Osmanlılarda Devlet Teşkilatı
1. Osmanlı'da Devlet Anlayışı
Türkiye Selçuklu Devleti döneminde bir uç beyliği olarak Söğüt ve Domaniç yöresine yerleşen Osmanlılar, kısa sürede Anadolu'da ve Avrupa'da egemenlik kuran büyük bir Devlet konumuna geldi.
Geniş bir coğrafyaya hakim alan Osmanlılar, bünyelerinde ırk, din, dil ayrımı gözetmeksizin barındırdığı milletleri, yüzyıllarca başarıyla yönetti.
* Osmanlı yönetim sisteminde temel anlayış; adalet, hoşgörü ve himayedir.
* Osmanlı Devleti’nin yönetim merkezi (pây-ı taht) İstanbul’du. Kuruluş döneminden itibaren; Söğüt, Karacahisar, İznik, Bursa ve Edirne Osmanlı Devleti’ne başkent olmuştur.
Osmanlı devlet anlayışı genel olarak Türkiye Selçukluları ve İlhanlılar örnek alarak oluşturulmuştur. Bir süre Selçuklular ve İlhanlılara bağlı bir uç beyliği statüsünde bulunan Osmanların devlet kurma aşamasında Türkiye Selçuklu Devlet’inde görev yapmış adamlarını idare alanlarında istihdam etmesi bunda etkili olmuştur.
Başlangıçta bir uç beyliği olan Osmanlılar, doğudan göç eden Türk boyları ile beslenip kısa sürede güçlenmiş, İstanbul’un fethinden sonra çeşitli unsurlara hâkim büyük bir cihan devleti hâline gelmiştir.
Osmanlı devlet anlayışı üç temel üzerine kurulmuştur. Bunlar;
-Devlet-i Ebed Müddet : Devletin sonsuza kadar yaşatılması
-Nizam-ı Alem : Dünya düzeninin sağlanması adalet ve barışın sağlanması
-Kanun-ı Kadim : Kamu hukuk kurallarının üstünlüğü , büyük kanunlar
-Osmanlı devletinde tüm yönetim ve kanunlar töre ve İslam dinine uygun olarak düzenlenmiştir.
-Bunun yanında bazı hükümdarlar kanunlarda yapmışlardır. Fatih Sultan Mehmet (Fatih kanunnameleri ya da Kanunname-i Ali Osman) ve Kanuni Sultan Süleyman buna örnektir.
2. Merkez Teşkilatı
Önceki Türk ve Türk-İslam devletlerinden farklı olarak Osmanlı Devleti’nde daha merkezi bir yönetim oluşturulmuştu. Hükümet, ordu ve eyaletler doğrudan doğruya padişahın şahsında bağlı bir bütün olarak düşünülmüş, bütün birimler devletin merkezi olan İstanbul’dan yönetilmişti.
Osmanlı merkez teşkilatı:
Hükümdar
-Saray
-Divan-ı Hümayun olarak sıralanmıştır.
Hükümdar:
Osmanlı Devleti'nde hükümdar ülkenin mutlak hâkimidir. Yasama, yürütme ve yargıya ait her türlü yetkiyi şahsında toplamıştı. Örf, adet ve geleneklere uymak zorundaydı. Bu durum onun her istediğini yapabileceği anlamına gelmezdi.
Devleti yönetirken şeriata (İslâm Hukuku) ve töreye uymak zorundaydı.
-Osmanlı hükümdarları Bey , Gazi , Hüdavendigar , Sultan, Han ve padişah unvanlarını kullanmışlardır.
-İlk Türk devletlerinde olduğu gibi; Osmanlılarda da hükümdarlığının ilâhi takdire göre belirlendiğine inanıldı ve hükümdar olma hakkı Osmanlı sülalesine Al-i Osman denilmiştir.
-Ancak tahta çıkarken belli bir kural olmadığı için taht kavgaları yaşanmıştır.
-Bunu önlemek için Osmanlı Hükümdarları veraset sistemine bazı yenilikler getirmişlerdir. Bunlar;
1. I. Murat ‘‘Ülke hanedanın ortak malıdır’’ anlayışının yerine ‘‘Ülke padişahın oğullarının malıdır’’ anlayışını getirdi.
