ORTA VE YENİ ÇAĞDA AVRUPA -II-

ORTA VE YENİ ÇAĞDA AVRUPA -II-

Avrupa Tarihi

Ortaçağ’da Avrupa Devletlerinin Genel Özellikleri
1. Kavimler Göçü sonucundan İstanbul’un Türklerce fethedilmesine kadar sürer.
2. Merkezi otoritenin güçlü olmadığı, devletlerin birliğinin olmadığı bir süreci ifade eder.
3. Feodalizmin siyasal, sosyal, ekonomik düzen olduğu bir çağdır.
4. Kralların yetkilerinin Papalara oranla daha az ve sınırlı olduğu bir dönemdir. (Papalar kralları görevden alabildiği gibi, atayabilirdi)
5. En güçlü kurumun kilise (veya onun simgesel gücü Papalık) olduğu bir çağdır. (Kilise en büyük ekonomik, siyasi ve dinsel güçtür.)
6. Bilimsel düşüncenin baskı altına alındığı ve bu yüzden bilim hayatının sönük geçtiği bir dönemdir.
7. Çağın en önemli ekonomik, siyasi ve askeri olayı Haçlı Seferleri olmuştur.
8. Bilimsel, teknik alandaki gelişmelerin yaygınlaşması ve hızlanması ile sona ermiştir.

Sosyal Yapı:

Orta Çağ’da Avrupa’daki Siyasi Yapı: Ortaçağ Avrupa’sının en önemli siyasal yapısı Feodalite’dir. Feodalite yönetiminde halk aşağıdaki sınıflara ayrılmıştır.
    Avrupa’da halk çeşitli sosyal katmanlara ayrılmıştı. Bunlar;
- Asiller (Soylular):Soyluluk doğuştan gelen bir unsurdu. Soylular askerlik ve devlet işlerinden başka bir işle uğraşmazlardı. Soylularda kendi aralarında gruplara ayrılırlardı. Bunların en büyüğü Senyör (Kral-Derebeyi) ardından da Dük, Kont, Baron, Vikont ve Şövalyeler gelirdi.
- Rahipler: Papaya bağlı olarak çalışırlardı. Asillerden sonra en imtiyazlı sınıftılar. Geniş arazileri bulunmaktaydı.
- Burjuvalar: Sanat ve ticaretle uğraşan, kasaba ve şehirlerde oturan kişilere burjuva denir. Senyörlerin himayelerine girmişlerdi. Zamanla serbest bir yapıya kavuştular.
- Köylüler:  Ortaçağ Avrupa’sının en kötü durumda yaşayan grubuydu. Bunlar kendi aralarında ikiye ayrılmaktadırlar.
1- Serfler:  Bu köylülerin hiçbir hakları bulunmamaktaydı. Efendileri adına tarlalarda çalışır, kazançlarını onlara verirlerdi. Toprakla birlikte alınıp satılırlardı. Arazilerinden ayrılamazlardı. Evlenmeleri bile izne bağlıydı.
2- Serbest Köylüler:  Topraklarını diledikleri gibi kullanabilir, istedikleri zaman gidebilir, arazilerini çocuklarına miras olarak bırakabilirlerdi. Devlete sadece vergilerini öderlerdi.
 

Dini Yapı:

  Ortaçağ Avrupa’sının belirleyici unsuru dindi. Dini temsil eden yegane güç Papalıktı. Papanın bazı siyasal yetkileri de şunlardı.

-Krallara taç giydirme
-Kralları aforoz etme
-Haçlı seferlerini düzenleme
-Kilisenin topraklarını yönetme
 Hıristiyanlık dini 313 yılında Roma İmparatoru Constantin tarafından yayınlanan Milano Fermanı ile serbest olmuş, 391 yılında l.Teodosyus tarafından Roma İmparatorluğunun resmi dini haline gelmişti.
Hıristiyanların kutsal kitapları Tevrat, ibadet yerleri Kilise ve peygamberleri de Hz. İsa’dır.
Hıristiyanlık ile ilgili bazı temel kavramlar
 

Skolâstik Düşünce: Hıristiyan din adamlarının etkisiyle doğdu. Bu düşünceye göre din ile ilgili esaslar değişmez kabul edilmiş, dini düşünceye aykırı fikir belirtenler Engizisyon mahkemelerince yargılanmışlardı. Bu düşünceye göre deney ve gözlem yasaklanmıştı.

