Büyük Selçuklular

Büyük Selçuklular

Selçuklu Devleti'ni kuran Oğuzuzlar Yabgu Devleti'nden ayrılarak Cent şehrine yerleştiler.

OĞUZLAR:

     OĞUZLAR (Oğuz Yabgu Devleti) :

       Oğuzlar, günümüzde Türkiye, Balkanlar, Azerbaycan, İran, Irak ve Türkmeistan’da yaşayan Türklerin mensup olduğu Türk boyuna verilen genel isimdir.  Arapların “guz”, Bizansların “uz”, Rusların “Tork (Torki)” adını verdikleri Oğuzlar, İslâmiyet’i kabul etmelerinden sonra Türkmen adını almışlardır. Oğuz "boylar, kabileler" demektir. Onuncu yüzyılın sonu ile on birinci yüzyılın başlarında İslam’ı kabul etmişlerdir. Selçuklu Devleti’nin toplum ve devlet yapısın anlayabilmek için devletin kurucusu olan Oğuzların incelenmesi gerekir.


    Oğuzların ortaya çıkış tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Oğuz Kağan Destanı’na göre Oğuz Han, ilk üç oğluna Üçok, diğer üç oğluna Bozok unvanlarını vererek Oğuzları iki kola ayırmıştır. Kökeni, Oğuz’a dayanan bütün Türk boyları Üçok ve Bozok kollarından türedikleri kabul edilmektedir. Oğuz adından ilk kez Orhun Kitabeleri’nde bahsedilmektedir. Oğuzlar, Uygur Devleti kurulunca Uygur egemenliğine girdiler. Uygur Devleti yıkıldıktan sonra Seyhun Nehri çevresine yerleştiler. Burada Oğuz Yabgu Devleti’ni kurdular. 
    X.yüzyılın başlarında Hazar Denizi ile Seyhun Irmağı arasında; başkent “Yenikent” olmak üzere bir devlet kurdular. Oğuz Devleti’ni “yabgu” unvanı verilen bir hükümdar yönettiği için bu devlete “Oğuz Yabgu Devleti” adı verilmiştir. Oğuzlar 11. yüzyıldan sonra; Büyük Selçuklu, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Türkiye Selçukluları, Osmanlı devletlerini kurmuşlardı.

Büyük Selçuklu Devleti 1037 yılında kurulmuş olan bir devlettir. Büyük Selçuklu Devleti Türk-İran geleneğine dayalı olan bir devletti. Devlet ilk kurulduğu anda başkenti Nişabur kenti idi. Büyük Selçuklu Devletinde resmi dil Farsça iken, ordunun dili ise Türkçe idi. Devlette konuşulan diğer yaygın dil ise Arapça idi. Arapça Büyük Selçuklu Devleti içerisinde öğretilen bir dildi.

      BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ (1038-1157)
    Selçuk Bey; Oğuzların Üç Ok koluna mensup Kınık boyundandır. Selçuk Bey’in Babası Dukak Bey orduda subaşı (ordu komutanı) görevindeydi. Selçuk Bey’in hükümdarla arası açılınca; kendisine bağlı olanlarla Seyhun ırmağı kıyısında Türklerle Müslümanlar arasında yer alan Cent şehrine yerleşti. Çoğunluğu Müslüman olan bu bölgede siyasi etkinliğini artırmak için kendisine bağlı olanlarla birlikte Müslüman oldu.
    Karahanlılarla Samanoğulları arasındaki savaşta Samanoğulları’nı destekledi. Selçuk Bey’in başarıları karşısında çevredeki diğer Türk boylar da onun çevresinde toplanmaya başladılar. Selçuk Bey, 100 yaşının üzerinde 1007 yılında öldü.
      Selçuk Beyi’in Mikâil, Arslan, Yusuf ve Musa adlarında dört oğlu vardı. Büyük oğlu Mikail Selçuk Bey’den önce öldüğü için çocukları Tuğrul ve Çağrı’yı Selçuk Bey’in kendisi yetiştirdi.
        Selçuk Beyin ölümü üzerine yerine Arslan Bey “Yabgu” unvanı alarak geçti. Selçuklular Cend emiri ile anlaşamayarak Maveraünnehir’e çekildi.  Selçuklular Samanoğulları Devleti’nin sınırlarını koruma görevini yüklenmişlerdi. Samanoğulları Devleti  Karahanlılar ve Gazneliler tarafından ortadan kaldırılınca Selçuklular çok zor duruma düştüler.
    Arslan Yabgu Döneminde Selçukluların Maveraünnehir’de güç kazanarak Karahanlı Devleti’nin içişlerine karışması Karahanlılar ile Gaznelileri endişelendirdi. Bu durum karşısında Karahanlı-Gazneli ittifakının oluşmasına neden oldu. Gazneli Mahmut bir hile ile Arslan Bey’i yakalatıp Hindistan’daki Kalincar Kalesi’ne hapsettirdi. Bir süre sonra Arslan Bey üzüntüsünden tutuklu bulunduğu yerde ölmesi üzerine, yerine torunları Çağrı ve Tuğrul Beyler geçti.