2. Fatih, kardeş katli ilkesini getirdi.
3. I. Ahmet, kardeş katli ilkesini kaldırarak Ekber ve Erşed (yaşı en büyük hanedan üyesinin tahta geçmesi) getirdi.
-Padişahlar cülus töreni ile tahta çıkar, Eyüp Sultan da kılıç kuşanırdı.
- Padişah Yasama-Yürütme-Yargı güçlerini elinde toplamıştır.
Şehzadelerin Sancağa Çıkma Uygulaması:
-Padişahın erkek çocuklarına Şehzade denirdi.
-Şehzadeler, belli bir yaşa gelince sancaklara vali olarak gönderilirlerdi. Onlara lala denilen bilgili ve deneyimli kişiler yardımcı olurdu.
-Şehzadeler, böylece tahta çıkmadan yönetim tecrübesi kazanıyorlardı
Bu sisteme Sancağa çıkma denir. Sancağa çıkma III. Mehmet döneminde kaldırılınca devlet yönetimi tecrübesi olmayan padişahlar başa geçti.
-Önemli şehzade sancakları; İzmit, Bursa, Kütahya, Manisa ve Amasya'dır.
Padişahın Görevleri:
-Halkı korumak,
-Adaletli olmak,
-Sınırları güvenlik altına almak,
-Seferlere çıkarak ülke topraklarını genişletmek,
-Halkın ekonomik ve sosyal refahını sağlamaktı.
Osmanlı Devlet Teşkilatı:
-Osmanlı Devleti'nde hükümranlık anlayışında kültür ve medeniyetinin oluşumunda;
-Orta Asya Türk Geleneği (töre)
- İslam Hukuku
- Hakim olunan coğrafyalardaki kültür yapısı etkili olmuştur.
Osmanlı Devleti merkeziyetçi bir Devlet yapısına sahiptir(I. Murat dönemi). II. Mehmet’in kardeş katlini yasallaştırması ile mutlak egemenlik(mutlak monarşi) sağlanmıştır. Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi ile yönetim Anlayışı mutlak teokrasiye dönüştü.
-İslam hukukuna göre hâkimiyet Allah'a aittir. Hükümdar, Allah'ın vekili olarak halkı adaletle yönetme sorumluğu bilincini taşırken yönetilenler de hükümdarın emirlerine uymak zorundaydı.
b.Saray:
-Saray hem padişahın devleti yönettiği hem de devlet işlerini yürüttüğü merkezdir. Osmanlı Devleti’nde saray, Türk-İslam devletlerinde olduğu gibi hem padişahın özel hayatın geçtiği ve hem de devlet işlerinin yürütüldüğü merkezdi. Divan toplantıları, cülus töreni, yabancı elçilerin kabulü ve bayramlaşma törenleri sarayda yapılırdı.
Devlet’in yürütme organı olan hükümet, sarayın “babüs sade” denilen yerinde toplanmıştır.
Osmanlı sarayı üç bölümden oluşurdu. Bunlar;
-Birun: Dış saray
-Enderun: İç saray ve devşirmelerin yetiştirildiği okul
-Harem: Hükümdarın özel hayatını geçirdiği, eş ve çocuklarının bulunduğu bölüm
-Enderun da devşirmelerin yetiştirildiği Enderun mektebi bulunur.
- Devşirme Sistemi; Hıristiyan kökenli çocukların Türk aileler yanına verilip Türkleştirilip Müslüman ailelerin yanında aile kültürü aldıktan sonra orduya veya devlet kademelerinde göreve alınması olayında denir. Devşirme kanununa göre 8-20 yaşları arasında kırk haneden bir kişi alınırdı. Tek çocuklu ailelerin çocukları alınmazdı. Aile şeceresine dikkat edilerek alınan bu çocuklarla ilgili her türlü bilgi defterlere kaydedilirdi.
