İşgaller Karşısında Memleketin Durumu ve Kurulan Cemiyetler

Paris Barış Konferansı (18 Ocak1919)

   Konferansın toplanma amacı; mağlup olan devletlerle yapılacak antlaşmaların şartlarını belirlemek ve Osmanlı Topraklarını kendi aralarında paylaşmak                                 

     1919 yılı başlarında İtilaf Devletleri temsilcileri Paris'te toplanarak Osmanlı İmparatorluğu’nu nasıl paylaşacaklarını görüşmeye başladı. Yenilen devletlerin durumları görüşüldü.

Paris Barış Konferansı’nda Yunanistan ön plana çıkarak İngilizlerin desteğiyle daha önce İtalya'ya vaat edilen Batı Anadolu'nun Yunanlılara verilmesi kararı güçlendi. Doğu Trakya ve İzmir çevresi böylece Yunanistan’a verildi.

Not 1: İtalyanlar; İngiltere ve Fransa'ya kızarak güney kıyılarımızı tek başına işgal ettiler. Daha sonraki dönemde ve Anadolu’daki gelişmeler karşısında hiçbir şey demeden Anadolu’dan çekilmişlerdir.

Not 2: İngiltere ve Fransa Wilson ilkelerinin ortaya çıkardığı etkiyi kırabilmek için Paris Konferansında Manda fikrini ortaya attılar. 

İZMİR'İN İŞGALİ 15-MAYIS-1919

Sebebi

-Paris Konferansı’nda Yunan İşgali’nin İtilaf Devletleri’nce onaylanması,

-İngiltere'nin İstanbul'un güneyinde güçlü bir İtalya istememesi

-İzmir'in işgalini Mondros Anlaşması’nın 7. Maddesine dayandırmaları

Yorum: İtilaf Devletleri, İzmir'in işgalini haklı göstermek için Türklerin Hıristiyanlara baskı yaptığını ve İzmir’deki Rumların hayatının tehlikede olduğunu ileri sürmüşlerdir.

• 7. Maddeyi gerekçe gösteren Yunanistan, Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalayan devletlerarasında yoktu.

Sonuç: Hasan Tahsin takma adlı Osman Recep tarafından ilk kurşun atılmıştır.

• İşgallere yapılan tepki milli şuurun uyanmasını sağlamış ve tepkiyi değerlendiren Mustafa Kemal "İşgallerin haksızlığı" ilkesinden yola çıkarak Kurtuluş Savaşını başlatmada itici güç olarak kullanmıştır.                 

   Not: İzmir’in İşgal edilme kararı Paris Konferansı’nda alınmıştır (18 Ocak 1919).

13 Mayısta düşman donanmaları İzmir’e geldi.

14 Mayısta Mondros Mütarekesine göre İzmir’in işgal edileceği İzmir valisine bildirildi. 15 Mayıs 1919’da da İzmir Yunanlılar tarafından işgal edilmeye başlandı.

  Albay Süleyman Fethi Bey; “Zito Venizelos” demediği için şehit edildi.

     İzmir’in İşgali’nin Sonuçları:

1. Yurt genelinde mitingler yapıldı

2. Mustafa Kemal bu arada Samsun’a gitmişti. Buradan çektiği telgraflarla işgali protesto edilmesini istemiştir.

3. İzmir’in işgalinin Kurtuluş Savaşı’nın başlaması yönünde önemlidir.

4. Kuvay-i Milliye’nin doğuşu sağlandı.

5. Milli birlik ve beraberliği güçlendirmiştir.

   Amiral Bristol Raporu (12-Ekim -1919)                              

   Batı Anadolu'da genişleyen Yunan işgaline karşı başlayan Türk direnişi İtilaf Devletleri’nce heyecan yarattı. Durumu incelemek üzere Amerikalı Amiral Bristol başkanlığında İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir heyet görevlen dirildi. Rapora göre:

-Hıristiyan halkın can güvenliğinin olmadığı bilgisi yanlıştır.

-Yapılan katliamların sorumluluğu Yunanlılarındır.

-Yunan askerleri geri çekilmeli İtilaf güçleri gelmelidir.

