Osmanlı Hukuku
Betül Yanbakan: Osmanlılarda Hukuk Konusunu Araştırtı
OSMANLI HUKUKU
Kanun
Osmanlı İmparatorluğu varlığı süresince birçok hukuk düzenini sentezlemiş ve Osmanlı hukukunu oluşturmuştur. Kanun, genellikle laik bir düzene sahiptir. Kanun, Şeriatle, yani dini hukukla beraber yürütülmekteydi. Hukuk kuralları yerel özelliklere göre de esneklik gösteriyordu. Toprakların yönetimi ve sivil düzen konusunda yerel idareye haklar tanınıyordu. Böylelikle imparatorluk içindeki birçok unsurun adalet anlayışına cevap veriliyordu. Osmanlı İmparatorluğu'nun kompleks yapısı yeni kültürlerin uyumuna yönelik kanun hareketlerini gerektirmişti. Kültürel ve dini farklılıklar "millet" anlayışıyla imparatorluğa uygun hale getirildi.
Mahkeme
Osmanlı'da davalara kadı bakardı. Mahkeme binası kadının evi olabildiği gibi kentin camisi yanındaki bir mekan da olabilirdi. 19. yüzyıl ortalarına kadar İstanbul kadısının belli bir mahkeme binası yoktu. Kadı'nın hususi konağı mahkeme olarak kullanılmaktaydı. Ancak 1837'de Bab-ı Meşihat ya da Şeylülislam Kapısı olarak anılacak Etmeydanı'ndaki bir bina ile kadı anonim bir nitelik kazanmıştır.
Yargılama
İslam hukukuna göre mahkeme tek hakimden oluşmalıydı. Birden çok hakim yasaktı. Kadı yargılama esnasında tek başına görev yapmaktaydı. Kadının bir "danışma meclisi" bulunabilirdi. Jüri olarak orada bulunan kişilere konu hakkında danışabilirdi. Buna "maşveret" adı verilirdi. Yargılama ve hüküm yetkisi yalnızca kadı ile sınırlı kalmaktaydı. Genel temayüllere göre yargılama esnasında her zaman bağımsız kişiler bulundurulurdu. Açıkça görülmeyen duruşmalar şaibeli sayılırdı. Davacı farklı bir mezhebe ya da dine mensupsa kendi kurallarına göre yargılanabilirdi. Kadı yakınları hakkında karar veremez ve hasta ya da bitkin değilse davaları görmekten kaçınamazdı. Davanın tatil veya gece vakitlerine denk gelmesi bu durumu değiştirmezdi. Dava sırasında kadının dava ile ilgili kişilerle münasebette bulunması yasaktı.
-OSMANLI'DA HUKUK SİSTEMİ-
Osmanlı İmparatorluğu'nda her kaza merkezinde bir şeriat mahkemesi bulunuyor ve bunların başında birer kadı görev yapıyordu. Asli görevi, ahali arasındaki anlaşmazlıkları çözümlemek olan ve padişah isteğiyle ile tayin olunan kadılar, sultanın emrettiği her hususta hüküm vermekle yetkilendirildiklerinden idarî, malî, askerî gibi işlerle de meşgul olmaktaydılar. Böylelikle Osmanlı Devleti’nde yargı ve yürütme işleri birlikte yan yana yürütülmüştür.
Kadı, en genel tarifle, yargı işlerine bakan görevliye verilen bir unvandır. Ahali (halk) arasında vuku bulan (meydana gelen) ihtilafların (anlaşmazlık) çözülmesi maksadıyla İslâmiyet’in ilk devirlerinden itibaren var olan bu müessese, Osmanlıların da ilk dönemlerinden itibaren varlığını göstermiştir. Osmanlılarda kadı tayininde, ilk dönem İslâm devletlerindeki usullere riayet ederek, tanınmış kişileri kadılığa tayin etmişlerdir. Osmanlı Devleti’nde, beylik dönemlerinden itibaren fethedilen yerlere hukuku temsil etmek üzere bir kadı ve idareyi temsilen bir subaşı tayini yerleşmiş bir gelenekti.
Hazırlayan: Betül Yanbakan
Daha Geniş ve Detaylı Bilgi İçin: TÜRKLERDE HUKUK tıkla