yazısız kaynaklar: Arkeolojik kazılar sonucu bulunda bulunan toprak, taş maden, kemikten yapılmış eşyalar, giysiler, evler, kaleler, çeşmeler, heykeller birer yazısız kaynaktır.  Ayrıca destanlar, hikâye, masallar ve efsaneler de birer yazısız kaynaklardır.

   3. Yazılı kaynaklar: Tarihi bir olayla ilgili bilgiye ulaşmanın başlıca yolu, olayların gerçekleştiği dönem ve toplumlarla ilgili yazılı kaynaklar başvurmaktır. Yazılı kaynaklar; kitabeler, şecereler, biyografiler, seyahatnameler, hatıralar, takvimler, fermanlar, paralar, kanunlar, mahkeme kayıtları, resmi veya özel mektuplar, dergiler ve gazetelerdir.

  4- Görsel ve İşitsel Kaynaklar

     Plak, kaset, resim, fotoğraf, film gibi sesli ve görüntülü kaynaklar da tarihsel birer belgedir. CD, VCD ve DVD’ler

Tarihçiler için önemli olan bu kaynaklar arşivlerde, müzelerde, kütüphanelerde muhafaza edilmektedir.

    Uyarı:  Tarihçi, mevcut kaynaklarla doğru bilgiye ulaşmadığı kuşkusunu duyarsa yeni kaynaklar aramalı, yeni bulgu ve belgelere başvurmalıdır.

Uyarı: Yazılı belgeler, yazısız belgelerden daha net bilgiler içerir. Bu nedenle günümüzden geriye doğru gidildikçe, geçmişe ait yazılı belgeler azalmaktadır. Bu da geçmişin aydınlatılmasını güçleştirmektedir. Özellikle yazısız belgeler dayalı olarak aydınlatılmaya çalışılan tarih öncesi döneme ait birçok bilgi, varsayımlar üzerine oturtulmuştur.

 

2: Tasnif:  Verileri Sınıflandırma; Tarih bir olayla ilgili elde edilen verileri (bilgileri) önce sınıflandırmak, sonra da; zaman, yer ve konusuna göre ayırmak gerekir. Bu yapılırsa var olan verileri birbirleriyle karşılaştırmak ve doğruluklarını belirlemek kolaylaşır.

3. Tahlil Etme (Çözümleme, analiz): Mevcut bilgilerin yeterli olup olmadığı incelenir. Tarih olaylar, zaman, mekân (yer) ve konularına göre sıralanır, aralarındaki neden-sonuç ilişkileri belirlenir.

4. Tenkit Etme (Eleştiri, kritik): Tenkit (eleştiri), eldeki bilgilerin doğruluk derecesinin, gerçek ve güvenilir kaynaklara göre belirlenmesidir.  Bir belge, eleştiri süzgecinden geçirilmeden kullanılamaz. Bir belgenin doğruluğu iki yolla belirlenir:

     

1. Dış Eleştiri (Dış Tenkit)

2. İç Eleştiri    

    (İç Tenkit)

Edinilen kaynakların gerçek olup olmadıklarının, belge niteliği taşıyıp taşımadıklarının, ne zaman ve nerede yazıldıklarının belirlenmesidir.

Kaynağın içinde yer alan bilginin doğru olup olmadığının kontrol edilmesidir.

 

  5. Terkip (Sentez) Yapma /(Kritik Yapma):

     Terkip, bir araya getirmek, sentez yapmak demektir. Tarihçinin hazırlık çalışmalarını tamamladıktan sonra eseri anlaşılır bir dil ve iyi bir sanat kullanarak birleştirmesine terkip denir. Bu aşamadan sonra yapılan araştırmanın yayına hazır hale gelmesidir. Bunun için bir giriş yazısı ile eser hakkında genel bilgi verilir.  

 Tarihçi, tarihi olayın sentezini yaparken şu hususları göz önünde bulundurur:

  -Eserinde sade ve anlaşılır bir dil kullanır.

Olayları, meydana geldikleri zamanın şartlarına göre değerlendirir.

Olay üzerinde daha önce yapılan çalışmaları göz önünde bulundurur.