-İzmir'de Türk çoğunluğu bulunduğundan bu yerler Yunanlılara verilemez. (Yunanlılar, Hıristiyanların çoğunlukta olduğunu iddia etmişti.)                                                                                                                   

     İşgaller Karşısında Osmanlı Yönetiminin Tutumu         

            Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra başlayan işgaller ve özellikle İtilaf Devletleri gemilerinin İstanbul'u baskı altına alması Osmanlı yönetimi üzerinde karamsar bir hava meydana getirdi. İşbaşına gelen hükümetler bir savunma ve karşı koyma hareketine geçilmesini istemiyordu. Anlaşmazlıkların müzakere yoluyla halledileceğine inanıyorlardı.

     Osmanlı yönetimi her şeyden evvel, hilafet ve saltanatın varlığını güvenceye almanın yollarını arıyordu. İtilaf Devletleri, Osmanlı yönetiminden ciddi bir tepki görmeyince, işgal hareketlerini daha geniş bir alana yayma cesaretini buldular. Bu durum, başsız kalmış hissine kapılmış Türk milletini, haklarını kendi gücüyle korumak için harekete geçirdi. 

            İşgaller Karşısında Mustafa Kemalin Duruma Bakışı

             Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği sırada Suriye Cephesi’nde Yıldırım Orduları Grubu Komutanı olarak görev yapıyordu. Ateşkes anlaşması imzalanınca İstanbul'a döndü. Ülkenin karşı karşıya bulunduğu durumun çok ciddi olmasını bilmesine rağmen karamsar değildi. Türk milletinin esareti kabul etmeyeceğine inanıyor, milletin kendi gücüyle düşmana karşı çıkabileceğini düşünüyordu. Bu sebeple, İstanbul önlerinde demirli duran İtilaf Devletleri’nin filosunu görünce yanındaki yaverine, "Geldikleri gibi giderler! " demişti. Bu sözler onun milletine olan güvenini, inancını ve uzak görüşlülüğünü göstermekteydi. Mustafa Kemal, İstanbul'da bulunduğu süre içerisinde padişah ve hükümet üyeleriyle görüşmeler yaptı. Onlara işgaller karşısında neler yapılması gerektiğini anlattı. Diğer yandan, şimdi müze olan Şişli’deki evinde, başta Ali Fuat Paşa, Kazım Karabekir Paşa, Fevzi Paşa ve İsmet Bey olmak üzere güvendiği arkadaşlarıyla toplantılar yaptı. Bu toplantılarda, girişilecek mücadelenin esasları ele alındı. O sıralarda çeşitli kurtuluş çareleri ortaya atılıyordu.

 Bazı kimseler İngiltere'nin himayesini, bazıları ise Amerika'nın mandasını istemeyi uygun görüyorlardı. Onlara göre Osmanlı Devleti, ancak bu yolla ayakta kalabilir ve bütünlüğünü koruyabilirdi. Bunlardan başka bölgesel kurtuluş yollan arayanlar vardı. Milli cemiyetlerin bir kısmı bu anlayışın sonucunda ortaya çıkmıştı.

    Türk milletinin, şerefli bir millet olarak yaşamasını temel ilke sayan Mustafa Kemal, hu görüşleri doğru bulmuyordu. Çünkü o günlerde Osmanlı Devleti'nin temelleri çökmüş, ömrü tükenmişti. Osmanlı ülkesi tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk'ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Bu durum karşısında sağlam ve gerçek karar, millet egemenliğine dayanan, kayıtsız, şartsız, bağımsız bir Türk Devleti kurmaktı.

Bu düşüncelere sahip olan Mustafa Kemal, milli mücadelenin, milletin azim ve kararıyla kazanılacağına inanıyordu.

      CEMİYETLER

Kuva-i Milliye kurulmuştur bu askeridir.

Azınlıklar ise itilaf devletlerinin desteği ile kendi devletlerini kurmak istiyordular. İşgaller karşısında Anadolu’da amaçları yönünden faydalı ve zararlı olan üç cemiyet çeşidi vardır.

