XVII VE XVIII. YÜZYIL OSMANLI DEVLETİNDE DEĞİŞİM VE YENİLEŞME
Ekonomik Tedbirler:
Osmanlı Devleti Batıdaki bu gelişmeler karşısında toprak sistemi olarak tımar sisteminden iltizam’a ve açıklığı kapatamayınca da malikane sistemine geçildi.
Tımar sisteminin bozulması sonucu doğan açıklığı kapatmak için taşrada levent, sarıca ve sekban adında ücretli askerlik sistemine geçildi. Savaş zamanı orduya katılan sarıca, sekban ve levent askerleri barış zamanında halkı haraca bağlamaları veya iltizam sistemi sonucu ortaya çıkan ayanların emrine girmeleri karşısında devlet içinde devlet doğdu. Halk üzerinde baskıların artırılması ek vergilerin alınması durumları isyanlara sebep oldu. O güzelim köyler, çıkan isyanlar sonucunda yakılıp yıkıldı. Can güvenliği kalmayan köylüler vergi memurlarının kendilerini bulamayacağı yerlere veya şehirlere göç ettiler. Tüm bu gelişmeler yeni sorunların doğmasına ve ekonominin giderek bozulmasına neden oldu.
İltizam, Mukataa ve Malikane Sistemi
İltizam: Osmanlı maliyecileri, devletin nakit ihtiyacını karşılama, iç borçlanmayı sağlama ve özel sektörü finansman sürecine dahil etme amacını öngörmüşlerdir.
İlk defa Fatih Sultan Mehmet döneminde tımar dışında kalan bölgelerin vergilerini toplamak için getirilen bir düzenlemedir. Bir bölgenin kanunla belirlenmiş vergisini toplayıp hazineye yatırma işidir. Bu sistem Bizans uygulamaktaydı. Fatih S. Mehmet de İstanbul’un fethinden sonra bu uygulamayı başlatmıştır.
İltizam: ihaleyle belirlenen sisteme iltizam denir.
Mukataa: İhaleye kaynak olan toprağa veya maden ocağına yada tuz yataklarına mukataa denmiştir
Mültezim: İltizam (ihale) işini yapanlara mültezim denmiştir.
Para değerinin düşürülmesi; tağşiş:
Akçenin değer kaybı; ulufe alan askerlerin, özellikle kapıkulu ocaklarının ayaklanmasına neden olmuştur.
Şehir ve köylerde nüfus artışlarına bağlı olarak mevcut mal ve kaynaklara olan talep de artmıştır. Bu gelişmeler şehir ve köylerdeki halkın da sıkıntılar yaşamasına neden olmuştur.
Askeri Dönüşüm: Kontra-Marş:
Avrupa'nın 1598 -1548 yılları arasında sürekli savaş durumunda olması askeri devrimini gelişmesine önemli katkı sağlamıştır. Ateşli silahların savaşlardaki etkin kullanılmaya başlaması ile mızrak terk edilmiştir. Feodal sistemden merkezi krallık sistemine geçilmesi de Avrupa’da askerlerin daha düzenli ve disiplinli olmasına ortam hazırlamıştır.
Savaşlarda ateşli silahların etkinliğini artırmak için dönüşümlü ateş etmeye dayalı kontra-marş adı verilen bir teknik uygulamıştır. Avrupalılar merkantilist ekonomik sistem sayesinde zenginleşmesi güçlü askeri birlikler oluşturmasına katkı sağlamıştır.
Osmanlı Devleti Avrupa’nın ateş gücü ve askeri etkinliğimi iki yolla dengelemeye çalışmıştır.
1. Silahlı yeniçerilerin sayısını artırma yoluna gitmiştir.
2. Ateşli silahlar kullanabilen; Sarıca, Segman ve Levent adıyla yeni atlı birlikler oluşturmuştur.
1593-1596 yıllarında Avusturya ile yapılan savaşlarda Avusturya ordusundaki ateşli silahlar nedeniyle meydana gelen başarısızlığı önlemek için yeniçeri askerlerinin sayısını 30 binden 50 bine çıkarılmıştır.
Yeniçeri Ocağının bozulmasının iki önemli nedeni:
Eşkâl Devfteri’ne pek önem verilmemiştir.
Orduda yeniçeri açığını kapatmak için usulsüz ocağa alma ve usulsüz atama yapılması
Tımar Sistemi:
Ordunun her türlü ihtiyacını karşılayan tımarlı sipahiler de ihmal edilmiştir.