Olayın meydana geldiği dönemdeki doğal, ruhsal, medeni ve ekonomik etkenleri dikkate alır.

Kanıtlanabilir nesnel bilgiler kullanır. 

D. Tarihin Tasnifi (Sınıflandırılması):

    Tarihin araştırılmasında ve öğretiminde kolaylık sağlamak amacıyla, tarih zamana, mekâna ve konuya göre sınıflandırılır.

a. Zamana Göre Sınıflandırma: Tarih bilimi çok geniş bir inceleme alanına sahiptir. Bu nedenle tarih, birtakım kronolojik dilimlere bölünür. İnsanlık tarihi; İlk Çağ tarihi, Orta Çağ Tarihi vb. çağlara ya da XVII, XIX. XX. yüzyıl tarihi gibi bölümlere ayrılır. Tarihi zamana göre sınıflandırmaktaki amaç, inceleme ve öğrenmeyi kolaylaştırmaktır. Tarihi, bir bütün olarak incelemek mümkün değildir.

Not: Bu sınıflandırma kullanışlı olmakla birlikte bütün toplumları kapsayıcı değildir. Çünkü bir toplum Maden Devri’ni yaşarken başka bir toplum taş devri’ni yaşıyor olabilir. Bu günümüz için de böyledir.

b. Mekana Göre Sınıflandırma:  Bir kentin, bir bölgenin, bir ülkenin, bir kıtanın ya da yeryüzünün tümünün birer konu  olarak ele alınması mekâna göre sınıflandırmadır.  Yani mekâna göre sınıflandırmaya coğrafi sınıflandırma da denilmektedir. Bu sınıflandırmada kıtalar, ülkeler şehirler ve bölgeler göz önüne alınmaktadır.

  Türkiye Tarihi, Avrupa tarihi, Amasra tarihi, Dünya tarihi vb. gibi.

c. Konuya Göre Sınıflandırma: İnsanların faaliyet gösterdikleri alanların araştırılması amacıyla yapılan bir sınıflandırmadır.

Hukuk tarihi, Sanat tarihi, uygarlık tarihi, dinler tarihi, Türklerde taht kavgaları, Siyasi tarih vb. gibi.

 Not: Her çağın kendine özgü özellikleri vardır. Bu nedenle her tarih çağını, kendi koşulları ve özelliklerini göz önünde bulundurarak incelemek gerekir.

TARİHTE ZAMAN VE TAKVİM:

İnsanlar çok eski çağlardan beri zamanı hesaplamak için birçok yöntem ve teknik kullanmış, bunları geliştirerek günümüze kadar gelmesini sağlamışlardır. Olay ve olguların içinde geçtiği, gerçeği ya da geçmişte olduğu süreye “zaman” adı verilir. Aristo’ya göre zaman, “hareketin ölçüsüdür.” Kimi çağdaş düşünürlere göre de sonsuz bir akıştır dense de zamanın bir başlangıcı ve bitiş noktası vardır.

Zaman kavramında; “önce”, “şimdi” ve “sonra” kavramları vardır.

Tarih boyunca süreklilik ve değişim gösteren takvim zamanını; gün, ay, yıl gibi dönemlere bölme ve bu zaman dilimlerini bir düzen içinde sıralama yöntemidir.

Astronomi gözlemelerine dayanarak zamanı yıllara, aylara, haftalara ve günlere bölerek hesaplamışlardır. Böylece, takvim ortaya çıkmıştır. Zamanı bu şekilde bölümleme yöntemine takvim denir.

-Tarihte ilk olarak takvimi bulan ve kullanan Sümerlerdir. Sümerlerin bulduğu takvim, ay yılı temeline dayanıyordu ve her yılın ayrı bir adı vardır. Günümüzden yaklaşık 6000 yıl önce Mısırlılar, güneş yılı esasına dayalı takvimi buldular.

Günümüzde kullanılan Miladi takvim Güneş’e göre düzenlenmiştir ve temeli Mısırlılara dayanır.

Bazı Arap ülkelerinin ve İslamiyet’e mensup olan Müslümanlar dini bayramları Hicri takvime göre düzenlemişlerdir. Bu takvimin de temeli Sümerler döneminde oluşturulmuştur.

