Ay Hakkında Ne Biliyoruz? Ay ve Ayın Dünya Üzerindeki Etkileri

Ay Hakkında Ne Biliyoruz? Ay ve Ayın Dünya Üzerindeki Etkileri

Ay olmasaydı dünya üzerinde yaşam olmayacaktı.

 

Gökyüzüne bakarken aslında tarihe bakıyoruz, yani geçmişe bakıyoruz. Güneşten bize gelen ışık 8 dakika sonra ulaşıyor. Yani 8 dakika önceki zamanı görüyoruz. Gece gökyüzüne bakarken yıldızların geçmiş 10 veya 20 yıl önceki hallerini görüyoruz. 
Uzayda ne kadar uzağa teleskopla bakarsa o kadar yıl önceki zamana gideriz. Uzay’da ne kadar uzağa gidersek büyük patlamaya o kadar yaklaşırız.
Işık uzayda yayıldığında radyo dalgalarına dönüşür. 
Büyük patlama 13 milyar kusur yıl önce olmuştur. 
Büyük bir patlama ile Evren oluşmuştu.

Ay;           
Ay’ın dünyadan uzaklığı ne kadardır?
Ayın Dünyamıza etkileri nelerdir, bunların üzerinde duracağız. 
Ay hakkında yapılan gözlemler ve ay hakkında yapılan araştırma ve incelemeler üzerinde durarak ay hakkında sizleri aydınlatmaya çalışacağız. 
Ay'ın yüzey sıcaklığı geceleri-233°C ye gündüzleri ise 123°C ye ulaşmaktadır.

Ay, Dünya'nın tek doğal uydusu ve Güneş Sistemi içindeki beşinci büyük doğal uydu odlusudur.
Pekî nasıl oldu da; Dünya bu kadar büyük bir uyduya sahip oldu?

Dünya'nın uydusu Ay hala birçok sırı taşıdığı sanılsa da biz Ay hakkında birçok bilgiye ulaştık. Ay ile ilgili birçok sırrı çözüme ulaştırmaya çalıştık. 

Ay yaklaşık olarak dünya'dan 384 000 km uzaklıktadır. 

 Yeryüzünden aya bakıldığında Ay'ın sadece bir yüzünü görebiliyoruz. 
Ay denizlerdeki gelgiti, 
dünyanın eksen eyikliğini, 
dünyanın kendi etrafındaki dönüş hızını, 
okyanuslardaki suları ve hatta insanın uykusunu bile etkiliyor.

1969 yılına kadar kimse Ay'a gitmemişti. Bugüne kadar da sadece 12 kişi aya gitmiş. Hem bu astronot ziyaretleri hem de insansız uzay araçları sayesinde Ay'ın yapısıyla ilgili epey bilgi elimize geçti. 
Şimdiye kadar Ay'ın nereden geldiği nasıl da dünya etrafında en uygun yere yerleştiği sorusu net bir şekilde cevaplanamıyordu. Daha doğrusu Yüce Yaratıcının varlığını kabullenmek istemeyenlerde kafa karışıklığı yaşandığını söyleyebiliriz.  Biz ayın oluşumu ile ilgili sorulan soruların peşine takıldık ve bunun üzerine  yapılan araştırmalarda elde edilen bilgilere ulaşmaya çalıştık. 

Yapılan araştırmalar sonucunda;

Ay’ın Oluşumu Güneş sistemine ait bir gezegen değil.
Hatta Ay Saman Yolu galaksisine bile ait değil. Ay’ın oluşum zamanı güneş sisteminden çok daha öncesine ait bir zamanda oluşmuştur. 
Astronotlar  Ay yüzeyine iniş yaptığında yerdeki sarsıntı saatlerce sürdü ve bir türlü yer sarsıntısı dinmiyordu.  Bu sarsındı uzun süre devam ettiğini belirtmişler. 
Uzay boşluğunda başıboş dolaşan serseri göktaşları Dünya yörüngesine girmeden önce Ayın çekimine yakalanıyor ve Dünya’ı uzaydaki bu serseri göktaşlarından koruyor. Yani Ay dünyamızı aynı zamanda bir kalkan gibi metoor taşları yani büyük gök taşlarına karşı koruyor. 
Ay yüzeyinde çekilen fotoğraflara bakıldığında bu fotoğraflar dikkatle inceleme yaparsanız ayın yüzeyi metoor taşları yani göktaşları çarpması sonucunda delik deşik olmuş durumdadır.
Yani şunu bilelim ki ay dünyanın aynı zamanda bir koruyucu kalkanı durumundadır. Dünyamızı göktaşlarından koruyor. 

Bugün bilim dünyası Plüton’u gezegen olarak kabul ediyor ama Ay’ı değil. Ay, Güneş’in Plüton gezegeninden daha büyük olmasına rağmen Ay’ın bir uydu olarak kabul edilmesi anlaşılır gibi değil.
Bu nedenle biz Ay’ı dünyanın bir uydusu değil güneşin bir gezegeni olarak kabul edilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. 
Hatta şöyle diyebiliriz; Ay Güneş’in bir gezegenidir ve aynı zamanda ise dünyanın bir koruyucu kalkanıdır.