İçeriden müdahale sonucunda tımar sisteminde bozulmalar olmuştur.
XVII. yüzyıldan itibaren tımar sistemindeki aksaklıklar görülmeye başlanmıştır.
Tımardaki bozulmalar karşısında tımarlı sipahilerin sayılarının azalmasına neden olmuştur. Sayıları 40 binden 6 bine düşmüştür. Bunun önüne geçmek için sekban, sarıca ve levent adı ile oluşturulan ve ateşli silah kullanmasını bilen bu şahıslar savaş sonrasında da işsiz kalmışlar. İşsiz kalan bu sekbanlar eşkıya olmuşlar, halkı haraca bağlamışlar, yapılan isyanlara katılmışlardır. Çıkan isyanlarda köyler yakılıp yıkılmış, can güvenliğinin olmadığı köylerden şehirlere büyük göçler olmuş, şehirde işsiz güçsüz insan sayısı artınca şehirlerdeki düzen ve disiplin de buna bağlı olarak bozulma ve karışıklıklar yaşanmasına neden olmuştur.
Tımar sisteminin bozulmasının nedenleri şunlardır:
• Tımarların, sipahiler dışında kimselere verilmesi,
• Tımarların saray görevlilerinin eline geçerek özel mülk veya vakfa dönüştürülmesi ve rüşvet karşılığı verilmesi,
• Dirliklerin parayla alınıp satılır hâle gelmesi,
• Sipahilerin gösterişli yaşama arzusu ve çok para kazanma hırsı,
• Nüfusun hızlı artması,
• Enflasyon artışı ve paranın değer kaybetmesi,
• Geleneksel silahlarla savaşan sipahilerin, ateşli silah eğitimine ayak uyduramaması,
• Uzun süren savaşların yaşanmasıdır.
Avarız: Osmanlılarda önceleri yalnız olağanüstü durumlarda, sonraları ise sürekli olarak halktan toplanan vergi.
İmdadiyye: İmadiye adı altında toplanan yardımlar önceleri sefer masraflarını karşılamak için koyulan vergilerdir.
XVIII. Yüzyıl sonlarından itibaren sürekli hale getirilmiştir bu vergi zengin kişilerden alınmasına karar verilmiş olduğundan dolayı varlık vergisine dönüşmüştür.
Ayan, Eşraf ve Mütesellim: Arapça bir kelime olan ayanın kelime manası ileri gelen demektir. Ama Osmanlılarda mültezim-iltizam-malikane sistemine geçilmesi sonucu taşrada devlete rağmen güç haline gelen bu şahıslara “ayan, eşraf” denilmiştir. İlk defa bunların gücü II. Mahmud döneminde Sened-i İttifak Anlaşması ile tanınmıştır. Daha sonra da bunların taşradaki gücünü kırmak için “muhtarlık” sistemine geçilerek kırılmaya çalışılmıştır.
Ayanlar; sekban, levent ve sarıca ismindeki silahlı güçleri vardı. Ayanlar zamanla kendileri İstanbul’da oturmuşlar ve kendilerini temsilen oradaki işlerini yürüten şahıslara ise mütesellim denmiştir.
EKBER VE ERŞET SİSTEMİ
III. Mehmet sancakta yetişen son padişah, I. Ahmet sancağa çıkmadan kafeste yetişerek tahta oturan ilk padişahtır.
I. Ahmet tahta çıktığında 15 yaşındaydı ve henüz çocuğu yoktu. Bu nedenle I. Ahmet daha önceki uygulamaların aksine hanedanın tek erkek mensubu olan kardeşi Mustafa'yı öldürmemiştir. Fakat I. Ahmet oğulları dünyaya geldikten sonra kardeşi I. Mustafa'yı öldürmek istemesine devletin ileri gelenleri ve halk tepki göstererek buna izin vermemiştir. Böylece I. Ahmet kardeşi Mustafay’ı öldürtmemiştir. 1617’de I. Ahmet'in ölümünden sonra devlet erkanının isteği ile I. Mustafa tahta çıkarmıştır. Böylece veraset sisteminde bir ilk gerçekleşmiş ve I. Ahmet'ten itibaren hanedanın en büyüğünün tahta geçmesi kural haline gelmiştir.
