Türklerde Eğitim
Türklerde Eğitim Anlayışı
TÜRKLERDE EĞİTİM ANLAYIŞI:
-İlk Türk devletlerinde bilgiye ve bilgili insana önem verilmiştir.
-Bilgili olmak sadece yöneticilerin sahip olması gereken bir özellik olarak görülmemiş toplumun diğer fertlerinin de sahip olması gereken Alp insan anlayışı ortaya çıkmıştır.
-Türklerde yazı M.Ö. 5. yy öncesinde kullanıldığına örnek olarak Esik Kurganında tabak üzerine yazılmış 11 harflik iki satır yazı gösterilebilir.
Yine ev gereçleri, süs eşyaları vb. üzerinde yazıya rastlanmıştır.
-Türklerde Eğitim Toplumsal bir görevdir.
– “Baba gören ok yontar Ana gören elbise biçer.” Sözü Türklerin eğitime verdi önemi açıklamaktadır.
-Töre kuralları nesiller boyu aktarılmıştır.
-Eğitimde erkek-kız ayrımı yoktur.
-Uygurlarda “ çocuğunu öğretmene ver ondan alıp sanayi ver” sözü eğitime verilen önemi gösterir.
-Uygurlar ilk kez örgün eğitim kurumlarını oluşturmuşlardır.
-Uygurların Eğitim ve öğretim faaliyetleri sonunda gelişme göstermeleri onları çeşitli devlet kademelerinde kâtiplik tercümanlık ve öğretmenlik yapmaları ile son verilmiştir.
-Uygurlar kâğıdı ve matbaayı Avrupalılardan önce kullanmışlardır.
-Kütüphanelerinde dini nitelikli eserler bulunmaktadır.
ASKERİ EĞİTİM:
Atlı göçebe yaşam tarzını benimseyen Türkler sürekli savaş tehlikesi ile karşı karşıya olduğu için her an hazırlıklı olmak zorundaydılar.
-Türklerin çocukluk cağlarında oynadıkları oyunlar Askeri Eğitimin başlangıcını oluşturur. Dede korkut hikâyelerindeki Boğaçhan hikâyesi ad alabilmek için kahramanlık yapmak gerektiğini anlamamıza yardımcı olur. Barış zamanında yapılan sürek avları askeri tatbikat niteliği taşır.
MESLEKİ EĞİTİM
Türkler hayvancılık ve Tarımla uğraşsallarda savaşçı karaktere sahip olduklarından bu yaşantıya uygun araç ve gereç yapmışlardır.
Meslek Eğitim usta-çırak ilişkisi içinde yapılmıştır.
Türklerde madencilik gelişmiştir.
Tahta oymacılığı gelişmiş ve bu da matbaacılığa zemin hazırlamıştır.
Mesleki eğitim kapsamında öğrenilerek yapılabilecek sanat eserleri:
–Balbal
–Taş işlemeciliği Halı
- El sanatı Altın işlemeciliği
– Madencilik ve süsleme Kılıcı
– Demircilik Ahşap disk
– Oymacılık At eyer takımı
– Süsleme
BİLİM:
Yapılan kazılarda bulunan eşyalar Türklerin kimya, ilaç yapımı, veterinerlik, Tıp ile ilgilendiklerini gösterir.
Türklerin yaşam tarzı bilimsel faaliyetlerine etki etmiştir. Astronomi bilimi ile ilgili çalışmalar 12 hayvanlı Türk takviminin yapılmasını kolaylaştırmıştır. Yine Astronomi çalışmaları Nevruz gününün tespit edilmesini ve baharın başlangıcı olarak görülmesini sağlamıştır.
Ticaretle uğraşan Türkler Matematik ile de uğraşmışlardır. Türklerin Tıp alanında da çalışmaları vardır. “ OTACI” denilen şifacılar halkın tedavisinde görev almışlardır. Uygurlar Tıp alanında Diğer Türk devletlerinden daha ileri gitmişlerdir. Eczacılıkta ileri gitmişlerdir.
