10. Sınıflar Tarih Dersi 4. Ünite Beylikte Devlete Osmanlı Medeniyeti

10. Sınıflar Tarih Dersi 4. Ünite Beylikte Devlete Osmanlı Medeniyeti

10. sınıflar tarih dersi 4. ünite Beylikten Devlete Osmanlı Medeniyeti öğrenci çalışma notu

Tasavvuf genel anlamda kalbin kötülüklerden arındırılıp yaratılanlara karşı güzel davranılmasıdır.

İnsanın dünyalık menfaatlerinden ve nefsinden uzaklaşarak Allah'ın varlığı ile yetinilmesidir.

 İslam düşünce tarihinde Moğol egemenliği döneminde 1220 yılından 1330 yıllarına kadar İslam'ın batini yani içsel yorumu olan tasavvuf ön plana çıkmıştır.

 İslam medeniyetinde din bilgisi ve Allah'a erişme inancı iki kolda yürümüştür

1. Tefsir ve hadis ilmi ile

2. Vahdeti Vücut (varlığın Birliği) görüşü ile aşk ve cezbe yolunu seçmiştir.

Din bilgisi ve Allah'a erişme yolu yani iki şekilde cereyan etmiştir.

Başlıca tasavvuf önderleri

-Ahmet Yesevi

-Mevlana Celaleddin Rumi

-Yunus Emre

-Hacı Bektaş Veli

-Hacı Bayram Veli

-Ahi Evren bunlar önemli İslam ve Tasavvuflardır ve Anadolu’nun Türk ve Müslümanlaşmasında önemli katkıları olmuştur

Osmanlı toplumu iki sınıftan oluşmaktaydı.

1. Askeri: Osmanlı toplumu yönetenler askeri denmiştir.

 2. Reaya: Yönetilenlere reaya edinmiştir.  Reaya ile  askerler arasında en önemli fark askerlerin vergi vermemesi (Vergiden muaf olması) , reayanın ise vergi vermekle yükümlü olmasıdır.

Yönetenlere Seyfiye (ehli Kılıç) demiştir.  

Bunlar:

Kapıkulu askerleri

Tımarlı Sipahiler

Subaşı

sancakbeyi

Beylerbeyi

Vezir

-sadrazam

gibi görevler ehli kılıç (Kılıç Taşıyan/Askeri) sınıfın oluşturmaktadır

 2. Kalemiye; ise devletin yazışma mali ve dışişlerinden sorumluydular.

Bunlar: Nişancı, defterdar, reisülküttap gibi görevlilerden oluşmaktaydı.

3. İlim ehli: Bu sınıf ise medrese müdderisleri  ve ulama denlen kişilerden oluşmuştur.

 Bu sınıfın üyeleri:

Kadı, müderris, kazasker, şeyhülislam, danişmend, sufta, muallim, imam, müftü gibi devlet görevlileri bu sınıfın içerisinde yer alırdı.

 Kalemiye sınıfı merkez teşkilatında Osmanlı Bürokratik geleneklerinin oluşmasında resmi yazışma usullerinin ortaya çıkmasında önemli rolü olmuştur

İlmiye sınıfı, yargı, yönetim ve şehir hizmetleri de dahil olmak üzere birçok alanda hizmet vermişlerdir.
Bunun yanı sıra idari,  ilmiye, askeri sınıfın da ilmiye tarafından yetiştirildiği de unutulmamalıdır.

Osmanlı devleti sisteminin temeli, seyfiye, kalemiye ve ilmiye sınıflarının birlikteliğine dayanırdı.

Osmanlı'da ilim ve ilim sınıfı Osman Bey'den itibaren fethedilen bölgelere Kadı tayin edilerek buralarda adaletin zamanında uygulanmasına çalışılmıştır.

 Orhan Bey medrese kurarak bilim adamlarını yetişmesi ve ilmin yaygınlaşmasını sağlamıştır.

 Osmanlı Devleti'nde bilinen ilk medrese Orhan Gazi tarafından 1330 da İznik'te yapılmıştır. Bu medreseye atanan ilk müderris alim ve mütefekkir Şerafettin Davut Kayseridir.

Osmanlılar, ilmiye sınıfının başlıca üç görevi vardı.

-Eğitim ve öğretimin sürdürülmesi (Müderrisin görevi)

-İdari ve adli hizmetlerin görülmesi (Kadının görevi)

-Sosyal, idari ve askeri konularda dini görüşlerin açıklanması (Kadı, Şeyhülislam ve müftü’nün  görevi)

Müderris: İlmiye sınıfı için de eğitim ve öğretim görevini üstlenen ulama derecelerine uygun medreselerde müderrislik yapmış ve mesleki başarı gösteren ülkelerin önemli medreselerine atanmışlardır.

