Adab-ı Muaşeret -I-

Adab-ı Muaşeret -I-

Toplumsal ilişkilerimizde görgü kuralları

4- Adab-ı Muaşeret -I-

Adab-ı Muaşeret; kısaca görgü kuralları, demektir. İnsan, sosyal bir yaratık olduğundan dolayı başkaları ile muaşeret içinde olmalıdır. İslam dini, yaşamın bütün bölümleri için kurallar sunmuştur. Muaşeret de, İslam açısından bazı kurallara ve şartlara sahip olmalıdır. Bu bölümde bu kurallara ve edeplere değineceğiz. .

Yaşamımız boyunca insanların birbirleriyle ilişkilerinde hukuk kuralları olduğu gibi sosyal düzen kuralları mevcuttur. Bu kurallar insanların arasında bulunan ilişkileri düzenleyen ve hayatı anlamlandıran ve güzelleştiren kurallardır. Sosyal hayatta ise, düzen getiren ve insanlar arasındaki ilişkileri olumlu yönde geliştiren önemli görgü kuralları vardır. Bu kurallar “Adab-ı Muaşeret” olarak adlandırılmaktadır. Adab-ı Muaşeret, “toplum içinde çeşitli kesimlerin birbirlerine karşı takınmaları gereken medeni ve ahlaki davranış tarzları ile bu hususlarda gerekli olan pratik bilgiler” anlamına gelmektedir. Biz İslami bir hayat tarzını Kur’an ve hadislerden faydalanma yoluna gitmeyi tercih ettik.

1) İslami muaşeretin temelleri

İslâm’da Toplumsal İlişkilerimizin Temel Esasları da diye biliriz.

Dostluklarda ve düşmanlıklarda Allah'ın rızasını gözetme:

İmanın en yüksek mertebesi olan toplumsal ilişkilerimizde dikkat edilmesi gereken en püf yani hassas noktayı aşağıdaki hadiste aramak gerekir.

"Her kim Allah için sever, Allah için düşmanlık eder ve Allah için verirse, imanı kâmil olanlardandır."[1]

"Müminin Allah için (başka mümini) sevmesi,  imanın yüksek mertebelerindendir."[2]

Bir sonraki bölümde de değinileceği gibi muaşeret kurallarından birisi de, dostu doğru bir şekilde seçmektir. Arkadaş seçmede en iyi ölçü, hem arkadaşlıkların ve hem de uzaklaşmanın Allah rızasını elde etmek için olmasıdır.

Nakledilen bir hadiste

“Acaba din, sevgi ve buğz etmekten başka bir şey midir?"[3]  

Güzel olan şeylere içten ve gönülden imrenme hoşlanılan şeyin adıdır sevgi. Buğzetmek ise kötü olan şeylerden uzak durma veya uzaklaşmaya buğzetme yani kaçınmanın adıdır buğzetmek. 

Dost seçiminde dikkat etme:

Muaşeret, ahlakın değiş tokuş edildiği bir pazardır. Birçok iyi ya da kötü özellikler dostluklar aracılığı ile intikal edilmektedir.

Başarılı insanlardan, başarılı olmalarının sebebini sorarsanız, size iyi arkadaşlara sahip olmalarının bu konuda onlara yardımcı olduğunu söyleyeceklerdir. 

Bunun yanında başarısızlığa uğramış insanlardan, başarısızlıklarının nedenini sorarsanız, size 'kötü dost' diye cevap vereceklerdir.

Kötü arkadaşlar, insanı kemale (olgunlaşmak) erme yolunda ilerlemekten alıkoyarlar. Bu yüzden Müslüman, arkadaşlarını dini temellere uygun olarak seçmelidir. Yani kiminle arkadaş olalım ve kiminle arkadaş olmayalım, kiminle muaşeret edelim ve kiminle muaşeret etmeyelim hususunda İslam'ın görüşünü ölçü edinmeliyiz.

Muaşerette orta yollu ve dengeli olma:

     Orta yollu olmak, yaşamın her bir bölümünde olması gereken en güzel ve beğenilir bir metottur. İşlerin en iyisi, orta yollu olanıdır.

     Muaşerette dikkat edilmesi gereken konulardan birisi de, orta yollu olmaktır. Müslüman, yaşantısını orta yollu olmak üzere geçirmekle mükelleftir.

Bir hadiste şöyle buyrulmaktadır:

"Orta yollu olmak, Allah'ın (azze ve celle) sevdiği bir iştir. Aşırılığa kaçmak ise, (Allah'ın) nefret ettiği bir iştir."[4]

Muaşerette, hem ifrat (aşırılığa kaçmak) hem de tefrit (kusur etmek) sevilmeyen bir özelliktir. Sevgi ve nefreti belirtmede de insan orta yollu olmalı ve aşırılığa kaçmamalıdır.

