Bir tarihçiye göre bizim gerçek yaşımız Hz. Âdem (a.s) ile başlar ve liseden mezun olan birisi tarihin bütün tecrübelerini kazanmış ve bilgi sahibi olarak bitirir

Biz tarihçilerin gözünde çeyrek asır zaman ile 10 bin yılının hiçbir farkı yoktur.

Biz zamanı üçe ayırmışız, geçmiş, şimdiki ve gelecek

Geçmişte neler yapılmış, şimdi ne yapmaktayız ve gelecekte ne yapmalıyız.  

Günleri de üçe ayırmışız, önce, şimdi ve sonra.

Geçen zamanın her günü ömrümüzden bir günü alıp götürüyor. Zaman su gibi akıp gidiyor, durduramıyoruz.

Biyoloji öğretmeni Nilay hocamıza kaç yaşında olduğunu soracak olursak muhtemelen 50-60 yaş arasında bir yaşta olduğunu söyleyecektir.

Oysa biz tarihçilerin gözünde o biyolojik yaşıdır ve bu doğru değildir.

Biz tarihçilerin gözünde liseyi bitiren her bir insan 14 bin yaşında olduğunu söylüyoruz.  İnsanların ilk atası olarak Hz. Âdem’le yaşımız başlamaktadır. Biz tarihçiler; ilk insandan sonraki tüm zaman ve dönemlerden günümüze kadar yaşanılan bütün insanların hayat tecrübelerini bildiğini kabul ettiğimizden dolayı liseyi başarı ile bitiren birisine 8 bin yaşında olduğunu söylemelerinde bir sakıncanın olmayacağı hissini uyandırıyoruz.  

Bir coğrafyacıya sorduğumuzda da muhtemelen ya güneş sisteminin var olduğu 3, 5 milyon yılı ya da evrenin yaratıldığı 14 milyon yıl önceki zamanı yaşı rahatlıkla söyleyebilmelidir.

Atomlar ve moleküller sürekli değişim ve dönüşüm içindedir.

Topraktaki bir tohum su ve güneşin etkisiyle bitkiye dönüşüyor.  O bitkileri hayvanlar yer ve hayvanlar da öldüğünde tekrar bakteriler o canlı hayvanı çürüterek toprağa karıştırır. Böyle dönüşüm devam edip gidiyor.