1. Azınlıklar tarafından kurulan Cemiyetler

2. Milli Varlığa düşman Cemiyetler

3. Milli Cemiyetler

AZINLIKLARIN KURDUĞU CEMİYETLER

Azınlıklar tarafından kurulan Cemiyetler; Rumlar, Ermeniler ve Museviler tarafından kurulan Cemiyetlerdir.

Amaçları; Osmanlı Devleti’nin içine düştüğü zor durumdan faydalanarak işgal devletlerinin desteği ile ve onlarla işbirliği yaparak Türk topraklarının bir kısmını ele geçirmekti.

   Amaçlarına ulaşmak için

-Devlet içinde iç karışıklıklar ve isyanlar çıkardılar.

İtilaf devletleriyle işbirliği yaparak Osmanlı Devleti’ni içten çökertmeye çalıştılar.

-Türk halkına karşı saldırıya giriştiler.

   Rum ve Ermeni çetelerinin amacı;

1. Halkı korkutup göçe zorlamak

2. Hükümeti zayıf düşürmek.

3. Orduyu zayıflatmak

4. Rus ve İtilaf devletlerinin ordusuna destek sağlamak

5. Kendi varlıklarını kanıtlamak 

  Mavri- Mira 

Eski Bizans İmparatorluğu’nu yeniden canlandırmak

Ege Bölgesi’nde ilerleyen Yunan birliklerine yardım etmek

Bu cemiyetin amaçlan doğrultusunda çalışan alt kuruluşlar ise; -Yunan Kızılhaçı

-Göçmenler Cemiyeti

-Yunan Komitesi ve Trakya Komitesidir.  

         Rum Pontus Cemiyeti

     Amacı:

    Patrikhaneye bağlı olarak çalışan cemiyetin amacı; İnebolu'dan Batum'a kadar uzanan bölgede bir Rum Pontus Devleti kurmaktı.                                                                                                           

       Etniki Eterya Cemiyeti

     1814’de kurulmuş olan bu cemiyete, Yunanistan’ın bağımsızlığı için alışmıştır. Ancak 1929’da Yunanistan, Edirne Antlaşması’yla bağımsız olunca faaliyetleri durmuştur.  20 . Yüzyılın başlarında tekrar faaliyetlerine başlayarak Pontus Rum Cemiyeti’yle birlikte aynı amaç için çalışmıştır.        

     Amacı:

    Yunanlıların bağımsızlığını sağlayan bu cemiyet, Mavri Mira Cemiyeti ile işbirliği yapıyordu.

Bu olaylar olurken Ermeniler de boş durmuyorlardı.

      Taşnak Sutyun ve Hınçak Komitesi:

     Doğu Anadolu bölgesinde bağımsız bir Ermenistan Devleti kurmayı amaçlamıştır.

      Ermeni Patriği Zaven Efendi, Rumlarınkine benzer bir teşkilat oluşturmuş. Doğu Anadolu'da bir Ermeni devleti kurmak için çaba harcıyordu. Ermenilerin Doğu Anadolu'da çoğunlukta olduklarını belirterek İtilaf Devletleri’nden yardım istiyordu.

Ancak, Amerikalı General Harbord ( Harbırd ) bölgede inceleme yaptıktan sonra bir rapor hazırladı. General Harbord raporunda; Bütün Doğu Anadolu'yu araştırdığını ve hiç bir yerde Ermenilerin çoğunlukta olmadıklarını tespit ettiğini belirtti.

Yahudilerin Kurduğu Cemiyet:

-Makabi

-Alyans

-İsrailit’tir

   MİLLİ VARLIĞA DÜŞMAN CEMİYETLER

Kürt Teali Cemiyeti: Merkezi İstanbul'da olan cemiyet işgalci kuvvetlerden yardım alıyordu. Amacı; Yabancı devletlerin koruyuculuğu altında Kürt devleti kurmaktı.

Teali İslam Cemiyeti: Merkezi İstanbul'daydı. Konya ve çevresinde faaliyet gösteriyor, Saltanat ve Hilafetin gücünü artırmaya çalışıyor, Anadolu'da başlayan milli harekete karşıydı.

İngiliz Muhipler Cemiyeti: Merkezi İstanbul'daydı. Acık amacı, Osmanlı Devletini İngiliz mandasına sokmak, gizli amacı ise memlekette milli harekete güç veren milli şuuru yok etmek.