TÜRK İSLAM DEVLETLERİNDE EĞİTİM
Türk-İslam devletlerinde Karahanlılar dönemi bir dönüm noktasıdır.
İlk Türk devletlerinde dağınık şekilde verilen eğitim bu dönemde bir plana bağlanmıştır. Eğitimin tüm toplum kesimleri için önemli olduğu görüşü ağırlık kazanmıştır. Eğitim, bir bütün olarak değerlendirilerek kurumsallaşmaya gitmiştir. Ve eğitim MEDRESE adı verilen kurumlarda yapılmaya başlandı. Medreselerin kuruluşunda Uygurlar dönemi tapınaklarının etkisi görülmektedir.
Ayrıca Türklerin İslam’ı kabul etmeleri ve diğer İslam devletlerindeki
“Darü’l- Hikme,
Beytü’l-Hikmeve
Daru’l-İlm” gibi eğitim kurumları da etkili ve örnek olmuştur.
Medreseler ilk olarak Karahanlılar zamanında yapılmaya başlandı. Dönemin ilk medresesi Semerkant’ta Tabgaç Buğra Han tarafından kuruldu.
Medreseler cami, kütüphane, genel eğitimin verildiği oda, çalışma odaları, halkın ders dinlemek için katılabileceği salonlar, öğrenci ve öğretmenlerin kalacağı odalar ve dinlenme alanlarından oluşurdu.
Karahanlılar’da medresenin yöneticilerine fakih;
Öğretmenlerine müderris denirdi.
Medrese öğretmeninin ve yönetiminin seçimi Semerkant’ta ilim meclisi tarafından yapılırdı. Medrese çalışanlarına verilen ücret yaptığı işe göre değişirdi.
İlk Selçuklu Medresesi Tuğrul Bey tarafından Nişabur’da açıldı.
Nizamü’l-Mülk tarafından kurulan Nizamiye Medreseleri eğitim alanında çok önemli bir yere sahiptir. Nizamiye Medreseleri’nde hukuk, din ve dil eğitimi ağırlıklı bir program uygulanıyordu.
Tıp eğitimi hastane-tıp okulu niteliğindeki Bimaristan ve Daru’l-Şifa’larda verilmekteydi.
Medreselerin eğitim dili Arapça’ydı.
Medreselerden başarıyla mezun olanlara meslek ruhsatı anlamına gelen icazetname verilirdi.
· Anadolu’da kurulan ilk Türk beylikleri ve Türkiye Selçukluları’nın kurdukları medreseler külliye niteliğindeydi.
· Tokat Niksar’da yapılan Yağbasan Medresesi Anadolu’nun ilk medresesidir.
· Mısır’da kutulan Tolunoğulları inanç farkı gözetmeksizin bilim insanlarına büyük önem vermişlerdi. Bu durum Mısır’ı bilimin merkezi haline getirdi.
YAYGINEĞİTİM ve AHİLİK
· Türkiye tarihinde ilk defa Türkiye Selçukluları tarafından oluşturulan AHİ teşkilatının üyeleri
-USTA
-KALFA ve
-ÇIRAK idi.
Bu teşkilat üyelerinin dayanışmalarını, mesleklerini iyi bir şekilde yapmalarını ve eğitimlerini amaçlıyordu.
· Ahilikte eğitim işbaşında ve iş dışında oluyordu.
İş dışında eğitim teşkilatın zaviyelerinde MUALLİM AHİ ve PİR denilen öğreticiler tarafından verilmekteydi.
Teşkilat üyelerine:
-Dinin esasları
-Okuma-yazma
-Ahlak
-Temizlik
-Kurumun düzeni ve geleneği
-Silah kullanımı
-Beden eğitimi öğretilirdi.
· Ahiliğin iş başında uyguladığı eğitim çarşı ve dükkanların bedesten gibi yerlerde bir arada bulunmasından dolayı kolay ve etkiliydi.
