Tarih Yazıcılığı
TARİH YAZICILIĞI:
İnsanlar, çeşitli alanlarda edindiği tecrübeleri gelecek nesillere aktarma ihtiyacı duymuştur. Bundan dolayı kendileri ile ilgili çeşitli konuları yazılı hâle getirmişlerdir.
Hititlerde anallar (yıllıklar),
Kök Türklerde kitabeler,
Osmanlılarda vakayinameler,
Ruslarda kronikler tarih yazıcılığına örnek gösterilebilir.
İnsanların olayları kaydetme ihtiyacı tarih yazıcılığını ortaya çıkarmıştır. Ancak tarih yazıcılığı insanların ihtiyaçlarına, beklentilerine, dönemin siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel özelliklerine göre değişiklik göstermiştir. Bunun temel sebebi, insanların zaman içerisinde düşünce ve ihtiyaçlarından meydana gelen değişikliklerdir.
Yazılış şekillerine göre tarih yazıcılığı aşağıdaki gibidir.
—Hikâyeci (Rivayetçi) Tarih
—Öğretici (Pragmatik) Tarih
—Araştırıcı Tarih Yazıcılığı (Neden-Nasılcılık)
—Sosyal Tarih:
—Kronik Tarih:
—Neden-Nasılcı Tarih (Araştırmacı, Bilimsel)
-Hikâyeci (Rivayetçi) Tarih Yazıcılığı:
İlk olarak Eski Yunan’da MÖ 5. Yüzyılda yaşamış olan Heredotos (Heredot)’un yazdığı Tarih (Historia) bu türün ilk örneğidir. Bu tür tarih yazıcılığında hikâye ve efsanelerle dolu bilgiler nakledilirdi. Genellikle yer ve zamandan bahsedilmekle birlikte sebep ve sonuç ilişkileri üzerinde çok durulmazdı. Ancak Heredot, olayları peş peşe sıralamakla kalmayıp onları bir düzen içerisinde aktarmıştır.
XVIII. yüzyıla kadar Avrupa ve İslâm dünyası tarihçiliğinde bu tarzda kaleme alınan eserler vardır.
-Öğretici Tarih Yazıcılığı:
Öğretici tarzda eser veren tarihçiler mensup oldukları toplumu harekete geçirerek milli birlik ve ahlaki değerleri geliştirmişlerdir. Bu tarz tarihi yazıcılığında topluma fayda sağlamak amaçlanır. Bu tarzın ilk temsilcisi Thukydides (Tukidides) Büyük yenilgileri takip eden zamanlarda ya da toplumun fikir yönünden birlik içinde olmadığı dönemlerde bu eserler ilgi çekmiştir.
Öğretici tarih yazıcılığına Avrupa’da ve ülkemizde XIX. yüzyıla kadar devam edilmiştir.
-Kronik Tarih Yazıcılığı: Olayları oluş sırasına göre inceleyen tarih yazıcılığı türüdür. Bu tarih yazıcılığında her yılın olayları arasında herhangi bir bağlantı gözetilmeden kronolojik olarak sıralanır.
-yoruma yer vermez,
-neden-sonuç ilişkisi incelenmez.
Bu türün en güzel örneği Hititlerin tanrılarına hesap vermek amacıyla hazırladıkları anallar (yıllıklar) dır.
-Sosyal Tarih Yazıcılığı: öğretici tarihin duygusal yönlerine yer vermeyen, öğüt ve nasihati amaç edinmeyen tarih yazıcılığı türüdür. Toplumun her türlü faaliyetleri ayrıntılarına inilmeden siyasi, sosyal ve kültürel açıdan ele alınarak incelenir. Bu tür yazım şeklinde olayların neden ve sonuçları somut esaslara dayandırılmaya çalışılır.