Sulh ve Selameti Osmaniye Fırkası: Damat Ferid Hükümetini desteklemiş, vatanın kurtuluşunu padişah ve halifenin buyruklarına bağlı kalarak sağlama düşüncesindedir.

Hürriyet ve İtilaf Partisi: Anadolu'daki milli harekete karşıdır.

Not: Türklüğe zararlı faaliyet içinde bulunan bu cemiyetler, Osmanlı Devleti'nin varlığını sürdürebilmesi için yabancı bir devletin himayesi altına girmesi gerektiğini ileri sürüyorlardı.

Yaptıkları faaliyetlerle milletin direnme azminin ve moral gücünün zayıflamasına sebep oluyorlardı.  

MİLLÎ CEMİYETLER

Milli cemiyetlerin ortak özellikleri; bulundukları bölgenin tarih, coğrafya ve nüfus yönünden Türk olduğunu ispatlamaktı.

1- Trakya Paşaeli Cemiyeti: Merkezi Edirne'de olan bu cemiyetin amacı; Yunanistan'ın Trakya'yı ele geçirmesine engel olmaktı. Bunun için Türklerin direnişini sağlamak ve silahla karşı koymak için hazırlıklar yapmıştır. İlk kurulan direnme cemiyetidir.

2- İzmir Redd-i İlhak Cemiyeti: İzmir'in Yunanlılara İlhakını engellemek için kurulmuştur. İzmir halkını mitinge çağırdı.

3-İzmir Müdafa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti: Bu cemiyette yörenin tamamıyla Türk olduğunu savunmuş ve İzmir'in işgal edileceğinin duyulması üzerine faaliyetini artırmış dünya kamuoyunu etkilemeye çalışmıştır.

4- Kilikyalılar Cemiyeti: İstanbul'da kuruldu. Cemiyetin amacı Adana ve çevresini işgal eden düşmana karşı direniş hareketlerini teşkilatlandırmaktı.

5-Milli Kongre Cemiyeti: Milli Cemiyetler arasında önemli bir yeri vardır. Kuruluş amacı: “Türk Milletinin haklarını yayın yoluyla dünya kamuoyuna duyurmaktı.”

      Kuva-i Milliye” deyimini kullanan ilk siyasi kuruluş olan bu cemiyet İstanbul'da çeşitli toplantılar düzenledi.

6-Trabzon Muhafaza-i Hukuku- Milliye cemiyeti:

Trabzon ve çevresinin Rumlara verilmesini engellemek.

Rum Pontus Devleti’nin kurulmasını engellemek

7- Doğu Anadolu Müdafa-i Hukuk Cemiyeti: İstanbul'da kurulmuştur. Doğu Anadolu'da bir Ermeni devleti kurulmasına karşıdır. Erzurum'da şube açmıştır.

Erzurum Kongresi’nde alınan kararlarda:

-Hiç bir sebeple bulundukları yerden ayrılmamak.

-Derhal ilmi, dini ve ekonomik alanda teşkilatlanmak.

-Doğu Anadolu'ya yapılacak saldırıya karşı birleşmek.

     Milli cemiyetler, fedakar ve vatansever Türkler tarafından kuruldu. Cemiyetlerin kuruluşunda Türklük duygusu hakim oldu. Ancak bu cemiyetler, vatanın bütününü değil, adlarından da anlaşıldığı gibi, belli bir bölgeyi kurtarmayı amaç edinmişlerdi. Bu yolla Türk milletinin bağımsızlığını sağlamak çok zor, hatta imkansızdı. Bu sebeple milli güçleri aynı amaç etrafında birleştirmek gerekiyordu. Bu birleşme, Sivas Kongresi'nde ve Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde gerçekleşmiştir.                                                                                                                          

  Milli Cemiyetlerin Özellikleri:

-İşgallere karşı Türk milletinden gelen ilk tepkidir.

-Kuva-i Milliye hareketi, bu cemiyetlerin çalışmaları sonucu vücut bulmuştur.

-Başlangıçta basın yayın yoluyla mücadeleyi seçmişlerse de ileriki dönemde çoğunluğu silahlı mücadele  yönüne kaymıştır.

