Televizyon Alma Hikayesi ve Kıskançlık

Kıskançlık bir ruh hastalığıdır, zamanında tedavi edilmezse hasede dönüşür. Haset içinde olan bir şahıs Kabil gibi zararlı hale dönüşüverir.

Bir Televizyon Hikayesi ve Kıskançlık
1991 yılının ocak ayında göreve yeni atanmıştım. Evimiz İstanbul’a yeni taşınmıştı. Daha doğrusu taşınmak zorunda kalmıştık. Evimizde televizyon yoktu. 1 Hafta izin alarak İstanbul’a geldim. Evimizdeki ailemiz televizyon istiyordu. Benden yaşça küçük bir kardeşim vardı adı Günger. Onu da yanıma alarak televizyon satılan yerlere götürdüm. Televizyonların fiyatını sordum. Niyetliydim televizyon almaya. Ama kardeşim beni oyalayıp duruyordu. Yok falan yere gidelim, yok şu televizyonun markası böyle, yok bu televizyon şöyle, yok böyle beni oyalayıp durdu. Ben de istiyordum ki birlikte bu işi yapalım. Kardeşimin yüreğinde taşıdığı gizli niyetini bilmiyordum. Hala bana karşı olan hasedini hiç bilmiyordum. Kardeşimi seviyordum. Onun da beni sevdiğini sanıyordum. Yüreğinde benim için taşıdığı kıskançlığı ve hasedi hala hiç bilmiyordum.
Beni o kadar strese soktu ki, ben karşıdan karşıya geçerken hızla ilerleyen otomobili fark edememiştim. Sarı renkli taksi bana bir çarptı, beni yolun bu şeridinden diğer şeride fırlattı.
Neyse ki bana bir şey olmamıştı. Çevredekiler taksinin vurduğu adamı arıyordu. Görenler yardıma koşuşmuş ama ortalıkta kazaya uğrayan adamı bulamıyorlardı. Bana vuran taksi şoförü 30 metre sonra durabilmiş ve yerinde öğlece dona kalmıştı. Birisi bana yahu burada az önce bir adama araba çarptı, 2- 3 metre öteye fırlattı, o dam nerede, nere kayboldu?
 “Benim” dedim. Şaşırdı, “Verilmiş sadakan varmış, şikayetçi ol, hastaneye götürelim” dedi. Ben: “Hayır, iyiyim,” dedim. 
Biz bu gün televizyon almadan eve gittik. Televizyon alma işini benden 2 yaş küçük kardeşime bıraktım. Çünkü zamanım yoktu. Ertesi günün akşamı görevli olduğum taşraya gidecektim.
Evet aradan seneler geçmişti. Kardeşimin benim için taşıdığı kıskançlığın ve bana beslediği hasedin farkına vardığımda aradan 19 yıl geçmişti. Kardeşim Günger ben gittikten sonra televizyonu almış ama sanki kendisi almış gibi göstermişti. Oysa parayı kazanan bendim, parayı kardeşime gönderen bendim. Bendeki niyete bak, dostça. Kardeşimdeki niyete bak, sinsice. Ben birlik ve beraberlik içinde olmasını istediğim ailemize elimden gelen tüm fedakârlık ve cömertliği gösterirken, kardeşim bana karşı olan kıskançlığından dolayı benim ismimi hiç anmamış. Benim yaptığım yardımı hiç dile getirmemişti. Kendisine mal ederek aile içinde kendisini yüceltmeye çalışmış.

 

Google+ WhatsApp