Aforoz: Din adamları tarafından insanların Hıristiyanlık dininden çıkartılmasıdır. Hıristiyanlıktan çıkartılanlar toplumsal hayatın dışına atılırlardı. Bazen krallar da aforoz edilirlerdi. Böyle krallara itaat edilmezdi.

Enterdi: Papa tarafından bir kralın ülkesinin tümüne Enterdi yapıldığında, o ülkede din ile ilgili bütün işler durur, vaftiz yapılmaz, cenaze merasimi ve gömme işlemleri durur, dini törenler ve nikâh işlemleri yapılmazdı.

Endüljans Belgesi: Günahlarından insanları arındırarak para karşılığında cennetten bazı mülkleri insanlara satmaktı.

Vaftiz:Yeni doğan bir çocuğu ilk günahından kurtarmak için yapılan dini merasim.

Günah Çıkarma: Günah işleyen bir Hıristiyan’ın papazın karşısına geçerek günahlarını itiraf edip af dilemesidir.

Hıristiyanlık başlıca iki büyük mezhebe ayrılmıştı.

Katolik: Merkezi Roma’da bulunan Vatikan’dı. Liderine Papa denilmektedir. Günümüz Avrupalı devletlerin çoğunluğu bu mezhebe bağlıydılar.

Ortodoks: Doğu Roma İmparatorluğunun mezhebiydi. Merkezi İstanbul’dur. Liderine Patrik denilmektedir. Tüm ortaçağ boyunca Hıristiyan dünyasında bu iki mezhep arasında çeşitli savaşlar yapılmıştır.

Gotik Sanat: Haçlı seferleri sırasında İslam mimarisinden etkilenilerek oluşturuldu. Kiliselerde kemerler kullanılarak binaların yükseltilmesi, pencereler yükseltilerek kiliselerin aydınlanması sağlandı. Kiliselerin dışında da kullanıldı. Paris’te bulunan Nötr Dam Kilisesi buna en iyi örnektir.

Bizans Sanatı: Doğu Roma İmparatorluğu tarafından geliştirildi. Özellikle mimari alanda önemli çalışmalar yapıldı. Ayasofya kilisesi buna en iyi örnektir.

   FEODALİTE (DEREBEYLİK)

   Hunlar’ın kavimler göçü çerçevesinde Avrupa’ya gelmeleri sonucu Batı Roma İmparatorluğu’nun 476 yılında yıkılmasıyla

   Avrupa’nın siyasal birliğini yıkıldı ve bunun yerine  Avrupa’da bir çok küçük krallıklar kurulmaya başladı. Halk bu yönetim boşluğunda kendilerini güvende hissetmediklerinden güçlü kimselerin etrafında toplanmaya başladılar. Böylece derebeylikler ortaya çıktı.

Feodalite; toprak egemenliğine dayalı federal bir yönetim sistemiydi. Feodalizmin siyasal yönü derebeylik rejimidir. Bu rejimde güçlü merkezi devletler görülmez. Devletlerin birliği yoktur. Çünkü ülke değişik siyasal birimlere (bölgelere) ayrılmıştır. Böylesi bir rejimde siyasal birimler arasında birliğin sağlanması oldukça zordur Dolayısıyla merkezi otorite zayıftır.

Feodalizmin zayıflamasında:

 -Haçlı Seferleri
 -Ateşli Silahların ve topun bulunması
 -Coğrafi Keşifler
 -İngiltere ve Fransa’daki iç savaşlar sırasında bundan yararlanan krallar feodalite yönetimine son vermeleri.
 -XV. Yüzyıldan itibaren Avrupa’nın feodal yapısı değişmeye başladı. Feodalite’nin zayıflaması güçlü krallıkların kurulması Katoluk Kilisesi’nin çıkarlarına uymuyordu. Feodal sistemden en iyi yararlanan Kiliselerdi.
Sonuç: Feodalizmin zayıflaması ile Avrupa’da merkezi krallıklar kuruldu.
Zamanla bu bilgileri daha da geliştirerek yeni buluşlara imza attılar.  
 
   Bu gelişmeler:

- Coğrafi Keşiflerin,

-Rönesans ve Reform hareketlerinin başlamasına zemin hazırladı.

