HZ. Muhammed (s..)'in Hayatı
HZ. Muhammed (s..)'in Hayatı Peygamberlerin sonuncusu ve ilâhi elçilerin efendisi Abdulmuttalib oğlu Abdullah oğlu Muhammed (s.a.a), fil Yılı’nın rebiyülevvel ayının on yedinci gününde doğdu.
(s.. ): Selam ona ve onun soyuna olsun
Arap yarımadası; Asya’nın güney batısında büyük bir yarımadadır. Doğusu ve batısı dağlarla, orta kısmı çöllerle kaplıdır. En verimli bölgesi Mekke ve Medine’nin bulunduğu Hicaz’dır. Arabistan, İslâmlığın doğduğu ve yayıldığı yerdir. Kuşkusuz, yarımadanın en önemli özelliği İslam dininin bu topraklarda yeşermesi ve onun insanlığa getirdiği yeni düzendir. Arapların İslam öncesi tarihlerine Cahiliye Çağı denir. Bu çağın kendine özgü kültürü, din anlayışı ve sanatı vardır. Putlara tapan Araplar arasında tek Tanrı’ya inanlara da vardı. İslamlık Mekke’de doğdu; Medine’de güçlendi. Medine, bölgenin en eski ve en varlıklı kentidir. Kâbe ‘den dolayı kutsal sayılan Mekke; önemini ticarete borçludur.
Hz. Peygamber’in Soyu (Nesebi):
Hz. Muhammed, Kureyş’in Köklü ailesindendir. Soyu Hz. İbrahim’e dayanır. Babası Abdullah, Haşim-Oğullarından olup Abdülmuttalib’in en sevgili oğlu idi. Annesi Amine, Zühreoğullarrındandır. Her ikisi de Mekkeli olup birkaç gömlek sonra soyları birleştir.
Peygamberlerin sonuncusu ve ilâhi elçilerin efendisi Abdulmuttalib oğlu Abdullah oğlu Hz. Muhammed, Miladi 571 yılında Mekke’de doğmuştur (Hicri olarak: fil Yılı’nın rebiyülevvel ayının on yedinci gününde doğdu).
Peygamberi Efendimizin doğduğu gece meydana gelen olağanüstü olaylar nasıl gerçekleşmiştir?
Tarihçiler bunu; İran’da Kisra’nın Sarayındaki sütunlar yıkıldığını
Mecusiler’in tapınmak için yanan ateş ocakları söndüğünü ve Sava gölünün battığını kaydetmişlerdir.
Hz. Peygamber’e Sa’doğulları kabilelerinden bir kadın sütannesi oldu.
Doğmadan evvel babasını, 6 yaşında ise annesini kaybeden Hz. Muhammed, önce dedesi Abdulmuttalip sonra da amcası Ebu Talib (H. Ali’nin babası) himaye etmiştir.
Hz. Peygamberimiz doğmadan önce babasını kaybetti. Hz. Peygamber’e Sa’doğulları kabilelerinden bir kadın sütannesi oldu. Dört veya beş yaşına girdiğinde annesine geri verildi. Altı yaşındayken annesi vefat etti. Bunun üzerine bakımını tek başına dedesi üslendi. Fakat iki yıl sona o da öldü. Dedesi ölmeden önce onun bakımını müşfik amcası Ebu Talib’e havale etti. Evleninceye kadar da amcasının yanında kaldı.
On iki yaşındayken amcası ile birlikte Şam’a bir yolculuk yaptı. Yolda Rahib Buhayra ile karşılaştı. Buhayra onu tanıdı. Onun gözden uzak tutmaması hususunda Ebu Talib’i uyardı. Ve onun aleyhinde komplolar kurmak için Yahudilerin fırsat kolladıklarını belirtti.
Hz. Peygamber (s.a.a), yirmi yaşlarında Hılfu’l –Fudul adı ile bilinen ve mazlumları müdafaa için kurulan bir antlaşmaya katıldı. Sonraları bu katılımdan iftiharla söz etmiştir.
Gençliğinde akıllı ve olgun davranışı, doğru sözlülüğü ve nezaketi ile herkesin sevgisinin kazanmış ve kendisine bundan dolayı “El-Emin” lakabı verilmiştir.
Hz. Muhammed 25 yaşında iken Hz. Hatice ile evlenmiştir.
Onun güvenirliği, dürüstlüğü üzerine Hz. Hatice kendi ticaret kervanını O’na emanet etmiştir. Hatice’nin mallarıyla ticaret yapmak için Şam’a gitti.
Gençliğinin parlak döneminde yirmi beş yaşındayken Hatice ile evlendi. Bundan önce “doğru ve güvenilir (emin)” kişi lakapları ile tanınmıştı.
Hacerü’l Esved’i yerine koymakta anlaşmazlığa düşen kabileler onun arabulucuğuna başvurdular. O da abasını yere sererek kutsal taşı abasının üzerine koymalarını söyledi. Tüm kabile reisleri her birisi birlikte bu taşı yerine koydular.