Güneş Yılı:

Güneş yılı; Dünya’nın Güneş etrafında bir defa dönmesi sırasında geçen süreye denir. Güneş yılı 365 gün 6 saattir ve Bir yılda 12 ay vardır.

 Ay Yılı:

 Ay yılında, Ay’ın dünya etrafında 12 defa dönmesi 1 yıl olarak kabul edilir. Ay yılında; bir yıl toplam 354 gündür. Ay yılı güneş yılından tam 11 gün eksiktir. Bu nedenle her 33 yılda bir güneş yılına göre 1 yıl devir yapar.

Miladi Takvim: Mısırlar tarafından güneş yılına göre düzenlenmiş takvim; Roma İmparatoru Julius Caesar (Jül Sezar) zamanında yeniden düzenlenerek Julien (jülyen) takvimi adıyla kullanılmaya başlandı.

Julien takvimi Papa XIII. Gregorian (Gregoryen) tarafından geliştirilerek Gregoryen takvimi adını almıştır.  Zamanla yaygınlaşan bu takvim günümüzde yaygın olarak kullanılmaktadır.

     Miladi Takvim’e göre yıl; Hz. İsa (a.s)’ın doğumu ile başlatılır ve Hz. İsa’nın doğduğu yıl “0” olarak kabul edilir. Bu yıldan önceki döneme milattan önce kısaca “MÖ”, sonraki döneme ise Milattan sonra kısaca “MS” denir. MÖ’ki dönemde tarih sıfırdan uzaklaştıkça büyür ve daha eski tarihi gösterir. MS’ki tarih de sıfırdan uzaklaştıkça büyür fakat daha yakın tarihi gösterir.

Tarih Şeridi: Zaman aralıklarını sınıflandırarak bir şerit üzerinde gösterilmesidir.

Çağ: Kendine özgü bir özellik taşıyan zaman dilimine çağ denir. Çağ yazının bulunuşu ile başlatılmaktadır.

Tarihçiler geçmiş zamanı daha iyi incelemek için;

-İlk Çağ

-Orta Çağ

-Yeni Çağ

-Yakın Çağ gibi zaman dilimlerine ayırmışlardır. 

Asır: Arka arkaya gelen yüz senelik zaman dilimine yüzyıl veya asır denir. Bu yüz yıllara numara vererek okumak için yüzler basamağına “1” eklenerek okunur.

Örnek:  Verilen rakam 3 basamaklıysa yüzler basamağına 1 eklenir: 622= 6+1= 7. Yüzyıl.

         Verilen rakam 4 basamaklı ise binler ve yüzler basamağına 1 eklenerek bulunur. Misal:  2014:  20+1: 21. Yüzyıl.

Türklerin Tarihte Kullandıkları Takvimler:

Türkler tarih boyunca bir çok takvim kullandı. Bunlar:

-12 Hayvanlı Türk Takvimi

-Hicri Takvim

-Celâli Takvim

-Rumi Takvim

-Miladi Takvim

-12 Hayvanlı Türk Takvimi: Türklerin kullandığı en eski takvimdir ve Türklerin milli takvimidir. Her yıla bir hayvan ismi verilir ve 12 yılda bir devir yapar.

Bu takvimi; İslamiyet’ten önceki Türkler, Çinliler ve Tibetliler kullanmışlardır.

Güneş esaslı bir takvimdir ve bir yıl 365 gün 5 saat olarak belirlenmiştir.

21 Mart bu takvimin başlangıcı kabul edilmiştir. “Nevruz (Yeni Gün) ” (Bahar Bayramı) Olarak kabul edilmiştir.

-Hicri Takvim: Hz. Muhammed (s.a.v.)’ın 622 yılında Medine’ye hicreti takvimin başlangıcı kabul edilmiştir. Ay (kamer) yılına göre düzenlen bu takvimde bir yıl 354 gün olarak hesaplanmıştır ve Miladi Takvime göre 11 gün daha az olduğundan her yıl 11 gün geri gitmektedir.  Bu nedenle her 33 yılda bir devir yapar. Hicri takvim ülkemizde sadece dini günlerin, ayların ve dini bayramların belirlenmesinde kullanılmaktadır.

