Hz. Süleyaman'a Kalmayan Dünya
Hz. Süleyman’a kalmayan Dünya bize mi kalacak.
Öğle bir peygamberdi ki o öğle bir saltanat öğle bir devlet gücü şimdiye kadar hiçbir zaman ondan başka kimseye nasip olmamıştı.
Üç çeşit ordusu vardı;
1. İnsanlardan oluşan ordu
2. Cinlerden oluşan ordu
3. Kuşlardan, fillerden oluşan oluşan ordu
Ayrıca rüzgâr da emrine verilmişti, rüzgâr onu istediği yere götürüyordu.
Böyle bir güç, kudret ve muhteşemlik şimdiye kadar kimseye nasip olmamıştır. Onun döneminde cinler dünyaya saldırdı ve Hz. Süleyman cinlerle savaştı. O güne kadar öğle bir savaş meydana gelmemişti.
Kâhinlerin; şeytan çağırma ritüelleri,
münafıkların insanlara zulmetmesi
sarrafların halka faizli para vererek halktan fazlasıyla para almaları
Yoksulların hakir görülmesi
Nedenleri ile Allah dünyaya bir musibet indirdi.
Gökyüzünün kapıları cinlere açıldı.
Cinler dünyaya saldırdı ve öğle ki cinlerin saldırdığı bir hane veya kabilenin aklını elinden alıyor onlar deliriyor ve birbirlerine saldırıyorlardı. Öğle ki bir evde bir baba delirdiğinde kuduz köpek gibi tehlikeli oluyor ve kılıcına sarılarak kendi ailesini kılıçtan geçirirdi.
İşte böyle bir zamanda Allah, Hz. Süleyman’ın emrine Rüzgârı verdi. Cinlerin tamamını yenilgiye uğratarak cinlere boyun eğdirdi. Bu mücadelede Hz. Süleyman galip geldi. Öyleki Rüzgâr, cinler, insanlar ve kuşlardan oluşan orduları vardı.
Hz. Süleyman (a.s.) hem ordulara komutanlık ediyor, hem devleti yönetiyor hem de adaleti sağlamak için hakimlik yapıyordu. Tüm bu yötkilerin tamamı Hz. Süleyman (a.s.) tam toplanmıştı. Artık yaşı geçmiş bedeni bu durumlar karşısında yoruluyordu. Bir gün yine yoğun bir iş ve çalışmadan sonra evine geldi ve nöbetçilere yorgun olduğunu kimseyi içeri almamasını söyledi. Biraz dinlenmek istiyordu. Odasına girdi penceresini açtı bir elinde asası vardı ve pencereden temiz hava alayım derken hem de dışarı bakıyordu. O anda genç ve yakışıklı bir şahıs girdi içeri. Bu genç selam verdi ve kendisine doğru yaklaştığını gören Hz. (s.a.) ona:
-Dur! dedi.
- “Sen kimsin? Nasıl bura gelebildin? Kimden izin alarak içeri izinsizce girdin.
Gelen Genç Şahıs: Ben bu evin asıl sahibinin izni ile geldim.
Genç şahıs sözünü aynen yine tekrarladı.
Hz. Süleyman: Bu evin sahibi benim. diyerek o da sözünü tekrarladı. Sonra O'na dönerek yoksa sen Hz. Azrail (a.s)'mısın?
Gelen Şahıs: Evet ben Azrail’im Yüce Yaratıcının emri ile geldim.
Hz. Süleyman: Bana bir haber mi getirdin yoksa beni götürmeye mi geldin?
Hz. Azrail: Seni götürmeye geldim.
Hz. Süleyman: Benim ne kadar sürem var.
Azrail: Sadece 3 nefes alıp verecek kadar vaktin var.
Azrail oracıkta Hz. Süleyman’ın canını alır. Fakat bir mucize gerçekleşir. Hz. Süleyman o anda Asası elinde ve ondan destek alarak ayakta durmaktadır. Azrail canını aldığında yere düşmez öylece ayakta olduğu gibi cansız bedeniyle asasına dayalı vaziyette kalır. Dışarıdan içeri bakanlar, neden Hz. Süleyman’ın hep aynı yöne baktığına şaşırıp kalırlar. Korkularından gelip kendisine soramazlar. Hz. Süleyman’ın neden hep aynı yöne baktığı şeklinde kendi aralarında tartışmaya girerler ve üç kısma ayrılır. O anda karıncalar Hz. Süleyman’ın asasını yiyerek kırılmasına neden olur. Asa kırılınca Hz. Süleyman da yere düşer. O zaman Hz. Süleyman’ın öldüğü anlaşılır.
Sonra kendi aralarında tartışmaya girenler, “Hz. Süleyman’a kalmayan dünya bize mi kalacak.” Derler.
Vedat AKBULAK