Her meslek sahibi yanında mutlaka bir çırak bulundurmak zorundaydı.
Zanaat dalında belli bir seviyeye gelen çırak icazet alır ve kendi işini kurardı.
· Halka dönük yaygın eğitim ise camilerde,mescitlerde ve medreselerin halka açık bölümlerinde verilirdi.
ATABEYLİK :
Türklerde şehzadelere devlet yönetimi hakkında eğitim veren bilge kişilere ATABEY denir.
Daha ilk Türk devletlerinden beri bu sistem vardır. Atabeyler şehzadelerin en iyi şekilde devlet yönetimi noktasında eğitilmelerini sağlamışlardır.
· Osmanlı Devleti zamanında Atabeyler LALA ismiyle karşımıza çıkmaktadır.
OSMANLI DEVLETİ’NDE EĞİTİM (13-18.YY.)
• Klasik dönemde Osmanlı yönetimi,halkı bulunduğu mekanda yaşamaya yönlendirmiştir.Kuruluş döneminde okuma-yazma halk için zorunlu bir ihtiyaç değildi.
• Osmanlı yönetiminin hedefi her insanın kendisine yetecek kadar bilgilendirmekti.
• Okuma-yazma görevi,düzenli bilgi edinme ve bunu kullanma hakkı ulemaya verilmişti.
• Osmanlı’nın bir başka hedefi de topluma öncülük ve rehberlik yapacak yönetici yetiştirmekti. Bu yüzden devletin eğitim anlayışı 18. Yüzyıla kadar genel olarak ilmiye, seyfiye ve kalemiye için yetişmiş eleman kazandırmaya yönelikti.
• Osmanlı’da eğitim faaliyetleri düzenli eğitim kurumları ve sosyal kurumlarda yapılmaktaydı.
1. ÖRGÜNEĞİTİM KURUMLARI (DÜZENLİ EĞİTİM)
A) SıbyanMektebi: Osmanlı’da eğitim-öğretimin yapıldığı ilkokul sıbyan mektepleri idi. Külliyeler içinde, cami bitişiğinde veya müstakil halde bulunurlardı. Sıbyan mektepleri her köy,mahalle ve semtte açılmıştı. Karma,kız ve erkek olarak eğitim verilirdi. Okula kayıt gibi bir zorunluluk yoktu. Müslüman olan her ailenin çocuğu burada eğitim alırdı. Burada ders verenlerin özel eğitimleri yoktu. Okulların genel amacı, çocuğa okuma-yazma ve İslami temel kaideleri öğretmekti. Mezuniyet için bir süre bulunmuyordu. Buna karşılık Kur’an-ı Kerim’i bir kez hatmeden öğrenci mezun sayılırdı. Osmanlı’da ilköğretim II. Mahmut döneminde İstanbul’da zorunlu hale gelmiştir. Sıbyan mektepleri Tanzimat’a kadar devam etmiştir.
B) Medreseler:Osmanlı’da ota ve yükseköğretimin temeli medreselerdi. Osmanlı fetih politikasında fethedilen yerlerde ilk önce cami ve yanına medrese kurulurdu. Medreseler ile topluma ve devlete gerekli din,ilim ve devlet idaresinde ihtiyaç duyulan elemanlar yetiştiriliyordu. Osmanlı’da ilk medrese 1330 yılında İznik’te açılmıştır. Orhan Bey’in ilk dönemlerde Suriye, Mısır, İran ve Türkistan’dan gelen alimler ders vermiştir. Selçuklulardan Fatih Dönemine kadar Osmanlı medreselerinde eğitim Nizamiye medreselerinin eğitim sistemi kullanılıyordu. Fatih döneminden itibaren okutulacak derslerden ödenecek maaşlara kadar bir sistem oluşturulmuştur. 1463-1470 yılları arasında Sahn-ı Seman Medreseleri açılmıştır. Kanuni, Mimar Sinan’a İstanbul’da Süleymaniye Camii ve medresesini yaptırmıştır. Zamanla Fatih’in yaptırdığı medreselerden ilham alınarak yapılan medreseler her tarafa yayılmıştır. Orta düzeydeki medrese öğrencilerine softa (suhte); yüksek öğretim düzeyindeki öğrencilere Danişmend denirdi. Sahn’ı bitiren öğrencilere icazetname denen diploma verilirdi.
