VI. Mehmet Vahdettin
8 Temmuz 1918'de abi Mehmet Reraş'ın vefatı üzerine VI. Mehmet Vahdettin padişahlık tahtına oturdu.
Anadolu tehdit altında olmakla birlikte, bu vakitten sonra Sultan Vahdettin'in savaşın sonucunu değiştirecek umudunda değildi. Bu zeminde, savaşın sorumlusu olarak görülen İttihat ve Terakki yönetimine yüklenerek yapılacak olan barış antlaşmasını iyileştirme düşüncesi içinde devleti yönetmeye çalıştı. Bu vakitten sonra İngilizlerin merhameti doğrultusunda yapılacak anlaşmaların içeriğini yumuşatma politikası Anadolu halkı nezdinde gözden düşmesine neden oldu. Yönetime getirdiği Damad Ferid hükumetinin uygulamaları, bazı eski İttihat ve Terakki üyelerinin savaş suçlusu ilan edilerek idam ettirilmesi yapılan en büyük hatalarından birisi oldu.
Mustafa Kemal Paşa'nın tesiriyle 1919 yazında Milli Mücadele örgütlenmeye başlayınca, hükumet ve padişahın buna karşı tavrı daha büyük tepkilere yol açacaktı.
Zira Sultan Vahdettin Anadolu'da başlatılacak olan mücadelenin başarıya ulaşamayacağını ve bu nedenle İngilizlerle aranın açılmamamasını istiyordu.
Artık yapılabilecek birşeyin kalmadığını sadece anlaşmanın şartlarının yumuşatılmasına çalışmıştır.
Damat Ferit Paşa başarısız bir politika uygulamıştır. Damat Ferit paşanın görevden alınmasını isteyenlere karşı sert tepki göstermiştir.
1920 yazında Damad Ferid'in Kuvayı Milliye'ye karşı İngiliz destekli Kuvayı İnzibatiye namlı bir silahlı teşkilat kurması, Kuvayı Milliye'ye karşı isyanlar çıkarması Anadolu halkı nezdinde büyük bir ihanet olarak algılandı.
Padişahın bu uygulamalara göz yumması ve Damad Ferid'in sadaretten alınması tavsiyelerine karşı ''ben istersem Rum Partiği'ni de Hahambaşı'nı da sadarete getiririm'' gibi radikal düşüncelerini dile getirmesi hakkında olumsuz bir hava estirdi. Sevr Antlaşması ile beklenildiğinden çok daha ağır şartlara imza koyulması padişahın Damad Ferid'e olan güveninin son noktası oldu.
Milli Mücadelede düşmana vurulan ağır darbe sonrasında Padişah ve uygulamaları nedeniyle padişahlık yönetimi saltanata son verilerek millet egemenliğine dayalı bir yönetime geçildi. Artık padişah'ın görevi son bulmuştu.
TBMM esasen 16 Mart 1920 itibariyle hükumeti tanımıyor ve halkın temsilcisinin tamamen kendisi olduğunu savunuyordu. Bu tarih İstanbul'u İngiliz kuvvetlerinin resmen işgali ve Misak-ı Milli'yi kabul eden son Mebusan Meclisini dağıttığı tarihti.
3 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılmasından bir gün sonra İstanbul hükumeti de istifasını sundu. Bir süredir zaten bölgede bulunan Refet (Bele) Paşa da resmen şehirde kontrolü ele almıştır. Padişahı ülkeyi terk etmeye sebep veren unsur ise hayatının tehlikeye düşme endişesidir. Yani ölüm korkusu nedeniyle ülkeyi terk etmeye karar vermiştir.
Tam da bu sıralarda, Kuvayı Milliye'yi ağır şekilde eleştiren gazeteci Ali Kemal Beyoğlu'nda tıraş olduğu sırada berberden İznik'e kaçırılarak linç edilerek öldürülmesi padişah kendi hayatının tehlikede olduğu korkusuna kapılarak İstanbuldan ayrılmak için İngilizlere başvurmasına neden oldu. İngilizler padişahın sığınma talebini yazılı olarak dile getirmesini isteyince o da yazılı olarak İngilizlere yazılı sığınma talebinde bulundu.
Son padişah bu talebi üzerine ülkeyi terk edip Malta'ya geçmiştir. 18 Kasım 1922 günü de TBMM Abdülmecid Efendi'yi yeni halife seçmiştir.
Son padişah Vahdettin'in bazıları İngilizlerle işbirliğine giren bir hain olduğu iddiaları doğru değildir. VI. Mehmed Vahdeddin sadece başarısız bir padişahtı. İmkan ve zemin dahilinde kendince faydalı gördüğü politikaları benimsedi ve uygulamaya koydu. Çevresindeki devlet adamları onu yanılttılar. Birinci dünya Savaşı'nda Osmanlı yenilmemişti, sadece müttefik olduğu devletler yenilmiştir. Mondros Mütarekesi'nin imzalanarak ordunun İngiliz, Rus ve Fransızlara teslim oması kabuledilir bir devlet politikası olamazdı. Padişah'ın Çevresinde tecrübeli askerlerin ve devlet adamlarının bulunmaması, kendi birikiminin yetersizliği padişahın yanlış kararlar vermesine tesir etti. Çünkü göreve geldiğinde tecrübeli devlet adamlarını görevden aldı. Göreve getirdiği devlet yöneticileri ise liyakat ve basiret sahibi değillerdi. Padişahı yanılttılar, padişah hatalı kararlar verdi. Bu durum Türk milletinin yok olmanın eşiğine getirdi.
Padişah yurdu terk ettikten sonra Anadolu'da hükümetin kurulamayacağı ve anlaşmazlığa düşerek tekrar kendisini padişah olarak seçileceği düşüncesindeydi. Ama bu düşüncesi sonsuza kadar gerçekleşmeyecek bir hayelden öteye geçmemiştir.
SON PADİŞAH'IN SIĞINMA TALEBİ Dersaadet (İstanbul) işgal orduları kumandanı General Harrington cenablarına. İstanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden İngiltere Devlet-i Fehimesine iltica ve bir an evvel İstanbul'dan mahall-i ahara (başka bir yere) naklimi talep ederim efendim. 16 Teşrinsani (Kasım) Sene 1922 Halife-i Müslimin |
V. Mehmed tahta geçtiğinde, Sultan Abdülaziz'in oğlu Yusuf İzzeddin Efendi veliaht oldu. Yusuf İzzettin'in 1 Şubat 1916'da bir yurt dışı seyahatine çıkacağı gün henüz aydınlatılamayan bir şekilde intiharı üzerine Vahidettin veliahtlık makamına yükseldi. 1917 Aralık ayında yaveri Mustafa Kemal Paşa eşliğinde beş haftalık Almanya seyahatine çıktı. 3 Temmuz 1918'de Sultan Reşat'ın ölümü üzerine 57 yaşında tahta çıktı. 8 Ekim 1918'de savaşın kaybedileceğinin anlaşılması üzerine Talat Paşa başkanlığındaki İttihat ve Terakki kabinesi istifa etti. |