Büyük Selçuklu Devleti toplamda 3.9 milyonluk bir alana hükmetmişlerdir. Büyük Selçuklu Devleti, Türk tarihinde ki en büyük imparatorluklarından biri olmuştur. İranlılar ile Türklerin kaynaştığı bu imparatorlukta daha sonra Anadolu'ya gelen Selçuklular İran kültürünü de Anadolu'ya yansıtmışlardır. Büyük Selçuklular egemenlik kurdukları yerlerde Türkleşme sürecine büyük katkıları olmuştur.  

     TUĞRUL VE ÇAĞRI BEYLER
  

Başlıca Büyük Selçuklu Yöneticileri
Büyük Selçuklu Devleti ya da Büyük Selçuklular Gaznelileri yenilgiye uğratarak başken Nişabur olmak üzere 1038 yılında devleti kurmuşlardır. İlk hükümdar Tuğrul Bey'dir. 

- Tuğrul Bey
- Alp Arslan
- I. Melikşah
- I. Mahmud
- Berkyaruk
- II. Melikşah
- Muhammed Tapar
- Sencer

Büyük Selçuklu Devleti toplamda 3.9 milyonluk bir alana hükmetmişlerdir. Büyük Selçuklu Devleti, Türk tarihinde ki en büyük imparatorluklarından biri olmuştur. İranlılar ile Türklerin kaynaştığı bu imparatorlukta daha sonra Anadolu'ya gelen Selçuklular İran kültürünü de Anadolu'ya yansıtmışlardır. Büyük Selçuklular egemenlik kurdukları yerlerde Türkleşme sürecine büyük katkıları olmuştur.  

 

   Arslan Yabgu’nun tutsak düşmesinden sonra yerine Musa Yabgu geçmişse de Tuğrul ve Çağrı kardeşler bunu kabul etmeyerek ağabeyi Çağrı bir fedakârlık örneği göstererek Tuğrul Bey’i hükümdar ilan ederek kendisi de komutan olmuştur.

      Tuğrul ve Çağrı Beyler tahta geçtiklerinde iki problem vardı:
     1. Göçebe Türklere yurt bulmak
     2. Tam bağımsız bir devlet kurmaktı.

     Bu gaye ile 1015-1021 yılları arasında, Çağrı 3 bin kişilik bir ordu ile Anadolu’da Van Gölü kıyısına kadar akınlarda bulunmuşlardır. Vaspuragan Seferi olarak da geçen bu akın, sırasında Çağrı Bey; bölgedeki Ermeni ve Süryani prenslikleriyle temasa geçmiş ve geriye dönüşünde Tuğrul Bey’e’; “Öyle bir yurt keşfettim ki iklimi Horasan kadar güzel, ürünleri Hindistan kadar bol ve çeşitli” demiştir.  Çağrı Bey bu sözleriyle Anadolu’nun Türkler açısından uygun bir yurt olduğunu belirtmiştir. Bunun üzerine Anadolu’ya sistemli akınlar başlamış, Pasinler Savaşı ile Bizans’ın Gürcü ve Ermeniler ile takviye edilmiş orduları yenilgiye uğratılarak büyük bir zafer kazanılmıştır.

Pasinler Savaşı ile Van ve Erciş tarafları Selçukluların hâkimiyetine girdi. Bu savaş sonrası Bizans ile yapılan antlaşmaya göre;

   Bizans İmparatoru İstanbul’daki bir camiyi onartıp burada Tuğrul Bey adına hutbe okutacaktı.