Her medresede esas olarak bir müderris bulunurdu. Müderrisin yardımcısına muid denirdi. Müderrisler, sahn’ı bitirenler arasından mülazemet denilen bir sistemle alınırdı. Medreselerden mezun olanlar müderris, müftü, kadı, defterdar, hekim vb. olurlardı. Osmanlı’da eğitim-öğretim vakıflar yoluyla sağlanmıştır. Kanuni’nin ilk yıllarında vakıflarca yönetilen 216 tane medrese vardı. Medresenin her kademesi ücretsiz yapılmaktaydı. Büyük medreselerde öğrencinin yeme, içme, giyim masrafları da medreselerce karşılanırdı. 17.Yüzyıldan itibaren medreselerin bozulmasında
-felsefe, mantık gibi akli ilimlerin boş ve gereksiz olduğu düşünülerek bu derslerin kaldırılması,
-müderris atama sisteminin bozulması,
-bazı ulema çocuklarına küçük yaşta müderrislik verilmesi,
-öğrencilerin yeterli eğitim almadan müderris olması sayılabilir.
Padişahlar zaman zaman fermanlar çıkararak medreseleri ıslah etmeye çalışmışlardır. Koçi Bey, katip Çelebi gibi düşünürler ilmiye sınıfının ıslahına yönelik raporlar sunmuşlardı. II. Meşrutiyetle birlikte ıslah çalışmaları gerçekleşmiş ve Tarih,coğrafya,Kimya gibi dersler yeniden okutulmaya başlanmıştır.
C) Asker Eğitimi:
Osmanlı’nınkara ordusunun temelini Kapukulu askerleri ve tımarlı sipahiler oluşturmaktaydı. Kapukulu ocaklarına devşirme usulü alınan gençler acemi oğlanlar ocağında bedeni ve askeri eğitimden geçirildikten sonra alınırdı. Bu gençlerden zeki olanlar enderun’a alınarak devlet kademesinde yönetici olarak görevlendirilirdi. Acemi oğlanlar ocağı ilk kez I. Murat zamanında Gelibolu’da açılmıştır. Tımarlı sipahiler gelirlerine göre belli sayıda cebelü denilen atlı askerler toplu eğitim verirlerdi. Deniz kuvvetlerinin askerlerine“levend’ denirdi. Levendler batı Anadolu’daki Türk gençlerinden seçilirdi.
2. YAYGINEĞİTİM(SOSYAL KURULAR):
a) Esnaf Eğitimi:Osmanlı’da esnaf kuruluşları da birebir eğitim verirlerdi. Osmanlı’da esnaf birlikleri ahiliğe dayanıyordu. Ahi teşkilatı mensuplarına mesleki, dini ve ahlaki eğitim verilmekteydi. Esnaf olmak isteyenler küçük yaşta çırak(şakird) olarak işe başlardı.Gerekli eğitimi alanlar sınavla kalfalığa; en az 3 yıllık eğitimden sonra yine sınavla ustalığa yükselirdi. Usta unvanı alan yeni bir işyeri açabilirdi.
b) Halk Eğitim:Halk cami, mescit, tekke ve kütüphanelerde, yaren sohbetlerinde eğitilirdi.
TANZİMAT SONRASI OSMANLI EĞİTİMİ:
XIX. yy’da Osmanlı’da eğitim kurumları, Medreseler, askeri ve sivil okullar, azınlık ve yabancı okulları,Osmanlı vatandaşlarının açtığı okullar şeklindeydi.
