İlk İslam -Türk Devletlerinde Devlet Anlayışı

İlk İslam -Türk Devletlerinde Devlet Anlayışı

İlk Müslüman-Türk Devletlerinde Devlet Teşkilatı

İLK TÜRK – İSLAM DEVLETLERİNDE DEVLET TEŞKİLATI

    İlk Müslüman Türk Devletlerinde Türk Cihan Hakimiyeti Anlayışı:

  “Türk Cihan Hakimiyeti Ülküsü” İslâmiyet’in kabulü ile  “Cihat” anlayışıyla birleşerek “İslamiyet’in dünyaya hakim olması” şekline dönüşmüştür.

-  İlk Türk devletlerindeki “kut” inanıcı İslamiyet’i kabul ettikten sonra;

  İslami bir anlam kazanarak “Allah’ın takdiri veya nasibi” olarak yorumlanmıştır.

   Timur, Oğuz Han soyundan gelmediği için han ya da sultan unvanı almayarak sadece “emir” unvanı almıştır.

 Türk-İslâm Devletlerinde Hükümdar;  

    -Cesur, kahraman, akıllı, bilgili,

    -halkı refah içinde yaşatan,

    -hukuk yoluyla halkı adil idare edip birlik ve diriliği sağlayan,

    -devleti emniyete alıp fetihler yapan,

    -insan onurunu koruyan,

     -halkına eşit davranan

 Hükümdarın yetkileri: Hükümdarın geniş yetkileri vardı.

  -Saray, hükümet, ordu ve adalet olmak üzere dört müessesenin de başı olarak yasama, yürütme, yargı yetkileri hükümdarın şahsında toplanmıştı.

 -Sultanın belirli kurallar dahilinde bildirdiği emirler, kanun hükmünde olup herkes itaat etmek zorundaydı.

-Ordulara kumanda etmek, vezirleri ve yüksek memurları tayin etmek hükümdarın yetki ve görevleri arasındaydı.

 -Divan-ı Mezalim’e başkanlık yapar ve zulme uğrayan halkın doğrudan kendisine ulaşmasını sağlardı.

 Türk-İslâm Devletlerinde Hükümdarlık Sembolleri:

İlk Müslüman Türk Devletlerinde hükümdarlık sembolleri olarak aşağıdaki şekilde olmuştur.

-Hutbe okutmak 

-Hilat giymek 

-Para bastırmak

-Sancak

-Saltanat Çadırı

-Nevbet (bando)

-Tuğra

-Arma

-Taht

-Unvan alma

 -“Sultan” Unvanını tarihte ilk defa  Gazneli Mahmut kullanmıştır.

 - Melikşah’tan itibaren hükümdarlar Sultan-ı Azam(büyük sultan) unvanını almaya başlamışlardır.

 -Müslüman Türk Devletlerinde Hükümdar;

          - saray

           -ordu

          -hükümet, başındaki en yetkili kişiydi.

Saray:

Müslüman Türk Devletlerinde  sarayda;   hükümdar ve ailesinin oturduğu, devletin idare edildiği ve devlet adamları yetiştirildiği yere saray denir.

 Saray; başlıca üç kısımlardan oluşurdu;

Harem ; hükümdar ve ailesinin oturduğu yere harem denirdi.

Selamlık; devletin idare edildiği merkeze selamlık denirdi.

Enderun; devlet memurlarının yetiştirildiği yere Enderun denir.

  Türk-İslam Devletlerinde saraydaki görevliler:

            Türk- İslâm Devletlerinde sarayda hükümdarın resmi ve özel işlerinden sorumlu, doğrudan hükümdara bağlı birçok görevli bulunurdu. Güvenilir kişiler arasından seçilen bu kişiler çoğunlukla yüksek rütbeli subaylardan oluşmaktaydı.

 Vezir-i azam:    Sultanın yardımcısı

Hacip: Sarayda hükümdar ve Veziriazamdan sonra üçüncü yetkili kişidir. Bütün protokol işlerini düzenler ve güvenliğin sağlanmasından sorumluydu.

hares emiri:     Devlete ve hükümdara karşı suç işleyenleri yakalayıp cezalandırır.

vekil-i hâss:    Saraya ait bütün işlerle ilgilenir.

silahdâr:         hükümdarın silahları ile ilgilenir.

abdâr:             hükümdarın temizliği ile ilgilenir.