 Eğitim ile ilgili bazı terim ve kavramlar:

 Müderris: Medresede ders veren öğretmen (Öğretim Görevlisi)

                   Ders veren profesör

 Danişment: (Far.)  Medrese öğrencisi (Asistan) başka bir tabirle üst düzey medrese öğrencisi)

 Softa: (Far.) Medrese öğrencisi

 İcazetname: Medreseden mezun olanlara verilen belge

 Talebe (Ar.): Öğrenci

 Fakih (Ar.): Medrese müdürü

 Ruzname (Far.) : Olayları zaman sırasına  göre yazıldığı defter.

 Mülazemet: Mülakat sonrası bekleme süresi

 Müftü (Ar.) İl ve ilçelerde Müslümanların din işlerine bakan görevli:

 Şeyhülislam: Verilen kararların dine uygun olup olmadığı ile ilgili görüş bildiren en üst düzeyde görevli din adamı

 Sibyan:  

Sahn-ı Seman: Fatih döneminde İstanbul’da yaptırılan Medrese

Sahn-ı Süleymaniye: Fatih döneminde İstanbul’da yaptırılan Medrese

Kadı (Ar.) : Tanzimata kadar her türlü davaya, Tanzimat ile Medeni Kanun arasındaki dönemde ise yalnız evlenme, boşanma, nafaka, miras davalarına bakan mahkemelerin başkanları / Hakim

 Kadının görevleri

-Kasabalarda yargı ve idari görevi yürütür

Belediye, zabıta ve asayişin amirliğini yapır.

noterlik görevini üslenmişti

- vakıfları ve piyasadaki fiyatları denetler

-Veraset, nafaka, miras dağıtımını yapar

-Yargılama yetkisine sahipti

Osmanlıların ilk kadısı:

Osmangazi döneminde ilk kadı Dursun Fakih karacahisara kadı olarak atanmıştır.

Müftüler ve Şeyhülislam

Toplumun inanç ve ibadetleri ile ilgili sorunların çözülmesi ve devlette şeriatın uygulanmasından sorumluydular.

Görevleri:

-İslami kaynaklara dayanarak fetva hazırlar

-Kanuni döneminde müftüler de kadılar gibi teşkilatlandırılmış ve devletin şeyhülislamlık makamı ortaya çıkmıştır

 İstanbul müftüsü aynı zamanda Osmanlı Devleti'nin Şeyhülislamı sayılırdı.

 -Şeyhülislam, Osmanlılarda dini hükümleri yorumlamada en yetkili kişidir.

 Başlangıçta mütevazi bir makam olarak ortaya çıkan şeyhülisamlık kurumu 16. Yüzyılda Zembilli Ali Efendi, İbni Kemal ve Ebussuud Efendi dönemlerinde daha fazla önem kazanmıştır.

Şeyhülislamlar dini konular dışında zamanla örf, adet, geleneklerle ilgili hususlarda da fikir beyan etmeye başlamışlar.

-Kiliselerdeki seçim ihtilaflarını halletme konusunda da  fetvalar verdikleri olmuştur.
-Diğer taraftan şeriat ile ilgili konular üzerinde fetva veren -Şeyhülislamın devlet işlerine müdahale etme yetkisi yoktu ve sadece devlet işlerinin dine uygunluğu konusunda görüş görüşü alınmıştır.

İlmiye teşkilatı hiyerarşik bir yapıya sahip olsa da son karar merci padişaha aitti.
  Sibyan Mektebi (Ar. Çocuk) :
Sıbyan mektepleri beş ile on yaşındaki erkek ve kız çocuklarına dini bilgiler vermek ve okuma yazmayı öğretmeyi amacına yönelik olan okula denmiştir.

 Camilerin yanında bulunan yerlerde bulunurdu.

 Buraya gelen öğrenciler karma eğitim (kız erkek karışık)  alıyorlardı. Devamlılık zorluğu yoktu.

Bugünkü ilkokul düzeyindeki eğitim yerlerdir.

MEDRESELER:
Medreseler farklı iki bölüme ayrılıyordu

1.Nakli bilimler; buna temel İslami bilimler denir. Hadis, fıkıh, Kur'an, kelam gibi dersler görülürdü.

2. Aklı bilimleri (Müsbet İlimler) : Bunlar, Coğrafya, Tarih, matematik, astronomi, felsefe gibi bilim dallarından oluşurdu.