Türk ve Avrupa Feodaliteleri Arasındaki Farklar:

-Türklerde merkezi otorite güçlü iken, Avrupa'da zayıftır.
- Türklerde toprağın sahibi devlet iken, Avrupa'da toprak senyöründür. (Yani Türklerde miri bir toprak anlayışı egemen iken Avrupa'da özel mülkiyet anlayışı egemendir. Bu yüzden Türklerde geniş topraklara sahip aristokrasi gelişmez)
- Avrupa'da köylü (serf) köle konumuna yakınken, Türklerde köylü (reaya) daha özgür konumdadır.
- Avrupa'da senyörler insanlar üzerinde geniş yetkilere ve tasarruflara sahipken, Türklerde görülen tımar beylerinin yetkileri kanunla sınırlandırılıyordu.
- Avrupa ile Türk feodaliteleri arasındaki temel benzerlik ekonominin toprağa dayalı olmasıdır.

 Bilim Ve Teknik Alanındaki Gelişmeler:

 Avrupa’da teknolojik gelişmeleri etkileyen en önemli unsur, Haçlı Seferleridir.  Haçlı Seferleri ile İslâm dünyası iki yüz yıl boyunca Avrupalılar tarafından adata yağmalandı. Bu savaşlarda; barut, matbaa, kâğıt, pusula, kumaş, cam gibi buluşlar Avrupa’ya tasındı. Avrupalılar İslâm Dünyası’ndan taşıdıklarını daha da geliştirdiler.

Coğrafi Keşifler:

XV. ve XVI. yüzyıllarda Avrupalılar tarafından yeni ti­caret yollarının, okyanusların ve kıtaların bulunmasına Coğrafi Keşifler denir. Önceleri dini ve ilmî amaçlarla başlayan dünyaya yayılma hareketleri, XV. yüzyılın ikinci yarısında açık bir şekilde ekono­mik amaçlara yönelmiştir. Yeni Çağ Avrupa’sında ti­caretin gelişmesi, paranın esası olan değerli ma­denlere ihtiyacı artırmıştır. Avrupalılar değerli ma­denlere ulaşabilmek için Asya ve Avrupa'ya seferler düzenlemişlerdir.

 Coğrafi Keşiflerin Sebepleri:

-Avrupa Devletleri’nin İstanbul’un fethi ile Türklerin eline geçen ipek ve baharat yollarını Müslümanların elinden kurtarmak düşüncesi
-Avrupalıların, XV. Yüzyılda gelişen ticaret ve sanayi sonucunda yeni pazar ve hammadde araması
-Avrupalıların pusulayı öğrenmeleri, gemicilik ve coğrafya bilgilerinin artması
-Avrupalıların Doğu ülkelerinin zenginliklerine ula¬şabilmek amacıyla yeni ticaret yolları aramaları
-İstanbul'un fethinden sonra Türklerin Doğu tica¬ret yollarına hakim olmaları ve Avrupalıların açık denizlere çıkma ihtiyacı hissetmeleri
-Avrupa'da değerli madenlerin az bulunmasından dolayı kralların (İspanyol - Portekiz) gemici¬leri desteklemesi
-Avrupalıların Hıristiyanlık dinini yaymak İstemeleri
-Avrupalıların dünyayı tanımak istemeleri
 

     XV. yüzyılda İspanyolların ve Portekizlilerin baş­lattığı keşifler sırasında Kristof Kolomb Amerika kıtasına ulaştı (1492). Portekizli gemici Bartelmi Diyaz'ın Ümit Burnu'nu bulmasından sonra Vasko dö Gama Ümit Burnu'nu dolaşarak Hint Okyanusu'na ve Hindistan'a ulaştı. Portekizli Macellan ve Del Kano dünyayı dolaşarak yuvarlaklığını kanıtladı.

      Keşiflerin Sonuçları

-Keşifler dünya tarihinde önemli sosyal, siyasal, ekonomik ve dini değişikliklere neden olmuştur.

-Eski ticaret yolları değişti. Akdeniz doğu - batı ticaretindeki önemini kaybetti. Baharat ve İpek Yolları önemini kaybetti. Bu durum Akdeniz limanlarının eski canlılığını kaybetmesine Atlas Okyanusu limanlarının önem kazanmasına or­tam hazırlamıştır.

-Avrupalılar yeni keşfedilen yerlerde sömürge imparatorlukları kurdular. Bu durum keşfedilen ülkelerden Avrupa'ya altın ve gümüş başta ol­mak üzere bol miktarda hammadde götürülmesine neden olmuş, toprak zenginlik ölçüsü ol­maktan çıkmıştır. Bu gelişmeler Avrupa'nın zenginleşmesini, hayat standartlarının yükselmesini ve Rönesans hareketlerin in gerçekleştirilme­sini sağlamıştır.