-Bu cemiyetlerin oluşumunda bağımsızlığın korunması ve milliyetçilik düşüncesi etkendir.

-Cemiyetlerin milli mücadele açısından en olumsuz yönü, bölgesel kurtuluşu amaçlamaları ve birbirinden kopuk hareket etmeleridir. Bu olumsuzluk, direnme cemiyetlerinin Sivas Kongresi’nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin çatısı altında birleştirilmesiyle giderilmiştir.  

     MİLLİ CEMİYETLERİN İZMİR'İN İŞGALİNE TEPKİSİ

İzmir'in işgal edildiği haberi aynı gün Hükümet tarafından duyulduğunda şaşkınlık yarattı. Çünkü İngiliz Yüksek komiseri Sadrazam Damat Ferit Paşa'ya daha birkaç gün önce, İzmir'in işgal edilmeyeceğine dair söz vermişti. İzmir'in işgali

Hükümet bildirisi olarak 16 mayıs tarihli İstanbul gazetelerinde yer aldı. Reddi İlhak Heyeti yurdun tüm yanına çektiği telgraflardaki " İşgal başladı. İzmir ve yöreleri ayakta ve heyecandadır. İzmir son ve tarihi gününü yaşıyor. Son umudumuz milletimizin göstereceği direnişe bağlıdır. Mitingler yaparak telgrafla her yere baş vurunuz. Vatan ordusuna katılmaya hazırlanınız” sözleriyle duyurdu.

İzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti ise, İstanbul'daki devlet adamlarına ve ABD temsilcisine çekilen bildiride, “Avrupa on milyon Müslüman ve Türk'ün idam ve imhasına karar vermişse milletimiz buna uymayacak ve vatan uğrunda, kahramanca çarpışarak ölmeye hazır bulunacaktır. Tarih bütün bir milletin varlığını savunmak için nasıl öldüğünü gösterecektir” deniyordu. Türk basını baskılara rağmen haberi milletin duygularını yansıtacak biçimde verdi. 

Haberin duyulması tüm yurtta bomba gibi patladı. Toplantılar yapılmaya başlandı. 19 Mayısta İstanbul'da dükkanlar kapandı. Göğüslerinde "İzmir Türk kalacaktır" rozeti taşıyan binlerce insan Fatih belediyesi önünde toplandılar. Aydınlar halkı coşturan konuşmalar yaptılar. Bir Türk kadını, Halide Edip Adıvar konuşmasında: "Müslümanlar Türkler, Türk ve Müslüman bu gün en kara gününü yaşıyor. Gece karanlık bir gece... fakat insan hayatında sabahı olmayan gece yoktur, yarın belki, parlak bir sabah olacaktır. " diye haykırıyordu. 22 Mayısta Kadıköy ve 23 Mayısta ise büyük bir insan selinin oluşturduğu Sultan Ahmet mitingi yapıldı. Erzurum'da İzmir'in işgali duyulur duyulmaz, padişaha, hükümete ve yabancı devlet temsilcilerine protesto telgrafı çekildi.

Aynı felaketin, kendi başlarına gelebileceğini. Ermeni istekleri uğruna İtilaf devletlerinin, Türk'ün hakkını çiğnemekten çekinmeyeceğini gören Erzurum Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti. Erzurum ve çevresinde mitingler düzenlediler. Kütahya'da yapılan mitinge Müslüman olmayanlar, da katıldılar. Trakya'da ise heyecan ve endişe bir arada idi. Burası her an Yunanlılar tarafından işgal edilebilirdi. Katliamı görüp İzmir'den içerilere göç edenler olayları anlatarak bir elektrik akımı gibi düşmana silahla karşı konulması ruhunu etkilediler.

   Kısaca şunu söyleye biliriz:

İşgallerin gelip geçici olmadığı anlaşılmıştır

Osmanlı yönetimi işgale kayıtsız kalınca, halk kendi haklarını savunmak için hareket geçti.

-Hasan Tahsin’in attığı ilk kurşun, ulusal bilincin yani “Kuvay-i Milliye ruhunun doğmasına neden oldu.

Google+ WhatsApp