Kıbrıs Barış Hareketi
Kıbrıs Sorunu
1878 Berlin Antlaşması sonrası İngiltere Rusya’ya karşı Osmanlı’ya desteklemek şartıyla Kıbrıs’ta Askeri üst almıştı.
İngiltere 1881’de Mısır’ı İşgal etmiş I. Dünya Savaşı’nda ise kendi topraklarına kattığını ilan etmişti. Lozan Antlaşması ile Kıbrıs İngiltere’nin denetimine bırakıldı. 1950’li yıllara doğru Kıbrıslı Rumlar İngilizlere karşı protesto ve mitingler düzenlemiş ve İngilizlerin adadan çekilmesini istemişlerdi. Zaman zaman İngiliz karakollarına saldırılar düzenlemeye başlamıştılar. İngilizler bu durum karşısında adadan çekilme kararı almıştı. Tam da bu sıralarda İngiltere’de bir gazete Kıbrıs’ın ikiye bölünebileceğini yazıyordu.
5 Eylül 1955’te Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba atılması olayı; Türkiye’de “Atamızın Evine Bomba!” manşetiyle yayınlanması Türk toplumunda tam bir infial yarattı. Sanki bomba Atatürk’ün Selanik’teki evine değil de çok kültürlü İstanbul’a atılmış gibi oldu.
Şehre inen Türk gençleri, binlerce yıldır birlikte yaşadıkları Rum, Ermeni, Yahudi vatandaşlara ait ev ve işlerlerini birkaç saat içinde yakıp yıktılar. Lebon, Markiz, Lion pastaneleri, Banco di Roma, Beyoğlu, Arnavutköy, Bebek, Beşiktaş, İstinye, Yeniköy semtlerini dolaşan öfkeli Türk gençleri adalara kadar karışıklık çıkardılar.
Göstericiler: “Kıbrıs Türktür Türk kalacak, Rumlar ittir it kalacaktır.” Diye slogan atıyorlardı. 6 ve 7 Eylül günlerinde süren olayların bilançosu korkunçtu: 3 kişi öldü. 30 kişi yaralandı. 73 kilise, 1 fabrika, 8 ayazma, 2 manastır, 3584’ü Rum vatandaşlara ait olmak üzere toplam 5538 gayrimenkul tahrip edilmişti.
6-7 Eylül provokaa 6-7 Eylül provokasyonunun nedeni Kıbrıs’tı
Birleşmiş Milletler 22 eylül günü, Kıbrıs sorununun gündeme alınma önerisini geri çevirdi. ABD, Atina’yı desteklemediğini açıklardı.
Adnan Menderes hükümetinin devrilmesinden sonra Dışişleri Bakanlığı koltuğuna henüz yeni oturan Fuat Köprülü mecliste yaptığı konuşmada, Yunanistan’a çatarak “Kıbrıs’ın Türk olduğunu ve Türk kalacağını” açıkladı. İkinci dünya savaşı sonrası özel harp tekniklerini öğrenen üç Türk Subayı gizlice Kıbrıs’a giderek, Türk Mukavemet Teşkilatı’nı kurmuşlardı.
a. 1963 -1964 Kıbrıs Bunalımı:
Kıbrıs'la ilgili 1963 ve 1964'de çıkan Kıbrıs Bunalımı; Rumlarının Enosis'den vazgeçmemeleri ve 1960 Anayasasının Türklere tanıdığı hakları kabullenmemelerinden çıkmıştır.
-ENOSİS: Yunanca bir kelimedir ve anlamı birleşme anlamına gelir. Kıbrıs Adası'nın Yunanistan ile birleşme dileğini belirtmekte kullanılan bir terimdir. Yunanistan ile Kıbrıs Rumları arasında benimsenen Enosis, Megola İdea (Büyük Yunanistan) düşüncesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
-Eoka: enosis’i gerçekleştirmek adına Kıbrıs Rumlarının İngiliz sömürge idaresine karşı 1950′lerde kurdukları örgüte verilen isimdir. Lideri Yorgo Grivas’tır. Enosis’i gerçekleştirme uğruna Kıbrıs’taki İngilizlere terör faaliyetleri düzenleyen Eoka, İngilizlerin bölgeden çekilmesiyle bu faaliyetlerini Kıbrıs Türklerine uygulamaya başlamıştır.
1959 yılında Türkiye-Yunanistan arasında yapılan Zürih Antlaşması ile Kıbrıs’ta bağımsız bir cumhuriyet kurulmasına karar verilmiş, 1959 Londra Antlaşması ile de bu durum tekrar onaylanmış, 1960 yılında da bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edildi. yeni bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığı görevine Rum Makarios, yardımcılığına da Türk Fazıl Küçük getirildi. Cumhurbaşkanı’nın yardımcısının bile Türk olmasını hazmedemediler.