-Ticaretle uğraşan burjuva sınıfı zenginleşmiş ve Avrupa ürünleri yeni pazarlar bulmuştur. Böyle­ce daha sonraki yıllarda gerçekleşecek olan Sanayi İnkılabı'na ortam hazırlanmıştır.

-Keşfedilen yerlere Avrupa'dan göçler olmuş, bu durum Avrupa kültür ve medeniyetinin yayılmasını sağlamıştır.

Hıristiyanlık yeni ülkelere yayılmıştır. Ancak bazı bilimsel gerçeklerin ortaya çıkması sonucunda Hıristiyanların dini inançları zayıflamış, kiliseye olan güven sarsılmıştır.

-Dünyanın bazı yerleri Avrupalılar tarafından ta­nınmış, yeni kültürler, canlılar ve ırklar ortaya çıkmıştır.

      Coğrafi Keşiflerin Türk Dünyası Üzerindeki Etkileri

-Coğrafi Keşifler bütün insanlığı etkilemiştir. Bu yö­nüyle "evrensel" bir özelliğe sahiptir.

-Coğrafî Keşifler sonunda Akdeniz limanlarının öneminin azalması Müslüman ülkeler açısından büyük zararlara neden olmuştur. İslam ülkeleri yoksullaşmış, Türkistan hanlıkları giderek zayıflamış ve Rus­lar karşısında gerilemiştir.

Not: 1869'da Süveyş kanalının açılmasıyla Akdeniz limanları yeniden önem ka­zanmıştır.

   

  Soru-Cevap
1. Teknolojik gelişmeleri etkileyen en önemli unsur;
          Haçlı Seferleridir.
2 Coğrafi Keşiflerin siyasi, dini, ekonomik ve sosyal etkileri nasıl olmuştur, maddeler halinde yazınız?
 
1. Coğrafi Keşiflerin Siyasal Sonuçları (Etkileri):
Coğrafi Keşiflerin Siyasi Sonucu: Yeni ülkeler, yeni medeniyetler bulundu
Sömürgeciliğe dayalı devletler güçlendiler.
Keşfedilen yeni yerlere Avrupa’dan göçler oldu.
Kralların gücü arttı, kiliselerin gücü zayıfladı.
2. Dini sonuçları:
Hristiyanlık yayılmaya başladı.
Kiliseye duyulan güven azaldı.
Ekonomik Sonuçları:
Ticaret yollarının güzergâhı değiştir
Akdeniz limanları önem kaybetti. Atlas Okyanusu kıyısındaki limanlar önem kazanmaya başladı.
Yeni bitki ve havan türleri ile karşılaşıldı.
Değerli madenlerin Avrupa’ya taşınmasıyla Avrupa’daki zenginlik toprağa dayalı yerine altın ve gümüş sahibi olanlar zengin sayıldı.
Ticaretle uğraşan burjuva sınıfı zenginleşti.
3. Sosyal Etkisi:
Sanata ve bilime değer veren Mesen sınıfı ortaya çıktı.
Keşifler  insanlar üzerinde merak, araştırma ve yeni şeyler keşfetme arzusu uyandırdı.
Bu durum Avrupa’nın bilim, düşünce dini hayatında önemli değişikliklere yol açtı.
 

    DÜŞÜNCE HAYATINDA VE SANATTA GELİŞMELER

    RÖNESANS

     Rönesans, coğrafi konumu itibariyle Doğu ve Batı uygarlıklarına yakın ve İslâm kültüründen etkilenmeye elverişli olan İtalya’da doğdu.

XV. ve XVI. yüzyıllarda önce İtalya'da başlayan ve daha sonra Avrupa'da yayılan edebiyat, güzel sanatlar ve bilim alanındaki gelişme, yenilik ve yeni fikirlere  "Yeniden Doğuş" anlamında Rönesans denilmiştir.