Tanzimat Döneminde siyasi alanda olduğu gibi eğitim alanında da “Osmanlıcılık” ilkesi hayata geçirilmeye çalışılmıştır. Yeni okullar açılarak Müslüman ve gayrimüslim herkesin buralarda aydınlanıp Osmanlı vatandaşlığı bilincine erişmesi hedeflenmiştir.
-1835’te Mekteb-i Harbiye kuruldu.
-1845’te Harp okullarına öğrenci yetiştirmek amacıyla Askeri Liseler açılmıştır.
Tanzimat Dönemindeki bir diğer yenilik de “usul-i cedid” (yeni usul, yeni yöntem) dir. Buna göre eğitim öğretimde ders araç ve gereçleri konusunda yenileşme, özellikle öğretmenlerin geleneksel öğretim yöntemlerini bırakıp yeni ve etkili öğretim yöntemlerini uygulaması hedeflenmiştir.
Islahat Fermanı eğitim alanında yenileşmede önemli bir dönüm noktası oldu. 1857’de Maarif-i Umumiye Nezareti(Genel Eğitim Bakanlığı) kurularak Milli Eğitim Bakanlığının temeli atıldı.
1866’da çıkarılan Marif-i UmumiyeNizamnamesieğitimi düzenleyen bir yasa idi. Bu yasayla eğitim uygulamaları sistemleştirildi. Eğitimde planlı düzene geçilerek ilköğretim zorunlu hale getirildi. İlk yüksek öğretim kurumu olan “Darülfünun”açıldı.
Yabancı ve Azınlık Okulları:
Osmanlı Devleti azınlıklara da okul açma izni vermiştir. Azınlık okulları Patrikhaneler ve Hahamhaneler aracılığı ile yönetildi. Yabancı ülkeler kapitülasyonlardan faydalanarak Osmanlı ülkesinde okullar açamaya başlamışlardır. Dini nitelik taşıyan bu okullar zamanla devlet okulları haline gelerek Osmanlı aleyhine çalışmalara başlamışlardır.
Osmanlı topraklarında açılan ilk yabancı okul1583’te Fransızların açtığı okuldu (Saint-Benoit Okulu) olmuştur.
Maarif-i Umumiye Nizamnamesi’ne göre;
1. İlköğretim:Sıbyan mekteplerinde düzenleme yapılarak okutulacak dersler, sınav sistemi, öğretmenlik şartları ve okulların inşası ve tamiri, öğretmen maaşları diğer masrafların nasıl karşılanacağı hükmü bağlanmıştır.
2. Yönetimi Maarif Nezaretine bağlı okullara “mekteb-i ipdidai” (ilkokul) denirken Evkaf Nezaretine bağlı okullara “sıbyan mektebi” denilmeye devam edilmiştir.
İpditai mektepler usul-i cedidegöre eğitim yaparken sıbyan mektepleri eski sistem üzerine eğitimlerini sürdürdüler. 1876’da kabul edilen kanuni esasiye göre ilköğretim zorunlu hale getirilmiştir. II. Meşrutiyet Döneminin sonlarına doğru sıbyan mektepleri tamamen kapanarak yerlerini iptidai mekteplerine bırakmıştır. 1913’te rüştiyelerin ilköğretime dahil edilmesiyle bu mekteplerde eğitim 6 yıla çıkarılmıştır.
Rüştiyeler II. Mahmut dönemine kadar sıbyan mektepleri ile askeri okullar arasında bir öğretim kademesi bulunmuyordu. Özellikle askeri okullara öğrenci yetiştirmek amacıyla rüştiyeler açılmıştır. İlk rüştiyelerin olumlu sonuç vermesi üzerine bu tür okullar hızla yayıldı.
