Yeni
Ben bir gülüm, sen bahçıvan;
Çok açarsam, eser senin,
Mis kokarsam, eser senin.
Ama bir de soldurursan,
Günah senin, günah senin,
Öğretmenim…
Ben tohumum, çiftçi sensin,
Çok sularsan, ürün senin,
Bol olursam, verim senin.
Ama bir de çürütürsen;
Hata senin, hata senin,
Öğretmenim…
Ben elmasım, sarraf sensin;
Pırlantaysam, emek senin,
Parlıyorsam, yaldız senin.
Ama bir de parçalarsan,
Kırık senin, kırık senin,
Öğretmenim…
Ben boş defter, kalem sensin;
Doğru yazsan, yarın senin,
Güzel yazsan, ikbal senin.
Ama bir de karalarsan;
Vicdan senin, vicdan senin,
Öğretmenim…
Ben öğrenci, sen öğretmen;
Barışırsam, hüner senin,
Kazanırsam, zafer senin.
Ama bir de kaybedersem;
Yok diyecek başka sözüm,
Yorum senin, yorum senin,
Öğretmenim…
Aradan yıllar geçti öğretmenim. Kimisi unutup gömdü seni bir avuç toprağa. Kimisi de sığdıramadı seni yıllara, yüreklere ve hatıralara... Senin çakmak çakmak gözlerin vardı öğretmenim. Kitaplar dolusu ideallerin. Nesil nesil, ışık saçardın sen. Masanda kırmızı güllerin...
Çoğu zaman bırakıp yaşadığın şehri, yabancı bir şehirde, yabancı binalarda ülken için, ülkün için terledin. Kimisi sana “Sönmeyen Meşale” derdi. Kimisi “Güneşim”. Kimisi yanarken, aydınlatırken eriyen bir “Muma” benzetirdi seni. Kimisi sana “Bilgilerim” derdi. Kimisi “Ümitlerim”. Ben sana hep aynı şeyi söyledim: “ÖĞRETMENİM!”
Seni anlatmak ne kadar zor öğretmenim. Umudu elle tutmak, sevgiyi göstermek, hayallere dokunmak gibi;seni anlatmak ne kadar zor öğretmenim.
Senin kedersiz günlerin vardı öğretmenim. Aydınlık gülümsemelerin. Senin masanda güllerin vardı öğretmenim, sıralarda kır çiçeklerin. Senin anne kokan öğütlerin vardı öğretmenim, ağabey kokan tembihlerin.
Bir insan çocukluğundan neleri hatırlar ki? Kaç kişi diğer şeylerle beraber seni de anımsar öğretmenim? Benim kokulu silgilerim vardı; mesela anımsadığım; yazı yazdığım çizgili bir defterim. Kırmızı, sarı rengarenk boya kalemlerim. Bir de geçmişi, geleceği öğrettin bana. Atatürk’ümü senden dinledim “Sevgili Öğretmenim”.
Seninle mevsimler hep bahardı öğretmenim. Sınıflar gül bahçelerin. Sıralarda dikensiz güllerin vardı ve şekillenmemiş körpe filizlere soluk soluk hayat veren bir nefestin öğretmenim.
Şimdi belki uzaklarda bir köy okulunun, şirin bir sınıfında, belki gürültülü patırtılı kocaman bir şehrin yağmurundan ıslanmış yollarında...Yahut üzerinde beyaz önlüğün bir okul laboratuarında veya elinde tebeşir tahtanın başında, gelecek yıllarımızı yazmaktasın öğretmenim.
Her gün batımı güneş batar, karanlıklara bırakır bizleri. Ama sen hiç yitmedin gün batımlarında, hep ışık oldun bize. Ve aydın aydın gülen minicik yüreklerde, gün batımı görmeyen güneş oldun öğretmenim.
Belki aradan yıllar geçti öğretmenim. Belki de sen şimdi çok uzaklardasın. Belki senden kalan yegane eser o kır çiçeklerin. Hala masanda taptaze o kırmızı güllerin...Sıralarda kır çiçeklerin...Sanki kapıdan şimdi geliverecekmiş gibisin öğretmenim !...