   Rönesans'ın Nedenleri:

-Haçlı Seferleri ile Müslüman dünyasından öğrendikleri matbaayı geliştirmeleri
-Avrupa'nın İspanya'da Endülüs Emevi Devleti ve Sicilya aracılığı ile İslam medeniyetini tanıması
- Coğrafi Keşifler sonucu zenginleşen Avrupa’da sanatı ve sanatçıyı koruyan Mesen sınıfının oluşması
-Kiliseye duyulan güvenin azalması ve Skolastik düşüncenin önemini kaybetmesi
-Yetenekli sanatçı ve bilim insanlarının yetişmesi
-Eski Yunan, Roma ve Antik Çağ (Eski Çağ) eserlerinin incelenmesiyle akılcı düşüncenin ortaya çıkması
Avrupa'da kültür ve sanat faaliyetlerini destekle¬yen, bilim adamları ve sanatkârları himaye eden varlıklı kişilerin (Mesenler) ortaya çıkması
-İstanbul'un fethinden sonra Bizanslı bazı bilgin¬lerin İtalya'ya göç ederek eski Yunancayı öğret¬meleri ve eski eserleri tanıtmaları
 

 Rönesans'ın Gelişimi:

Rönesans, XV. yüzyılda İtalya'da başlamıştır.

Rö­nesans'ın İtalya'da başlamasında;

-İtalya'nın coğrafi konumu, ekonomik durumu, dini önemi, tarihi öne­mi, siyasal durumu ve İslam medeniyetinden etkilenmesi önemli rol oynamıştır.

 -İtalya’nın İslâm uygarlıklarıyla yakın ilişki içinde olması

-Zengin şehir devletlerin sahip olan İtalya’da bilimsel ve kültürel çalışmaların desteklenmesi

-İtalya’nın ticaret merkezi olması, değişik medeniyetlerle sürekli bir etkileşim içinde olması

Coğrafi Keşifler sonucunda İtalyan şehirlerinin zenginleşmesi ile İtalyan ekonomisinin ilerlemesi

İtalya’nın Orta Çağ’dan itibaren siyasi birlikten yoksun bağımsız şehir devletlerinden oluşması ile özgür düşünce ortamının bulunması Rönesans’ın İtalya’da doğmasının başlıca sebepleri arasındadır.

     -İstanbul’un fethi ile İstanbul’dan İtalya’ya giden bilginlerin Eski Çağ'dan kalan antik eserleri incele­mek ve benzerlerini yapabilmek amacıyla akademi­ler kurulmuş, Yunanca, Latince ve İbranice metinler incelenmiştir.

     İtalya'da Rönesans, XIV. yüzyılın sonlarında Hümanizma ile başlamıştır. Hümanizm; Eski Yunan ve Latin kültürlerini en yüksek kültür örneği olarak alan ve Orta Çağ'ın skolastik düşüncesine karşı Avrupa'da doğup gelişen felsefe, bi­lim ve sanat görüşü, insanlık sevgisini en yüce amaç ve olgunluk sayan bir doktrindir.

Hümanizm, insa­nın kendini tanımasına, yasalarını yapmasına ve haklarını korumasına ortam hazırlamıştır.

       Avrupa devletleri, İtalya Savaşları (1494-1559) sı­rasında İtalya'daki Rönesans hareketlerinden etkilenmişlerdir. Hıristiyanların papayı ziyaret etmeleri de İtalya'daki yenilikleri kendi ülkelerinde tanıtmalarında etkili olmuştur.

 İtalya’da Yetişen Rönesans Öncüleri:  Giotto, Rafaello ve Leonardo da Vinci

Avrupa’da kurulan üniversitelerde:

İbni Sina’nın tıp alanında yazdığı eserler,

İbni Heysem’in fizi ve astronomi hakkında birçok eseri ders kitabı olarak okuttular

Not: Kültür ve medeniyetin yayılmasında önemli bir rolü olan kâğıdın seri üretimini gerçekleştiren Müslüman Araplardır. Xlll. Yüzyılda İtalyan tüccarlar ticaret vasıtasıyla kâğıt yapımını Doğu medeniyetinden öğrendiler.

Rönesans'ın Sonuçları:

Avrupa'da skolastik düşünce yıkılmış, serbest dü­şünce ortamı doğmuş, bilim, sanat ve edebiyat alanlarında yeni dünya görüşür ortaya çıkmıştır.

-Deney ve gözleme dayanan pozitif düşünce yaygınlaşmıştır.

-Din adamları ve Katolik Kilisesi hümanistler tarafından eleştirilmiş ve Reform hareketlerinin başlamasına ortam hazırlamıştır.

Skolastik düşünce ortadan kalkarken kiliseye olan güven de azaldı. Bu durum Reform’un başlamasında etkili oldu.

-Soylular ile halk arasındaki ekonomik, sosyal ve kültürel alanlardaki çelişkiler artmıştır.

-Din adam­ları, bürokratik alanlardan uzaklaştırılmaya başlanmış, devlet işlerini yürütecek bürokratlar or­taya çıkmıştır.