Medrese eğitimi;

Yeme-içme barınma yerleri vardı. Masrafları vakıflar tarafından sağlanmaktaydı. Burada bulunan okuyan öğrenciler haftalık harçlık verilirdi. Sınıf geçme değil de kitap geçmeye dayalıydı. Devam zorunluluğu yoktu.

 Ayrıca Osmanlı'da Cami, kütüphane, tekke ve zaviyeler de birer eğitim kurumuydu. Tekke ve zaviyeler genellikle tarikat ehlinin ibadet ve dini aynılarını yaptıkları özel yerlerdir. Zaviye ise tekkeden daha küçük olan yerlerdi. Tekkedeki Derviş ve Arifler tasavvuf mensupları ilmiye sınıfından sayıldığından onlara da yevmiye verilmiştir.
Osmanlı'da kütüphaneler Osmanlı Devleti'nde cami ve kütüphanelerde medrese eğitiminin benzeri bir eğitim vardı. Medrese eğitiminden farklı olarak daha çok halkın dini eğitimini ve mensuplarının nefsi terbiyesini esas alan tekke ve zaviyeler eğitim ve bilgi üretiminin yapıldığı diğer kurumlardandır.
Medrese Eğitimi:

Medrese eğitiminde talebe sayısı 20 kişiyi geçmezdi. Eğitim faaliyetleri seviye göre yürütülür.

Kitap geçme esası vardı.

Öğretim süresi öğrencinin ders ve imtihan verme durumuna bağlıydı. Dersler sıkı tekrarlanır ve karşılıklı münakaşalar ile işlenirdi.

Öğrenmenin esası ezberciliğe dayanırdı.

Belirtilen dersleri alan ve sınavları başarıyla veren öğrencilere icazetname dinlen diploma verilmiştir.
Osmanlılarda pozitif ve aklı ilimlere müspet ilimlere müspet ilimler denmiştir.

Müsbet kelimesi Arapça bir kelimedir.

Nakli ilimler ise; tefsir, hadis, kelam, fıkıh,

Aklı ilimler: Matematik edebiyat coğrafya tarih felsefe astronomi


Akşemsettin: İstanbul'un fethi sırasında Ayasofya'da kılınan İlk cuma namazı ve hutbeyi okumuştur.

 Akşemseddin sahnı Seman medreseleri yapılıncaya kadar medrese olarak kullanılan Zeyrek Camisi'nde ders vermiştir.

Hastalıkların nedenlerini açıklayan Akşemseddin’e göre hastalıklar kalıtımsal olan ve mikrop yoluyla geçen şekilde ikiye ayrılmıştır

Akşemseddin mikroptan haber vermesi bakımından Pastör ve diğer Avrupalı bilginlerin öncüsü olmuştur.

 Ali Kuşçu sahnı Seman medresesinin kurucularındandır. Bir ders olarak görev yapmıştır Uzun Hasan'ın Sarayı'nda çalışmakta iken Fatih Sultan’ın daveti üzerine İstanbul'a gelmiştir.

 Uluğ Bey asıl adı Muhammet Turgay olan Ulubey Timur'un torunlarından ve devlet adamlığından ziyade bilimsel çalışmalarla tanınmıştır.

Özellikle matematik ve gök bilimi ile ilgili gösteren Ulubey, Semerkant Medresesi kurmuş devrin en büyük Rasathanesi olan Semerkant gözlemevini yapmıştır. Zic’i Uluğ Bey günümüze kadar gökbilim temel kitabı olarak kullanmıştır.

 Hazırladığı yıldız ve gök cisimlerinin gerçek ve Görünür konumları ile hareketlerinin çizimine verilen addır.

Nedim: Şaka, komiklikler, anlatarak halkı güldüren, espri yapan kimselere Nedim demiştir. Aynı zamanda bu şahıslara meddah da denilirdi.

Osmanlılarda kitap ve kütüphane

Osmanlı hükümdarları da kitap toplama ve bunların kullanma alışkanlığı vardı,

 İlk Saray Kütüphanesi I. Murat döneminde Bursa'da kuruldu, batılılaşma 18 yüzyılın sonlarında görüldü, Yavuz Sultan Selim döneminde Urfa Kahire İskenderiye Halep Kudüs Şam'da kültür ve sanat eserlerini İstanbul'a getirilmiştir.

* II. Murat döneminde ailemler Türkçe eser yazma konusunda teşvik edilmiş.

 Aşık Paşa'nın yazdı “Garipname” adlı eser bu teşviklerin bir neticesidir. ikinci Murat'ın kültür politikası Osmanlı soyunun ilk defa ailesinden dayandırılması da II. Murat Devri’ne rastlamaktadır.