Kırk yaşında Peygamber olarak görevlendirildi. Görevinin bilincinde olarak insanları Allah’a çağırmaya başladı. Öncü müminlerden oluşan bağlılar ve destekçiler toplamaya başladı.
* Hz. Muhammed'e ilk vahiy 610 yılında Hira Mağarası'nda gelmiştir.
* Kendisine ilk inanan dört Müslüman: Hz. Hatice, Hz. Ali, Hz. Zeyd, Hz. Ebubekir olmuştur.
Çağrı görevine başladıktan birkaç yıl sonra Allah yakın akrabalarını uyarmasını emretti. Bunun üzerine elçilik görevini ilan ederek, İslâm’ı sevenlerin müminler safına katılması yolunda açık çağrıda bulunmakla emredildi.
O andan itibaren Kureyş kabilesi, Hz. Peygamberin önüne çeşitli engeller çıkarmaya, çağrının yayılmamasını önlemeye, böylece Allah yolunun önünü kesmeye başladılar. Ebu Cehil, Ebu Leheb, Ebu Sufyan gibi Mekke’nin bu şahısları Arapları Peygamberimize doğru kışkırtmışlar ve Peygamberimizi yalanlamışlar.
Peygamberimiz bunun için yeni bir pencere açmak için Habeşistan’a yöneldi. Bir grup Müslüman’ı Habeşistan’a gönderdi. Bu durum karşısında Kureyşliler Habeşistan kralını Müslümanların üzerine kışkırtmak istediler. Fakat bunda da Muaffak olamayınca bu defa Müslümanlar üzerine ekonomik, sosyal ve siyasi ambargo altına alarak kuşatma altına aldılar. Bu ambargo tam 3 yıl sürdü. Bunda da başarısız oldular. Müslümanlara uyguladıkları ambargo nedeniyle müslümanları dize getiremeyince ambargoyu kaldırmak zorunda kaldılar.
Ancak bu dönemde Hz. Peygamberimiz için çok üzücü bir olay meydana geldi. Ebu Talip ile Hatice hayatını kaybetti. Peygamberimiz (s.a.a)’i koruyucusu Ebu Talib’i ve eşi Hatice’yi kaybetmesi karşısında çok üzüldü. Çünkü aynı yıl içinde en güçlü iki destekçisini kaybetmişti.
İsra ve Miraç Olayı:
Bazı tarihçiler bu olayın gerçekleşmesini peygamberimizin bu üzücü olay sonrası gerçekleşmesine dikkat çekmişlerdir. Miraç olayı; Hz. Peygamberimiz (s.a.a)’nin Kabe’den Mescit’i Aksa’ya, oradan da yükselişi olayıdır.
Yüce Allah bu ağır havayı dağıtmak için Miraç esnasında ona gösterdiği büyük mucizelerle önüne geleceğin ufuklarını açtı. Gerçekten Miraç mucizesinin Hz. Peygamber ve müminler üzerinde geleceğe yönelik ufuklarını ümitlendirmiştir.
Taif’e Gitmesi:
Hazreti Peygamber yeni bir hareket merkezi bulabilmek ümidi ile Taif’e göç etti. Fakat Mekk’ye komşu olan ve bu şehrin atmosferinin etkisi altında kalan bu beldeden yeni bir açılım elde edemedi. Bunun üzerine peygamberimiz tekrar Mekke’ye daha önce komşuluğunu seçtiği Mut’im b. Adiyy’in yakınına yerleşti.
Hz. Peygamberimizin (s.a.a) Hac Mevsiminde Medine Halkı (Ensar) Karşılaşması Olayı:
Hz. Peygamber (s.a.a) İlâhi Risalet-i yaymak için Hac Mevsimlerinde yeni bir hareket başlattı. Hac görevini yerine getirmek ve Ukkaz Panayırı’nda ticaret yapmak için Beyt’ül Haram’a gelen kabilelere kendini tanıtmaya başladı. Yesrib (Medine) halkı ile buluştuktan sonra, yüce Allah önüne başarı ve yardım kapılarını açtı.
* Hz. Peygamber 621 yılında Medineliler ile Akabe Tepesi'nde görüştü.
Hz. Muhammed hac mevsiminde Mekke’ye gelen kabileler ile görüşerek onları İslâm’a davet ediyordu. 619 yılında Akabe’de Medineli 6 kişi İslâmiyet’i kabul etti. Hz. Muhammed tarafından görevlendirilen Mus’ab b. Umeyr’in çalışmaları sonucunda Medine’de İslamiyet hızla yayıldı. Böylece Allah’a çağrısı devamlılık kazanarak İslâm Medine’de kök saldı ve bu beldede yayılmaya başladı.
* Müslümanlar yaşadıkları zorluklar karşısında ilk hicretlerini Habeşistan'a yaptılar (615-616).
Mekkelilerin baskı ve işkenceleri artınca Hz. Muhammed isteyenlerin Habeşistan’a göç etmesine izin vermiş ve ilk hicret Habeşistan’a yapılmıştır (615).
