Altın Çanak İçinde Sunulan Tasma

 

Altın Çanak içinde sunulan altın tasma, büyütmez küçültür. Türkiye Fransa ilişkilerinin Ermeni soykırımı meselesiyle gerginleştiği bir dönemde Fransa ‘dan Yaşar Kemal`e büyük ödül verilmesi düşündürücüdür.

Fransa büyükelçiliği tarafından ödül nişanın takdimi için düzenlenen törene çok sayıda davetlinin katılması; Türkiye`yi gelecekte zor duruma sokmak, sıkıştırmak için atılmış bir adımdır. Görünen o ki; İran`a diş geçiremediler, Suriye ile ilgili istedikleri tavizleri koparamadılar bunun intikamını böyle almak istiyor olabilirler.

Yazıklar olsun ki yaşadığı ülkede; ülkenin gerçeklerine, aydınlığına, gerçek tarihine, doğruların hakikatlerine karşı göz yumanlara. Bir toprak parçası; üzerinde yaşanılan, havasının solunduğu, rızkın temin edildiği yer ki biz buna ülke diyoruz. Eğer o ülke bir kimsenin kutsal değerlerini, geçmişini, hatıralarını barındırıyorsa ki o toprak parçası ülkeden öteye bir vatandır.

Yaşar Kemal; Türkiye`yi bir takım ideolojik ayrılıkçı fikirlerinden dolayı vatan kabul etmeye bilir. Belki Yaşar Kemal`in gönlünde ve hayalinde Ortadoks öğretileri ile dolu bir inanç sistemi yer alabilir. Ya da Yaşar Kemal İslâm`ın inanç esaslarını, ilkelerini kabul etmeyebilir. Bu topraklar üzerinde yaşayan bir ümmetin inanç sistemlerini akletmeyerek kabul etmeme hakkına da sahiptir. Bütün yaratılış gerçeğini reddederek bütün her şeyin kendi kendiliğinden oluştuğunu kabul edebilir, buna da saygımız var. Ama bilmelidir ki bu toprakları vatan olarak kabul etmese de en azından yaşadığı bir yerdir ve o yer onun da ülkesidir. Yani bu toprakları Vatan olarak kabul etmiyor olabalir ama en azından bu topraklar üzerinde rızkını temin ettiği bir ülkedir.

Biz; Yaşar Kemal denen herifi, en azından bir yazar olarak biliyoruz. Yazarlar dürüst araştırmacı olmalıdır diye düşünmekteyim. Yaşar Kemal`e şu tavsiyeyi yapmak istiyorum. Bu topraklar üzerinde yaşayıp bu topraklar üzerinden rızkını sağlıyor. Yaşar Kemal üzerinde yaşadığı ülkeyi Vatan Olarak kabul etmiyor olabilir, ancak en azından bu topraklar üzerinde sahip olduğu; çocukluk anıları, geçmişi, yaşam biçimi, sahip olduğu gelenek ve görenekleri vardır. Yaşar Kemal nasıl da yüz yüze baktığı bir millet ile merhabalaşacak onu anlamak mümkün değil. Her halde bu yaşlılık bunaklığıdır dersem yaşlı amcalarıma saygısızlık yapmış oluruz. Yazar birisi olarak Yaşar Kemal; nasıl da olur sözde ve gerçek delillere dayandırılmayan bir Ermeni tasarısını kabul eden birilerinin elinden ödül alır ona şaşırmak gerekir. Bu ülkede doğdu, bu ülkede büyüdü, bü ülkenin havasını soludu, bu ülke insanlarının başında taçlanarak bir yazar oldu. Bu ülkenin insanları değer verdiği için yazar oldu. Bütün bunlara rağmen bu nankörlük niye.

Yaşar Kemal acaba, I. Dünya Savaşı`nda ABD`nin Harbourt Raporunu okudu mu? Yazar ve araştırmacı birisi, tarihin gerçeklerine mi, yoksa katil bir milletin elindeki altın tasmaya mı gider ?

Hani Yaşar Kemal halk adamıydı?

Hani O evrensel biriydi?

Yaşar Kemal`e gerçek canlı kaynaklardan bir olay anlatmak istiyorum:

Yer Van`ın Erciş İlçesi

Sene; 1915

Ermeniler Erciş`e girdiğinde düğün yapılmaktaydı. Düğün yerini bastılar, gelinin boğazına bıçağı dayadılar. Gelinin akrabalarını gelinin beş adım uzağına sırayla dizdiler. Sonra damadın elini ve kollarını bağlayarak sandalyeye oturttular. Gelinin eline verdikleri bıçak ile damadın gözlerini çıkarmasını istediler. Eğer bunu yapmazsa, tüm akrabalarını, kardeşlerini ve damadı gözlerinin önünde öldüreceklerini, yok eğer damadın gözünü elindeki bıçakla çıkarırsa affedeceklerini söylediler. Gelin, akrabalarını; annesini, babasını kurtarmak için bunu yaptı, damadın gözlerini elindeki bıçakla oyarak kör etti. Gelin bundan sonra çıldırarak delirdi.

Ermeneler gelini de beraberlerinde alarak götürdüler. Damat bu olaydan sonra can çekişti ve üçüncü gün öldü. Bu olay canlı tanıklar tarafından anlatılan gerçek vakadan sadece birisi. Ermeniler; Kars, Iğdır gibi bir çok yerde halkı camilere doldurarak yaktıkları, gibi…. bir çok vakaa var. Fransızlar; Cezayir işgalinde Masum Cezayirleri çivileri kafalarına çakarak öldürdükleri, dünyanın tanık olduğu başka bir gerçek.

Yine, I. Dünya Savaşı Sonrası Mondros Ateşkes Hükümlerine uyan Türk Askerleri, Fransızlara teslim olduğunda onların havuzda temizlenmelerini ve sonra memleketlerine gitmekte serbest olduklarını söylediler. Yılların vermiş olduğu savaşın yorgunluğunu üzerinden atmak isteyen Türk askerleri, sevinçle hürriyetlerine kavuşmanın mutluluğu ile havuza atladılar, yüzerek temizlendiler, kirli elbiselerini yıkadılar, sonra yıkadıkları elbiselerini güneşte kuruttular. Ardından elbiselerini giyinerek memleketlerinin yolunu tuttular. Bu havuzda temizlenen askerlerin tamamı bir hafta içinde öldü. Çünkü havuza, kimyasal zehir atılmıştı. Bundan dolayı zehirlendiler ve bir hafta içinde solunum yetmezliğinden öldüler.

Yaşar Kemal, bunca hakikate karşı hem de kendi yaşadığı ülkesinin masum milletini katil, katil milleti masum olarak görmektedir. Bunun yazarlıkla hiç bir alakadası yoktur. Bu; körlüğün, ganmazlığın ta kendisidir. Böyle katil milletin devlet adamından ödül almak insanı büyütmez küçültür. 

Google+ WhatsApp