Hz. İsa (a.s)'dan Kıssas; Dehşetli Bir Azap Ansızın Yakalayı Vermişti

Hz. İsa (a.s)'dan Kıssas; Dehşetli Bir Azap Ansızın Yakalayı Vermişti

Azap ansızın bir gece yakalayıverdi. Kuşlar, hayvanlar ve tüm canlılar ahalisi ile birlikte ölmüşlerdi.

Bismillahirrahmanirrahim

Bir gün Hz. İsa (a.s) Havarilerle birlikte bir çölden geçip giderken harabe olmuş bir belde ile karşılaşırlar. Buranın ahalisi ile birlikte kuşlar ve canlılar bir yerde toplu şekilde ölmüşlerdi. Hz. İsa (a.s) ve havarileri bu duruma oldukça şışırırlar. Neden bütün canlılar ve o yörenin ahalisi toplu olarak ölmüşlerdi.

Hz. İsa (a.s) Havarilere: “Muhakkak bunlar, genel bir ilahi azapla helak olmuşlardır. Şayet kendi ecelleriyle peyderpey ölmüş olsalardı, birbirlerini toprağa gömerlerdi.”

Havariler: “Ey Ruhullah! Allah’tan, bunları diriltip, bize hangi işler yüzünden böyle bir ilahi azaba çarpıldıklarını söylemelerini iste. Bizler de o (azabı meydana getiren sebeplerden) uzaklaşalım.”

Hz. İsa (a.s) Allah Teâlâ’dan istekte bulundu. Bir müddet sonra gökyüzünden; "Ey İsa onlara seslen, onlara neden helak olduklarını sor,"  diye bir ses duyuldu.

Hz. İsa (a.s), geceleyin bir tepenin üstüne çıkarak: “Ey bu beldenin insanları!” diye seslendi.

Onlardan birisi: “Buyur, Ey Allah’ın Ruhu ve Kelimesi!” diye karşılık verdi.

Hz. İsa (a.s): “Yazıklar olsun sizlere. “Sizin böyle bir azaba çarptırılmanıza sebep olan, hangi amellerinizdir?”

Dirilen şahıs:
– Tağutlara tapardık.
– Allah’tan az korkar, dünyayı çok severdik.
– Uzun arzulara dalmıştık.
– Gafilce, dünyanın boş işleriyle meşgul olduk.

Hz. İsa (a.s): “Sizin dünyaya olan bağlılığınız ne kadardı?”

Dirilen şahıs: “Çocuğun annesine olan bağlılığı gibi bağlıydık. Dünya yüzünü bize doğru çevirdiğinde sevinir ve mutlu olurduk. Arkasını döndüğünde de ağlayıp kederlenirdik.”

Hz. İsa (a.s): “Tağutlara nasıl tapardınız?”

Dirilen şahıs: 
“Günahkârlara itaat ediyorduk.”

Hz. İsa (a.s): “Akıbetiniz nasıl oldu?”

Dirilen şahıs: “Geceleyin afiyetteyken, sabahleyin kendimizi Haviye’de bulduk.”

Hz. İsa (a.s): “Haviye nedir?”

Dirilen şahıs: “Siccin’dedir.”

Hz. İsa (a.s): “Siccin nedir?”

Dirilen şahıs: “Siccin, kıyamet gününe kadar bizi yakacak olan eriyen ateşten dağdır.”

Hz. İsa (a.s): “Ne dediniz? Size ne denildi?”

Dirilen şahıs: “Bizi dünyaya geri gönderin ki orada takvalı olalım” dediğimizde bize, “Yalan söylüyorsunuz” denildi.”

Hz. İsa (a.s): “Yazıklar olsun sana! Bu ölüler arasında neden senden başkası benimle konuşmadı da sen konuşuyorsun?”

Dirilen şahıs: “Ey Allah’ın Ruhu! Onların tümü ateş tarafından kuşatılmış ve meleklerin gazabına giriftar olmuşlardır. Ben onların arasında olmama rağmen, onlardan değildim. Azap geldiği vakit beni de kapsadı. Şu an, cehennemin ağzında asılı şekildeyim. Bilmiyorum, kurtulacak mıyım, yoksa oraya mı yuvarlanacağım!”

Hz. İsa (a.s) Havarilere şöyle buyurdu: 
“Ey Allah’ın dostları! Kuru ekmeğin tuzla yenilmesinde ve kuru çerçöp üzerinde yatmada daha çok hayır vardır. Bu dünya ve Ahiret afiyetinin birlikte olması şartıyla.”

(Usûl-i Kâfî, c. 2, s. 318) 

Selam ve dua ile... EDİTÖR: B. Z. KUZLUCA

CS

Google+ WhatsApp