Araştırmacı (Neden-Nasılcı) Tarih Yazıcılığı:
Buna “Modern Tarih Yazıcılığı” da denir. Günümüz tarihçileri sadece olayları anlatmaz, onları değerlendirir, hangi nedenlerden kaynaklandığını araştırır ve sonuçlarını belirler. Modern tarihçi
“Ne oldu? Sorusu ile birlikte “Nasıl oldu?”,
Hangi nedenlerden kaynaklandı?” sorularının da cevabını bulmaya çalışır.
Bu tür tarih anlayışında olaylar sadece anlatılmaz aynı zamanda tarafsız bir gözle objektif biçimde yorumlanmaktadır.
Olayların nedenleri ve sonuçları derinlemesine incelenir. Araştırıcı tarih yazımı XIX. Yüzyılda doğmuştur. Bu tarz tarih yazıcılığında tarihi olaylar tek bir sebebe dayandırılmıştır. Dönemin toplumsal, ekonomik, siyasi, dini, kültürel yapıları ayrıntılarıyla ele alınır ve yalın bir şekilde yazılır. Bu tür tarih yazıcılığında tarihi olaylar kaynaklara dayalı olarak araştırılır ve başvurulan kaynaklar oluşturulan eserde dipnot olarak belirtilir. Ayrıca eserlerde araştırıcı tarih yazıcılığında olayların gelişimi, yeri zamanı, sebepleri ve sonuçları ve bunlar arasındaki ilişkiler bir bütün olarak değerlendirilmiştir.
Bu türün bazı temsilcileri:
-Halil İnalcık
-Fernard Braudel (Fernand Brudel)
-Marc Bloch (Mark Bloh)
İslâm Tarih yazıcılığının başlaması ve bu alanda önemli tarih yazıcılar:
İslam tarih yazıcılığı, VII. Yüzyılda olayların hikâyeci anlatım tarzıyla nakledilmesi şeklinde ortaya çıkmıştır. IX. Yüzyılda yaşamış olan Taberi, İslâm tarih yazıcılığını hikâyeci bir anlatımdan kurtarırken eserlerini çeşitli kaynaklardan yararlanarak yazmıştır. XV. yüzyılda İbn Haldun, konularını tarih felsefesi çerçevesinde ele almıştır. XVII ve XVIII. Yüzyıldaki olayları aktarmak amacıyla ansiklopedik tarzda eserler yazılmıştır. XIX. Yüzyılda genel tarih, milletler ve ülkeler tarihi, dinler ve medeniyetler tarihi eserler yazılmıştır.
Orta Çağ Avrupa’sında Tarih Yazıcılığı ve Gelişimi:
Orta Çağ Avrupa’sında tarih anlayışı, eleştiriden uzak, “kilise tarihi” şeklinde bir gelişim göstermiştir. Orta Çağın sonunda tarih yazıcılığına eleştirel yöntem kazandıran Rönesans düşünürleridir.
XVIII. yüzyılda tarihçiler bir yandan kaynakları araştırmayı sürdürürken bir yandan da çeşitli tarih felsefelerinden ve çeşitli düşüncele akımlarından esinlenmişlerdir.
XVIII. yüzyılda Voltaire (Volter) o zamana kadar din ve siyaseti konu alan tarih anlayışını geliştirerek uygarlığın genel tarihini yazmıştır. XIX. Yüzyıl ve sonrasında onun açtığı yolda devam eden tarihçiler, değişik alanlarda çalışmalar yapmışlardır. Bu çalışmalar “Toplum Bilimleri Yüksek Araştırma Okulu”nun ve “İtalyan Mikro Tarih Okulu”nun açılmasını sağlamıştır.
TÜRKLERDE TARİH YAZICILIĞI:
Türk tarihi, başlangıçta sözlü tarih dediğimiz türler olan destanlar ve efsanelerde yer almıştır. Türk tarih yazıcılığının en önemli örneklerine II. Köktürk Devleti Hükümdarı Bilge Kağan tarafından diktirilen Orhun Kitabeleri’nde rastlanmıştır. Kitabelerde Türk tarihine dair önemli bilgiler yer almıştır.
