Sevr Antlaşması
SEVR ANTLAŞMASI (10 AĞUSTOS 1920):
İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na katılmasını istemiyorlardı. Çünkü Osmanlı Devleti’ni Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda bölmeyi amaçlıyorlardı. Osmanlı Devleti Almanya’nın yanında savaşa girince 1916’da İngiltere, Fransa ve Rusya bir araya gelerek Osmanlı Devleti’ni Sykes-Picot (Saykks-Piko) Anlaşmasında gizli olarak bölüştüler. İtalya Devleti bu antlaşmaya itiraz ederek Osmanlı Devleti topraklarından pay istemesi üzerine Sain –Jean de Maurlenne (Saint-Jan Dö Maren) Anlaşması ile yeniden paylaştılar.
Not: Birinci Dünya Savaşından sonra yenilen devletlerle antlaşmalar yapılmış, fakat Osmanlı Devleti ile ateşkes antlaşmasından başka bir antlaşma yapılmamıştı. |
Sevr’in I. Dünya Savaşı’nı bitiren diğer antlaşmalara göre oldukça geç imzalanma nedenleri:
-Mondros Ateşkes Antlaşması’nın bir barış antlaşması gibi geniş ve işgal içeren maddeler taşıması
-Paris Konferansı’nda İtlâf Devletleri arasında Osmanlı topraklarını paylaşma konusunda çıkan anlaşmazlık ve İtalya’nın konferansı terk etmesi
-Türk milletinin işgallere karşı beklenmedik mücadelesi gösterilebilir.
Uyarı: Antlaşmanın TBMM açıldıktan hemen sonra imzalanma nedeni; Meclisin başarılı olacağından kaygılanıp işgalleri resmiyete dökmek istemeleridir. |
İşgal Devletleri San Remo Konferansı’nda (18-26 Nisan 1920) barış antlaşmasının taslağını görüşerek karara bağladıktan sonra Paris’e bir Türk heyetinin gelmesini talep ettiler. Osmanlı Devleti’ne gözdağı vermek ve anlaşmaya zorlamak için İngilizler; Mudanya ve Bandırma’yı, işgal ettiler.
Tevfik Paşa başkanlığında Paris’e giden Türk heyeti sunulan barış şartlarının oldukça ağır olması nedeniyle anlaşmayı imzalamadılar. Bu durum karşısında İngilizler Yunan ordusunu devreye sokarak 22 Haziranda saldırıya geçtiler. İlerleyen Yunan birlikleri Balıkesir, Nazilli, Karamürsel ve Mudanya’yı ele geçirdiler. Trakya’dan Tekirdağ’a kadar işgal ettiler. Bu durum karşısında Hükümette olan Damat Ferit Paşa; Osmanlı Devlet’i adına anlaşmayı kabul etmek için eski komutanlardan ve nazırlardan oluşan bir Saltanat Şurası toplandılar (22 Temmuz 1920). Yapılan görüşmeler sonunda Bağdatlı Hadi Paşa, Rıza Tevfik Bey ve Reşat Halis Bey’den oluşan bir heyetin Fransa’ya gönderilmesine karar verildi.
Fransa’ya giden Türk heyeti Paris yakınlarındaki Sevres (Sevr) kasabasında 10 Ağustos 1920’de Sevr Barış Antlaşması’nı imzaladı. 433 maddeden oluşan antlaşmanın bazı maddeleri:
Alınan Kararlar
1. Osmanlı toprakları İstanbul ve Anadolu'nun küçük bir bolümü olarak sınırlanıyordu.
2. Boğazlar her türlü geçişe serbest olacak ve uluslararası bir komisyon yönetecek
3. İzmir ve Doğu Trakya Yunanlılara verilecek Doğu Anadolu'da Ermenistan ve Kürdistan kurulacak.
4. Konya, Antalya ve arka tarafları İtalyanlara,
5. Çukurova Fransızlara verilecek.
6. Arap ülkeleri İngiliz ve Fransızlarca bölüşülecek.
7. Kapitülasyonlar bütün aşırılığı ile devam edecek.
8.Osmanlı uyruğundaki herhangi bir kişi Antlaşma Devletleri’nin vatandaşlığına geçebilecek. Vatandaşlık değiştirdiği tarihten itibaren;
-Her türlü kapitülasyonlardan yararlanabilecek,
-Osmanlı Devleti’ne vergi vermeyecek
-Askerlik yapmayacak
-Tekrar Osmanlı vatandaşlığına geçemeyecektir.
*Bu maddenin amacı, Osmanlı ekonomik hayatında daha fazla etkinlik kazanmak ve Türk milletini yasal yollarla yok etmektir.