     Türklerin İslamiyet’i kabul ettikten sonra Hicri takvimi kullanmasının Nedenleri: 

 -Dinsel değişmelerin toplumları etkilemesi

-Türklerin kültürel değişmelere açık olması

-Türklerin İslam dünyası ile ilişkilerini kolaylaştırmayı amaçlaması

-Celâli Takvim: Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah döneminde Ömer Hayyam başkanlığındaki bir kurul tarafından düzenlenmiştir. Güneş yılı esasına göre düzenlenmiştir. Selçuklular bu takvimi daha çok mali alanda kullanmak için hazırlamışlardır.

-Bir yıl 365 gün 6 saat olarak belirlenmiştir. 

-1079 yılında kullanılmaya başlanan bu takvimde yılın başlangıcı 21 Mart (Nevruz) olarak kabul edilmiştir. Bu takvimi Harzemşahlar ile Babürler tarafından da kullanılmıştır.
 

-Rumi Takvim: 1677 yılında Mart ayını yılbaşı kabul eden Rumi Takvim yapıldı. Osmanlı tarihinde 1839 tarihinden itibaren bütün resmi ve mali işlerde görülen aksamanın önüne geçmek amacıyla kullanılmıştır.  

-Osmanlı Devleti, bu takvimi hicri 1255 (1839) tarihinde başlatmıştır. Bu nedenle Rumi takvim ile Miladi takvim arasında 584 yıl zaman farkı vardır. Yıl 365 gün 6 saat olarak kabul edilir ve 1 Mart mali yılbaşı olarak kabul edilmiştir. 1982 yılına kadar bu uygulama devam etmiştir. 1982 anayasasında mali yıl 1 Marrttan 1 Ocağa alınmıştır. 

-Miladi Takvim: Yıl 365 gün 6 saat olarak kabul edilir. 1 Ocak 1926 yılından itibaren kullanılmaya başlamıştır. Gregoryen takvimi adı ile de bilinen bu takvim Hz. İsa’nın doğumu takvimin başlangıcı olarak kabul edilir. Miladi takvimde yılın ilk günü 1 Ocak’tır.

 

Hicri tarihlerin miladi tarihlere çevrilmesi: 

HT/33=Fark          

HT-Fark=X

X+622= MT

 

Miladi Tarihin Hicri tarihe çevrilmesi

MT-622=X

X/33=Y (sonuç)

HT=X+Y

 

Rumi tarihlerin miladi tarihe çevrilmesi:  

RT+584=MT

 

Miladi tarihin Rumi tarihe çevrilmesi

RT=MT-584

 

 

TARİH YAZICILIĞI:

 Yazılış şekillerine göre tarih yazıcılığının gelişim süreci:

   —Hikâyeci (Rivayetçi) Tarih

  —Öğretici (Pragmatik) Tarih

  —Araştırıcı Tarih Yazıcılığı (Neden-Nasılcılık)

   —Sosyal Tarih:

   —Kronik Tarih:

   —Neden-Nasılcı Tarih (Araştırmacı, Bilimsel)

İnsanlar, çeşitli alanlarda edindiği tecrübeleri gelecek nesillere aktarma ihtiyacı duymuştur. Bundan dolayı kendileri ile ilgili çeşitli konuları yazılı hâle getirmişlerdir. Hititlerde anallar (yıllıklar), Kök Türklerde kitabeler, Osmanlılarda vakayinameler, Ruslarda kronikler tarih yazıcılığına örnek gösterilebilir.

İnsanların olayları kaydetme ihtiyacı tarih yazıcılığını ortaya çıkarmıştır. Ancak tarih yazıcılığı insanların ihtiyaçlarına, beklentilerine, dönemin siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel özelliklerine göre değişiklik göstermiştir. Bunun temel sebebi, insanların zaman içerisinde düşünce ve ihtiyaçlarından meydana gelen değişikliklerdir.