    Tuğrul ve Çağrı kardeşler; biryandan Karahanlılar ve Gaznelilerle mücadele ederken bir yandan da Anadolu’ya Akınlar düzenlediler.

     Tuğrul ve Çağrı Beylerin kumandasındaki Selçuklu güçleri, bölgenin en stratejik mevkiinde yer alan Gaznelilere ait olan Horasan’a ani bir taarruzla Merv, Nişabur ve Serahs’ı ele geçirdiler. Bu durum karşısında Gazne Sultanı Mesut, Selçukları siyasi bir güç olarak tanımak zorunda kaldı. Aralarında yaptıkları bir anlaşma ile bu bölgelerin valiliklerini Selçuklulara bıraktı. Fakat dört ay sonra tekrar aralarında şiddetli savaşlar başladı. Selçuklular hafif süvari kuvvetleriyle Gazenlilerin fillerle takviye edilmiş ağır teçhizatlı çoğu piyadeden meydana gelen ordusuna, Selçuklular gerilla savaşlarıyla çok kayıp verdirdiler.  1035’te Ceyhun Irmağını geçerek Gaznelilerle yaptıkları Nesa Savaşı’nı kazandılar ve arkasından Gaznelileri 1038’de Serahs Savaşı’nda ikinci defa daha yenilgiye uğratarak Nişabur’u aldılar ve Nişabur’da  bağımsızlıklarını ilan ettiler.

      Dandanakan Savaşı (1040):

      Sultan Mahmut’tan sonra tahta çıkan Mesut, büyük bir ordu hazırlayarak Selçuklular üzerine yürüdü. Merv çölünde “Dandanakan” denilen yerde yapılan savaşta Gazneliler yenildiler (1040).
     Dandanakan Savaşı’ndan sonra yıkılma sürecine giren Gazneliler, İran’ı Selçuklara bırakıp Hindistan’a çekildiler. 1187 yılında da Afgan yerlisi olan Gurlular tarafından yıkıldılar.

        Gaznelilerin resmi dili Farsça, bilim dili ise Arapçaydı. Bu durum, Türkçenin gelişimini olumsuz yönde etkilemiştir.
     “Guleman-ı Saray” denilen merkez ordusu oluşturmuşlardır. Bu ordu Selçuklulardaki Hassa ordusunun ve Osmanlılardaki Kapıkulu ordusunun fikir kaynağını oluşturmuştur.
     Çağrı Bey Dandanakan Zaferi sonrası verilen toy (büyük ziyafet ) yemeğinde bir fedakârlık örneği göstererek üstün idarecilik vasfı ve keskin siyasi zekâsını takdir ettiği kardeşi Tuğrul Bey’i Selçuklu sultanı ilan etti.    
     Kurultay sonunda Ceyhun ile Gazne arasındaki bölge Çağrı Bey'e, verilirken
     Nişabur’dan itibaren bütün batı bölgeleri ise  Tuğrul Bey’e verildi.

 Ayrıca;
Çağrı Bey’in oğlu Yakuti ile İbrahim Yinal batı cephesinde görevlendirildi.
Hanedandan Arslan Yabgu’nun oğlu Kutalmış'a Cürcân,
Cağrı Bey’in oğlu Kara Arslan Kavurd ise Kirman çevresi verildi. 
Görev paylaşımının ardından, kısa zamanda, yapılan fetihlerle devletin sınırları genişletildi. Anadolu’ya düzenli akınlar başlatıldı.
    Tuğrul Bey ve Çağrı Bey döneminde, Selçuklu Devleti’nin sınırlarını genişletip güçlendirmişlerdir. Halkına yeni bir yurt için Anadolu’yu hedef göstermişti. Bu doğrultuda Bizans İmparatorluğu’nu Pasinler Savaşı’nda yenilgiye uğrattı

 

 Pasinler Savaşı (1048):
         sebepleri:
        1. Bizans’ın doğuda beliren Türk tehlikesini önlemek ve Anadolu’daki otoritesini korumak,
        2. Selçuklular ise İslâmiyet’i yayma ve göçebe Türklere yurt arayışıdır.

