Ayasofya
Tarihten Günümüze Ayasofya
Ayasofya, mimari bakımdan merkezî planı birleştiren kubbeli bazilika tipinde bir yapı olup kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak ele alınır.
Ayasofya adındaki "aya" sözcüğü "kutsal, azize", "sofya" sözcüğüyse Eski Yunancada "bilgelik" anlamındaki sophos sözcüğünden gelir.
Dolayısıyla "aya sofya" adı "kutsal bilgelik" ya da "ilahî bilgelik" anlamına gelmekte olup Ortodoksluk mezhebinde Tanrı'nın üç niteliğinden biri sayılır.
I. Justinianus döneminde 6. yüzyılın ünlü bilim adamları, fizikçi Miletli İsidoros ve Trallesli matematikçi Anthemius'un yönetiminde Ayasofya Kilisesi inşa edilmiştir. Ayasofya’nın inşaatında yaklaşık 10.000 işçinin çalıştırılmıştır. I. Justinianus Ayasofya için büyük bir servet harcadığını belirtmiştir.
Ayasofya Kilisesi’nin bir özelliği, yapımında kullanılan bazı sütun, kapı ve taşların binadan daha eski yapı ve tapınaklardan getirilmiş olmasıdır.
1 Haziran 1453'te İstanbul'daki ilk Cuma namazını burada kılan Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya'nın Osmanlı yönetimi altında cami olarak hizmet vereceğini duyurdu. Mihrap ve minber yapıldı, çan ve Haç kaldırıldı. Mozaiklerin üstü kapatıldı.
1481'de ilk minaresi inşa edildi. Fatih Sultan Mehmet'ten sonra tahta geçen Sultan İkinci Bayezid zamanında bir minare daha dikildi.
1509'daki büyük İstanbul depreminde ilk yapılan minare yıkıldı, yerine tuğladan bir minare yapıldı.
Türklerin İstanbul’u 1453’te fethinden sonra kilise camiye dönüştürülmüştür. Osmanlı sultanı Fatih Sultan Mehmet’in gösterdiği hoşgörüyle insan figürleri içeren mozaikler tahrip edilmeyerek üzerleri ince bir sıvayla kapatılarak camiye dönüştürülmüştür.
Günümüzde görülen Ayasofya binası, aslında aynı yere üçüncü kez inşa edilen kilise olduğundan "Üçüncü Ayasofya" olarak da bilinir.
İlk iki kilise isyanlar sırasında yakılarak yıkılmıştır.
Döneminin en geniş kubbesi olan Ayasofya’nın merkezî kubbesi, Bizans döneminde meydana gelen depremlerde iki defa çökmüştür.
En son olarak II. Selim döneminde Mimar Sinan’ın binaya istinat duvarlarını eklemesinden itibaren hiç çökmemiştir.
1739'da camiye medrese, kütüphane ve aşevi de eklendi.
AYASOFYA'NIN ÖZELLİKLERİ
15 yüzyıl boyunca ayakta duran bu yapı sanat tarihi ve mimarlık dünyasının başyapıtları arasında yer alan Ayasofya; büyük kubbesiyle Bizans mimarisinin bir simgesi olmuştur. Ayasofya diğer katedrallere kıyasla :
Dünyanın en eski katedralidir. Günümüzde yüz ölçümü bakımından dördüncü sırada yer almaktadır.
İstanbul'un 1453'te Osmanlı Türkleri tarafından fethinden sonra, fethin sembolü olarak, derhal Ayasofya Kilisesi camiye dönüştürülmüştür.
16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman fethettiği Macaristan’daki bir kiliseden Ayasofya’ya iki dev kandil getirilmiştir ki, günümüzde bu kandiller mihrabın iki yanında yer alırlar.
Ayasofya’nın Osmanlı dönemindeki en ünlü restorasyonlarından biri sultan Abdülmecit’in emriyle İsviçre veya İtalyan asıllı olan Gaspare ve kardeşi Giuseppe Fossati’nin nezaretinde 1847’ başlayan restora çalışmaları 1849’yılında tamamlanmıştır. Ayasofya restore edilerek 13 Temmuz 1849'da gerçekleştirilen bir törenle yeniden halka açılmıştır.
1923'te cumhuriyetin ilanından sonra cami olarak kullanılmaya devam etse de, Ayasofya 1931'de kapatıldı. Ayasofya, Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ve Bakanlar Kurulu kararı ile 1935 yılında müzeye dönüştürme kararı alındı. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün verdiği izin sonrası başlayan Müze’ye dönüştürme çalışmalar 15 yıl sürdü ve 1947'de tamamlandı.
1996'da Dünya Anıtları İzleme listesine alınan Ayasofya'nın kubbesi ve minareleri, Dünya Anıtları Fonu'nun da desteğiyle 1997-2002 arasında restore edildi. Müze aynı zamanda UNESO Dünya Mirası listesinde.
Ayasofya hem cami oluyor hem de müze. Günün belli saatlerinde ibadete açık tutulmaktayken bazı saatlerde de turizm ziyaretçilerine açık olacak.
Haber Editörü: Vedat AKBULAK
- https://www.youtube.com/watch?v=bcVl01312tU&t=187s
- https://www.youtube.com/watch?v=db1K1y4p030
- https://www.youtube.com/watch?v=S-_J3CjtNoE&t=44s