1. Osmanlı ordusu 50700 kişi ile sınırlandırılıyordu.
2. Doğu Anadolu’dan başlayıp sınırları Karadeniz’e kadar ulaşacak, ABD mandasında bir Ermenistan ile buna bağlı özerek bir Kürdistan kurulacaktı.
3. Osmanlı Devleti’nin gelirlerine el konulacak ve galip devletler istedikleri yerlerde ekonomik nüfuz bölgeleri kurabileceklerdir.
Bu madde ile Osmanlı Devleti’ni ekonomik sömürge haline getirmeyi amaçlamışlardı.
4. Osmanlı ülkesi, İstanbul, uluslar arası bir şehir olarak denetim ve koruma altında olmak üzere Osmanlı Devleti’nin başkenti olacak; ayrıca Anadolu’nun küçük bir bölümü (Tokat, Bolu ve Kastamonu dolayları Osmanlı ülkesi olarak kalacaktır.
5. Osmanlı Devleti barış şartlarına uymazsa İstanbul da Türklerin elinden alınacaktır.
Bu madde ile Osmanlı Devleti’nin gerektiğinde yıkılabileceğini göstermektedir.
Yine bu madde ile; Osmanlı Devleti’ni tehdit edip antlaşma şartlarına uymasını sağlamak amaçlanmıştır.
Sevr Antlaşması’ndan sonra Ermenistan ve Kürdistan çalışmaları hız kazanmıştır.
Anlaşmanın Önemi:
-Sevr Antlaşmasıyla; Türk ülkesi kesinlikle parçalanıyordu.
-Osmanlı Devleti fiilen sona eriyordu.
-Osmanlı Devleti’nin imzaladığı en son antlaşmadır.
-Sevr, ölü doğmuş ve hiçbir zaman uygulamaya konulamamıştır.
-Sevr Antlaşması’nın yürürlüğe konmamasının en önemli nedeni, Milli Mücadele’nin başarıya ulaşmasıdır.
Osmanlı yönetiminin teslimiyetçi bir tutum sergilemesi, TBMM’ye katılımları artırmış ve ulusal bilinci kamçılamıştır.
Sevr Antlaşması Kanun-i Esasiye uygun değildi. Çünkü Parlamentonun onaylaması gerekiyordu. Parlamento ise dağıtılmıştı.
Anlaşma; Osmanlı Hükümeti Damat Ferit adına Osmanlı delegeleri; Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) Bağdatlı Hadi Paşa, Şuray-ı Devlet (Danıştay) Rıza Tevfik Bey ve Bern Sefiri Reşat Halis Beyler adına Paris’in Sevr kasabasında imzalandı (10 Ağustos 1920).
Sevr Anlaşmasına Tepkiler:
Sevr Antlaşması Osmanlı Devleti’ni resmen sona erdiriyordu. İstanbul’da tepkiyle karşılanan antlaşma yüzünden Damat Ferit Paşa, istifa etmek zorunda kaldı. Yerine kurulan Tevfik Paşa Hükümeti de antlaşmayı onaylamamıştır.
Sevr Antlaşması hukuksal açıdan geçerliliği olmayan bir anttlaşma idi. Çünkü yürürlükte olan Kanun-i Esasiye göre imzalanan uluslar arası antlaşmaların Mebusan Meclisinde kabul edilmesi gerekiyordu. Oysa Mebusan Meclisi işgal güçleri tarafından dağıtıldığı için İstanbul’da bu antlaşmayı onaylayacak bir meclis yoktu. Milli iradeyi temsil eden BMM’nin ise bu anlaşmaya tepkisi çok sert oldu.
Büyük Millet Meclisi başkanı Mustafa Kemal daha antlaşma imzalanmadan Türk topraklarını parçalayacak milli birlik ve beraberliği bozacak bir antlaşmanın kabul edilmeyeceğini tüm dünyaya duyurmuştu. Büyük millet meclisi antlaşmaya tepkisi çok sert oldu. 19 Ağustos 1920’de alınan bir kararla antlaşmayı onaylayan ve imzalayanlar
*imzalayanları ve Saltanat Şurası’nda onaylarları, ayrıca uygulatmaya çalışanları vatan haini ilan etti ve Antlaşmayı tanımadığını ifade etmiştir.
Wilson İlkeleri’ne rağmen, Türk ulusunun bağımsız yaşama hakları gasp edilmiştir. Bu nedenle Ulusal Kurtuluş Savaşı, Türk ulusunun haklarını koruyabilmesi için son ve tek çözüm haline gelmiştir.