Tarih yazıcılığı Türk- İslam devletleri döneminde de gelişme göstermiştir.
Osmanlılar Döneminde Tarih Yazıcılığı:
Osmanlı Devleti’nde tarih yazıcılığı, devlet politikası doğrultusunda yöneticilerin hayatları, başarıları, siyasi ve askeri olayların anlatılması şeklinde bir gelişme göstermiştir.
Osmanlı tarih yazıcılığındaki temel amaç:
- Devletin başarılarının gelecek nesillere aktarılmasıdır.
- Devletin uygulamalarına yönelik sonradan ortaya çıkabilecek iddia ve taleplere karşı bir kanıt oluşturmaktır.
Fakat Osmanlı Devleti XVIII. Yüzyılda, idari, siyasi ve toplumsal alanlarda olduğu gibi tarih felsefesi ve yazıcılığı konusunda da Avrupa’dan etkilenmiştir. Osmanlı Devleti’nde tarih yazıcılığı, devlet politikası doğrultusunda hükümdarların hayatları, siyasi ve askeri başarılırının vakayiname tarzında anlatılmasını içermektedir.
Şehnameci: Osmanlılarda devlet tarafından tarihi olayları yazmakla görevlendirilen kimselere şehnameci, bunların yaptığı işlere şehnamecilik denilmiştir.
Şehnamelerde önemli kişilerin hayat hikâyeleri anlatılır. Zamanla şehnameciliğin yerini vakayinamecilik almıştır. Bu eserler yıllık özelliği taşımaktadır.
Vakiname: Tarihi olayları kronolojik sıra ile anlatan genellikle yazan kişinin sübjektif (öznel) görüş ve değerlendirmelerini içeren eserlere vakayiname denir. Batılılar buna “kronik” demektedirler.
Bunun sonucunda Osmanlı tarih yazıcılığının en önemli unsurlarından biri olan vakanüvislik XVIII. Yüzyılın başlarından itibaren ön plana çıkmıştır. Osmanlı merkez teşkilatında devlet tarihçisi olan vakanüvisler, kendilerinden önce yazılan olayları derlemişler ve görevli bulundukları dönemin olaylarını kaydetmişlerdir. Osmanlı Devleti’nde vakanüvislerden önce olayların kaydını “şehnameci” adı verilen görevliler tutmuştur.
İlk vakanüvis Halepli Mustafa Naima Efendi’dir.
-Naima Efendi, tarihin sadece olaylar dizilişinden ibaret olmadığını belirterek belgelerin dışında sosyolojik yorumlara yer verilmesini savunan bir tarihçilik anlayışını benimsenmiştir.
- Osmanlıda başlıca diğer vakanüvisler:
Sadeddin Efendi, Aşık Paşazade, Oruç Bey, Behişti, Peçevî, Selanikî ve önemli bir devlet adamı olan Cevdet Paşa’nın tarihleri vardır.
Osmanlı Devleti’nin son vakanüvisi Abdurrahman Şeref Bey’dir.
Cumhuriyet Dönemi Tarih Yazıcılığı:
Cumhuriyet Döneminde yeni tarih anlayışının ortaya çıkmasında Atatürk’ün büyük rolü olmuştur. I. Türk Tarih Kongresinde Türk tarihçileri Atatürk’ün çizdiği ana hatlar üzerinde çalışmalar yapmışlar. Bu çalışmalar sonucunda “Türk Tarih Tezi” ortaya çıkmıştır. Türklerin dünya uygarlıklarının gelişiminde önemli bir yere sahip olduğu amaçlanmıştır.
Atatürk’ün 1931’de kurduğu “Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti”nin amacı Türk, İslam ve dünya tarihinin incelemek ve elde edilen sonuçları her türlü yolla yayınlamaktır. Kurum bu amaçlarını gerçekleştirmek için anma törenleri, konferanslar, seminerler, kongreler düzenlemekte, kazılar yaptırmakta; Türk ve Türkiye tarihine ait kitaplar yayımlamaktadır.