-Küçük yaşta alınan Hıristiyan kökenli çocuklar Anadolu da Türk ailelerin yanına verilir orada bir süre kaldıktan sonra çok zeki olanları Enderun mektebine alınırdı. Burada padişahın özel hizmetinde bulunan çocuklar daha sonra çeşitli görevler alarak saraydan çıkarlardı.
-Devşirmeler Sadrazamlığa kadar yükselmişlerdir. Özellikle Fatih devrinden itibaren devşirme kökenli devlet görevlisi sayısı artmış ve Türk kökenli devlet adamları ile devşirme kökenli devlet adamları arasında çekişmeler yaşanmıştır.
-Enderun ayrıca her türlü devlet işlerinin görüşüldüğü yerdir. Hükümdar elçileri kabul eder, Divan toplantıları burada (Babüssaade) yapılırdı. Osmanlıda saraylar Topkapı, Edirne ve İbrahim Paşa sarayları önemli saraylardır
Divan-ı Humayun
-Osmanlıda her türlü devlet işlerinin (ilgili siyasi, askeri, adli ve ekonomik) görüşüldüğü meclise Divan-ı Hümayun denir.
Divanıhumayun, ilk defa Orhan Bey zamanında Devlet işlerinin görüşülüp karar varılması amacıyla
-Sasaniler
-Araplar,
-Selçuklular ve diğer Türk devletlerindeki uygulamaları örnek alınarak Divanıhümayun kuruldu.
Divan; din, dil, ırk, cinsiyet, meslek vb. ayrımı yapılmaksızın herkese açıktı.
Divanıhümayun toplantılarına veziriazam, verirler, kazaskerler, defterdar ve nişancı katılırdı.
-Osmanlılarda diğer Türk-İslam devletlerinden farklı olarak tek divan vardır.
- Fatih dönemine kadar Divana Padişah başkanlık ederken Fatih´ten sonra Vezir-i azamlar başkanlık etmeye başladılar.
- Divan-ı Hümayun’a en yüksek devlet görevlileri katılırdı. İlk Müslüman Türk Devletlerindeki Divan-ı Mezalimin bütün yetkileri Divan-ı Hümayunda toplanmıştır. Burada alınan kararlar şeyhülislamın fetvasından sonra kanun olarak yürürlüğe girerdi. Bu şekliyle Divan, Osmanlı Devleti’nin en önemli yasama ve yürütme organı niteliğini taşımaktaydı. Kaza mahkemelerinde karara bağlanan davalar itiraz durumunda ikinci kez burada görüşülürdü.
Divan-ı Hümayunda alınan kararların uygulanması ve kayıtlarının tutulması da beylikçi, tahvil, ruûs ve amedi kalemleri görevliydi.
Klasik Dönemde Divan-ı Hümayun’un başlıca üyeleri:
İlmiye,
Kalemiye
Seyfiye sınıfına mensup görevlilerdi.
Seyfiye: Asker kökenli Divan üyeleriydi.
Vezir-i Azam: Padişahın mutlak vekili, Padişahtan sonra en yetkili kişi günümüz başbakan benzeri.
Vezirler: Veziri azamın verdiği görevleri yerine getirir. Günümüz Bakan benzeri.
Yeniçeri Ağası: Yeniçeri askerinin komutanı, günümüz Kara kuvvetleri komutanı benzeri.
Kaptan-ı Derya: Donama komutanı günümüz Deniz kuvvetleri komutanı.
İlmiye: Medrese kökenli Divan üyeleri olup Yargı ,İfta(Fetva verme) ve Eğitim işleri ile uğraşırlardı.
Kazasker: Yargı işerinden sorumlu en büyük hakim-yargıç idi günümüz Adalet Bakanı.
Şeyhülislam: fetva verir , medreseleri yönetirdi.
Kalemiye : Bürokrasi yani memur kökenli devlet adamları olup devletin mali ve yazışma işerlini yürütürdü.
Defterdar: Tüm ekonomik-mali işlerden sorumlu idi. Günümüz Maliye bakanı.
