Milli Varlığa Yararlı Cemiyetler
MİLLÎ CEMİYETLER
Milli cemiyetlerin ortak özellikleri; bulundukları bölgenin tarih, coğrafya ve nüfus yönünden Türk olduğunu ispatlamaktı.
1- Trakya Paşaeli Cemiyeti: Merkezi Edirne'de olan bu cemiyetin amacı; Yunanistan'ın Trakya'yı ele geçirmesine engel olmaktı. Bunun için Türklerin direnişini sağlamak ve silahla karşı koymak için hazırlıklar yapmıştır. İlk kurulan direnme cemiyetidir.
2- İzmir Redd-i İlhak Cemiyeti: İzmir'in Yunanlılara İlhakını engellemek için kurulmuştur. İzmir halkını mitinge çağırdı.
3-İzmir Müdafa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti: Bu cemiyette yörenin tamamıyla Türk olduğunu savunmuş ve İzmir'in işgal edileceğinin duyulması üzerine faaliyetini artırmış dünya kamuoyunu etkilemeye çalışmıştır.
4- Kilikyalılar Cemiyeti: İstanbul'da kuruldu. Cemiyetin amacı Adana ve çevresini işgal eden düşmana karşı direniş hareketlerini teşkilatlandırmaktı.
5-Milli Kongre Cemiyeti: Milli Cemiyetler arasında önemli bir yeri vardır. Kuruluş amacı: “Türk Milletinin haklarını yayın yoluyla dünya kamuoyuna duyurmaktı.”
Kuva-i Milliye” deyimini kullanan ilk siyasi kuruluş olan bu cemiyet İstanbul'da çeşitli toplantılar düzenledi.
6-Trabzon Muhafaza-i Hukuku- Milliye cemiyeti:
Trabzon ve çevresinin Rumlara verilmesini engellemek.
Rum Pontus Devleti’nin kurulmasını engellemek
7- Doğu Anadolu Müdafa-i Hukuk Cemiyeti: İstanbul'da kurulmuştur. Doğu Anadolu'da bir Ermeni devleti kurulmasına karşıdır. Erzurum'da şube açmıştır.
Erzurum Kongresi’nde alınan kararlarda:
-Hiç bir sebeple bulundukları yerden ayrılmamak.
-Derhal ilmi, dini ve ekonomik alanda teşkilatlanmak.
-Doğu Anadolu'ya yapılacak saldırıya karşı birleşmek.
Milli cemiyetler, fedakar ve vatansever Türkler tarafından kuruldu. Cemiyetlerin kuruluşunda Türklük duygusu hakim oldu. Ancak bu cemiyetler, vatanın bütününü değil, adlarından da anlaşıldığı gibi, belli bir bölgeyi kurtarmayı amaç edinmişlerdi. Bu yolla Türk milletinin bağımsızlığını sağlamak çok zor, hatta imkansızdı. Bu sebeple milli güçleri aynı amaç etrafında birleştirmek gerekiyordu. Bu birleşme, Sivas Kongresi'nde ve Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde gerçekleşmiştir.
Milli Cemiyetlerin Özellikleri:
-İşgallere karşı Türk milletinden gelen ilk tepkidir.
-Kuva-i Milliye hareketi, bu cemiyetlerin çalışmaları sonucu vücut bulmuştur.
-Başlangıçta basın yayın yoluyla mücadeleyi seçmişlerse de ileriki dönemde çoğunluğu silahlı mücadele yönüne kaymıştır.
-Bu cemiyetlerin oluşumunda bağımsızlığın korunması ve milliyetçilik düşüncesi etkendir.
-Cemiyetlerin milli mücadele açısından en olumsuz yönü, bölgesel kurtuluşu amaçlamaları ve birbirinden kopuk hareket etmeleridir. Bu olumsuzluk, direnme cemiyetlerinin Sivas Kongresi’nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin çatısı altında birleştirilmesiyle giderilmiştir.
MİLLİ CEMİYETLERİN İZMİR'İN İŞGALİNE TEPKİSİ
İzmir'in işgal edildiği haberi aynı gün Hükümet tarafından duyulduğunda şaşkınlık yarattı. Çünkü İngiliz Yüksek komiseri Sadrazam Damat Ferit Paşa'ya daha birkaç gün önce, İzmir'in işgal edilmeyeceğine dair söz vermişti. İzmir'in işgali
Hükümet bildirisi olarak 16 mayıs tarihli İstanbul gazetelerinde yer aldı. Reddi İlhak Heyeti yurdun tüm yanına çektiği telgraflardaki " İşgal başladı. İzmir ve yöreleri ayakta ve heyecandadır. İzmir son ve tarihi gününü yaşıyor. Son umudumuz milletimizin göstereceği direnişe bağlıdır. Mitingler yaparak telgrafla her yere baş vurunuz. Vatan ordusuna katılmaya hazırlanınız” sözleriyle duyurdu.
İzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti ise, İstanbul'daki devlet adamlarına ve ABD temsilcisine çekilen bildiride, “Avrupa on milyon Müslüman ve Türk'ün idam ve imhasına karar vermişse milletimiz buna uymayacak ve vatan uğrunda, kahramanca çarpışarak ölmeye hazır bulunacaktır. Tarih bütün bir milletin varlığını savunmak için nasıl öldüğünü gösterecektir” deniyordu. Türk basını baskılara rağmen haberi milletin duygularını yansıtacak biçimde verdi.
Haberin duyulması tüm yurtta bomba gibi patladı. Toplantılar yapılmaya başlandı. 19 Mayısta İstanbul'da dükkanlar kapandı. Göğüslerinde "İzmir Türk kalacaktır" rozeti taşıyan binlerce insan Fatih belediyesi önünde toplandılar. Aydınlar halkı coşturan konuşmalar yaptılar. Bir Türk kadını, Halide Edip Adıvar konuşmasında: "Müslümanlar Türkler, Türk ve Müslüman bu gün en kara gününü yaşıyor. Gece karanlık bir gece... fakat insan hayatında sabahı olmayan gece yoktur, yarın belki, parlak bir sabah olacaktır. " diye haykırıyordu. 22 Mayısta Kadıköy ve 23 Mayısta ise büyük bir insan selinin oluşturduğu Sultan Ahmet mitingi yapıldı. Erzurum'da İzmir'in işgali duyulur duyulmaz, padişaha, hükümete ve yabancı devlet temsilcilerine protesto telgrafı çekildi.
Aynı felaketin, kendi başlarına gelebileceğini. Ermeni istekleri uğruna İtilaf devletlerinin, Türk'ün hakkını çiğnemekten çekinmeyeceğini gören Erzurum Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti. Erzurum ve çevresinde mitingler düzenlediler. Kütahya'da yapılan mitinge Müslüman olmayanlar, da katıldılar. Trakya'da ise heyecan ve endişe bir arada idi. Burası her an Yunanlılar tarafından işgal edilebilirdi. Katliamı görüp İzmir'den içerilere göç edenler olayları anlatarak bir elektrik akımı gibi düşmana silahla karşı konulması ruhunu etkilediler.
Kısaca şunu söyleye biliriz:
İşgallerin gelip geçici olmadığı anlaşılmıştır
Osmanlı yönetimi işgale kayıtsız kalınca, halk kendi haklarını savunmak için hareket geçti.
-Hasan Tahsin’in attığı ilk kurşun, ulusal bilincin yani “Kuvay-i Milliye ruhunun doğmasına neden oldu.