        Tuğrul Beyin İbrahim Yinal ve Kutalmış komutasındaki kuvvetleri, 1048’de Bizans ve Gürcü birliklerini Pasinler’de yenilgiye uğratması İslam dünyasında büyük ses getirdi.

Pasinler Savaşı'nın Önemi;  Türklerin Anadolu'nun fethi için Bizans'la yaptıkları ilk büyük savaş ve kazandıkları ilk büyük zaferdir. Bizans’ın Anadolu’daki otoritesi sarsılmıştır.

Not:  Anadolu'nun fethinde üç önemli savaş görülür;  Pasinler - Malazgirt - Miryokefalon
         Pasinler Savaşı, Bizans'ın Anadolu'daki otoritesini sarsmıştır.

Malazgirt Savaşı: Anadolu kapılarının Türklere açılmasını sağlamış.

Miryokefalon Savaşı ise: Türklerin kesinlikle Anadolu’dan sökülüp atılamayacağı anlaşılmış.
 

        Yapılan Antlaşmaya göre Bizans kendi ülkesinde Abbasi Halifesi ve Tuğrul Bey adına hutbe okutacaktı.
       Tuğrul Bey Abbasi Halifesi Kaim Bi Emrillah’ın daveti üzerine Beüvey Oğullarının saldırısı karşısında Abbasi Halifesine yardım ederek Halifeyi Büvehylilerin baskısından kurtardı. Bu arada kardeşi İbrahim Yinal isyan etti. Tuğrul Bey kardeşi İbrahim Yinal’ın isyanını bastırdıktan sonra Tekrar Bağdat’a geri dönerek Irak, Suriye ve Hicaz bölgesindeki Buveyoğulları Hükümdarlığını yıkarak Abbasi halifeliğini yeniden güçlendirdi. Halifeye karşı yapılan Fatimi saldırılarını da bertaraf etmiştir.
    Halifelik makamına ve Bağdat şehrine hizmetinden dolayı, 1058’de Tuğrul Bey’e iki altın kılıç kuşatan Halife Tuğrul Bey “Doğunun ve Batı’nın hükümdarı” ilan edildi (1058).
Bu durum; İslam aleminin dünyavi siyasi hakimiyetinin resmen Türk hükümdarına verilmesi anlamına gelir. Artık halifeye bağlı bütün İslam dünyasının siyasi kudretini Türkler temsil etmeye başlamıştır.
    Çağrı Bey 1060’da, Tuğrul Bey ise 1063’te öldüğünde Selçuklular Ceyhun Irmağından Fırat’a kadar uzanan topraklar üzerinde büyük bir devlet kurmuşlardı.

Not: Tuğrul Bey döneminde Başkenti Nişabur’dan Rey’e taşındı.

    SULTAN  ALP ARSLAN DÖNEMİ (1064–1072):                      
    Tuğrul Bey’in oğlu olmadığından ölümünden sonra Çağrı Beyin oğlu Alp Arslan, Selçuklu sultanı oldu (1064).
Alp Arslan, tahta oturduktan sonra ilk iş olarak amcasının veziri Amidülmülk’ü görevden alarak yerine Nizamülmük’ü göreve getirdi. Sultan Alp Arslan tahta geçme iddiasında olabilecek rakiplerini ortadan kaldırdıktan sonra fetihlere başladı.
     İlk seferini Azerbaycan ve Kafkasya üzerine yaparak Ani ve Kars kalelerini ele geçirdi. 1067’de Türkistan Seferine çıktı ve bu seferinde Cent ve Gürgenç kentlerini ele geçirdi. Bu sırada diğer komutanlarını da Anadolu’ya Akınlar yapmaya gönderdi.
    1067’de Malatya yakınlarında Bizans kuvvetlerini yenilgiye uğrattılar.
Bu fetihler İslam dünyasında olumlu bir hava yaratıl. Bu nedenle halife Kaim bi-Emrullah, Alp Arslan’a “ Ebü’l Feth” (Fetihler Babası) lakabını verdi.
-1067’de kardeşi Kirman Meliki Kavurt’un isyanı bastırarak Kavurdu kendi yayının kirişiyle boğdurdu.
26 Ağustos 1071’deki Malazgirt Savaşı’na kadar Bizans’a yönelik yıpratma saldırıları sürdürdü.
Türklerin Anadolu’ya düzenledikleri akınları durdurmak isteyen Bzans İmparatoru Romanos Diogenes’in (Romen Diyojen), 200 000 kişilik bir orduyla İstunbul’dan yola çıktı. Romanso Diogenes yolu üzerinde geçtikleri yeri yakıp yıktı. Bu durumu haber alan Alp Arslan 50. 000 kişilik bir orduyla Ahlat’a ulaştı. Bizans öncü kuvvetleri ile Sanduk komutasındaki Türk öncü birlikleri arasında yapılan ilk çarpışmada Bizans birlikleri yenilgiye uğartıldıysa da Bizans ordusunun Malazgirt’te girişi önlenemedi. Alp Arslan’ın barış teklifi Diogenes tarafından kabul edilmedi ve böylece Bizans ile savaş kaçınılmaz hale geldi.