Nişancı: Devletin tüm yazışmalarını hazırlar padişahın Tuğrasını
Osmanlı devletinde ülke Eyaletler(İllerin birleşmesi ile oluşur) sancak (il) Kaza (İlçe) ve köy şeklinde idari birimlere ayrılmıştır. Eyaletler;
OSMANLILARDA TAŞRA YÖNETİMİ
1. Saliyaneli: Yıllıklı olup Tımar sistemi uygulanmayan fakir Arap eyaletleridir.
2. Saliyanesiz: Tımar sisteminin uygulandığı eyaletler
3. Bağlı hükümetler (Kırım-Eflak-Boğdan gibi)
4. Özel yönetimli eyaletler
Yönetim Birimleri:
-Beylerbeyliği,
-eyalet,
-sancak,
-kaza
-köylerden
oluşmaktaydı.
I. Murat zamanında Rumeli beylerbeylik Yıldırım Bayezit döneminde ise Anadolu Beylerbeylik kurularak ülke yönetim bölümlerine ayrıldı.
Tımar sistemi:
Taşralardaki yönetimi idare etmek için ve merkezin gücünü etkin kılmak için iki farklı yönetici taşralara atayarak yönetilmeye çalışılmıştır. Bunlardan biri hükümdarın yürütme yetkisini temsil eden asker kökenli bey, diğeri ise sultanın yasama yetkisini temsil eden ulema kökenli kadıydı. Bir nevi güçler ayrımını gerçekleştiren bu yönetimde bey, kadının hükmü olmadan hiçbir ceza veremezdi, kadı da hiçbir kararını kendi başına icra edemezdi. . Kadı kararlarını uygulamada doğrudan doğruya sultandan emir alır ve dilekçeyi sultana verirdi.
-Osmanlı Devletinde bazı asker ve memurlar maaş verilmez, bunun yerine kişinin rütbesine göre toprak verilirdi.
Osmanlı Beyliği’nin ilk dönemlerinde ülke bir hünkâr sancağı ile beyin oğulları tarafından yönetilen sancaklara bölünmüştür. Osmanlı Devleti, merkezi bir devlet yapısını hedefleyerek fethedilen bölgelerdeki idari yapıyı buna hizmet edecek şekilde kuruldu.
I. Murat Döneminde Rumeli’deki topraklar, sancak statüsüne getirilerek Rumeli Beylerbeyliği’ne bağlandı ve başına Lala Şahin Paşa getirildi.
Yıldırım Beyazıt zamanında da Anadolu Beylerbeyliği kuruldu. XV ve XVI yüzyılda sınırların genişlemesine paralel olarak beylerbeyliklerin sayıları arttı. Ancak derece itibariyle Rumeli Beylerbeyi hepsinin üstündedir.
Fethedilen yerlerde farklı topluluklarda aradaki dengeyi korumak için farklı yönetim birimleri uyguladı. Toprak yönetiminde taşra teşkilatında farklı idari uygulama yoluna gitti.
Devletin taşradaki en yetkili temsilcisi, ataması padişah tarafından yapılan “beylerbeyi” idi. Başlangıçta eyaletlerin askeri işlerinden sorumlu olan beylerbeyi, zamanla mülki amir durumuna geldi. Eyaletin merkezinde “paşa sancağı” denilen yerde oturur ve buradan yönetirdi. Taşralarda yargı yetkisi kadıya, mali yetkisi ise defterdara aitti.
Beylerbeyinin eyalete bağlı bulunan ve merkez tarafından atanan sancak beylerinin üzerindeki yetkisi sadece teftişten ibaretti.
Taşra yönetiminde beylerbeyinden sonra en yetkili yönetici sancak beyiydi.
- Sahib-i Arz denilen bu kimse toprakları çiftçiye kiralar elde edilen gelirler ile kendi ve yanında çalışanların maaşlarının ayırdıktan sonra geri kalanı ile asker beslerdi. Bu sisteme tımar veya dirlik sistemi denir.
Dirlik sistemi üç gruba ayrılır.
1.Has: gelirleri 100000 akçeden fazla olan topraklar olup yüksek dereceli memur ve askerlere verilir.
