Bugün Yaşadıklarımız Geçmişte Yaptıklarımızın Yansımasıdır

Bugün Yaşadıklarımız Geçmişte Yaptıklarımızın Yansımasıdır

Bugün yaşadıklarımız geçmişte yaptıklarımızın yansımasıdır ki biz ona kader diyoruz.

Ben bir tarihçi olarak bir olay yaşandığında onun öncesine bakılmalıdır diye düşünmekteyim. Yani yaşanan bir olayın mutlaka öncesi zamanda atılan bir tohumu sonra yeşeren bir kökü, ardından gövdesi dallar, budakları, çiçekleri ve ardından meyveleri ortaya çıkar. Yani hasat zamanı. Yapılan yanlışlıklar olayların tohumunu atar, bir süre sonra yeşerir. Ardından tohum büyümeye başlar,   dallanır budaklanır sonra çiçek açar ardından meyvesini vermeye çalışır. 

Tarihte ne zaman Müslümanlar birbiriyle savaş yaptıysa ona bir zalim millet musallat olduğunu görüyoruz.

*Abbasilerin Halifeliği döneminde; İran, Türk, Fatimi ve Araplar birbirleri ile Mücadele içinde savaşıyorlardı. Ayrıca buna ek olarak taht kavgaları da vardır. Yine Büyük Selçuklularla Türkiye Selçukluları da aynı zamanda birbirleri ile savaş halindeydi. Bu olayların ardından önce Haçlılar daha sonrasın da ise Moğol saldırılarına maruz kalındı, milyonlarca Müslüman öldürüldü. Tarihçilerin yazdıklarına göre atlar yollarda tırnaklarına kadar kan gölüne batıyordu. Kadınlar tecavüz edildi. İslam memleketlerinin zenginlikleri yağmalandı.

-Yakın Tarihle İlgili Olarak da

*Afganlılar sağ ve sol gruplara ayrıldılar ve birbirleri ile savaştılar. Ardından Rus istilası başladı. 

Rus işgalinden kurtulduktan sonra tekrar Rabbani, Taliban ve Elkaide grupları birbirleri ile savaştı ardından Amerikan İstilasına maruz kaldılar.

*Irak-İran ve Kuveyt’in birbiri ile savaşması ABD’nin saldırısına neden oldu. Irak yıkıldı. Saddam Hüseyin ve yakın adamlarının hepsi birer birer öldürüldü. Iraktaki kadınlar tecavüz edildi, memleketleri yağmalandı. 4 milyon çocuk yetim kaldı.

*Suriye’nin PKK Terör örgütüne yardım etmesi ve orda eğitilen teröristlerin Türk Askerlerini şehit etmesi de Süriyelilere felaket getirdiğini görmekteyiz. 

*Şimdi de Biz Suriye ile Savaşa tutuştuk, hem de Recep ayında bu güzel ayda, iki kardeş olke bir biriyle savaşa tutuşuyor.  Art arda şehit haberleri gelmeye başladı. Her iki tarafta can kayıpları yaşandı.

Şimdi camilerimiz boş, Kâbemiz ise tevabsız kaldı, bundan sonra da Allah bize ne tür bir musibet indirir ama onu bilemiyorum. Ama tarihe baktığımda tarihte ne zaman Müslümanlar birbiri ile savaş yapmışsa kesinlikle düşman istilasına maruz kalmışlardır.

Şimdi ben size aile ve komşuluk ilişkilerinden bahsedeyim mi?

Kur’an’da ise bununla ilgili bir ayet var, “Birbirinizle savaşmayın gücünüz elden gider;” diye. Bu durumu milletçe nasıl telafi edeceğiz. Artık Allah’tan hangi yüzle tövbe edip dua ve niyazda bulunabiliriz ki.  Ülkemize bir düşman istilası olursa Allah bizim duamıza icabet eder mi? Müslümanlar birbirlerini tekbir getirerek öldürüyordu. Kimse kendi hakkına, kendi payına düşene razı olmuyordu. Herkes kendi çıkarı için hareket ediyordu. Ülkemizin bir felakete ve büyük bir musibete uğraması yönünde, çok endişelerim var. 

Aynı şekilde aile içi de büyük facialar, yolsuzluklar var. Mesele benim tanıdığım yakın bir arkadaşımın babası çok zengindi. Nereden baksan 2,5 trilyonluk bir serveti vardı. Ama arkadaşımın ağabeysi tüm servetin üzerine oturdu. Karısının bile özel Mercedesi varken arkadaşım zar zor geçiniyordu.

Yani aileler arasında ve içinde de büyük problemler var. Yine bir başka arkadaşım var onun da evlendiği eşinin tesettürüne bakıp almış, imanlıdır diye. Ama ona öğle şeyler yaptı ki en sonunda boşamak zorunda kaldı.

Ailenin ikinci erkek çocuğu olan ve defalarca Hac ve Umre ziyaretine gitmiş, anlı secde etmekten iz yapmış bir Hacıdan bahsedeceğim

Babasına ait mirası ele geçirmek için “Babam yaşlıdır, sinir hastasıdır” diye  mahkemeye verir. Sonra kendi annesi ile babasının arasını açarak aile mirasına konmaya çalışır. Annesini de yanına alarak Babaya ait mirası bir şekilde ele geçirmeye çalışır. Yaşlı annesi ilk başlarda bu durumdan çok memnundur, oğlunun fırıldağına gelir. Anne ise kimseye aldırış etmez,  bu oğlunun ne kadar akıllı olduğunu kocasından kalan mirasını zevkini fırıldak oğluyla çıkarmaya çalışır.   Baba bir süre sonra tahammül edemez beyin kanaması geçirerek felç olur ve bir süre sonra ölür. Sonra da babasının mirasını kendisine bıraktığına delil olarak da Kur’an üzerine yemin eder. Annesini de buna ikna eder. Annesi de fırıldak oğlunu desdekler. Babaya ait geri kalan diğer tüm mirasları ele geçirir, kız kardeşlerine ve diğer kardeşlere metelik koklatmaz. Tabi bunu yaparken de annesini arkasına alarak yapar. Diğer kardeşler annemiz üzülmesin diye buna ses çıkarmaz. Çünkü anne de fırıldak oğlunu desteklemekteydi. Fırıldak oğul bir süre sonra annesinden bıkar. O yağlı dilleri zehre dönüşür. Evirip sevdiği, okşadığı, anneciğim dediği  annesine artık dili yılan kadar zehirli olmur. Sen bize bereketsin, Allah bize anneye "Öf deme" diyerek söyledikleri o tatlı sözleri meyerse mal, ve serveti ele geçirmek içinmiş. Hanımına annemin hizmetinde daim olacaksın, yoksa karışmam dediği lafları ise meğerse bir politik icabı imiş. Daha sonra annesini de evinden kovarak babasından kalan mirasın tadını tek başına çıkarmaya başlamış.

*Aile cinayetlerini, kadın cinayetlerini ise anlatmıyorum, .....

Kayınvalidesini kabul etmeyen gelinler, yaşlanan anne ve babasını zorla bakım evlerine bırakan evlatlar. Daha gibi gibi nice olaylara şahit olmaktayım. Bu nedenle Allah’tan ümit kesilmez ama zorlu ve çetin bir dönemden geçmekteyiz diye düşünmekteyim.

 

Google+ WhatsApp