İdadiler:
Tanzimat Döneminin sonlarına doğru rüştiyelerin üzerinde ve yüksekokullara öğrenci yetiştiren bir okulun bulunmaması sorun oluşturmuştu. Bu amaçla 1868’de “Galatasaray Sultanisi” açılmıştı. Ancak vilayetlerde böyle bir okul yoktu. Hem bu ihtiyaç üzerine hem de bütün tabanın çocuklarının bir arada eğitim görebilmeleri ve Osmanlı birliğini sağlamak için idadilerin açılması fikri, 1869’ Maarif Nizamnames’yle gündeme geldi.
İdadilerin ülke çapında yaygınlaşmaları II. Abdülhamit Döneminde olmuştur. Tüm yedi yıllık idadiler 1910-1913 yılları arasında önce “sultani” daha sonra da “lise” adını aldılar.
Sultaniler:
Sultanilerin açılmasında Fransız eğitim kurumları model alınmış ve idadilerin üzerinde eğitim vermeleri hedeflenmiştir. 1908’den sonra yedi yıllık idadilerin adı “sultani”ye çevrildi. İlk kız idadisi 1911’de İstanbul’da açıldı. Bu okul 1915’de “Bezm-i Alem Sultanisi” adını almıştır.
Yüksek Öğretim: Darülfünun
Meslek Eğitim
Azınlık ve Yabancı okul
CUMHURİYET DÖNEMİNDE EĞİTİM (1938’E KADAR)
Cumhuriyet Dönemi Osmanlı Eğitim Anlayışı Milli Mücadele eğitimi derinden etkilemiş, Anadolu’daki işgal kuvvetleri, okullarda kendi propagandalarını yaparken bazı okulları da kapatmışlardır. Halkın milli kurtuluş davası yolunda bilgilendirilmesi ve birleştirilmesi amacıyla halk eğitimi çalışmaları yapılmıştır.
Yine savaş yıllarında eğitimi planlama adına Maarif Kongresi toplanmış(1921), milli mücadele’nin bitmesiyle Lozan Antlaşması’nda(1923) yabancı okullar meselesi de ele alınmıştır. Buna göre yabancı okullar ve diğer okulların bağlı bulunduğu tüzük ve yönetmeliklere uyacaklardı. Cumhuriyet dönemi eğitim alanında yapılan çalışmalar, Osmanlıdan miras kalan problem ve sıkıntıları ortadan kaldırmanın yanında, çağdaş dünyada eğitim alanında meydana gelen değişimleri de yakalamayı hedefliyordu. Okul binalarının çoğu eğitim öğretime elverişli değildi. Ayrıca ders araç gereçleri bakımından okullar yetersiz durumdaydılar. Eğitimle ilgili merkez ve taşra teşkilatı tam anlamıyla cumhuriyetin ilanıyla beraber, yukarıdaki problemleri ortadan kaldıracak adımlar atmışlardır.
Cumhuriyet döneminde 3 mart 1924’te‘’Tevhidi Tedrisat(Öğrenimin Birleştirilmesi)’’ Kanunu’yla eğitim ve öğretim birleştirildi. Böylece eğitimdeki ikilik ortadan kaldırıldı. Eğitim alanında yapılan bir diğer düzenleme ise 1 Kasım 1928’de ‘’Türk Harfleri Hakkında Kanun’un çıkarılmasıdır.
Eğitim-Öğretim Alanındaki Diğer Gelişmeler :
Cumhuriyeti kuran kadronun en önemli amaçlarından birisi, Türk insanını cehalet ve bilgisizlikten kurtarmaktı. Özellikle okuma yazma bilmeyen halkın eğitilmesi, vatandaşlara günlük yaşamlarında kullanabilecekleri bilgi ve becerilerin kazandırılması yaygın eğitimin öncelikleri arasındaydı.Bu doğrultuda Atatürk ve arkadaşları okula gidemeyen,okuma imkanı olmayan geniş halk topluluklarını bilgilendirmek ve eğitmek amacıyla yaygın eğitime önem vermişlerdi.
Ünite Konularını Görmek İçin Tıklayın
(Türklerde Kültür ve Medeniyet)