      Malazgirt Savaşı (1071):

  Sebepleri:
-Selçukluların İslâmiyet’i yayma ve Anadolu’yu yurt edinmek istemeleri,
-Bizans’ın Marmara kıyılarına kadar ulaşan Türk akınlarına engel olmak ve doğudan gelen Türk ilerleyişini kesin bir şekilde önlemek düşüncesi nedenleriyle savaş çıkmıştır. 

 Selçuklular; 1071’de Bizans İmparatoru Romen Diojen’i Malazgirt’te birkaç saat içinde yenilgiye uğrattılar. Bu zaferle Bizans’ın Anadolu’daki askeri varlığına ağır bir darbe indirildi.
         Sonuçları:
 Anadolu kapıları Türklere açıldı. Bu savaştan sonra Türkler,  yoğun olarak Anadolu'ya göç etmeye başladılar.
 Anadolu Türk Tarihi başladı, Anadolu'da ilk Türk beylikleri kuruldu.
 Hıristiyan Bizans'ın İslam dünyası üzerindeki baskısı sona erdi.

  -Türklerin Batı’daki fetihleri hızlanınca Bizans’ın yardım çağrısı üzerine Haçlı Savaşları başladı.


Türklerin batıya ilerleyişleri üzerine Bizans'ın Papa'dan yardım isteği, Haçlı Seferlerine sebep olmuştur.
    Savaşın Önemi:  Türk milletine yeni bir yurt, yeni bir gelecek, yeni bir tarih hazırlayan önemli bir zaferdir.
   Selçuklular Malazgirt Savaşı’ndan sonra kısa bir sürede Anadolu’daki beyliklerin de yardımıyla Marmara kıyılarına kadar ulaştılar.  Türkler için Anadolu yeni anayurt durumuna getirdiler ve böylece bugünkü Türkiye’nin Temelleri atıldı.

  Anadolu’nun Türk Yurdu Olmasının Sonuçları:
1.Türklerin Anadolu’ya sahip olmasını kabullenemeyen Avrupalı uluslar, Türk dünyası üzerine Haçlı Seferleri düzenlemişlerdir.
2. Ege, Marmara ve Akdeniz’e ulaşan Türkler denizcilik faaliyetlerine başlamışlardır.
3. Anadolu’da otorite boşluğu ortadan kalmıştır.
4. Anadolu imar edilmiş, farklı uluslar bir arada yaşamışlardır ve kültür etkileşimi olmuştur.

       Sultan Alparslan döneminde; Fatimilerin  Dar-ül Hikme adı verilen medresesini açmaları karşısında; Bağdat’ta vezir Nizam-ül Mülk  kendi adına Nizamiye Medresesini açmıştır.

       Alp Arslan Malazgirt zaferinden sonra geri dönerek Karahanlılar üzerine sefere çıktı ve Maveraünnehir’e girdi. Bu sefer sırasında esir alınan bir kale komutanı tarafından öldürüldü.
      Alp Arslan vefat ettiğinde, devletin sınırları Ege kıyılarından Tanrı Dağlarına, Kafkaslardan Basra Körfezi ve Hint Okyanusu’na kadar ulaşmıştı. Alp Arslan oğlu Melikşah’a büyük bir imparatorluk ve Nizamülmülk gibi seçkin bir devlet adamını miras bırakmıştı.