Bir hadiste, Hz. Ali (a.s) da buyurmuştur:

"Dostunu ihtiyatla sev; çünkü bir gün düşmanın olabilir; düşmanına da teenni ile (düşünürek) düşman ol; çünkü bir gün dostun olabilir."[5] 

Arkadaşı sınama:

İnsanların görünüşlerine güvenmenin, doğru olmadığı gibi kötü zanda bulunmak da doğru değildir.

Bunun için insan birisiyle arkadaşlık kurmadan önce onu sınamalıdır.

Hz. Ali (a.s) bu konuda şöyle buyuruyor:

"Sınamadan önce birisine itimat etmek, acizliktendir."

Aynı şekilde buyurmuştur:"Sınamadan önce birisine güvenme!"[6]

"İnsanların namaz ve oruçlarına aldanmayın. Çünkü bir insan belki namazı ve orucu kendisine bir şekilde adet edinmiş ki eğer terkederse korkuya kapılacaktır. Onun için onları doğru sözlülük ve emaneti eda etmede sınayın."[7]

Bireylerin ruhsal durumuna göre muaşeret:

Beşeri toplumlarda yaşamak, esnek bir ahlaka sahip olmayı gerektirir. Toplum bireyleri, değişik ahlaki ruhi durumlarla yaşamaktadırlar. Bazıları çabuk alınırlar ve bazıları sabırlıdırlar. Bir takım insanlar lakırdıyı seveler ve bazıları ciddidirler. Bazıları, insanların yumuşak huyluluğundan suistifade etmezler ve bazıları...

Binaenaleyh herkese bir şekilde davranamayız, bilakis insanlarla ruhsal durumlarına aşinalığımız doğrultusunda muaşeret etmeliyiz.    

Bir hadiste:

"Halkın ahlakı ile uyum sağlamak, kin ve şerlerinden korunmak için bir güvenliktir."[8]

Arkadaşın hakkına riayet:

Nitekim İmam Ali (a.s) buyurmuştur:

"Allah, kullarının hakkını kendi hakkına öncelikli kılmıştır."[9]

İnsanların birbirlerinin boynundaki haklarından birisi de arkadaşlık hakkıdır. Bir hadiste şöyle buyurmuştur:

"Arkdaşının senin üzerindeki hakkı, onunla iyilik ve insafla arkadaşlık etmen ve o sana nasıl saygı gösteriyorsa senin de ona saygı göstermendir ve ona rahmet ol, ona azap olma."[10]

Başka bir yerde de şöyle buyurmuştur: "Dostunun senin üzerindeki hakkı şudur: Ona hile yapmamalısın ve onu kandırmamalısın. Ona yalan söylememelisin. Onu gaflette bırakmamalısın. Onu kandırmamalısın. Onun işlerinde Allah’tan korkmalısın."[11]    

O İmam (a.s), hukuk risalesinde insanın boynundaki elli tane ferdi ve sosyal hakkı saydıktan sonra şöyle buyurmuştur:

Değerler doğrultusunda arkadaşlık:

İslam’da muaşeret kurallarından birisi de, değerler çerçevesinde arkadaşlık ve dostluk etmektir. İnsan ne kadar İslami değerlere bağlı ise ona saygı da daha fazla gerekli olur. Müslümanlar, muaşeretlerinde halkın değerlere bağlılıkları ölçüsü esası üzerine saygı göstermek zorundadırlar.

Bir hadiste:

"Ehli olmayana iyilik eden bir kimse, iyiliğe zulüm etmiştir."[12]

İslam’da anne, babaya ve öğretmene özel makamlarından dolayı saygı göstermek, çok önemli bir yere sahiptir.

Karşılıklı sevgi ve saygı:

Müslümanlar arasında muaşeretin temeli, sevgi ve saygı üzerine kurulmuştur. Kuran, Fetih suresinde müminleri şu şekilde tasvir etmektedir;

"…kâfirlere karşı çok çetin, kendi aralarında son derece merhametlidirler…"[13]

Kuran’ı Kerim, Hucurat suresinde şöyle buyuruyor:

"Muhakkak Mü'minler kardeştirler…"[14]

Ayette bütün bağlar içinde kardeşlik bağının seçilmesi, eşitliği beyan etmektedir. Çünkü herkes başkalarından merhamet bekler. Kendisi de başkalarına merhamet, saygı ve sevgi göstermelidir.

 

 



[1]Vesailu’ş-Şia, c. 16, s. 165, bab 15

[2]Vesailu’ş-Şia, c. 16, s. 166, bab 15

[3]Biharu’l-Envar, c. 68, s. 63

[4]Hisal-i Saduk, s. 10

[5] Nehcu’l-Belağe, hikmet 268

[6] Mearif ve Meariyf, c.78, s.190

[7] Kafi, c. 2, s. 104

[8]Nehcu’l-Belağe, hikmet, 401

[9]Mizanu’l-Hikmet, c. 2, s. 427

[10]Biharu’l-Envar, c. 74, s. 7

[11]Mizanu’l-Hikmet, c. 2, s. 591

[12]Ğureru’l-Hikem, c. 2, s. 474

[13] Feth, 29

[14] Hucurat, 10

 

Google+ WhatsApp