Kut'ül Amare Kuşatması
Kut-ül Ammare Kuşatması, İtilaf devletlerinin Çanakkale Savaşı'nden sonra ağır bir şekilde hezimete uğratıldığı büyük bir zaferdir.
Kut'ül Ammare, Dicle Nehri kıyısında Şattülarap kanalı ile birleşen Basra Körfezi'nin 350 km kuzeyinde, Bağdat'ın 170 km güneyinde bulunan bir kasabadır. 1915 yılı nüfus sayımına göre 6500 kişi bulunmaktaydı
11 Kasım 1914’te Birinci Dünya Savaşı’na giren Osmanlı Devleti’nin savaştığı cephelerden birisi de İngilizlere karşı oluşturulan Irak cephesidir.
Osmanlı dönemi kaynaklarında Irak-ı Arap olarak adlandırılan bölge, jeopolitik ve stratejik bakımdan önem arz eden Dicle-Fırat havzasında tarihteki Mezopotamya’yı (Verimli Hilal) içine alır ve Basra Körfezine kadar uzanır.
İngiltere I. Dünya Savaşının başlaması ile birlikte:
- Hint denizinin güvenliğini sağlamak
-Mezopotamya’ya hâkim olmak
-Ermeni ve Ruslarla birleşerek doğu’dan Osmanlı’ya saldırmak için Irak seferine çıktı.
5 Aralık 1916’ yılında Bağdat’ta oluşturulan 6. Ordu komutanlığına Alman Mareşal Colmar Freiherr von der Goltz Paşa atandı.
Basra’nın işgalinden sonra hızla Kuzey’e yani Bağdat’a ilerleyen İngilizler, 29 Eylül 1915’te Kut’ül Amare’yi işgal etmişler ve Selman-ı Pak kasabasına doğru harekete geçmişlerdir. Ancak Nureddin Paşa’nın komutasındaki Osmanlı Ordusu, Selman-ı Pak’ta Tümgeneral Charles Vere Ferrers Townshend komutasındaki İngiliz 6. Poona Tümeni (Hint Tümeni) Bağdat'a ilerlemeye çalışırken 22-23 Kasım 1915'te Selman-ı Pak Muharebesinde (Ctesiphon) büyük zayiat vererek geri çekildi.
İngilizleri ağır bir yenilgiye uğratmış ve İngiliz ordusu 3 Aralık 1915 tarihinde Dicle Nehrinin doğal yapısından kaynaklı bir yarım ada şeklinde bulunan ve o dönemde 6-7 bin nüfusu bulunan Kut kasabasına geri çekilmek zorunda kalmışlardır.
Bu cephede; Araplar, Şiiler, Sünniler Türklerle birlikte İslami bir vahdet oluşturdular. Birlikte İngilizlere saldırdılar. Arap aşiretleri defalarca vur-kaç taktiği ile İngilizleri yıpratmaya başladılar. Böylece İngilizler kale içine çekilmek zorunda kaldılar. Türk birlikleri Kut’ül-Amare’yi kuşatarak İngilizlere 6 ay yardım gitmesini engellediler. Kuşatmayı etkisiz hale getirmek için gelen İngiliz kuvvetleri başarısızlığa uğrayarak ağır zayiat verip geri çekkildiler.
Tarihi arşivlere baktığımızda İngilizler Afganistan, Pakistan ve Hindistan’dan bu cepheye takviye yaptığını görmekteyiz. İngilizlerin içinde bulunan Müslüman asıllı askerler sabotaj düzenlediklerini, bazıları ise Türklere karşı savaşmamak için kendi kendilerini yaraladıkları mevcuttur.
Alman general cepheye atandığında 72 yaşındaydı. Ailesine yazdığı mektupta, "kader kendisini İskender’in ayak izlerinin sürdüğü topraklara atadığını,” yazmıştır.