Not: Azerbaycan bölgesine bir sefer düzenleyerek Revan bölgesini aldı.

       Ani Kalesi’ni Bizans ve Gürcü ittifakının elinden almayı başarması üzerine kendisine Halife tarafından Ebü’l Feth (Fetihler Babası) unvanı verildi.

     Malazgirt Zaferi ile Anadolu’nun kapılarını Türklere açtı.

      MELİKŞAH DÖNEMİ (1072-1092):

     Sultan Alp Arslan'ın ölümü üzerine yerine oğlu Melik Şah geçti. Büyük Selçuklu Devleti Melik Şah zamanında en güçlü dönemi yaşadı ve en geniş sınırlarına ulaştı.
    Melikşah ilkönce ayaklanan amcası Kavurt’u ortadan kaldırdı. Karahanlılar ve Gaznelileri egemenlik altına aldı. Babası Alp Arslan döneminde vezir olan Nizâmülmülk’ü görevinde bırakarak devlet işlerinde kendisinden yardım aldı.
     Alp Arslan tarafından Kudüs’ün fethiyle görevlendirilen Atsız Bey, Melikşah Döneminde Kudüs ve Şam’ı ele geçirdi. Melikşah, düzenlediği seferlerle Kafsakya’yı ve Trabzon sahillerini fethetti.
    Bu dönemde; Suriye, Filistin ve Arabistan fethedildi. Kardeşi Tutuş, Atsız Bey, Türşek Melik Şah’ın fethetmekle görevlendirdiği önemli komutanlarındandır.

     Bu sırada Artuk Bey ve Kutalmışoğulları ile diğer Türk beyleri, Anadolu’ya Türk akınlarını sürdürüyorlardı. Bu beyler İzmit’e kadar bütün Anadolu’yu fethettiler. Bizans’taki taht kavgalarından ve Bizans’ın Anadolu’daki zayıf durumundan yararlanan Kutalmışoğulu Süleyman, İznik ve çeverisindeki kaleleri ele geçirdi. Melikşa’a bağlı hareket eden Süleyman Şah, daha sonra Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlı bir devlet olarak Türkiye Selçuklu Devleti’ni kurdu. (1077) Melikşah tarafından gönderilen komutanlar, Diyarbakır,  Silvan, Halep ve Urfa şehirlerini fethettiler.
    Bu dönemde Hasan Sabbah’ın “Bâtınilik” çalışmaları ile Nizâmülmülk’ü bir suikastla öldürdüler.
    Ardından Melikşah’ın ölümüyle Büyük Selçuklu Devleti birliğini koruyamadı. Çünkü Melik Şah'tan sonra taht kavgaları nedeniyle Selçuklu devleti yıprandı
Melikşah Dönemi’nde Büyük Selçuklu Devleti;  Orta Asya’dan Ege’ye Umman Denizi’nden Aral Gölü’nün kuzeyine kadar genişlemişti.

   Taht Mücadelesi ve Fetret Dönemi:

    İslam öncesi Türk devletlerinde görülen yönetim anlayışının etkisi Selçuklur’da da görülmüştür. Bu anlayışa “Veraset Sistemi” denirdi. Bu anlayışa göre; Tanrı tarafından hükümdarlık yetkisi hanedanın erkek çocuklarına geçtiği düşüncesi hâkimdi. Bu nedenle hükümdarın herhangi bir sebeple tahttan ayrılması durumunda ülke hükümdar ailesinin erkek üyeleri arasında paşlaşılıyordu. Hanedanın bütün erkek üyeleri hükümdar olmak hakkını kendisinde gördüğü için sıs sık taht kavgalarına neden olmuştur.  Taht mücadelesi sonucunda mücadeleyi kazanan Tanrı’dan yönetme yetkisini aldığı kabul ediliyordu.

