Muaşeret

Muaşeret

Toplumsal İlişkilerimiz

 Muaşeret: Toplumsal İlişkilerimiz:
Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde muaşeret sözcüğü; birbiriyle toplumsal ilişkiler içinde bulunma, anlamına gelir.

Muaşerette Terk Edilmesi Gereken Şeyler

Toplumsal ilişkilerimizde başlıca kaçınılması gereken davranışlar şunlardır:

1. Söz Taşıma
2. Gizli şeyleri ve kusurları araştırma
3. Kötü Zan
4. Tekellüf ve Teşrifat
5. Muaşeret Ettiklerimize Saygısızlık
6. Başkalarına eziyet etme
7. Tefrika
8. Gıybet
9. İftira; Zan altında bırakmak
 

1. Söz Taşıma 

 Söz taşımak ve ara karıştırmak, toplumsal ilişkilerimizde kötü bir davranıştır ve toplumda birçok olumsuz etkileri vardır. Yapılan böylesi kötü bir fiil toplumda; tefrika, kin, nefret ve düşmanlık gibi eylemlerin meydana gelmesine neden olur.

Peygamber Efendimiz Resulullah; Salla’llahu aleyhi ve âlihi ve sellem’in ashabına şöyle buyurdu:

"Size en kötülerinizin kim olduğunu bildireyim mi?

Dediler:“Evet, ey Allah’ın elçisi."

Peygamberimiz (Salla’llahu aleyhi ve âlihi ve sellem) de buyurdular:

-İnsanlar içinde söz taşıyan,

-dostların arasını açan  

-temiz ve kusursuz insanlar için kusur arayanlardır."[1]   buyurdular.  

Söz taşıyan; İki kişi arasında savaş, bir ateş gibidir. Söz taşıyan da o ateşe odun taşıyan bedbaht kimselerdir.

 2. Gizli şeyleri ve kusurları araştırma

Kötü sıfatlardan birisi de, başkalarının yaşantısındaki gizli şeylerini araştırmaktır. Kuran, bu konuda şöyle buyurmuştur:

"...Birbirinizin gizli şeylerini araştırmayın..."[2]

Peygamber Efendimiz (s..) de şöyle buyurmuştur: "Müminlerin hatalarını aramayın. Çünkü kim kardeşinin hatalarının peşinde olursa, Allah da onun hatalarının peşinde olur. Gerçi evin içinde olsa bile."[3]

Toplumda yaşayan şahısların sırları araştırmak, toplumda olan bir beladır. İnsanların onurlarının zedelenmesine, saygılarının ortadan kalkmasına neden olur.

İslam’da başkalarının kusurlarını araştırmak kötü olduğu gibi, insan, eğer birisinin kusurlarından bilmeden haberdar olursa onları gizlemesi gerekmektedir.

3. Kötü Zan

Kötü zan, toplumda birçok tatsızlıkların kaynağıdır. Söylentiler, çabuk hüküm vermeler, yalanlar ve… gibi şeylerin kaynağı kötü zanda yatar. Allah’u Teâla, kötü zan hakkında şöyle buyurmuştur: 

ي"Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır…"[4]

Hz. Ali (a.s), iyi zannın önemi hakkında şöyle buyurmuştur: "En güzel vera’ iyi zandır."[5]

Vera: Anadolu ağzında gerçek, hakikat anlamına gelir  ve buradaki anlamı iyi zan, takvanın en yüksek merhalesi olarak kullanılmıştır. Başka bir yerde Peygamber Efendimiz (s..) şöyle buyurmuştur ki: "Herkim kardeşine kötü zan beslerse, şüphesiz Rabbine kötü zan beslemiş sayılır. Çünkü Allah’u Teâla, buyuruyor: Zannın çoğundan kaçının."[6]

Bunu da unutmamak gerekir ki çokça iyi zanda bulunmak da bazen sorun olabilir.

Bu hususiyette Ehlibeyt’ten nakledilen bir hadiste: "Eğer adaletin zulme galip geldiği bir zaman ise, birisine kötü zanda bulunmak, suçu sabit olmadığı müddetçe uygun değildir. Ama zulmün, adalete galip geldiği bir zaman ise, birisine iyi zanda bulunmak, iyiliği belli olmadığı müddetçe, uygun değildir."[7]

 4. Tekellüf ve Teşrifat

Tekellüf; bir işi gösterişli bir biçimde yapmaya çalışma, özenme, gösteriş anlamına gelir. Teşrifat ise; protokol kurallarına uymak yani; resmi kurallara göre davranma anlamına gelir.