Bu dönemde sonra Osmanlı şehzadeleri Oğuz, Korkut gibi isimler verilmesi de aynı hedef doğrultusunda olduğunu görmemekteyiz.  Amasya Danışmentliler döneminden beri Türk kültür yapsın koruyan ve Fetret Devri'nde Çelebi Mehmet sonrasında oğlu II. Murat'a milli bir anlayış kazandıran şehir olmuştur.

Bu dönem Yazılan Bazı Eserler ve eserlerin sahipleri aşağıda verilmiştir.
Tevarih-i Al-i Selçuki: Yazıcızade

Danişmentname: Molla Arif Ali

Hirsev ve Şirin: Şeyhi

Kabusname: Mercimek Ahmet

Muhamediye: Yazıcızade Mehmet Efendi

 Şair Sultanlar:

 II. Murat Murad:

 Fatih Sultan Mehmet,

II. Beyazıt şiirleri vardır

Osmanlılarda dokuma Sanayinin geliştiği en güçlü yer Bursaydı

 Öyle ki Çin bile Bursa'dan kumaş almıştır. Yine bu ne dönemde Macaristan, İtalya, Polonya ve Balkan ülkelerinin pazarlarında Bursa kumaşları satılmıştır.

Ahşap işçiliği I. Ahmet; sedef kaplamalı firuze, yakut ve tümrüt taşları ile süslü taktı başta olmak üzere Kur'an muhafızları, rahleler ve minberler gibi nadide eserler dünya müzelerinin en kıymetli koleksiyonları arasında yer alır.

Hat: Güzel yazı yazma sanatıdır.

XV. yüzyılda Amasyalı Şeyh Hamdullah

XVI. yüzyılda Ahmet Karahisari hat sanatında sivrilen kişilerdir.

Tezhip: El yazımı kitap ve belgelerin önemini gösterme amaçlı süsleme sanatıdır.

Desen ve motifler matematiksel bir düzen içinde geometrik şekillere yerleştirilmiştir. Bu sanatla uğraşanlara müzehhip denilir.

Minyatür: Derinlik duygusu yansıtmayan küçük boyutlu resimlerdir. Kitaplar içinde olayları canlandırmak amacıyla çizilmiştir.

Nakkaş: Resim ve süsleme sanatını yapan sanatkârlarına nakkaş denmiştir.

15. ve 16. yüzyıllarda Sinan Bey, Matrakçı Nasuh, Seyyid Lokman Nakkaş Osman en önde gelen nakkaşlardır.

Resim ve heykelcilik: Dinsel inancın etkisiyle gelişmedi.

Ciltçilik: El yazması eserlerin dağılmasını engelleme amaçlı süsleme sanatıdır.

Çinicilik, Kilin fırınlanır sertleştirildikten sonra nakışlarla süslenmesidir.

Çini sanatı İznik ve Kütahya dan sonra Bursa, Edirne ve İstanbul'da önemli çini merkezleri olmuştur

İznik Yeşil Camii, Topkapı Sarayı Çinili Köşkü, Bursa Yeşil Cami ve Yeşil Türbesini örnek verebiliriz.

Kakmacılık: Taş, tahta veya metalin bazı yüzey bölümlerinin oyularak içine kıymetli taş veya madenlerin yerleştirilmesidir.

Ebru özel karışımlı bir suya serpiştirilen sıvı boyaya dokunuşlarla istenilen şeklin verilmesi ve bu şekli kağıda veya levhaya çıkarılmasıdır.

Mimari

Osmanlı Devleti'nde mimari sivil, dini ve askeri olmak üzere üç kısmı ayrılırdı.

Sivil mimari dalında en dikkat çekici mimari: Topkapı sarayıdır. Onun dışında köşk, kervansaray, han, bedesten, köprü, sukemeri, hamam ve çeşme gibi yapılarda sivil mimari alanında eserler inşa edilmiştir.

Dini mimari dalında; cami, medrese, kümbet, türbe, darülkurra, külliye gibi eserler inşa edildi

Askeri mimari dalında:

 Hisarlar, kaleler, kışlalar ve şehir surları inşa edildi.

 Osmanlılar 16. Yüzyılda her alanda olduğu gibi mimari alanda da en parlak dönemini yaşamıştır. Mimar Sinan; yalnızca Osmanlı tarihinde değil dünya tarihinin en önde gelen Mimarlarından biridir.

O her alanda mimari eser yapmıştır.

 Mimar Sinan'ın çıraklık eseri Şehzade Cami

 kalfalık eseri Süleymaniye Camii

ustalık eseri Selimiye Camii dir

İNDİR YAZDI DEĞERLENDİRME

 

Google+ WhatsApp