    -Hikayeci (Rivayetçi) Tarih Yazıcılığı:

    İlk olarak Eski Yunan’da MÖ 5. Yüzyılda yaşamış olan Heredotos (Heredot)’un yazdığı Tarih (Historia) bu türün ilk örneğidir. Bu tür tarih yazıcılığında hikâye ve efsanelerle dolu bilgiler nakledilirdi.  Genellikle yer ve zamandan bahsedilmekle birlikte sebep ve sonuç ilişkileri üzerinde çok durulmazdı. Ancak Heredot, olayları peş peşe sıralamakla kalmayıp onları bir düzen içerisinde aktarmıştır.

XVIII. yüzyıla kadar Avrupa ve İslâm dünyası tarihçiliğinde bu tarzda kaleme alınan eserler vardır.

-Öğretici Tarih Yazıcılığı:

Öğretici tarzda eser veren tarihçiler mensup oldukları toplumu harekete geçirerek milli birlik ve ahlaki değerleri geliştirmişlerdir. Bu tarz tarihi yazıcılığında topluma fayda sağlamak amaçlanır. Bu tarzın ilk temsilcisi Thukydides  (Tukidides) Büyük yenilgileri takip eden zamanlarda ya da toplumun fikir yönünden birlik içinde olmadığı dönemlerde bu eserler ilgi çekmiştir.

Öğretici tarih yazıcılığına Avrupa’da ve ülkemizde XIX. yızyıla kadar devam edilmiştir.

-Kronik Tarih Yazıcılığı: Olayları oluş sırasına göre inceleyen tarih yazıcılığı türüdür. Bu tarih yazıcılığında her yılın olayları arasında herhangi bir bağlantı gözetilmeden kronolojik olarak sıralanır.

-yoruma yer vermez,

-neden-sonuç ilişkisi incelenmez.

Bu türün en güzel örneği Hititlerin tanrılarına hesap vermek amacıyla hazırladıkları anallar (yıllıklar) dır.

-Sosyal Tarih Yazıcılığı: öğretici tarihin duygusal yönlerine yer vermeyen, öğüt ve nasihati amaç edinmeyen tarih yazıcılığı türüdür. Toplumun her türlü faaliyetleri ayrıntılarına inilmeden siyasi, sosyal  ve kültürel açıdan ele alınarak incelenir. Bu tür yazım şeklinde olayların neden ve sonuçları somut esaslara dayandırılmaya çalışılır.

Araştırmacı (Neden-Nasılcı)  Tarih Yazıcılığı:

         Buna “Modern Tarih Yazıcılığı” da denir. Günümüz tarihçileri sadece olayları anlatmaz, onları değerlendirir, hangi nedenlerden kaynaklandığını araştırır ve sonuçlarını belirler. Modern tarihçi “Ne oldu? sorusu ile birlikte “Nasıl oldu?”, Hangi nedenlerden kaynaklandı?” sorularının da cevabını bulmaya çalışır. Bu tür tarih anlayışında olaylar sadece anlatılmaz aynı zamanda tarafsız bir gözle objektif biçimde yorumlanmaktadır.

      Olayların nedenleri ve sonuçları derinlemesine incelenir. Araştırıcı tarih yazımı XIX. Yüzyılda doğmuştur. Bu tarz tarih yazıcılığında tarihi olaylar tek bir sebebe dayandırılmıştır. Dönemin toplumsal, ekonomik, siyasi, dini, kültürel yapıları ayrıntılarıyla ele alınır ve yalın bir şekilde yazılır. Bu tür tarih yazıcılığında tarihi olaylar kaynaklara dayalı olarak araştırılır ve başvurulan kaynaklar oluşturulan eserde dipnot olarak belirtilir. Ayrıca eserlerde araştırıcı tarih yazıcılığında olayların gelişimi, yeri zamanı, sebepleri ve sonuçları ve bunlar arasındaki ilişkiler bir bütün olarak değerlendirilmiştir.