-Edebiyattan ve sanattan zevk alan üstün bir tabaka ile bunlardan zevk almayan yoksul halk kitlesi gibi iki sınıf ortaya çıktı.

-Bilimsel gelişmeler teknik gelişmelere ve sanayinin ilerlemesine or­tam hazırlamıştır.

Rönesans’ın Ülkelere Göre Gelişimi:

İtalya; Leonardo da Vinci (vinsi) Mona Lisa portresi

          Milano’da bir manastırdaki Son Akşam Yemeği

-Fransa’da Villar, Ronsard, Rable ve Montaigne (monteiyn),

Almanya’da; Erasmus ve Röklen ve Luther gibi ünlü hümanistler dini metinleri incelemeye başladılar. ,

İngiltere’de; Sheakspear; Hamlet, Makbet, Otello, Kral Lear adlı tiyatro eserilirini yazmıştır.  gibi ünlü sanatçılar yetişti.

   

Not: Rönesans’ın etkileri Avrupa dışında görülmedi. Osmanlı devleti XV ve XVI. Yüzyıllarda bilim, teknik ve mimaride Avrupa’dan çok ileri düzeydeydi. Bu sebeple Osmanlı Devleti Avrupa’da yaşanan bu gelişmelerden yararlanma ihtiyacı duymayarak bu gelişmeler kayıtsız kaldı.  Ancak Avrupa devletleri, Rönesans’ın etkisiyle oldukça hızlı bir gelişme gösterdi. Avrupa’daki bu gelişmeler okullarda tabana yayıldı. Osmanlı devleti XV ve XVI yüzyıllarda Avrupa’dan teknik, bilim bakımında ileri olmasına karşın bunu eğitimi zorunlu hale getirerek tabana yayamamıştır. Bu da Osmanlı toplumunu cehalete sürüklemiştir.

REFORM

Reform: kelime anlamı olarak esasa bağlı kalınarak yeniden düzenleme ve geliştirme anlamına gelir. Önce XVI. Yüzyılda Almanya’da başlayarak öncelikle Hıristiyan Katolik dünyasını etkisi altına alan, Hıristiyanlık inancını yeniden yorumlama ve tanımlama hareketidir.

Reform hareketleri sadece dini alanda bir yenilik hareketi değildir. Rönesans’la başlayan özgür düşüncenin ortaya çıkardığı doğal sonuçtur.

XVI. Yüzyılın başlarında büyük hümanist bilgin Erasmus da ahlaki yozlaşmaya ve boş inançlara karşı Katolik Kilisesi’nde liberal bir reformun gerekliliğini savunmuş ve Hz. İsa’nın örnek alınmasını önermiştir.

Katolik Kilisesi'nin bozulması ve dini amaçlardan uzaklaşması üzerine, XVI. yüzyılda Almanya'da başlayarak diğer Avrupa ülkelerine yayılan dini alandaki yeniliklere Reform denilmiştir.

Yani XVI. Yüzyılda Avrupa’da Hıristiyanlığın Katolik mezhebinde yapılan değişiklik ve düzenlemelerdir, diye biliriz.

Reform'un Sebepleri:

Katolik Kilisesi'nin bozulması ve Hıristiyanlar arasında yenilik fikirlerinin yayılması

Hümanizm sayesinde Hıristiyanlığın kaynaklarına inilmesi, İncil'in milli dillere çevrilerek temel ilkelerin ortaya konulması

Matbaanın yaygınlaşması ile okuma - yazma bi­lenlerin artması üzerine Katolik mezhebinde sorgulanmaya başlaması

Endüljans sorununun ortaya çıkması, kilisenin para karşılığında insanların günahlarını affetmesi

Rönesans hareketlerinin etkisi ile özgür düşün­cenin yayılması

Reform hareketlerinin ilk defa başladığı Alman­ya'da siyasal birlik olmaması ve Almanya'daki prenslerin dinde yenilik isteyenleri desteklemesi

 Not:

Reform’un sebebi: -Rönesan hareketleri

                              -Skolastik düşüncenin Zayıflamasına

                              -Pozitif bilimlerin önem kazanmasına

                                                                            neden olmuştur.

 

Reform'un Doğuşu

Katolik Kilisesi'nin yanlış uygulamalarına Martin Luther'in karşı çıkması, ekonomik sıkıntı içindeki Alman halkı arasında büyük ilgi görmüştür (1517).