İngilizler Orta doğuda Halife’nin yayınladığı “ Ekber-i Cihat” fermanını etkisiz kılmak için; Araplara ve Kürtlere efendilerinin Türkler olmadığını, Arapların efendisi yine kendileri olduğunu söyleyerek kışkırtmak istemişlerdir. Bazı tarihçiler Arapların bu halifenin bu cihat çağrısına uymayarak İngilizlerle birleşerek Türkleri arkadan vurduğunu yazza da bunların bu söyledikleri ve yazdıklarını Kut'ul Ammare Zaferi yalanlamaktadır. İngiliz generali ve emrindeki subayları günlüklerinde Babil'in kenarındaki akan nehirin kıyısına oturarak Türk ve müttefikleri Arapların Şehire girdiğini yazmaktadır. Bu Türk ve Araplardan oluşan Osmanlı ordusunun şehiri teslim alırken subayları ile nehirin kıyısına oturup ağladıklarını yazmışlardır.
Alman Genaralın emriyle Irak ve Havalisi Komutanı Miralay (Albay) 'Sakallı' Nurettin Bey'in birlikleri 27 Aralık'ta Kut'u kuşattı.
İngilizler Kut'u kurtarmak için General Aylmer komutasındaki Tigris (Dicle) Kolordusuyla hücuma geçtiyseler de 6 Ocak 1916 tarihli Şeyh Saad Muharebesi'nde 4.000 askerini kaybederek geri çekildi.
19 Nisan 1916'da 6. Ordu Komutanı Alman Mareşal Von der Goltz Paşa, Bağdat'ta bulunan karargâhında tifüsten ölünce, Nurettin Paşa komutayı devraldı. Nurettin Paşa başlangıçta düşmana çok ağır zayiatlar verdi. Bu muharebede geri çekilme emrini veren 9. Kolordu Komutanı Miralay (Albay) 'Sakallı' Nurettin Bey görevinden alınarak Enver Paşa’nın Amcası Mirliva Halil Paşa (Kut) getirildi.
Kuşatma altındaki İngiliz birlikleri çeşitli defalar Osmanlı ordusunu yarma girişiminde bulundularsa da; bunda büyük kayıplar vererek geri çekildiler. Açlıkla mücadele edemeyerek teslim olmak zorunda kaldılar. I. Dünya Savaşı içerisinde İngilizler Çanakkale’den sonra Kut’ül-Amare’de Osmanlı İmparatorluğu’na ikinci kez mağlup olmuşlardı. Osmanlı zaferi savaş içerisinde yankı uyandırırken İngiltere’nin büyük itibar kaybetmesine neden oldu
İngiliz Ordusu, 13 Ocak 1916 tarihli Vadi Muharebesi'nde 1.600, 21 Ocak Hannah Muharebesi'nde 2.700 askeri kaybederek geri püskürtüldü. İngilizler Mart başında tekrar taarruza geçti. Ancak 8 Mart 1916'da Sabis (Dujaila) mevkiinde Miralay (Albay) Ali İhsan Bey (Sabis) komutasındaki 13. Kolordu'ya hücum ettiyse de 3.500 asker kaybederek geri çekildi. Bu yenilgiden dolayı General Aylmer azledilerek yerine General Gorringe getirildi. İngiliz Genaral Halil Paşa’ya çok yüklü miktarda rüşvet teklif ettiğinde Halil Paşa; “Paltacı devri geride kalmıştır,” diyerek bunu reddetti.
29 Nisan 1916 Townshend birlikleri Kut'ta yaşanan açlıktan dolayı diğer 13 general, 481 subay ve 13.300 er ile birlikte Osmanlı Kuvvetleri'ne teslim oldu.
Halil Paşa, Kutü'l-Ammare zaferinden sonra 6. Ordu'ya yayınladığı mesajda şöyle dedi:
Arslanlar! Bütün Türklere şeref ve şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları sevinçle gülerek uçarken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum. Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut'u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve 10 bin erini şehit vermiştir
İngiliz kuvvetleri ve müttefikleri, 40 binin üzerinde ölü ve bir o kadar da yaralı verirken Osmanlı kuvvetleri ise 10.000 şehit vermiştir. 25 bin İngiliz askeri esir alınmıştır.