2.Zeamet: Gelirleri 20000 ila 100000 akçe arası olan topraklar olup orta dereceli memur ve askerlere verilir.
3.Tımar: Gelirleri 20000 akçeden az olan topraklardır. Düşük dereceli memur ve askerlere verilir.
Tımarlı sipahilerin önemini kaybetme nedenleri
—Diriliklerin hak etmeyen kişilere verilmesi
—Yeniçerilerin tımarları ele geçirmeleri,
—Sipahilerin sayılarının azaltılması,
—Yeni fetihlerle toprakların genişletilememesi,
—Celâli isyanları yüzünden üretimin azalması
—Tımar gelirlerinin düşmesi ve gelirlerinin hazineye mukataa yolu ile aktarılması,
—XVII. yüzyıl ortalarından itibaren tımarlı sipahilerin geri hizmetlerde görevlendirilmeleri.
OSMANLILARDA ORDU TEŞKİLATI
Osmanlı Ordusu üç ana kısma ayrılır.
a- Kapıkulu askerleri
b- Eyalet askerleri
c- Donanma
a.Kapıkulu askerleri:
-Bunlar devşirme kökenli olup saray da yaşarlar üç ayda bir ulufe adı verilen maaş ve cülus bahşişi alırlar evlenmezler askerlik dışına başka meslekle uğraşmazlardı.
-Yayalar ve Süvariler olarak iki bölümdürler.
Yaya ocakları şunlardır:
1.Acemi Ocağı: Devşirmelerin ilk geldiği ve diğer ocaklara asker yetiştiren ocaktır.
2.Yeniçeri Ocağı: Savaşlarda padişahı diğer zamanlarda sarayı koruyan askerlerdir.
3.Cebeci Ocağı: Silahların yapım ve onarımıyla görevli ocaktır.
4.Topçu Ocağı: Top döken ve savaşlarda kullanan ocaktır.
5.Top arabacıları ocağı: Topları cepheye taşıyan ocaktır.
6.Humbaracı Ocağı: El bombası havan topu yapan ocaktır.
7.Lağımcı Ocağı: Kale kuşatmalarında kalenin altına tüneller kazan ocaktır.
Süvariler ise şunlardır:
Sipahiler: Savaş sırasında padişahın çadırını korumakla görevliydiler
-Silahtarlar: “ “ “ “ “
-Sağ Garipler: Savaşlarda saltanat sancağını korumakla görevliydiler
-Sol Garipler: “ “ “ “ “
-Sağ Ulufeciler: Savaş sırasında savaş araç-gereçleri ve hazineyi koruma görevini üslenmişlerdir.
-Sol Ulufeciler: “ “ “ “ “
b. Eyalet askerleri:
-Osmanlı ordusunun en kalabalık ve en savaşçı bölümüdür.
-Taşlarda otururlar.
- Meslekle uğraşabilirler evlenebilirler, kendi evlerinde yaşarlar.
-Eyalet askerleri başlıca aşağıdaki kısımlardan oluşmuştur.
Tımarlı Sipahiler: Eyalet askerlerinin en önemli kısmıdır. Maaşlarını diriliklerden alırlardı.
Eyalet askerleri;
-Akıncılar: Sınır ve uçlarda bulunur Atlı birliklerdir. Keşif savaşları yaparlardı.
-Gönüllüler: Sınır şehir ve kasabalarını korurlar, sırlarda halkın içinden seçilirlerdi.
-Beşliler: Sınır boylarında bulunur. Her beş aileden seçildiği için bu isimle anılmışlardır.
-Azaplar: Bekâr erkeklerden oluşur, savaşlarda yeniçerilerin önünü açardı.
-Yayalar: Ordunun geri hizmetinde bulunur, yollar ve köprü yapardı.
-Müsellemler: Ordunun geri hizmetinde bulunur, yollar ve köprü yapardı.
-Deliler: Sınırları koruyan hafif süvari birliklerdir.
c. Donanma :
-Deniz kuvvetleridir. Başında Kaptan-ı Derya ulunur.