Lefkoşa, Limasol, Magosa, Baf ve Larnaka'da 1960 Kıbrıs Anayasası'na göre bu 5 büyük şehirde Türkler ve Rumların ayrı belediyeleri olacaktı. Fakat Rum lider Makarios 1962'de bu beş büyük şehirde tek belediye kurulmasını, buralarda Türklerin nüfusları oranında temsil edilmesini istedi. Bu istek Türk toplumu resmen azınlık durumuna düşüyordu. Makarios'un anayasa değişikliğine karşı yönelik tutumu, Makarios ve Kıbrıs Rumlarının zorbalığa sürükledi. Rumlar 24 Aralık 1963'te Lefkoşe'de 24 Türk'ü şehit etti, 40 Türk'ü yaraladı. Bunun üzerine Türkiye'den kalkan uçaklar 25 Aralık'ta Lefkoşe üzerinde uçarak şehri Türk tarafını korumaya çalıştı. Türkiye ayrıca bu konuyla ilgili diplomatik ilişkiler içine girdi. Bu durum Yunanistan ve İngiltere'yi harekete geçirdi. İngilter’nin teklifiyle 15 Ocak 1964'te Londra Konferansı toplandı. Fakat konferansta istenen sonuç çıkmadı.
Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı olan Makarios, 1950'de Kıbrıs Kilisesi'nden Başpiskopos olduktan sonra, sömürgeciliğe direnerek Kıbrıs'ın Yunanistan'a katılması (ENOSİS) için etkili bir mücadeleye girişmişti. 10 Aralık 1959'da Cumhurbaşkanı seçilmesinden başlayarak Kıbrıs'a Bağlantısızlar Hareketi'nde önemli bir yer kazandırmıştı ancak içerideki siyasal ve toplumsal çatışmaları engelleyememişti. Temmuz 1974'te, adayı Yunanistan'a bağlamayı hedefleyen bir askeri darbe yaptı.
Kıbrıs'ta Rumların Türklere saldırılarının devam etmesi üzerine BM Güvenlik Konseyi olaya el koydu ama buna rağmen Makarios frenlenemedi. Rumları askere almaya, dışarıdan ağır silahlar almaya başladı. Bu durumu yeniden gerginleştirdi.
Bu gelişmeler Türkiye'nin müdahale kararını kesinleştirmesinde önemli rol oynadı. Türkiye'nin Kıbrıs'a çıkması 7 Haziran 1964 için planlanmışken, ABD' başkanı "Johnson’ İsmet Paşa’ya gönderdiği mektupta; Türkiye'nin müdahale hakkını kullanamayacağını, bunu yaparsa NATO'daki müttefiklerine danışmadan böyle bir harekete giriştiği için NATO'nun Türkiye'yi savunamayacağını belirterek Türkiye’yi tehdit etmişti. Ayrıca bu hadiseyi görüşmek için ismet İnönü'yü Washington'a davet etti.
Bu mektup, Türkiye'de, ABD'ye karşı güveni büyük ölçüde sarstı. İsmet İnönü, 21 Haziran'da Washington'a gitti. Görüşmelerde ABD'nin eski dışişleri bakanlarından DEAN ACHESON'un aracı tayin edilmesine karar verildi. Arabuluculuk faaliyeti Cenevre'de başladı. Fakat görüşmeler devam ederken Kıbrıs'taki durum yeni bir krize girdi ve Rumlar Erenköy ve Magosa'da Türkleri katletmeye başladılar. BM Barış Gücü sesiz kalınca, Türk Hava Kuvvetleri, Rum mevzilerini bombaladı.
b. 1967 Kıbrıs Bunalımı
Türkiye Enosis dışında bir çözüm aranması üzerinde dururken, darbeyle iktidarı ele geçiren Yunan subayları Kıbrıs'ın Yunanistan'la birleşmesini istiyorlardı.
Bu durum karşısında, 15 Kasım 1967'de Kıbrıs Rumları ve Rum Milli Muhafız Kuvvetleri, Türklerin toplu olarak bulunduğu Boğaziçi ve Geçitkale köylerine karşı harekete geçti. Enosis önünde engel olan Türk varlığını aşamalı olarak ortadan kaldırmaya çalıştılar. Türk Hükümeti ise 16 Kasım gecesi TBMM'de, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kıbrıs'a müdahalesine karar verdi. Karar üzerine Türkiye, İskenderun'da bir çıkarma birliği hazırladı. Ertesi günde Kıbrıs üzerinde Türk jetleri alçak uçuş yaptı.
Bu gerginlik üzerine ABD ve BM harekete geçti. Yunanlılar geri adım atmak zorunda kaldılar, Yunan dışişleri, anlaşma dışında Kıbrıs'a gönderilen bütün kuvvetlerin geri çekileceğini buna karşılık Türkiye'nin de hazırlıkları durdurması gerektiğini bildirdi ve bu şekilde anlaşmaya varılabildi. (2 Aralık 1967)
Krizin bu şekilde atlatılmasından sonra Kıbrıs Türkleri, 29 Aralık 1967'de kendi işlerini kendileri görmek üzere 1960 Anayasası'nın bütün kuralları uygulanıncaya kadar "Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi"ni kurdular ve 19 maddelik esaslarını açıkladılar. Bu gelişme Türkiye'nin "Kıbrıs'ta federal devlet" teziyle ilgili önemli bir adım olmuştur.
c. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı:
1968 Haziran'ın da başlayan görüşmeler 1974'e gelindiğinde hala bir yol alabilmiş değildi. Çünkü Rumların amacı Türklere, 1960 Anayasası'ndaki haklarını dahi vermek istemiyorlardı ve Türkleri azınlık statüsünde tutmak istiyorlardı.