Tekellüf, elinde ve evinde bulunmayan şeyi zahmet ve masrafa girerek tedarik etmektir. Zahmet veren bir iş görme, güçlüğe katlanma anlamına da gelir. Dostluk, ne kadar samimi ve gösterişsiz olursa o kadar çok sürer ve sağlam olur. Birçok israflar, aile kavgaları ve boşanmalar, bu yersiz sosyal tekekllüf ve teşrifattan kaynaklanır.

        Peygamber Efendimiz (s..) yaşantısında sade ve tekellüften uzaktı. Bir fark olmaması için ashabının arasında otururdu. Kendini halktan ayrı görmezdi.

Kısacası muaşeretin büyük afetlerinden biri, tekellüf ve teşrifat zindanında esir olmaktır. Tabii ki bu insanın gücü yettiğinden daha az bir şekilde konuklarını ağırlaması gerektiği manasına gelmez. Konukları kendi imkânları doğrultusunda ağırlamak ve onlara ikram etmek, teşrifat ve lüks kategori sine girmez.   

 5. Muaşeret Ettiklerimize Saygısızlık

Allah’u Teâla, Hucurat suresinin 11. ayetinde muaşeretin üç önemli afetini hatırlatmış ve Müslümanlara bunlardan uzak durmayı emretmiştir.

"Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın…"[8]

Bu afetlerin hepsinin kaynağı insanın başkasını küçük görmesi ve kendisini büyük görmesidir. Bu ayette her birinin teker teker belirtilmesi, bunların ne kadar kötü ve çirkin olduklarının göstergesidir.

Çirkin söz söylemek ve küfür etmenin kötülüğü hakkında birçok hadis aktarılmıştır. Örneğin Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor:

"Çirkin ve beyhude söz, İslam’dan değildir."[9]

Peygamber Efendimiz (s..) de buyurmuştur:

"Küfür/kötü sözlülüğünden ötürü oturup kalkmaktan hoşlanmadığın kimse, Allah kullarının en kötülerindendir."[10]  

Peygamberimiz (s..) buyurmuştur: "Müslümanlardan hiç kimseyi küçük/hakir sayma! Çünkü onların küçüğü Allah’ın katında büyüktür."[11]

6. Başkalarına eziyet etme

İslam’da müminlere azda olsa eziyet etmek, kınanmıştır. Müminlere yapılan eziyet İslâm Dini tarafından yerimiştir.

Ehl’i Beyt’ten nakledilen bir hadiste şöyle buyrulmuştur: "Herkim, müminin aleyhine bir kelime bile konuşursa, Allah’u Teâla onun iki gözü arasına ‘bu Allah’ın rahmetinden ümitsizdir’ yazar."[12]

Dünya, mükâfat yurdu değildir. Bununla birlikte insanın birçok amelinin dünyevi sonuçları da olabilir. İnsanlara eziyet etmek buna örnektir. Yine bununla ilgili nakledilen başka bir hadiste ise; "Herkim elini başkasına eziyet etmekten çekerse, bir el onlardan çekilmiştir. Bunu karşılığında da ondan (ona eziyet etmekten) birçok eller çekilecektir."[13]

7. Tefrika

Toplumu yıkan afetlerden birisi de, tefrika ve ayrılıktır. İnsanın kendisini toplumdan kenara çekmesi ve toplumun hareket ettiği hak yolun aksine hareket etmesi, helak olmasına sebep olur.