Ekberiyet usulü kardeş katlini sonu erdirirse ve bazı yeni ve mesellere yol açmıştır. Sarayda adeta hapis hayatı yaşadıktan sonra tahta çıkan padişahların çoğu doğru düzgün devlet tecrübesi kazanmadıklarından ve dünyadan haberdar olmadıklarından Padişah olunca ne yapacaklarını bilmemişlerdir.
17. Yüzyıl (1600-1699) taht mücadelelerinin yaşandığı en şiddetli dönem olmuştur.
Layiha:
Layiha; herhangi bir konuda bir görüşü dile getiren yazı veya risaleye hayiha denmiştir. Layihalar nasihatname tarzında hazırlanan raporlardır.
Lütfü Paşa’nın Asafname isimli layihası;
Devlet hazinesi, gelir-gider
- emeklilik maaşı
-güçlü padişah modellerinden örnekler üzerine bilgi vermiştir
Gelibolulu Mustafa Ali Paşa:
Liyakat sahibi olmayan devlet adamlarını dile getirmiştir.
Koçi Bey:
III. Murat’ döneminde halkı eğlendiren sihirbaz ve serserilerin orduya alınması,
1620’de bazı bahanelerle tecrübeli askerleri ordudan uzaklaştırılması yerine çok sayıda ipe-saba gelmeyen kimselerin orduya alması olmuştur.
IV. Murat ve I. İbrahim döneminde yaşamış önemli devlet adamlarından birisidir.
İsyanların gerçek çıkış nedenlerinin bilinmediğini,
Tımar ve zeametlerin hak etmeyenlere verildiğini
Sıkıntıların önüne geçebilmesi için yöneticilerin olayların iç yüzünü öğrenmesi gerektiğini
Birden fazla layiha yazan Koçi Bey devlet üzerindeki bozulmaları Kanuni dönemi ne kadar götürmüştür. Koçi Bey bozulmalara somut çözüm önerileri getirmiştir. Askerlik düzenindeki bozulmalara da değinen Koçi Bey III. Murat döneminde kapıkulu sayısında büyük artışların hazineye yük olduğunu artırılan vergilerin reyhan'ın fakirleşmesine neden olduğunu yazmıştır. Koçu Bey'e göre reayanın vergi sorumluluğunu aksatmadan yerine getirebilmesi için vergilerin makul bir seviyeye indirilmesini ve adaletin gözetilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Sarı Mehmet Paşa:
Bir ülkenin zenginliğini zira üretime bağlayan Sarı Mehmet Paşa toprakların çiftçiler tarafından üretimi açılması gerektiğini vurgulamıştır.
Layihalarda genel olarak kanuni sonrası rüşvet, adaletsizlik ve düzensizliğin yaygın olduğu bir dönem olarak anlatılmamıştır.
Lale Devri:
Lale Devri’nin İsim Babası Yahya Kemal Bayatlı’dır.
1718 Pasorofça antlaşması ile başlamıştır. Dönemin Padişahı III. Ahmet, veziri Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ve Reiüsül Küttabı Mehmet Rami Efendidir.
Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi 1720-1721 tarihleri arasında Paris’te hazırladığı rapor, Osmanlı Devleti’nin aydınlanmasında oldukça etkili rapor olmuştur. Lale devri ile birlikte Avrupa’ya karşı merak duygusu oluşmuştur.
Avrupa tarzı ev eşyaları, giysiler, resim ve tablolar kullanılmaya başlamıştır.
Bu dönemde Batı’ya pencere açıldı.
Barış yoluyla savunmaya dayalı politikalar yürütüldü.
Tıp alanında bitkisel ilaçlar yerine kimyasal tabletler kullanılmaya başlanılmıştır.
Tulumbacılık ve itfaiye ekibi kurulmuştur.
Mimari ve süsleme sanatında barok ve rokoka tarzları kullanılmıştır.
1748-1755 yılları arası inşa edilen Nur-u Omaniye Camisi ilk barok tarzı camidir.
1925’te İstanbul’da çini atölyesi açıldı.
İran ile yapılan savaşlarda yapılan harcamalar
Lüks harcamalar ve israflar sonucunda ekonomi krize girdi.
Dönemin Şairleri: Nedim ve Şeyh Galip
İbrahim Müteferrika ve Said Efendi (Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi’nin Oğlu) tarafından İlk matbaa açılmıştır.
Padişah III. Ahmet, dini kitapların basımı hariç diğer kitapların basımına izin vermiştir. Matbaada basılan ilk kitap Vankulu Lûgatı’dır.