Güneş sisteminde, Güneşin etrafında dolaşan iki kardeş gezegen. Dünya ve Ay. 

Ay dünyanın doğal bir uydusudur ama Güneş sistemine ait bir gezegen değildir. Yani güneşten koparak kendi kendine bura yerleşmemiştir.

Ay’ın oluşumu Samanyolu Galaksisinin doğal bir parçası değildir.
Yapılan çalışma ve araştırmaları gözden geçirdiğimizde Ayın Samanyolu Galagsisine ait olmadığı anlaşılmaktadır.
Eğer bilim insanları Ay’ın güneşten veya dünyadan koparak Dünya’nın etrafındaki bu günkü yörüngesine yerleştiğini söylerse bu kafa karışıklığına neden olur. Bilimsel olarak bunu ispatlamak mümkün değildir. 
Bizi bu sonuca ulaştıran elimize geçen veriler nedeniyledir. Yapılan araştırma, gözlem ve incelemeler sonucunda elimize geçen veriler Ay’ın; ne Güneş Sistemi’ne ait olduğu ne de Samanyolu Galaksisine ait olmadığı anlaşılmaktadır. 

Çünkü; Samanyolu Galaksisindeki tüm gök cisimleri ve gezegenlerdeki ortak nokta; Birim kütleye düşen çekim kuvvetidir.

Birim Kütleye düşen çekim kuvveti ayda farkladır. 
Dünyamızda ve Samanyolu galaksisindeki tüm cisimlerdeki göktaşına kadar her şeyin birim kütleye düşen çekim kuvveti 5.5 gram olarak hesaplanmıştır.
Oysa Ay'da bu çekim kuvveti farklıdır. Ay'daki çekim 3.1 gramdır.

Ayda bulunan kum ve çakıl taşları incelendiğinde ayın ömrünün 7 milyardan daha fazla yani Samanyolu Galaksisinden daha eski olduğu anlaşılmaktadır. 

Bu da demek oluyor ki Ay daha Samanyolu Galaksisi oluşmadan önce vardı. Dünya’nın kardeşi veya uydusu olarak kabul edilen ay, başka galaksilerden Samanyolu Galaksi’sine gelmiş ve en uygun yere yerleşmiştir. 
Öğle bir konuma ve yörüngeye yerleşmiş ki;
Dünya’nın çekim gücünü, 
Okyanuslardaki gelgitleri
Dünya’nın eksen eğikliğini
Dünyanın kendi etrafındaki dönüş hızını etkileyerek dünya üzerinde birçok etki oluşturmaktadır. 

AY:

Dünya'dan bakıldığında Ayın bir yüzü görünür, diğer yüzü asla görülmez. Ayın kendi etrafındaki dönüş hızı ve uzaklığı öğle bir hesap üzerine hareket etmektedir ki ayın diğer yüzü dünyadan asla göremiyoruz.

Yani dünya varoluşundan beri ayın hep bir yüzü görülüyor ve diğer yüzü ise asla dünyadan görünmüyor.

Ay hem kendi ekseni etrafında hem de Dünyanın etrafında dönmektedir. Ayın kendi etrafında dönme hızı ve Dünya’nın etrafındaki yörüngede dolanma hızı birbirine eşittir. Bu nedenle biz hep ayın aynı yüzünü görmekteyiz. Ayın dünyadan görülmeyen yüzüne karanlık yüz denir.

Aya ilk olarak dünyamızdan 1969 yılında Apolla 11 isimli uzay aracı ile Edwin Aldrin ve Neil Armstrong gitmişler, Ay’a ilk ayak basan kişi Neil Armstrong olmuştur.

Ay da dünya gibi katmanlardan oluşmuştur. İçten dışa doğru çekirdek, manto ve kabuk olmak üzere üç katmanı vardır.

Ayın yüzeyi pürüzsüz değildir. Üzerinde kayalıklar, düzlükler, vadiler, dağlar ve çukurlar (krater) vardır.

Ayda çekim kuvveti vardır. Kütlesi küçük olduğu için çekim kuvveti Dünyanın çekim kuvvetinin 1/6’sı kadardır. Bu nedenle dünyadan Ay’a giden insanların ağırlığı 1/6 oranında azalır. Ayın atmosferi çok ince olduğu için yok kabul edilir. Bundan dolayı Ay’da olan varlıklar uçmazlar.  Atmosferi olmadığı için su ve hava yoktur. Bu nedenle insanların yaşaması için elverişli bir ortam değildir. Atmosferi olmadığı için ayda yağmur, kar, bulut ve rüzgâr gibi hava olayları yaşanmıyor. Hava olayları olmadığından ayın yüzeyinde oluşan bir iz yok olmuyor. Bu nedenle yıllar önce oluşan bir ayak izi bozulmadan kalabiliyor. Ay'da sıcaklık gündüzleri 122,  geceleri ise-233 derece olmaktadır.

