İbadet

İbadet

İbadet ve Önemi

(s..): Selam O'na ve soyuna olsun

İBADET

İbadet, bir Müslümanın günlük amellerinin önemli bir bölümünü oluşturur. İşin yanında ibadete yer verilmesi, İslam’ın hem dünyaya hem de Ahret’e önem verdiğini gösterir. İslam açısından ahireti dünyaya feda etmek nasıl kötüyse dünyayı da, Ahret’e duyulan rağbet bahanesiyle terk etmek kötüdür.

Biz bu bölümde ibadet çeşitlerine, kabul ve kemal şartlarına değineceğiz.

1) İbadetin boyutları

İslam öğretilerinde ibadet, namaz ve oruçtan daha geniş bir manadadır. İbadet, aslında yaşantının yanında değil bilakis yaşantının ta kendisidir. İnsanın amelleri, Allah’a yaklaşmak için olursa ibadet sayılır.

Şimdi İslam’ın ibadet saydığı bazı örnekleri beyan edeceğiz.

Günahı terk etme:

Günahı terk etmek, ibadettir, hatta en büyük ibadet bile sayabiliriz. İbadetle ilgili bir hadiste; "En zor ibadet, günahlardan sakınmaktır."[1]

Peygamber Efendimiz (s.a.v)’den şöyle rivayet edilmiştir:

"İbadetlerin en üstünü, fereci beklemektir."[2]

Yine bir başka hadiste şöyle buyrulmaktadır: "Allah’ı tanımaktan sonra en faziletli ibadet, fereci beklemektir."[3]

Allah’a karşı iyi zanda bulunma:

Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: "İbadetin başı, Allah’a karşı iyi zanda bulunmaktır."[4]

Allah’a iyi zanda bulunmak, onun kararlarına rıza göstermek ve teslim olmaktır.

Sükût:

Hz. Peygamberimiz (s.a.v), Allah’a şöyle arz ediyor:

-"Ey benim Rabbim! İbadetin ilki nedir?

Allah buyuruyor:

"İbadetin ilki, susmak ve oruçtur."[5]

Anne babanın yüzüne bakma:

Peygamber Efendimiz (s..) bu konuda şöyle buyurmuştur: "Çocuğun anne babasına sevgi ile bakması, ibadettir."[6]

Din kardeşine bakma:

Peygamber Efendimiz (s…) bu konuda şöyle buyurmuştur: "Allah için sevdiğin bir kardeşine bakman, ibadettir."[7]

Adil âlimin yüzüne bakma:

Bu hususta Peygemberimiz (s..) şöyle buyurmuştur: "Âlime bakmak, ibadettir."[8]

Yaratılış âlemi hakkında tefekkür:

Âlemin yaratılışı, insanın yaratılışı ve... hakkında düşünmek, İslam açısından ibadettir. Bir hadiste şöyle buyrulmuştur: "İbadet, namazın ve orucun çokluğu değildir. İbadet, Allah’ın işlerinde tefekkür etmektir."[9]

O, başka bir rivayette Ebuzer’in ibadeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Ebuzer’in ibadetinin çoğunluğu, tefekkür ve ibret almaktı."[10]

Helal kazanç:

İbadetin örneklerinden bir diğeri de, helal rızık kazanmaktır. Peygamber Efendimizden (s..) bir hadiste şöyle okuyoruz: "İbadet, on kısımdır. Dokuz kısmı, helal rızık kazanma peşinde olmaktadır."[11]

İnsanın ailesinin yanında oturması:

Peygamber Efendimiz (s..) bu konuda şöyle buyurmuştur:

"İnsanın ailesinin yanında oturması, benim bu mescidimde itikâf yapmaktan Allah’u Teâla’ya daha sevimlidir."[12]

Dini inançların esaslarını öğrenme:

Hz. Resulullah (s..) bu konuda şöyle buyurmuştur: "İbadetlerin en faziletlisi, (dini) derin anlamaktır."[13]

Müminin hakkına riayet etme:

Ehli Beyt’ten nakledilen bir hadiste: "Allah’a and olsun! Müminin hakkını eda etmekten daha üstün bir şeyle Allah’a ibadet/kulluk edilmemiştir."[14]

Sabır:

Peygamber Efendimiz (s..) bu konuda şöyle buyurmuştur:

"İbadetlerin en faziletlisi, sabırdır." [15]

Değindiğimiz konulardan da anlaşıldığı gibi ibadet, çok kapsamlıdır. Kısacası Allah rızası için yapılan her amel, ibadet sayılır.

 İbadetin üstünlüğü:

Bütün ibadetler, üstünlük yönünden aynı derecede değillerdir. Bazı ibadetler, Allah’ın katında diğer bazı ibadetlerden daha üstündür.