İngiliz tarihçisi James Morris, Kut'un kaybını "Britanya (İngiltere) askeri tarihindeki en aşağılık şartlı teslimi" olarak tanımlamıştır. Bu yenilgi İngiliz basınında ve kamuoyunda çok büyük bir infial uyandırdı. Bunun üzerine General Lake ve General Gorringe İngiliz ordusunda görevlerinden alınmış ve yerlerine General Maude getirilmiştir.
Bu çarpışmaların askeri tarih açısından bir başka önemi de bilinen ilk havadan ikmal denemesini İngiliz ordusunun Kut'taki birliklerini ikmal için 26 gün boyunca Dicle'deki Ora Üssü'nden 3 adet Short 184 tipi 225 beygirlik deniz uçakları ile bu kuşatma sırasında gerçekleştirmiş olmalarıdır.
Ancak bu çaba yeterli olmamış ve sonucu değiştirmemiştir. Halil Paşa Kut'ül Ammare zaferine istinaden Kut soyadını almıştır. Türkiye 1952 yılına kadar NATO’ya girene kadar bu günü resmi gün ilan ederek askeri zafer olarak kutlamıştır. Türkiye NATO’ya girmek veya kabul edilmek için bu kutlamayı 1952 yılından itibaren resmi olarak kutlamamıştır. Böylesi anlı ve şanlı bir gün tarihin sayfaları arasına sıkıştırılarak unutulmaya yüz tutmuştur.
Bu çarpışmalarda ölenler için kasabada Kut Türk Şehitliği yapılmıştır.
1920 yılında Bağdat’a 180 km uzaklıkta Kutü’l-Ammare’de inşa edilen şehitlik, etrafı duvarlarla çevrili büyük bir anıt şeklindedir.
Sonuç olarak; Kutü’l-Ammare Muharebesi; Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu’nun zor şartlar ve imkansızlıklar içerisinde, Çanakkale’den sonra İngilizlere karşı kazandığı ve bir tümeni bütün personeli ile birlikte esir aldığı eşsiz bir zaferdir.
Osmanlı Ordusu I. Dünya Savaşı'nda Kut'ül Ammare'de zor şartlarda bir destan yarattı.
İngiliz Basınında Kut'ül Amare Savaşı
İngiltere'de yayın yapan The Telegraph'ta yazan Patrick Sawer, 1. Dünya Savaşı'na dair bir yazı kaleme aldı. Savaş günlerinden ilk kez ortaya çıkan görüntüleri de paylaşan İngiliz yazar,
Gazetede yayınlanan haber özetle aşağıdaki şekildedir.
Kut-ül Amare Kuşatması'nda Türklerin İngilizleri nasıl bozguna uğrattığını yazdı.
Olayı görüntülerle anlatan yazar, İngiliz askerlerinin Türklere yenilgisinden sonra ellerindeki her şeyini kaybettiğini ve atlarını yemek zorunda kaldıklarını belirtti.
TÜRK ORDUSUNUN YOĞUN ATIŞLARI
Kuşatmada yer alan bir İngiliz askerinin günlüğünden notlar paylaşan İngiliz yazar, aç kalan İngiliz askerlerine uçaklarla gıda yardımı yapıldığını ancak Türklerin yoğun atışlarından dolayı bu yardımların askerlere ulaşamadığı söyledi.
İNGİLİZ ASKERERİ PİRELENDİ
Günlüklerde İngiliz askerlerinin at etlerinin nasıl yediğini aktaran Sawer, askerlerin pirelendiğini ve kötü şartlara dayanamadığı için Türk ordusuna esir olarak teslim olduğunu yazdı.