çaşnigir:           hükümdarın yiyecekleri ile ilgilenir.

 şarabdâr (idişçibaşı):Ziyafetlerde içecekler ile ilgilenir.

câmedâr:           Hükümdar ve ailesinin elbiseleriyle ilgilenir.

candar:           Sarayı korumakla yükümlüdür.

alemdâr:         Savaşlarda bayrak ve sancağı taşır.

emir-i ahur(ilbaşı):Atların bakım ve terbiyesi ile ilgilenir.

hânsâlar(aşçı başı):Saray mutfağı ve hükümdarın sofrası ile ilgilenir.

emir-i şikâr:    Hükümdarın av işlerini tertip ve tanzim eder.

  İlk Müslüman Türk Devletlerinde devlet yönetiminde bulunan hacibin görev ve sorumlulukları:

  Hacip: Karahanlılar ve Selçuklularda hükümdar ve vezirden sonra protokol bakımından devlet yönetiminde üçüncü sırada yer alırdı.  Karahanlılar “uluğ hacip” Selçuklular ise “büyük hacip” unvanını alan bu kişiler sarayın her türlü işlerinden sorumluydular. “Gulam Sistemi”ne göre sarayda yetişen yüksek rütbeli subaylar arasından belirlenen bu kişilerin görevleri;

-Hükümdar ile halk, hükümdar ile hükümet arasındaki ilişkileri düzenlemek

-Haksızlığa uğrayanları Divan-ı Mezalim’e çıkarmak

-Elçileri kabul ederek ilgilenmek

-Törenlerde ve toplu kabullerde protokolü düzenlemek

 Vezir:  Hükümdardan sonra devletin en yetkili kişisiydi. Hükümdarın sağ kolu gibiydi.

   Türk-İslam devletlerinde devlet yönetiminde hükümdardan sonra en etkili kişi olan vezir bütün memleket işlerinden sorumluydu.  Vezir hükümdar adına devleti yönetmekteydi. Vezirlerin tayini bizzat hükümdar tarafından yapılırdı. Bu nedenle vezirler icraat ve faaliyetlerinde doğrudan doğruya hükümdara karşı sorumluydu. Vezirlerin kendilerine ait divanları bulunur ve buna Divân’ül Vezâret (vezirlik divanı) adı verilirdir.

Vezirler bilgi ve kültür bakımından iyi yetişmiş kimseler arasından seçilirdi.

 Karahanlılarda vezire; “yuğruş”, gaznelilerde “hâce-i buzurg, selçuklularda “vezir-i azam”, osmanlılarda “sadrazam” denmiştir.

            Vezirlerin görev ve yetkileri:

-Divandan hükümdar gibi fetva çıkarabilir

-Tayin yapabilir

-Azledebilir (uzaklaştırma, görevden alma)

-Savaş zamanında hükümdarla birlikte savaşlara katılırlardı.

 Türk İslâm Devletlerinde divan:

 Devlet meselelerinin görüşülerek karara bağlandığı yere divan denirdi. Hükümet meseleleri büyük divanda görüşülürdü.

            Karahanlılarda buna; Divan-ı Ali, denirdi.

 Divanın görevleri;

    -Divana gelen davaları karara bağlamak

    -Dış işlerle ilgili bürokratik işleri yürütmek

    -Hükümdar ve devletin maliyesini düzenlemek

 Karahanlılar’da Divanın Başlıca üyeleri

     Divan-ı Ali:   Bugünkü anlamda hükümet  (bakanlar kurulu)’ tir.

                          Vezirin başkanlığında toplanmıştır.

   Divan-ı Tuğra: İç ve dış yazışmaları yönetir

   Divan-ı İstifa: Mali işlerle ilgilenir. Devletin gelir ve giderleri bu divanda tutulurdu.     

                          Başında bulunan devlet adamına agıcı denilirdi.

   Divan-ı Işraf:  Mali ve idari işleri kontrol ve teftiş eden divandır Başında baş müşrif

                          bulunur.