-Deniz askerlerine levent denir. Başlıca bilinen önemli denizcilerimiz:
-Barbaros
-Piri Reis,
Turgut Reis,
Kılıç Ali Paşa,
Seydi Ali Reis,
Burak Reis önemli denizcilerdir.
Tersaneler:
Osmanlıların aşağıdaki yerlerde önemli tersaneleri vardı, bunlar:
- İstanbul
-Süveyş
-Rusçuk
-Gelibolu
-Sinop
-İzmit
-Basra önemli tersanelerdir.
17. ve 18. Yüzyılda Osmanlılarda Donanmanın Genel Durumu
XVII. Yüzyılda iyi değildi Venediklerin Çanakkale'yi kapatmaları açıkça göstermektedir. Çeşme'de Rusların donanmalarımızı yakmasından sonra Cezayirli Gazi Hasan Paşa önemli bir ıslahatla donanmaya çeki düzen verdi. Tersaneler yenilendi. Denizcilik okulu açıldı. III. Selim devrinde bu çalışmalar hızlandırıldı.
Osmanlı Devletinin uzak vilayetleri (Cezayir'i, Tunus, Trablusgarp, Mısır) Müstakil donanmalar oluşturmakta idi. Özellikle Cezayir Donanması Merkez donanmanın yerini alarak Akdeniz'in Osmanlı'ya bağlı kalmasını sağlamıştır. Bu donanma 1681 yılına kadar büyük okyanuslara kadar açılmıştır. Hatta 5 Eylül 1795 de Amerikan Ticaret gemilerini ele geçirerek Amerika ile Amerika'nın yılda 642 dolar altın ve 12 bin Türk altını Cezayir'e ödeyecekti, anlaşması imzalanmıştı.
Osmanlı Devlet Anlayışı İle İlgili Önemli Bazı Özellikler
*Osmanlılar geçmişten aldıkları yönetim, askerlik kültür ve medeniyet alanlarındaki mirası, yaşadıkları dönemin koşullarına uygun olarak geliştirdiler.
*Osmanlı devleti merkeziyetçi bir yapıya sahipti. Devlet yönetiminde sömürgeci bir anlayış görülmez.
* Ülkede; ilim, eğitim, sağlık, bayındırlık ve sosyal hizmetlere o dönemde vakıflar aracılığı ile yapılırdı.
* Tanzimat Fermanı ile halkın devlet için değil, devletin halk için kurulmuş olduğu fikrine ağırlık verilmiştir. Sultan Abdülmecit kanun gücünün üstünlüğünü kabul etmiştir. Osmanlının kanun ve devlet anlayışına ve idari prensiplerine yeni kavramlar getirilmiştir.
* II. Meşrutiyetin ilanı ile padişahın yetkilerine az da olsa sınırlama getirildi ve meclisin yetkileri artırıldı.
* Osmanlı yönetim sisteminde temel anlayış; adalet, hoşgörü ve himayedir.
* Osmanlı Devleti’nin yönetim merkezi (pây-ı taht) İstanbul’du. Kuruluş döneminden itibaren; Söğüt, Karacahisar, İznik, Bursa ve Edirne Osmanlı Devleti’ne başkent olmuştur.
* Osmanlı Devleti; Türk gelenek ve görenekleriyle, İslam hukuku ve fethedilen yerlerin kanunlarına göre yönetiliyordu.
*Merkeziyetçi bir yapıya sahip olan Osmanlı Devleti’nde toplum askerî (yönetenler) ve reaya (yönetilenler) olmak üzere iki sınıfa ayrılmıştır.
*Osmanlı cihan hâkimiyeti anlayışının temeli; İslâmiyet’ti yaymak esasına dayanmaktaydı. Osmanlı Devlet yönetimdeki ölçü adalettir.
*Eyaletlerde görev alan beylerbeyi, sancakbeyi ve vezir rütbesindeki devşirmeler haremde eğitim alan cariyelerle evlendirilirdi. Böyle yapılmasındaki gaye; yerli büyük ailelerin kızlarıyla evlenmelerinin önüne geçmekti.