Allah’u Teâla insanları ayrılıktan men etmiş ve bununla ilgili bir ayette şöyle buyurmuştur:

"…Birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider…"[14]

Peygamber Efendimiz (s…) de tefrikayı toplumu felakete sürükleyen bir unsur olarak açıklamıştır: "Geçmiş ümmetleri helak eden şey, ihtilaf ve tefrika olmuştur."[15]

 Hz. Ali (a.s), bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Bu yolu seçerek çoğunluğun (hak) inancına sahip olun. Çünkü Allah'ın eli cemaatin üzerindedir. Ayrılıktan sakının. İnsanlardan ayrılan, sürüden ayrılan koyunun kurda yem olması gibi şeytana yem olur."[16]

Tabii ki insanın toplumda tek başına hareket etmesinin yasaklanması, toplumda bir olumsuzluk gördüğünde karşı çıkmasına gerek olmadığı ve razı olması manasına gelmez. Rivayetlerde, meşru’ ve caiz işlerde birleşen Müslüman bir topluluktan ayrılmaktan men edilmiştir.

8. Gıybet

Gıybet, bir şahsı arkadan çekiştirmek, dedikodusunu yapmaktır. Bu nedenle gıybet, toplumu bozan ve kötü zanna yol açan bir günahtır. Ayetler ve hadisler, gıybeti ağır bir şekilde yermişlerdir. Kuran’da bu konu şöyle geçer:

"…Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir."[17]

Fakihler, gıybeti şöyle tanımlarlar: Bir Müslüman’ın hakkında rahatsız olacağı bir şey söylemektir. Gıybetin, olumsuz toplumsal etkileri vardır. Örneğin gıybet edilen toplumda birlik olmaz; işbirliği ortadan kalkar; düşmanlık ve kin toplumu sarar ve kötülük yayılır.

Gıybetin cezası, sadece gıybet edeni tutmaz, gıybeti işitmek ve gıybet meclisinde oturmak bile haramdır. Hz. Ali (a.s) bu konuda şöyle buyurmuştur: "Gıybeti işiten, (günah ve cezada) gıybet eden gibidir."[18]

 Amr bin Cemi’ Ehl’ Beyt’ten şöyle bir hadis duyduğunu söylemiştir: Bir gün İmam (a.s) bana dedi ki: "Bizim yanımıza fıkıh, Kuran ve tefsir öğrenmek için geleni içeri al. Ama halkın Allah’ın örttüğü ayıplarını açmak için geleni geri çevirin ve evimize almayın."[19]

9. İftira; Zan altında bırakmak

Peygamber Efendimiz (s..) de buyurmuştur: "Herkim bir erkek mümini ya da bir kadın mümini zan altında bırakırsa ya da onlarda olmayan bir şey söylerse, Allah’u Teâla onu Kıyamet Günü bir ateş yığınının üstünde durdurur."[20]     

Büyük günahlardan birisi de, iftira atmaktır. Ehl’i Beyt’ten Nakledilen bir hadiste şöyle buyrulmuştur: "Günahsız birisini zan altında bırakmak, yüksek dağlardan daha ağırdır."[21] "Bir mümin, başka bir mümin kardeşini zan altında bırakırsa, tuzun suda erimesi gibi kalbinde imanı erir."   

Bu kötü işin yayılması, toplumda birçok olumsuz sonuçlara sebep olabilir. Örneğin: Emniyetsizlik, ayrılık, genel güvensizlik ve...

 



[1] Mizanu’l-Hikmet, c. 4, s. 3368

[2] Hucurat, 12

[3] Tefsiri Safi, c. 2, s. 592

[4] Hucurat, 12

[5] Ğureru’l-Hikem, h. 3027

[6] Mearif ve Meariyf, s. 7587

[7] Mearif ve Meariyf, s. 1905

Kategori:Aralarında herhangi bir bakımdan ilgi veya benzerlik bulunan şeylerin tamamı

[8] Hucurat, 11

[9] Mizanu’l-Hikme, c. 3, s. 2376, h. 15684

[10] Kafi, c. 2, s. 325

[11] Mizanu’l-Hikmet, c. 1, s. 651, h. 4077

[12] Biharu’l-Envar, c. 72, s. 44

[13] Hisalu Şeyh Saduk, c. 1, s. 17

[14] Enfal, 46

[15] Mearif ve Meariyf, c. 1, s. 148

[16] Nehcu’l-Belağe, hutbe 127

[17] Hucurat, 12

[18] Mizanu’l-Hikmet, c. 7, s. 352

[19] Mearif ve Meariyf, c. 1, s. 331

[20] Biharu’l-Envar, c. 2, s. 198

[21] Biharu’l-Envar, c. 75, s. 194 

Google+ WhatsApp