Bu türün bazı temsilcileri:

 -Halil İnalcık

 -Fernard Braudel (Fernand Brudel)

 -Marc Bloch (Mark Bloh)

 İslâm Tarih yazıcılığının başlamış ve bu alanda önemli tarih yazıcıları:

   İslam tarih yazıcılığı, VII. Yüzyılda olayların hikâyeci anlatım tarzıyla nakledilmesi şeklinde ortaya çıkmıştır. IX. Yüzyılda yaşamış olan Taberi, İslâm tarih yazıcılığını hikâyeci bir anlatımdan kurtarırken eserlerini çeşitli kaynaklardan yararlanarak yazmıştır. XV. yüzyılda İbn Haldun, konularını tarih felsefesi çerçevesinde ele almıştır.  XVII ve XVIII. Yüzyıldaki olayları aktarmak amacıyla ansiklopedik tarzda eserler yazılmıştır. XIX. Yüzyılda genel tarih, milletler ve ülkeler tarihi, dinler ve medeniyetler tarihi eserler yazılmıştır.

Orta Çağ Avrupa’sında Tarih Yazıcılığı ve Gelişimi:

Orta Çağ Avrupa’sında tarih anlayışı, eleştiriden uzak, “kilise tarihi” şeklinde bir gelişim göstermiştir. Orta Çağın sonunda tarih yazıcılığına eleştirel yöntem kazandıran Rönesans düşünürleridir.

XVIII. yüzyılda tarihçiler bir yandan kaynakları araştırmayı sürdürürken bir yandan da çeşitli tarih felsefelerinden ve çeşitli düşüncele akımlarından esinlenmişlerdir.

XVIII. yüzyılda Voltaire (Volter) o zamana kadar din ve siyaseti konu alan tarih anlayışını geliştirerek uygarlığın genel tarihini yazmıştır. XIX. Yüzyıl ve sonrasında onun açtığı yolda devam eden tarihçiler, değişik alanlarda çalışmalar yapmışlardır. Bu çalışmalar “Toplum Bilimleri Yüksek Araştırma Okulu”nun ve “İtalyan Mikro Tarih Okulu”nun açılmasını sağlamıştır.

  

TÜRKLERDE TARİH YAZICILIĞI:

Türk tarihi, başlangıçta sözlü tarih dediğimiz türler olan destanlar ve efsanelerde yer almıştır. Türk tarih yazıcılığının en önemli örneklerine II. Köktürk Devleti Hükümdarı Bilge Kağan tarafından diktirilen Orhun Kitabeleri’nde rastlanmıştır. Kitabelerde Türk tarihine dair önemli bilgiler yer almıştır. Tarih yazıcılığı Türk- İslam devletleri döneminde de gelişme göstermiştir.  

   Osmanlılar Döneminde Tarih Yazıcılığı:

 

    Osmanlı Devleti’nde tarih yazıcılığı, devlet politikası doğrultusunda yöneticilerin hayatları, başarıları, siyasi ve askeri olayların anlatılması şeklinde bir gelişme göstermiştir. Osmanlı tarih yazıcılığındaki temel amaç:

- devletin başarılarının gelecek nesillere aktarılmasıdır.

- devletin uygulamalarına yönelik sonradan ortaya çıkabilecek iddia ve taleplere karşı bir kanıt oluşturmaktır.

Fakat Osmanlı Devleti XVIII. Yüzyılda, idari, siyasi ve toplumsal alanlarda olduğu gibi tarih felsefesi ve yazıcılığı konusunda da Avrupa’dan etkilenmiştir. Osmanlı Devleti’nde tarih yazıcılığı, devlet politikası doğrultusunda hükümdarların hayatları, siyasi ve askeri başarılırının vakayiname tarzında anlatılmasını içermektedir.

Şehnameci: Osmanlılarda devlet tarafından tarihi olayları yazmakla görevlendirilen kimselere şehnameci, bunların yaptığı işlere şehnamecilik denilmiştir.

Şehnamelerde önemli kişilerin hayat hikâyeleri anlatılır. Zamanla şehnameciliğin yerini vakayinamecilik almıştır. Bu eserler yıllık özelliği taşımaktadır.

Vakiname: Tarihi olayları kronolojik sıra ile anlatan genellikle yazan kişinin sübjektif (öznel) görüş ve değerlendirmelerini içeren eserlere vakayiname denir. Batılılar buna “kronik” demektedirler. 