      Bu anlayış İslamiyet öncesi Türk Devletlerinde olduğu gibi Selçukluların da yıkılmasına neden olmuştur. Çünkü Melik Şah sonrası dört oğlu arasında çıkan taht kavgaları ülkeyi içten yıprattı. Bu durumu casusları aracılığı ile öğrenen İngiltere Kralı, Papa II. Urban’a parasal yardım yaparak İslam Dünyası’na saldırmak için kiliseler aracılığı ile ortak Haçlı ordusu oluşturulmuştu. Papa II. Urban Haçlı ordusu oluşturmak için Avrupa'daki kiliseleri dolaşarak halkı galyana getirmiş ve Hıristiyan dünyasını Müslümanların üzerine kışkırtmıştır. Haçlı savaşları aralıklarla yüzyıl kadar sürdü. Haçlı saldırıları nedeniyle İslâm dünyası yakılıp yıkıldı çok sayıda katliam yapıldı. Ardından Moğol saldırıları başlamıştır. İslâm toprakları Bir yüzyıl boyunca da Moğol baskısı altında yağmalandı, insanları katledildi.

      Melikşah’ın hanımı Karahanlı perensesi Terken Hatun’un dört yaşındaki oğlu Mahmut’u velihat tayin ettirmek istemesine Nizamülmülk karşı çıkmıştı. Bu durum Nizamülmülk ile Sultan Melikşah’ın arasının açılmasına neden oldu. Önce Nizamülmülk’ün, ardından da Melikşah’ın ölümü Terken Hatun için bir fırsat oldu. Terken Hatun’un, Melikşah’ın ülümünü gizleyerek devlet hazinesini oğlu Mahmut’u tahta geçireceklerini ümit ettiği askerlere dağıttı. Terken Hatun'un dört yaşındaki oğlu Mahmut adına hutbe okutup Sultan ilan etmesi rakiplerini harekete geçirdi. Taht kavgalarının başladığı bu döneme Fetret Dönemi adı verilir. Fetret dönemi 1091'den Sencer’in 1118’de tahtı ele geçirmesine kadar tam 16 yıl sürmüştür.

    Bu taht kavgaları Büyük Selçuklu Devleti’nin eski gücünü kaybetmesine ve parçalanmasına neden oldu. Böyle bir dönemde başlayan Haçlı Seferleri İslam dünyasının unutulması zor olan; katliam ve yağmalanma olaylarına neden oldu.

           SULTAN SENCER DÖNEMİ (1118-1157):

      Melikşah’tan sonra; Berkyaruk, Muhammet Tapar  arasındaki taht kavgaları  1118’de de Sencerin taht mücadelesini kazanmasıyla son bulmuştur.
       Gazneliler ile savaştı, Karahanlıları egemenliğine aldı. Karahitaylar ile yaptığı Katvan Savaşı’nda (1141’de) yenildi. Böylece Seyhun Irmağı’na kadar olan topraklar Karahitaylar’ın eline geçti. Katvan Meydan Muharebesiyle, Büyük Selçuklu Devleti tarihinde yeni bir devir başlamış ve Selçuklu ülkesi, Müslüman olmayan Türk ve Moğol birliklerinin istilasına uğramıştır. Sultan Sencer’in bu yenilgisinden faydalanmak isteyen Gur Hükümdarı Alâeddin Hüseyin, yıllık vergiyi vermeyerek Sultanlık görevini üslenmek istemesi üzerine Sultan Sence Gurlular üzerine bir sefer düzenledi (1152) . Gur ordusunu yenen Sultan Sencer Katvan Savaşı’nda kaybettiği itibarını yeniden kazanmak istemiştir.

     Sultan Sencer’in Türkmenlere saldırması ve İran Asıllı olanları saray yönetimine alması Oğuzları küstürdü. Sarayda Türkçe yerine Arapça ve Farsçanın konuşulması; Türkmenler tarafından kin duyulmasına neden oldu. Nihayetinde Türkmenler ayaklandılar ve çıkan ayaklanmayı bastırmak için Sultan Sencer, Türkmenler üzerine yaptığı seferde yenildi ve Oğuzlara tutsak düştü (1154). 3 yıl sonra 1157’de serbest bırakıldıysa da oğuzları tekrar toparlayamadı, ölümüyle de Büyük Selçuklu Devleti yıkılmış oldu (1157).
           Devletin Dağılışı :
-Melikşah'ın ölümünden sonra oğulları arasında taht kavgaları çıkması (Berkiyaruk-Mehmet-Mahmut-Sencer), devleti yıpratmıştır.
-Son Selçuklu sultanı " Sencer " dir. Sencer'in, Katvan savaşında (1141) Karahıtay'lara yenilmesi ile devletin dağılış dönemi hızlandı.
-Sultan Sencer'in ölmesiyle Selçuklu Devleti yıkılmıştır (1157).