Bir ibadet, yapıldığı an içinde bulunduğu değişik özellikler dolayısıyla, farklı kemal derecelerine sahip olabilir. Örneğin yaya hacca gitmenin, bir araçla hacca gitmekten daha fazla sevabı vardır. Bu bölümde ibadetin üstünlüğüne sebep olacak konulara değineceğiz.

Bilinçli ibadet etme:

İslam açısından âlim ve cahilin ibadetleri, kemal yönünden bir seviyede değildir. Hz. Ali (a.s)’den bir hadiste şöyle okuyoruz: "Âlimin iki rekât namazı, cahilin yetmiş rekât namazından daha üstündür."[16]

Peygamber Efendimiz (s..) şöyle buyurmuştur: "Tedebbürle kılınan iki rekât namaz, gafil kalple geceyi namazla geçirmekten daha üstündür."[17]

"Anlamadan (derk etmeden) ibadet eden birisi, değirmen taşını hareket ettiren merkeb gibidir ki ne kadar dönse ilerlemez."[18]

İbadette ihlas

İhlas, insanın amellerini sadece Allah rızası için yapmasıdır. Bu özellik, amele değer veren bir iksirdir. İhlasla yapılan küçük bir amel, değer bulur. İhlazsız büyük bir amel de değersizdir.

Kuran’ı Kerim, insanları ibadette Allah’a şerikler koşmalarını men etmiştir.

"…Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, iyi iş yapsın ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın."[19] 

Ehli Beyt’ten nakledilen bir hadiste;

"Allah’u Teâla, bir kulunu kalbinde Allah ile birlikte bir diğerinin kalbinde olmamasından daha üstün bir şeyle nimetlendirmemiştir."[20] 

"İbadetlerin en üstünü, ihlastır."[21]

İbadetteki ihlasın birçok olumlu sonuçları ve bereketleri vardır. Bu kitapta hepsine değinme fırsatı olmadığından sadece iki tanesine değineceğiz:

Peygamber Efendimiz (s..), şöyle buyurmuştur: "Bir kul, kırk gün amelini Allah için yaparsa, kesinlikle hikmet pınarları onun kalbinden diline akacaktır."[22]

Hz. Ali (a.s), şöyle buyurmuştur:

"İhlas oluştuğunda, basiret ve nur da (kalbe) gelir. "[23]   

Ehli Beyt’ten nakledilen bir hadiste:"Halis amel, Allah’tan başka seni kimsenin övmesini istemediğin ameldir."[24]  

Gizli ibadet

İbadete mükemmellik katan etkenlerden birisi de, onu gizli yapmaktır. Böyle ibadetler, genellikle daha fazla ihlasa sahiptirler. Bir hadiste: "En çok sevabı olan ibadet, en gizli yapılan ibadettir."[25]  

İbadetin zor olması:

Kolay ibadeti herkes yerine getirebilir. Daha zor ibadetlerin ise daha fazla meşakkati vardır ve daha fazla çaba harcanmalıdır. Tabi ki neticede daha fazla sevaba nail olacaktır.

Hz. Ali (a.s), bu konuda şöyle buyurmuştur: "İbadetlerin en üstünü, kendini ona zorladığın ibadettir."[26]

Allah aşkı ile yapılan ibadet:

İbadetlerin içinde, en kâmil ve güzel olanı Allah aşkı ile yapılan ibadettir, cennete ulaşmak ya da cehennemden korktuğu için yapılan ibadet değil. Başka bir tabirle en kâmil ibadet, Allah aşkı ile yapılandır, mükellef olduğu için değil.

Hz. Ali (a.s) bu konuda şöyle buyurmuştur: "İnsanlardan bir grup, Allah'a rağbet (mükâfat) için kulluk eder; bu tüccarların ibadetidir. Bir grup da Al­lah'tan korkarak kulluk eder, bu da kölelerin kulluğudur. Bir grup da Allah'a şükür etmek için kulluk eder, bu da hürlerin ibadetidir."[27]

3) İbadetin afetleri

İbadetin mükemmelliğine sebep olan etkenlerin yanında ibadeti batıl eden ya da sevabını azaltan etkenler de vardır.

Riya:

Riya, namazı batıl eden en önemli unsurdur. Riya, bir işi veya ibadeti Allah’tan başkası için yapmak ya da insanları ibadetin hedefinde Allah’a şerik koşmaktır. 

Riya, üç merhalede ameli batıl edebilir: Amelden önce, amel esnasında ve ya amelden sonra. Bu yüzden insan, her zaman Şeytan’ın hamlelerine maruzdur.