   Divan-ı Arız: Askeri işlerle ilgilenir, başında emir-i arız bulunurdu

 Gaznelilerde başlıca divanın bölümleri: Gaznelilerde divana; Divan-ı Vezaret, denmiştir. 

   Gaznelilerde Divan’ın üyeleri:

   Divan-ı Vezaret: Mali ve genel yönetim işleriyle ilgilenir, bakanı vezirdir.

   Divan-ı Risalet: Hükümdarın iç ve dış resmi yazışmalarını yapar. Başında sahib-i divan-ı risalet bulunur

   Divan-ı İşraf: Devletin iç haberleşme ve gizli haber alma işleri ile ilginirdi. Başında müşrif bulunurdu

   Divan-ı vekâlet: Hükümdar ve ailesine ait mali işlerle ilgilenir. Başında  Vekli-i has bulunur.

   Divan-ı Arız:Askeri işlerle ilgilenir, başında emir-i arız bulunurdu

     Büyük Selçuklularında Divan:

    Divan-ı Ali:  Bugünkü anlamda hükümet  (bakanlar kurulu)’ tir.

                        Vezirin başkanlığında toplanmıştır.

   Divan-ı Tuğra: İç ve dış yazışmaları yönetir. Başında bulunan görevli tuğraidır.

   Divan-ı İstifa:Mali işlerle ilgilenir. Devletin gelir ve giderleri bu divanda tutulurdu. Başında bulunan devlet adamına    müstevfi denilirdi.

   Divan-ı Işraf:  Mali ve idari işleri kontrol ve teftiş eden divandır Başında baş müşrif bulunur.

   Divan-ı Arız:Askeri işlerle ilgilenir, başında emir-i arız bulunurdu 

    AnadoluSelçuklularda divan:

Vezaret divanı:            Devletin genel işlerinden sorumlu divandır. Başkanı Vezir-i Azam’dır.

Pervane Divanı:          Dirilik topraklarının dağıtıldığı divandır.

İşraf Divanı:                  Devlet kurumlarını denetleyen divandır.

Tuğra Divanı:               iç ve dış yazışmalardan sorumlu divandır.

Arz Divanı:                   Savunma işlerinden sorumlu divandır.

İstifa Divanı:                Maliye işlerinden sorumlu divandır.

 

          Divan Başlıca Üyeleri

 Naip:                hükümdar vekili

Müstevfi:         mali işlerdin sorumlusu

Pervaneci:        Tımar dağıtımının ve toprak işlerinin sorumlusu

Emir-i dad:        Adalet işlerinin sorumlusu

Kad’i Leşker:     Askeri davların sorumlusu

Reis’ül Bahr(emir’ül Sevahil):Donanma sorumlusu

   Türk- İslam Devletlerinde Taşra Teşkilatı:

 Devleti, hanedan ailesinin ortak malı sayan eski Türk hâkimiyet anlayışı, Türk- İslam devletlerinde de geçerliliğini korumuştur. Bu sistem taşra sisteminde de uygulanmıştır.

   Karahanlılar devleti doğu ve batı olarak ikili idareyi uygulamışlardır. Diğer Türk-İslam devletlerinde ise devleti yönetim bakımından “eyalet (vilayet)” ıdı ile idari bölgelere ayırarak yönetmeye çalışmışlardır. Buraları askerî valiler ya da hanedan üyeleri göndererek yönetmişlerdir.

            Hanedan üyesi valiler idaresi altındaki bölgeleri özerk olarak yönetmişlerdir. Yani kendilerine has ayrı idari, askerî teşkilatlar oluşturup bu bölgeleri miras olarak bırakma hakkına sahiptiler.

             Derebeylik veya feodalite sisteminin oluşumunu önlemek için hanedan soyundan olmayan valilerin sınır değişikliği sultanın fermanı ile mümkün olmuştur. Eyaletlerin önemli işleriyle ilgilenen memurlar; (güvenlik, idari ve adli işleri yürütmekle görevli memurlar) merkezden gönderilmiştir. Bu memurların görev ve yetki alanları birbirlerinden farklı kimselerden oluşmaktaydı. Türk-İslâm devletlerinde eyaletler kendi içinde; şehir, kasaba ve köylerden oluşmaktaydı.