AYIN ÖZELLİKLERİ

Kütlesi küçük olduğu için çekim kuvveti Dünyanın 1/6 kadardır.
Bu da demek oluyor ki dünyadaki ağırlığı 60 kg olan birisinin aydaki ağırlığı sadece 10 kg olur. 
Ayda su ve toprak yoktur. Ay’ın etrafını saran bir atmosferi yoktur. 

Ay’da atmosfer olmadığından buna bağlı olarak yüzeyi gündüzleri Güneş’ten gelen ışınlar nedeniyle çok ısınır geceleri ise çok soğuk olur.

Aşrı Isınma ve soğuma nedeniyle Ay’da bulunan kayalar parçalanarak taşlara, kumlara ve en sonunda toz ve kum parçalarına dönüşmüştür.

Ay’a doğru giriş yaparak düşen göktaşları (metoorlar) atmosferi olmadığından parçalanmazlar ve derin çukurlar oluştururlar.
Ay’ın Dünya Üzerindeki etkilerini şöyle sıralayacak olursak

AYIN DÜNYA ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ:
1. Ayın çekim kuvveti nedeniyle Dünya’nın kendi etrafındaki dönüş hızını etkilemektedir. Ayın dünya üzerindeki  çekim kuvveti kaldırılırsa dünyadaki bir günün süresi zaman olarak 8 saate iner.
2. Ay Dünya’nın Eklipitik düzlemine etki ederek mevsimlerin oluşmasını etkiliyor
.
    Mevsimlerin oluşması, 
Güneş ışınlarının kuzey ve güney yarımküreye geliş açıları ve Dünya'nın Güneş etrafındaki yıllık hareketiyle belirleniyor. 
Mevsimlerin oluşmasını sağlayan açı ise Dünya'nın eksen eğikliğinden kaynaklanıyor.

 Dünya 23. Derece 27’lık bir eksen eğikliğine sahip. 

Yaz aylarında yani Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında Kuzey Yarımküreye, Güneş ışınlarının geliş açısı Güney Yarımküre'ye göre daha dik açıyla geldiğinden Güneş ısısını daha çok aldığından Kuzey Yarımkürede yaz mevsimi oluşuyor. Güney Yarımküre’de ise kış oluşur. Aralık, Ocak ve Şubat aylarında ise bu durumun tam tersi yaşanmaktadır. İşte yapılan araştırma ve gözlemler Dünya’nın yazın ve kışın eksen eğikliğine neden olan durumun Ayın çekim kuvveti nedeniyle olduğu anlaşılmıştır. Bu da demek oluyor ki Dünya üzerinde mevsimlerin oluşumu Ay’ın etkisi nedeniyledir. 

3. Ayın çekim gücü nedeniyle sular ekvator çevresinde toplandığından Dünya Küresi üzerindeki  kıtaların alanları genişlemiştir. Ay’ın çekim kuvveti kalkarsa kara kıtalarının birçok yeri sular altında kalmasına neden olur. 

4. Ay ve Güneş’in diğer gezegenleri Aynı zamanda Dünyanın Koruyucu Kalkanlarıdır:
Ay, aynı zamanda Meteor taşları ve büyük serseri göktaşları Dünya’nın çekim kuvvetine girdiğinde bunları yakalayarak kendisine doğru çektiğinden Dünya’nın bir koruyucu kalkanıdır. 

Aynı şekilde bunu diğer gezegenler için de söyleyebiliriz. Yani Güneş sistemindeki diğer gezegenler de Dünya’ya doğru gelen meteor taşlarını yakalayarak kendisine doğru çekerek Dünya’ yörüngesine ve çekimine girmesini önlemektedir. 
Güneş sistemine giren büyük göktaşları şayet diğer gezegenleri atlatmışsa bu defa Ay’ın çekim kuvveti tarafından yakalanarak Aya doğru yönelmektedirler. 
Gerisi küçük taşlar da Dünya Atmosferine girdiğinde bu göktaşları dünyanın manyetik çekim kuvveti nedeniyle kutuplardan giriş yapmaktadır. 

Ay Tutulmasında ayın gölgesi yeryüzünde saatte 2600 km hızla zikzaklar çizerek ilerler. 

Ay tutulmasında Ay’ın yüzeyine çarpan göktaşları teleskopla net bir şekilde görülmektedir.
 Açıkça söylemek gerekirse Güneş tutulması sırasında Göktaşlarının Aya çarpma anları teleskoplara yakalanmaktadır. 
- Ay olmasaydı, atmosfer’e oldukça çok sayıda gök taşı giriş yapacak ve yağmur gibi yeryüzüne göktaşı yağacaktı.
Öğle olunca da göktaşları nedeniyle yeryüzü yaşanamayacak ve yaşam bitecekti. 
Yaşam olsa bile yeryüzü  göktaşlarının yarattığı büyük sarsıntı ve patlamalar nedeniyle büyük felaketlerinin yaşanmasına neden olduğundan insan için Dünya küresi yeryüzü oldukça tehlikeli olacaktır. 

YYY

Google+ WhatsApp