Bunun sonucunda Osmanlı tarih yazıcılığının en önemli unsurlarından biri olan vakanüvislik XVIII. Yüzyılın başlarından itibaren ön plana çıkmıştır. Osmanlı merkez teşkilatında devlet tarihçisi olan vakanüvisler, kendilerinden önce yazılan olayları derlemişler ve görevli bulundukları dönemin olaylarını kaydetmişlerdir. Osmanlı Devleti’nde vakanüvislerden önce olayların kaydını “şehnameci” adı verilen görevliler tutmuştur.

İlk vakanüvis Halepli Mustafa Naima Efendi’dir.

-Naima Efendi, tarihin sadece olaylar dizilişinden ibaret olmadığını belirterek belgelerin dışında sosyolojik yorumlara yer verilmesini savunan bir tarihçilik anlayışını benimsenmiştir.

-Vakanüvislerin eserleri dışında yazılmış Hoca Sadeddin Efendi, Aşık Paşazade, Oruç Bey, Behişti, Peçevî, Selanikî ve önemli bir devlet adamı olan Cevdet Paşa’nın tarihleri vardır.

Osmanlı Devleti’nin son vakanüvisi Abdurrahman Şeref Bey’dir.

Cumhuriyet Dönemi Tarih Yazıcılığı:

Cumhuriyet Döneminde yeni tarih anlayışının ortaya çıkmasında Atatürk’ün büyük rolü olmuştur. I. Türk Tarih Kongresinde Türk tarihçileri Atatürk’ün çizdiği ana hatlar üzerinde çalışmalar yapmışlar. Bu çalışmalar sonucunda “Türk Tarih Tezi” ortaya çıkmıştır. Türklerin dünya uygarlıklarının gelişiminde önemli bir yere sahip olduğu amaçlanmıştır.

Atatürk’ün 1931’de kurduğu “Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti”nin amacı Türk, İslam ve dünya tarihinin incelemek ve elde edilen sonuçları her türlü yolla yayınlamaktır. Kurum bu amaçlarını gerçekleştirmek için anma törenleri, konferanslar, seminerler, kongreler düzenlemekte, kazılar yaptırmakta; Türk ve Türkiye tarihine ait kitaplar yayımlamaktadır.

 

TARİHE YARDIMCI BİLİMLER      

Coğrafya: Yeryüzünü beşeri ve fizik yönden inceleyen bilimdir. Bir yerin coğrafi özelliklerini bilmeden olayları değerlendirmek ve yorumlamak imkansızdır.

Arkeoloji: Kazı bilimidir.

               Özellikle yazısız belgelerin olduğu tarih öncesi dönemin aydınlatılmasında tarih bilimine yardımcı olmaktadır.

Kronoloji: Zaman bilimi demektir. Tarihi olayların gerçekleşme zamanını doğru olarak tespitini yapar.

Antopoloji: İnsan ırkını inceleyen bilimdir.  İkiye ayrılır.

   1. Fiziki Antropoloji: İnsan ırkını araştırır. İnsan ırklarının fiziksel ve biyolojik yapılarını, gelişmelerini inceleyerek insanlık tarihinin en eski dönemlerinin aydınlatılmasını sağlar.

    2. Sosyal Antropoloji: İnsanların sosyal ve kültürel etkinliklerini inceler. Toplumların kültürlerinin başlangıçtan günümüze kadar gelişmesini inceleyen sosyal antropoloji farklı kültürler arasındaki ilişkileri aydınlatarak tarih bilimine yardımcı olur.

Etnografya: Gelenek, kültür ve töreleri inceleyerek geçmişte yaşamış toplumların kültürel yaşamlarının öğrenilmesini sağlar. 

Hukuk: İnsanların birbiriyle ve devletle olan münasebetlerini düzenleyen kurallardır. Hukuk kurallarının incelenmesiyle toplumların siyasi, kültürel, ekonomik yapıları hakkında bilgilere ulaşmak mümkündür.