Lale Devrinin Sona Ermesi
Artırılan vergiler büyük bir tepkiye neden oldu ve Patrona Halil İsyanı ile Sadabad Sarayı ve yakılarak her şey tahrip edildi. Böylece Lale devri Patrona Halil İsyanı ile sona erdi (1730)
Duraklama ve Gerileme Döneminde İlim ve Din
Osmanlı Devleti Kuruluş yıllarında âlim ve din adamları devlet yönetiminde görev almışlardır. Kuruluş yıllarında ilim adamları ile âlimler Türkistan, Irak, Mısır, Suriye ve İran’dan eğitim görmüş şahısların etkisiyle Osmanlı devleti şekillenmiştir.
İlim ve Bilimde Gerilemelerinin Sebepleri:
17. yüzyıldan itibaren ilim ve fikir hayatı gerilemeye ve aklı ilimler ikinci plana atılmaya başlamıştır.
Merkezi otoritenin zayıflamasıyla ortaya çıkan sosyal ve ekonomik sorunlar gelirlerinin azalmasına yol açmıştır.
Bu olumsuzlukların etkisiyle ilim faaliyetleri teşvik edici unsurlarında kaybolmasına, ilim ve fikir insanların geçim endişesi yaşamasına neden olmuştur.
Medreselerin bozulması, hak etmeyen kişilerin medreselerde göreve getirilmesi, alim çocuklarına ayrıcalık tanınarak beşik diploması verilmesi ilimsel gelişmelerde bozulmaya neden olmuştur.
Bu dönemde önemli ilim adamları
Katip Çelebi; Keşfü’z Zunûn adlı eseri; bibliyografya ve ilimler ansiklopedisi özelliğini taşımaktadır.
Evliya Çelebi’nin Seyahatname-i Evliya Çelebi adlı eseri 4 bin sayfadan yazılmış 10 ciltlik kitaplardan oluşmuştur.
Yanyalı Esad Efendi: XVIII. yüzyıl Osmanlı alimlerindendir. Aristo’nun bazı eserlerini Grekçeden (Yunanca) Arapçaya çevirmiştir.
Naima Efendi “Tarih-i Naimâ adlı eserinde olayları kronolojik ve çok yönlü değerlendirmelerle ele alarak kişiler ve kurumlar hakkında önemli bilgilere yer vermiştir.
ÖRNEK TEST SORULARI
1. Osmanlı Devleti Duraklama Döneminde;
• Doğuda en geniş sınırlara ulaşmıştır.
• Girit fethedilerek Doğu Akdeniz'in güvenliğini sağlamıştır.
• İran’dan Bağdat'ı geri almıştır.
Bu gelişmeler, Osmanlı Devleti ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine kanıt gösterilebilir?
A) İran'la günümüze kadar süren barış döneminin başladığına
B) Ekonomik üstünlük sağlandığına
C) Önemli bir güç olma özelliğini koruduğuna
D) Denge politikası izlediğine
E) Batıdaki teknolojik gelişmelerden yararlandığına
2.Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 1724'te İstanbul'da bir antlaşma imzaladı. Bu antlaşmaya göre; İran’ın kuzeyi ve batısı Osmanlı Devleti ile Rusya arasında paylaşılmıştı.
Bu bilgiler değerlendirildiğinde;
I. Osmanlı Devleti ile Rusya İran'a karşı işbirliği yapmıştır.
II. İran'ın sınırları daralmıştır.
III. Rusya, Akdeniz'e inme yolunda önemli bir adım atmıştır.
yargılarından hangilerinin doğru olduğu savunulabilir?
A) I ve II B) Yalnız I C) Yalnız II
D) Yalnız III E) I ve III
3. Bilgi: 1789’daFransız İhtilâli çıkmıştır.
Durum: Çokuluslu bir devlet olan Avusturya, Osmanlı Devleti'ne karşı Rusya'nın yanında katıldığı savaşa son vererek Osmanlı Devleti ile 1791'de Ziştovi Antlaşması'nı imzalamıştır.
Yukarıdaki duruma göre aşağıdaki yargılardan hangisine varılabilir?
A) Osmanlı Devleti Fransız İhtilali’nden etkilenmiştir.
B) İhtilalden sonra Fransa Avusturya topraklarını işgal etmiştir.
C) Avusturya'ya karşı Fransa ve Osmanlı Devleti ittifak kurmuştur.
D) Fransız İhtilâli Avusturya'yı olumsuz etkilemiştir.
E) Avusturya Osmanlı Devleti karşısında başarılı olamamıştır.