Martin Luther'in düşüncelerinin yayılması üzerine Luther aforoz edilmiş ve öldürülmesine karar verilmiştir (1521). Bu gelişmelerden sonra Almanya'da­ki bazı prensler Martin Luther'i korudu,

Martin Luther ile Katolik Kilisesi taraftarları arasında anlaşmazlıklar çıkmış, kilisenin malları köylüler ve şövalyeler tarafından yağmalanmıştır.

Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın Avrupa’daki bu karışıklıklara el atmak istemesinden çekinen Şarken geri adım atmak zorunda kalmıştır.

Ayrıca savaşların ülkede huzuru bozmasından ve impara­torluğun parçalanmasından endişe eden Alman imparatoru Şarlken, Diyet Meclisi'ni topladı (1529). Katoliklerle Luther taraftarları arasında Ogsburg Antlaşması imzalanmıştır (1555). Bu anlaşmaya göre;

-Protestanlık mezhebi ve kilisesi kesin olarak kabul edilmiştir.

-Alman prensleri istedikleri mezhebi seçme ve kendi topluluklarına kabul ettirme konusunda serbest olmuşlardır.

    Prensler kendi ülkelerinde din işlerinin mutlak hâki­mi haline geldiler. Prenslerin mezheplerini kabul et­meyen Almanların başka yerlere göç etmesine izin verildi.                                      '

    Almanya'da başlayan Reform hareketleri, İngilte­re, Fransa, İsveç, Norveç ve Danimarka gibi ülkelere de yayılmıştır. Fransa'da Nant Fermanı ile Kalvenistlere ve Protestanlara inanç serbestliği tanınmış­tır.

     İngiltere Kralı VIII. Henri Anglikan Kilisesi'ni kurarak Katolik Kilisesi'nden ayrılmıştır. Henri'nin pa­payla ilgisini kesip Anglikan Kilisesi'ni kendine bağlaması üzerine İngiltere'de din, milli bir karakter ka­zanmış; kilise yönetimi mekanizması içinde yerini almıştır.

Not: -Avrupa'da yeni mezheplerin ortaya çıkması, okul­ların kiliseden alınması inanç özgürlüğü doğrultu­sundaki gelişmeleri kolaylaştırıcı bir ortam sağla­mıştır. 

        -Luther’in başlattığı Reform hareketlerinin başarıya ulaşmasında Alman prenslerinin desteği ve Rönesans ile birlikte ortaya çıkan özgür düşünce ortamının etkisi olmuştur.

Reform'un Sonuçları:                  

-Avrupa'da mezhep birliği bozuldu.

-Katolik ve  Ortodoks mezhepleri yanında Protestanlık, Kalvenizm ve Anglikanizm mezhepleri ortaya çık­tı, mezhepler arasında çatışmalar başladı ve bu durum Avrupa devletleri arasındaki din­sel bağları zayıflatmıştır.

-Din adamları ve Katolik Kilisesi eski itibarını kay­betti.

-Katolik Kilisesi kendini yenilemek ve düzenle­mek zorunda kalmıştır. Katolik kalan ülkelerde yeni mezheplerle mücadele etmek amacıyla Engizisyon mahkemelerini harekete gecikti.

-Eğitim - öğretim faaliyetleri kiliseden alınarak la­ik bir eğitim sistemine geçiş yapıldı.

-Papa ve kilisenin Avrupa ülkelerinin kralları üze­rindeki etkisi sona erdi.

-Avrupa'da siyasal bölünmeler yaşandı.

 Papa ve Katolik Kilisesi eski gücünü ve krallar üzerindeki etkisini kaybetti.

-Katolik Kilisesi'nden ayrılan ülkelerde kilisenin mallarına ve topraklarına el konuldu.

-Avrupa’daki bazı krallıklar kendi çıkarları doğrultusunda Hıristiyanlığı millileştirerek yeni mezheplerin öncülüğünü yaptılar. Almanya’da Martin Luther’in öncülüğünde Protestanlık, İngiltere’de VIII. Henri ve Kızı Elizebet’in öncülüğünde Anglikanizm, Fransa’da Kalven’in öncülüğünde Kalvenizm mezhebi kuruldu.

Not: Katolik Kilisesi kendi dağılmasını önlemek amacıyla Engisezyon Mahkemeleri kurdu.

 

 Not 2: Reform Osmanlı Devleti’nde bulunan Gayrimüslimler arasında yaşanmadı. Bunun en önemli nedeni ise Osmanlı Devleti’nin Hıristiyan halka geniş haklar vermesidir. Onları din ve eğitim işlerinde serbest bırakmıştır. Ayrıca Osmanlı Devleti Ortodoks din adamlarının halk üzerinde baskı oluşturmasına izin vermemiş, böylece ruhban sınıfının siyasi güç elde etmesi engellenmiştir.