Kıbrıs'taki Türk varlığını korumaya çalışan Türk toplumu ve Türkiye ise 1960 Anayasası'ndakinden daha fazla hak elde edilmesini savunuluyordu. Türkiye baştan beri federal bir sistemi öngörüyordu. Eğer böyle olursa Kıbrıs Devleti'nin, Türk ve Rumlar olarak iki ayrı federe devlete dayanması, Türk toplumu için en sağlam güvence olacaktı.
Bu arada Kıbrıs Rum toplumu içinde ikililik baş göstermişti. Makarios'un, Atina ile arası açılmaya başlamıştı. Toplumlararası görüşmelerin uzaması Yunan cuntasını kızdırıyor, adayı ilhak için zamanın geldiğine inanıyor ve Makarios'u bu konuda engel olarak görüyordu. Bu yüzden Yunanistan'da 15 Temmuz 1974'te Nikos Sampson, Rum Milli Muhafız Teşkilatının da desteğini alarak darbe bir darbe ile Makarios'u düşürdü. Nikos Sampson darbe sonrası Kıbrıs Helen Cumhuriyeti'ni ilan etti. Bu darbe Enosis, yani Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhakından başka bir şey değildi. İşte 1974 Kıbrıs Bunalımı bu şekilde başladı.
Garantör durumundaki Türkiye Garanti Antlaşması'nın 4. maddesinin verdiği yetkiye dayanarak, İngiltere ile birlikte Kıbrıs'a müdahale etmeye karar verdi ve Ecevit bunun için Londra'ya gitti. Fakat İngiltere müdahaleye yanaşmadı. Çünkü İngiltere konunun BM ile NATO'da ele alınmasından yana bir tavır izliyordu.
I. Kıbrıs Barış Harekatı (20 Temmuz 1974):
20 Temmuz 1974 sabahı Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk jetlerinin havadan himayesinde, Girne bölgesinden Kıbrıs'a asker çıkarmaya başladı. Sabah olduğunda Türk askeri Girne plajına girdi. Girne yolu üzerinde ve Gönyeli'de havadan indirme yapıldı. Sert çarpışmalar oldu. 22 Temmuz'da ateşkes yürürlüğe girdiğinde Türk kuvvetleri Girne-Lefkoşa yolunu kontrol altına almıştı. Böylece 1. Kıbrıs Harekâtı sona erdi.
Çıkarma sırasından BM Güvenlik Konseyi, Türkiye'nin bu girişimleri üzerine harekete geçti. Sonunda Türkiye, 22 Temmuz'da BM'nin yaptığı ateşkes çağrısına uydu.
Bu arada Kıbrıs'ta da Sampson'un yerini Klerides almış, BM'nin girişimiyle Kıbrıs'ta anayasa düzeninin yeniden kurulması için taraflar Cenevre'de toplanmıştır. I. Cenevre Konferansı Türkiye için başarılı geçmiştir.
II. Cenevre Konferansı ise 8 Ağustos'ta başlamış Kıbrıs Türk toplumu lideri Rauf Denktaş ve Kıbrıs Rum toplumu lideri Klerides katılmışlar, fakat Rum ve Yunan Kuvvetleri Türk bölgeleri etrafındaki çemberi kaldırmadıkları gibi ateşkese de uymayarak tekrar savaş balattılar.
II. Kıbrıs Harekatı (14 Ağustos 1974):
Tüm bu gelişmeler Türk sabrını taşırdı ve Türk ordusunun harekete geçmesini zorunlu kıldı. II. Cenevre Konferansı gergin bir hava ile başladı. Bu ikinci toplantıda Türk tarafı "coğrafi esasa dayalı federatif sistemi "teklif etti. Fakat Kıbrıs Rum ve Yunan tarafı anayasa düzeni konusunda işi oyalama yoluna götürdü. Ayrıca Kıbrıs'ta saldırıla devam ediyordu. Bunun üzerine Cenevre Konferansı, Türk heyeti tarafından kesildi. Türk heyetinde Dışişleri Bakanı Turan Güneş, anlaşmanın mümkün olmadığı anlamına gelen "Ayşe tatile çıksın" parolasını başbakan Bülent Ecevit'e bildirince, 14 Ağustos'ta Türk Silahlı Kuvvetleri 2. Kıbrıs Harekatı'na başladı.
Türk birlikleri ilerlemeye başladı Lefke ve Magosa'nın kurtarılmasıyla sona eren 3 günlük harekat sonrası adanın %38'i ele geçirildi. Türk tarafının sınırları çizildi.
2. Kıbrıs Harekâtı, birincisinin aksine dünya kamuoyunda Türkiye'nin aleyhine bir havanın doğmasına neden oldu. Birincisi hukuksal bir mücadele olarak algılanırken, ikinci harekât işgal olarak dünya basınına taşındı.