Başlıca Taşrada görev yapan memurlardan bazıları;

 Reis:merkez tarafından halkın içinden seçilen kişilerdi. Görevleri mülki amire yardımcı olmaktı.

Muhtesip:Belediye işlerini yürütmekteydi.

Amid:Şehirdeki mülki idareciye amid denirdi.     

Berid:Gaznelilerde, gerek resmi görevlileri ve gerekse halkı ilgilendiren bütün konuları raporlar halinde başkente sunmakla görevli gizli istihbarat memuru.

Subaşı:Merkeze bağlı eyaletleri yönetmekle görevli vali

Şıhne:   Selçuklularda eyaletleri yönetmekle görevli asker kökenli valiye “Şıhne” denirdi.

Melik:    Haneden üyesinin eyaletleri yönetmekle görevlendirdiği valilere denir. Meliklerin yönetimindeki eyaletler özerk bir yönetim uygulanmaktaydı.

     Ordu

 Türk- İslam devletlerinde ordunun başlıca özellikleri:

1. Dış tehditlere karış önlem almak amacıyla ve yeni yerlerin fethedilebilmesi için ordu daima savaşa hazır durumdaydı.

2. İlk Türk-İslâm devleti olan Karahanlılar hassa adı verilen çoğunluğu savaşta ele geçirilip Müslümanlaştırılan kişilerden oluşmuş bir ordu kurdular.  Bu ordu Osmanlı Devleti’ndeki kapıkulu askerlerinin temelini oluşturmuştur.

3. Gazneliler başka milletlere mensup olan ve ücret alan askerlerden oluşan bir ordu kullanmışlardır. Bu durum devletin kısa ömürlü olmasına sebep olmuştur.

 Karahanlılarda Ordunun Genel Özellikleri       

1. Türklerden oluşmuştur

2. İlk kez satın alınarak eğitilen gençlerden gulam askerleri (paralı asker) oluşturulmuştur.

3. Kullandıkları Silahlar: ok, yay, mızrak, kılıç, balta, hançer, topuz, tolga, zırh, kalkan vb. silahlar kullanmışlardır.

4. Ordu başlıca şu kısımlardan oluşmuştur:

  Gulam Sistemi:

 Çoğunlukla Türklerden oluşan bu askerler; genellikle; savaşlarda esir alınan çocuklar satın alınarak gulamhanelerde toplanır ve gulamhanelerde bu çocuklar küçük yaştan itibaren asker olarak yetiştirilirdi. Gulamhanelere çoğunlukla sarayda bulunur ve askeri konuların yanı sıra yönetim ve protokol kurallarıyla ilgili eğitim de verilirdi.

    Gulamlar aldıkları eğitim sonucunda idari görevlere getirilirdi.

    Gulamhanede yetişen gulamlar,  sultanın özel muhafızı ve ordunun asıl vurucu kısmı olan hassa ordusunu oluşturdular.  Bunlara Gulam Sarayı ( Saray Köleleri) de denmiştir.  Bu askerler senede dört kez hazineden maaş almaktaydılar. Bu uygulama-Senede dört defa maaş alma- Karahanlılardan Osmanlılara kadar bir çok Türk devletlerinde uygulanmıştır.

  İkta (tımar) sistemi:

Hz. Ömer döneminde; İran’ın fethi ile İranlılardan öğrenilen bu uygulama ile ülke toprakları vergi gelirlerine göre bölümlere ayrılarak, her birinin askeri ve sivil devlet görevlilerine hizmet karşılığında maaş olarak verilmesidir.  Görevliler elde ettikleri gelirden maaşlarını aldıktan sonra kalan bölümü ile atlı asker beslerlerdi.  “Sipahiyan” adı  verilen bu askerler savaş zamanında orduya katılırlardı. Bu askerler Selçuklu ordusunun en büyük bölümünü meydana getirmiştir. Türkiye Selçuklularında devam eden bu uygulamaya Osmanlılarda “tımar” sistemi adı verilmiştir.

Ana Menüye Dön

Google+ WhatsApp