*Avrupalılar ile olan ilişkilerin sıcak tutulması adına ve Avrupa’da meydana gelen gelişmelerden haberdar olma adına Lâle Devri’nde ilk geçici elçilik kurulmuştur.
*III. Selim Devri’nde ise Viyana, Paris, Londra gibi Avrupa başkentlerine daimi elçilikler kurulmuştur.
* II. Mahmut döneminde askeri amaçlı ilk nüfus sayımı yapıldı.
* II. Mahmut döneminde ilk defa İstanbul için vize, yurt dışı seyahatlerinde pasaport uygulamasına geçildi.
XVII. ve XVIII. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİ’NDE MEYDANA GELEN DEĞİŞMELER
B. 1453-1839 DÖNEMİ DEVLET TEŞKİLATI
Osmanlı Devleti’nin en parlak zamanını oluşturan Kanuni devri aynı zamanda Osmanlı devlet düzeninde bozulmaların da başladığı dönem olmuştu.
Bu dönemde:
Mevcut kanunlara riayet edilmemesi devlet düzenini bozacak suistimallere yol açtı. Tımarların rüşvetle alınıp satılmaya başlanması, sadarete ve serdarlığa usulsüz atamalarında yapılan usulsüzlükler devletin yönetim anlayışında gevşemelere ve güvensizliklere neden olmuştur. Bu nedenler ve saray harcamalarının lükse kaçması yüzünden Kanuni devri Osmanlı bütçesinin ilk açık verdiği dönem olmuştur.
Kanuni’den sonra padişahlar yönetimi daha çok veziriazamlara bırakması devlet yönetiminde merkez otoritenin bozulmasına yol açtı.
Avrupa’da Rönesans ve Reform sonucunda bilim ve teknik alanında sağlanan gelişmeler Osmanlıyı olumsuz etkiledi.
XVI. yüzyıl sonlarından itibaren diriliklerin usulsüz olarak verilmesi tımar sisteminin bozulmasına neden oldu. Buna bağlı olarak
-toprak yönetimi
-zirai üretim
-eyalet orduları ve iç güvenlikte aksaklıklar görüldü. Tımar sistemindeki bozmalar hem orduya olumsuz tesir etti, hem de iç güvenliği sarstı. Tımar sistemindeki bu bozulmaların önlemek için taşralardaki asker ihtiyacı için vezir veya valilerin maiyetlerindeki “saruca-sekban” , “levend” gibi derme çatma, nizamsız kuvvetler ortaya çıktı ve bunlar ordunun git gide bozulmasına neden oldu. Bu dönemde maaş alan askerler boş kaldıkları zaman isyan çıkarıp bölgede huzursuzluklara neden oldu.
Osmanlı klasik dönemde taşra yönetici ve görevlileri merkezden atanmış, mülkü, askeri, adli ve mali konularda ayrı ayrı görevlendirilip görev ve yetki sınırları belirli kurallara bağlanmıştı. Böylece ülkede kuruluş döneminde güçlü bir merkezi otorite oluşturulmuştu. Ancak daha sonraki dönemlerde taşrada vazifelendirilen mültezim, mütesellim ve ayan gibi görevlilerin bulundukları yerlerde siyasi bir güç hâline gelmesiyle Osmanlı merkezi otoritesi sarsıldı.
XVIII. yüzyılda sadrazamın güçlenmeye başlanmasıyla divan toplantıları Babıali’de (sadrazam konağı) toplanmaya başlandı. Görüşülen konular toplantı sonrası padişaha arz edildi.
Ayrıca bu dönemde divana bağlı olan kalemiye önem kazandı ve bu sınıfın başı olan reisülküttap bu yüzyılda yetkileri genişletilerek hariciye işlerini yürütmeye başladı.
III. Selim döneminde askeri alanda Batılı devletlerden geride olduğumuz anlaşılınca ordu batı tarzında düzenlenmeye çalışıldıysa da bunda pek başarılı olunamadı.
-Dış politikada denge siyaseti yürüttü. Bunun için; Paris, Viyana, Londra ve Berlin gibi diplomatik ağırlığı olan Avrupa ülkelerinin başkentlerinde daimi elçilikler açıldı.