Hz. Hasan, şöyle buyurmuştur:

"İnsanlarda şirkin ve riyanın oluşması, karanlık bir gecede siyah bir taşın üstündeki karıncanın hareketinden daha gizlidir."[28]

Ucb/kendini beğenmişlik

Ameli batıl eden unsurlardan bir diğeri de, ucbdur. Bir hadiste şöyle buyrulur: "Allah’ım bana ibadet etmede başarı ver ve ibadetimi ucbla bozma."

Ucb/kendini beğenmişlik, insanı daha fazla çaba göstermekten alı kor. Bir kaç ameli yerine getirmekle ucba kapılan birisi, başka güzel amelleri yerine getirmeye ihtiyacı olmadığını düşünür. Bu da onun Allah’tan uzaklaşmasına sebep olur.

Geçici ibadet:

İbadetleri kısa süreli yapmak da ibadetin afetlerinden biridir ve ibadetin sevabını azaltır. Peygamber Efendimiz (s..) buyurmuşlar: "İbadetin afeti, gevşekliktir (bazen yerine getirmek ve bazen de terk etmek)."[29]

Günah:

İbadetin bir diğer afeti de günahtır. Günah amelin değerini azaltabileceği gibi tamamen de yok edebilir.

Rivayetlere göre hased, giybet, anne babaya eziyet gibi bazı günahlar amelin batıl olmasına yol açarlar. Örneğin Peygamber Efendimiz (s..), buyurmuşlar:

"Her kim bir erkek ya da kadın Müslüman’ın gıybetini ederse, Allah’u Teâla onun kırk gün ve gece namazını ve orucunu kabul etmez. Ancak karşı taraf onu bağışlarsa hariç."[30]

Yine başka bir hadiste de: "Sirke, balı nasıl bozarsa, kötü ahlak da imanı öyle bozar."[31] 

İbadette orta yollu olmak:

Orta yollu olmak, takriben bütün amellerde tavsiye edilmiştir. Hadislerde bütün işlerde ve aynı şekilde ibadetlerde ifrat/aşırılık ve tefritten/kusurdan sakınılması emredilmiştir. Hz. Ali (a.s)’ın şehadet anında oğluna vasiyet ettiklerinden birisi de şuydu: "Ey yavrum, yaşantında orta yollu ol."[32]

Peygamber Efendimizin (s..) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Her ibadete karşı duyulan bir heyecan ve şevk vardır ki git gide soğur/azalır. Her kimin ibadette istek ve heyecanı benim sünnetime göre olursa hidayet üzeredir. Her kim de benim sünnetime uymazsa doğru yoldan sapmıştır ve ameli onun ziyanına olacaktır. Ben, hem namaz kılıyorum hem de uyuyorum. Bazen oruç tutuyorum ve bazen de oruçlu değilim. Hem gülerim hem ağlarım. Öyleyse her kim benim yol ve yordamımdan yüz çevirirse, benden değildir."[33]

 



[1] Biharu’l-Envar, c. 70, s. 297

[2] Biharu’l-Envar, c. 52, s. 125

[3] Biharu’l-Envar, c. 58, s. 326

[4] Biharu’l-Envar, c. 51, s. 258

[5] Biharu’l-Envar, c. 77, s. 27

[6] Mizanu’l-Hikmet, c. 3, s. 1799

[7] Mizanu’l-Hikmet, c. 3, s. 1799

[8] Mizanu’l-Hikmet, c. 3, s. 1799

[9] Mizanu’l-Hikmet, c. 3, s. 2465

[10] Biharu’l-Envar, c. 22, s. 431

[11] Biharu’l-Envar, c. 7, s. 304

[12] Mizanu’l-Hikmet, c. 2, s. 287

[13] Biharu’l-Envar, c. 7, s. 304

[14] Mizanu’l-Hikmet, c. 3, s. 20

[15] Biharu’l-Envar, c. 71, s. 96

[16] Biharu’l-Envar, c. 1, s. 208

[17] Biharu’l-Envar, c. 84, s. 259

[18] Biharu’l-Envar, c. 1, s. 208

[19] Kehf, 110

[20] Biharu’l-Envar, c. 70, s. 249

[21] Biharu’l-Envar, c. 1, s. 245

[22] Uyun-u Ahbaru’r-Rıza, c. 2, s. 69

[23] Ğureru’l-Hikem, s. 93

[24] Camiu’s-Seade, c. 2, s. 417

[25] Biharu’l-Envar, c. 70, s. 251

[26] Gisaru’l-Cumel, c. 2, s. 75

[27] Nehcu’l-Belağe, hikmet 237

[28] Tuhefu’l-Ukul, s. 478

[29] Biharu’l-Envar, c. 77, s. 68

[30] Camiu’s-Seade, c. 2, s. 234

[31]Usul-u Kafi, c. 2, s. 361

[32]Emaliyi Şeyh Tusi, c. 8, s. 8

[33]Mearif ve Meariyf, c. 4, s. 1494

 

Google+ WhatsApp