 

Avrupa’da kanlı mezhep çatışmaları yaşanırken Osmanlı toplumu içindeki Hıristiyanlar refah ve mutluluk içinde yaşamışlardır.

  Martin Luther’in 1517’de Wittenberg Kilisesi’nin kapısına astığı bildiri ile başlattığı reform hareketinin gelişimi ve başarısını Türklere borçludur. Avrupa’da bundan sonra yaşanan mezhep savaşlarında Avrupa’daki güçlü krallar, kilise ve papa mezhep isyanını başlatanların üzerine Kanuni dönemindeki Türk baskısı nedeniyle gidemediler. Bu nedenle Avrupa’da doğan yeni mezhepleri tanımak zorunda kaldılar.  

     Avrupa'daki Gelişmelerin Osmanlı Devleti'ne Etkileri:

     Osmanlı imparatorluğu, ipek ve Baharat yollarına hâkim olmasına rağmen yolların değişmesinden dolayı beklediği ekonomik çıkarlara ulaşamamıştır. Ayrıca Osmanlı topraklarında kervan yolları boyun­ca faaliyet gösteren halk ve zanaatkârlar işsiz kal­dı. Bu durum Osmanlı Devleti'nde ekonomik sıkıntılara ve bunun sonucunda ise Celali isyanlarının çıkmasına neden oldu.

Osmanlı İmparatorluğu Coğrafî Keşiflerin olumsuz etkisini azaltmak için:

 -Avrupalı devletlere kapitülasyonlar verdi.

-Don - Volga ve Süveyş kanallarını açıp eski tica­ret yollarına canlılık kazandırmak istedi.

-Hint ticaret yolunun hâkimiyeti için Portekizliler­le, Akdeniz hakimiyeti için de İspanyollarla mü­cadele etti ise de bunda pek istenilen başarı elde edilemedi.

     Osmanlı Devleti, Avrupa'da bilimsel ve teknik alan­larda yaşanan gelişmelere yabancı kalarak bu ge­lişmeleri yakından takip edemedi. Bu durum Osmanlı Devleti ile Avrupa arasındaki bilimsel, tek­nik ve ekonomik alanlardaki farkın giderek açılmasına neden oldu.

     Osmanlı Devleti içerisinde yaşayan gayrimüslimle­rin büyük çoğunluğu Hıristiyan’dı. Osmanlı Devleti bunlara inanç ve din konularında serbestlik tanıyarak geniş haklar vererek, kilisenin suiistimallerine karşı koymaya çalışmıştır.

   Not:

    Osmanlı Devleti Avrupa politikası gereğince Re­form hareketleri sırasında Protestanları destekleyerek Hıristiyanlar arasındaki ayrılıkların artmasına ça­lışmıştır.

XVII. Yüzyılda Avrupa’da Bilime Yön Verenler:

Copernicus (Kopernik)

Polonyalı astronom ve matematikçidir. Dünya’nın ve diğer gezegenlerin güneş etrafında döndükleri kuralını açıklamıştır.

Galileo (Galile): Modern fiziğin ve teleskopik astronominin kurucularındandır.

Becon (Beykın): İngiliz filozof ve devlet adamıdır. Bilimsel çalışmalarda deney ve gözlemi ön plana çıkaran bir düşünceyi savunmuştur.

Kepler: Alman gök bilimcidir. Gezegenlerin temel tablolarını yayımladı.

Pascal (Paskal): Fransız matematikçi, fizikçi ve düşünürdür. 1942’de bir hesap makinesi icat etti. Pascal Üçgeni olarak bilinen karakteristik üçgeni buldu.

Newton (Nivtın): İngiliz fizikçi, matematikçi ve astronomdur. Diferansiyel ve intergral hesabını bulmuştur. Renkel ve optik üzerine çalışmalar yaptı.

Akıl Çağı: XVII. Yüzyıl yapılan bilimsel çalışmalar sonunda bu döneme Akıl Çağı olarak nitelendirilmiştir.  Bu dönemdeki çalışmalar Avrupa’da sanayinin hızla gelişmesini sağladı. Gelişen sanayi sonraki yüzyılda Sanayi İnkılabı için zemin hazırladı. 

 

 

 

 

Google+ WhatsApp