Küreselleşme Döneminde Türkiye'nin Orta Doğu Politikası

4. Türkiye ve Orta Doğu

      Türkiye ile tarihî ve kültürel bağları olan Orta Doğu günümüzde karışıklık ve çatışmalar içindedir. Bu durumdan olumsuz etkilenen Türkiye, Orta Doğu’da kalıcı barış, refah ve huzur ortamının sağlanması için girişilen her faaliyete aktif olarak katkıda bulunmaktadır. Türkiye, özellikle 2000’li yıllarda bölgeye dışarıdan yapılan askerî müdahalelere olumlu bakmamış ve ülkemizdeki askerî üslerinin kullanımına izin vermemiştir. Suriye ve İran’la üst düzey ilişkiler geliştirmesi bölge ülkeleri ile Türkiye’nin ilişkilerini olumlu etkilemiş, Türkiye bölgede bağımsız politikalar geliştiren bir ülke konumuna gelmiştir. 

      1988 - 1997 yılları arası Türkiye’nin Orta Doğu Politikası

      Türkiye, 1990’da Basra Körfezi ve Irak’ta meydana gelen gelişmelerde askerî müdahaleye destek verirken yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi bu durumdan en fazla etkilenen ülkelerden biri oldu. Irak’a uygulanan ambargo neticesinde ekonomik kayıplara uğrayan Türkiye, bölgede oluşan istikrarsızlık nedeniyle de sınırlarda güvenlik sorunu yaşadı. Mart 2003’te ABD liderliğinde Irak’a gerçekleştirilen askerî müdahale sonucunda Irak’ta bir otorite boşluğu doğmuştur. Bu durum Türkiye ile Irak arasında güvenlik sorunlarına yol açmaktadır. Bu nedenle Türkiye, Irak’ta istikrarın yeniden tesisi ve toprak bütünlüğünün korunmasına, ülkenin yeniden yapılanmasına büyük önem vermektedir. Türkiye, Türk nüfusunun çoğunlukta olduğu Kerkük’ün demografik yapısının değiştirilmesi teşebbüslerine ilişkin gelişmeleri de yakından takip etmektedir. Bu şehrin farklı etnik gruplar arasında birlik ve uyum bakımından bir örnek teşkil etmesi gerektiğine inanmaktadır. Türkiye, Irak ve komşuları arasındaki istişare mekanizmasında öncü rol oynamaya devam etmektedir.

      Türkiye ile Suriye arasındaki “su sorununu” yanında Suriye’nin Türkiye’ye yönelik terör faaliyetlerine destek vermesi 1990’lı yıllarda iki ülke ilişkilerini oldukça gerginleştirmişti. 2000’li yıllara gelindiğinde Suriye’nin teröre verdiği desteği kesmesi ve ABD’nin Suriye’ye karşı yaptırımlarına Türkiye’nin destek vermemesi iki ülke arasındaki ilişkileri normale dönüştürdü. İki devlet arasındaki ilişkiler üst düzey ziyaretlerle iyice pekiştirildi.

     1990’lı yıllarda İran’ın ülkemize yönelik terör olaylarına destek verdiği iddiaları ile, iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine durma noktasına geldi. İran’ın Orta Asya cumhuriyetlerindeki enerji nakil hatlarının kendi topraklarından geçmesini istemesi ve sorun yaşadığı ABD ile Türkiye’nin müttefik olması nedeniyle ilişkiler zor bir süreçten geçti. İran ve Türkmenistan doğal gazlarının Türkiye üzezinden Batı ülkelerine ulaştırılması için anlaşmalar yapılmıştır. İki ülke arasındaki ilişkiler gelişerek devam etmektedir.

      Türkiye, İsrail’in kuruluşundan itibaren ilişkilerini Arap ülkelerini de dikkate alarak sınırlı bir düzeyde tutması gerektiği söylenmiştir. 1991 yılı sonunda iki ülkenin diplomatik temsil düzeyini karşılıklı olarak büyükelçilik düzeyine çıkarması, ilişkilerin düzelmesinin başlangıcı oldu.

      Orta Doğu ve dünyada yaşanan sorunlara karşı iki ülke arasında karşılıklı işbirliği gelişerek devam etti. Bu dönemde iki ülke arasında birçok ikili anlaşma imzalandı. 2000’li yıllarda İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarını Türkiye’nin “devlet terörü” olarak nitelendirmesi ve İsrail’in Kuzey Irak’taki oluşumu desteklemesi, Türkiye-İsrail ilişkilerini gerdi. 2004’ten sonra ilişkiler düzelmeye başladığını görmekteyiz.

     Türkiye, İsrail ve Filistin’in güvenli ve tanınmış sınırlar içinde yaşaması politikasını benimsemektedir. Orta Doğu’da kalıcı barışın İsrail-Filistin uyuşmazlığının müzakere yoluyla çözümlenmesi gerektiği tezini savunan Türkiye, uluslararası barış çabalarına aktif olarak katılmaktadır.

 

Google+ WhatsApp