Kureyişlilerin Peygamberimizi Öldürme Kararı
Sonunda Kureyişliler Hz. Peygamberimizi öldürme kararı aldılar. Peygamberimiz; Kureyşlilerin kendisine yönelik öldürme tuzağından Allah tarafından haberdar edilmesi üzerine Medine’ye hicret etmeye karar verdi.
Kureyş kabilesi bu kabilenin bütün kollarından oluşan bir grup vasıtasıyla onu öldürüp kendisinden nihayi olarak kurtulma konusunda anlaşmışlardı. Bu durumdan Hz. Cebrail (a.s) vasıtasıyla haberdar edilen Hz. Peygamberimiz, bu gelişmeler karşısında Hz. Ali’yi (a.s)’ı bir gece kendi yatağında yatmasını emrettikten sonra kendisi bütün korunma tedbirlerini alarak Medine’ye doğru yola çıktı. Medineliler peygamberimiz için tam bir karşılama hazırlığı yapmış ve şehrin halkı onu şehrin girişinde Rebiyülevvel ayının başlarında büyük sevinç gösterisi ile karşıladı. Hz. Peygamberimiz, bu hicreti İslâm Tarihi’nin başlangıcı oldu.
* 622'de Medine'ye Hicret gerçekleşti.
Hicret (Göç):
Bu gelişmelerden sonra Hz. Muhammed, Mekke’de baskı altındaki Müslümanların Medine’ye göç etmelerine izin verdi. Kısa zamanda Müslümanların tamamına yakını Mekke’yi terk etti (622).
Hz. Peygamberimizin İslâm Devleti’ni Kurması
Hz. Peygamber (s.a.a) Medine’de ilk İslâm Devleti’ni kurdu. Hicret’ten sonraki ilk yıl zarfında bu devletin temellerini attı. İşe putları kırmakla ve Mescid-i Nebevi’nin inşası ile başladı. Bu mescidi; hareketi, çağrısı ve hükümeti için merkez olarak hazırladı. Arkasından muhacirlere ile ensar arasında birebir kardeşlik ilişkileri kurdu. Böylece yeni devletin üzerine oturacağı sağlam bir halk tabanı oluşturmayı amaç edindi.
Bir yandan da kabileler arasındaki ilişkileri düzenleyen bir tür yönetmelik hazırlayarak bunu kabilelere iletti. Bu arada Yahudi oymakları ile bir anlaşma imzaladı. Bu yönetmelik ile bu anlaşma, ilk yönetim düzeninin ve İslâm Devleti’nin genel hatlarını içeriyordu.
Hz. Muhammet Medine’de yaşayan Yahudiler ile Vatandaşlık Antlaşması yaptı. Bu antlaşmaya göre;
-Yahudiler Müslümanlarla barış içinde yaşayacaklar.
-Şehri birlikte savunacaklar
-Yahudiler Müslümanların yararlandığı her türlü haktan yararlanacak, ibadetlerini ve ayinlerini serbestçe yerine getirebileceklerdi.
-Çıkan anlaşmazlıklarda son sözü Hz. Muhammed söyleyecekti.
Not: Hicretten sonra Medine’de şehir devleti kurulmuş ve Hz. Muhammed bu devletin başkanı, kumandanı ve yargıcı olmuştur.
Hicret'in Önemi:
1. İslamiyet koruyucu buldu ve güçlenmeye başladı.
2. İslamiyet'in kurtuluşuna ve inkılabına başlangıç olmuştur.
3. İslamiyet yayılma serbestliği kazandı.
4. Medine İslamiyet'in merkezi oldu, ilk İslam Devleti kuruldu.
5. Hicret, Hz. Ömer zamanında Hicri Takvim'in başlangıcı sayıldı.
6. Hicretle ilk nüfus sayımı yapıldı, Müslüman olmayan Araplarla ve Yahudilerle 'Vatandaşlık Sözleşmesi' yapılmıştır,
7. 'Vatandaşlık Sözleşmesi' İslam Devleti'nin ilk anayasası olmuştur.
8. Mekke'den Medine'ye göç edenlere; “Muhacir”, onları karşılayan ve yardım eden, Medinelilere de “Ensar” denilmiştir.
Kureyişlilerin Genç İslâm Devti’ne Karşı Tepkileri
Genç İslâm Devleti ve İslâm çağrısı, Kureyşlilerin sert ve çirkin direnişi ile karşılaştı. Bunlar bu yeni İslam Devleti’ni ortadan kaldırmaya kesin karar vermişti. Bu amaçla Müslümanlara art arda savaşlar açtılar. Müslümanlar da bu savaş girişimleri karşısında kendilerini savunmak zorunda kaldılar.
Arap Müşrikleri; tek başlarına bu yeni kurulan İslâm Devleti’ni ortadan kaldıramayınca Yahudilerle birleşerek bu yeni İslâm Devleti’ne karşı ortak hareket ettiler. Sasani ve Bizans Devletlerinden yardım istediler. Fakat bu dönemde Göktürkler, Sasaniler ve Bizanslılar birbirleriyle savaş halindeydiler. Bu nedenle Yahudiler müşrikler tarafından istenen yardım karşısında kayıtsız kaldılar.