        Selçuklu İmparatorluğu'nun dağılmasının diğer nedenleri:
-Veraset anlayışı. ( Ülkenin, hükümdar ailesinin ortak malı sayılması )
-Yönetime küstürülen Oğuzların ( Türkmenlerin ) ayaklanmaları
-Haçlı Seferleri  ( Dolaylı )
-Doğudan gelen Moğol akınları
-Batınilerin çalışmaları.
-Abbasi Halifelerinin egemenlik gücünü geri almak için yaptığı yıkıcı faaliyetler
-Atabeylerin, merkezi otoritenin zayıflamasıyla, bağımsızlıklarını ilan etmeleri

    Sultan Sencer'in Oğuzlarla Mücadelesi Ve Selçuklu Devleti'nin Yıkılışı

      Gur galibiyetinden sonra ulaşılan toparlanma umudu fazla uzun sürmedi. Vergi tahsili sırasında yapılan haksızlıklar yüzünden, kendi soyundan olan Oğuzlarla haksızlıklar yüzünden, kendi soyundan olan oğuzlarla bazı emirler arasındaki ayrılıklar gittikçe büyüdü. Sultan Sencer, bir kısım emirlerin ısrarı ile göçebe Oğuzların üzerine yürümek zorunda kaldı. 1153 yılı Mart ayında Belh civarında, Oğuzlarla yapılan savaşı Selçuklular kaybetti ve Sultan Sencer Oğuzlara esir düştü. Sultan Sencer gündüzleri tahta oturtuluyor geceleri ise kafese atılarak hapsediliyordu. Amaç Sultan Sencer’in kendileriyle birlikte olduğunu göstermekti. Sultan Sencer’in bu tutsaklığı 3 yıl sürdü. Sencer, 1156’ yılı Nisan ayında kaçmayı başardı. Fakat Oğuzların Sultan’a olan güvenci sarsılmış ve halkın gözünde güvenirliğini kaybetmişti.

     Eski bir Türk geleneği olan “Kut” anlayışına göre bir hükümdar döneminde; kıtlık çıkması, çıkan isyanı bastırmada başarısız olması, düşmanla girdiği savaşta yenilmesi “kut” un geri alındığına inanılırdı. Bu nedenle Sultan Sencer tutsaklıktan kurtulduktan sonra bir daha devleti toparlayamadı.

       Her ne kadar bağlı beyler, Sencer’e kurtuluşundan dolayı memnuniyetlerin ve bağlılıklarını bildirmişlerse de Selçuklu kumandanları Sencer’in oğuzlarla mücadelesinde gerekli  yardım verilmedi.  Sultan Sencer 1157’ de 73 yaşında öldü.
    Sencer’in naşı; Merv’de daha önce yaptırdığı anıt mezara defnedildi. Onun vefatından sonra Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlı Beylik ve Atabeylikleri çeşitli adlarla 14. Yüzyıla kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir.

Büyük Selçukluların Dağılmasıyla Ortaya Çıkan Devlet ve Atabeylikler

Bağlı Devletler:
Irak ve Horasan Selçukluları (1119-1194)
Kirman Selçukluları (1048-1187)
Suriye Selçukluları (1069-1118)
Türkiye Selçukluları (1077-1308)

Selçuklulara Bağlı Atabeylikler:
Salgurlular (1147-1284): Fars Atabeyliğiydi
İldenizoğulları (1146-1225)
Beg-Teginoğulları: (1146-1232): Erbil Atabeyliği
Zengiler (1127-1259): Musul-Halep Atabeyliği

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ SINIRLARI

Doğu tarafta Seyhun nehrinden Tanrı dağlarına kadar, Batı tarafta ise Akdeniz ve Boğazlar'a kadar, Kuzey'de Kafkas dağlarına kadar, güneyde ise Hint denizine kadar bütün topraklar Büyük Selçuklu Devleti'nin kontrolü altında idi.

D İ Ğ E R    K O N U L A R için tıklayın.

Büyük Selçuklular

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETI'NDE KÜLTÜR VE MEDENIYET

 

Google+ WhatsApp