Edebiyat: Edebiyat; olay, duygu, düşünceleri ve hayalleri dil aracılığıyla sözlü ve yazılı olarak etkili bir biçimde anlatma sanatıdır. Tarihi romanlar, dil araştırmaları ve bu eserlerin çözümlenmesiyle geçmişte yaşamış insanlar hakkında bilgi edinmemizi sağlar. Edebiyat geçmişte meydana gelmiş olayların günümüze aktarılmasında tarihe yardımcı olur.

Paleografya: Yazı bilimidir. Tarih boyunca kullanılan alfabeleri çözerek bu alfabelerle yazılan belgelerin okunmasını sağlar. Örneğin bir tarihçi, Mısır tarihini incelerken o dönemde kullanılan hiyeroglif yazısını; Orta Asya tarihini incelerken Uygur, Orhun ve Çin alfabelerini bilmesi gerekir.

Epigrafya: Kitabe bilimi demektir. Anıt ve kitabelerdeki yazıların okunmasını, çözümlenmesini ve yorumlanmasını sağlayarak tarih bilimine yardımcı olur.

   Örneğin Kök Tür Devleti’nin Orhun, Uygurların Karabalgasun, Kırgızların Yenisey kitabelerindeki yazılar incelenerek tarih bilimine yardımcı olur. 

Filoloji: Dil bilimidir.

Diplomatik: Siyaset bilimidir.

Nümizmatik: Para bilimidir. Eski paralar üzerinde bulunan yazı ve tasvirler ile bu paraların ait oldukları uygarlıklar hakkında bilgi edinilmesini sağlar.

Sosyoloji: Toplum bilimi anlamına gelir. Toplumsal olayların bağlı olduğu kuralları toplumların kurduğu kurum ve kuruluşların insan ve toplum üzerindeki etkisini inceleyerek tarih bilimine yardımcı olan bir bilim dalıdır.

Felsefe: Akıl ve mantık ilkelerine uygun düşünmeyi esas alan bir bilimdir. Felsefe, ilmi düşünce şeklinin ve bilimin yolunu açmış tarih bilimine yardımcı olmuştur. Tarihi olayların doğru değerlendirilip yorumlanabilmesi ancak o devrin felsefesinin bilinmesiyle mümkündür

Sigilografi: Mühür bilimidir. Herhangi bir tarihi belgede kullanılan yazı çeşidi, hükümdar ismi, mühür ve o belgenin yazıldığı dönem hakkında bilge vererek tarih bilimine yardımcı olur.

Teoloji: Din bilimidir.

Kimya (Karbon 14 metodu)

Ekoloji: Çevre bilimidir. Çevre değişikliklerini ve bu değişikliklerin insan toplulukları üzerindeki etkilerini araştırır.

İstatistik: Elde edilen verileri analiz etme ve yorumlamak demektir. Sınır belirleme, vergi toplama, toprak dağılımı, nüfus büyüklüğü gibi konularda tarih biline yardımcı olmaktadır.

Onomatoloji: Ülke, bölge, kent, dağ, ırmak vb. adlarının nereden geldiğini ve anlamlarını ortaya çıkararak uygarlıkların gelişiminin ve birbirleri ile ilişkilerinin aydınlatılmasında tarih biline katkı sağlar.

Heraldik: Armaları inceleyen bilim dalıdır.

Sanat Tarihi: Resim, heykel, mimarlık ve süsleme sanatları sanat tarihinin konusuna girer. Günümüze kadar gelen sanatsal eserler incelenerek toplumların kültür seviyelerini ve medeniyete olan katkılarını araştırarak tarihe yardımcı olur. 

 

CEP TELEFONUNA VEYA MASA ÜSTÜNE İNDİR

(Sadece Aşağıdaki Menülerin üzerine bir defa dokunun ve 5 sn. Bekleyin)

Konuları Özet Olarak Cep Telefonuma, Tabletime veya Masa üstüne İndir. (Üzerine Tıklayın)

 

Değerlendirme Soruları ve Boşluk Doldurma

Test 1:/resimler/files/6 T e s t Tarih Bilmine Giris.docx

Test 2/resimler/files/Tarih Bilimine Giris Deneme Testi.docx

 

 

 

Ünite Konuları: (Görmek İçin Tıklayın) 

 

Google+ WhatsApp