İslam'ın Hayat'a Bakışı
11. Sınıflar Temel Dini Bilgiler Dersi
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
ALLAHIN SELATI RESULU’NE VE O’NUN EHLİNE OLSUN.
Sevgili okuyucular bugün "İslam’ın Hayata Bakışı" üzerinde duracağız.
Ahlakı dindarlığının zayıflamasıyla eş zamanlı olarak dünyevi hassasiyetlerin artması ön plana çıkar.
Eğer temelinde "bereket" yatan yeni bir iktisat ahlakı geliştirilemezse
dünyevileşmeyi dizginlemek zorlaşır.
Bireysel hayattan toplumsal hayata, hatta uluslararası ilişkilere varıncaya kadar onurunu korumanın yolu "dini", ahlaki eksen olan, yeni bir iktisat anlayışı ortaya koymaktan geçer.
Çünkü sahip olmak içgüdüsünü olabildiğince besleyen "hırs"
samimi dindarlığı ortadan kaldırdığı gibi
Ahret hayatının kazançlarına yönelik paylaşma ahlakını da yok eder.
İsraf ekonomisiyle maalül bir yaşam biçimi; kanaatsizligi,
kanaatsizlik de; şükrü ortadan kaldırarak
Allah'a rağmenliği kuvvetlendirir. Yani insanı şirke yönlendirir.
O halde birey ve toplumların hayatında bu krizi çözmenin yolu;
sosyal dünyayı sarsan aşırı hırs, israf, kanaatsizlik
gibi her biri dünyevileşmenin belirtileri olan ahlakı değersizliklere karşı;
-İktisat, kanaat ve tevekkül gibi ahlaki değerlere yeniden hayatiyet kazandırmaktır.
Zühd:
İslam'da nefsi; ne kontrolsüz bırakmak
ne de onu öldürmek vardır.
Aksine insanın ontolojik yapısında var olan duygularının bastırılmasında ve onu terbiye ederek ilahi hikmetteki yaratılış gayesine uygun bir hale dönüştürmek söz konusudur.
Çünkü insanın üretim ve üreme faaliyetlerinde bulunması nefisle mümkündür.
Nefsi kötülüklerden arındırmaya züht hayatı diyoruz.
Yani
-nefsi kontrolsüz bırakmamak
-onu öldürmemek
-nefsi terbiye etmek ile yaratılış gayesine uygun hale getirmektir.
ZAHİT; Maddi şeyler elinde olmasına rağmen onu kalbine sokmayan kimseye zahit denir.
Şükür yoksa nankörlük vardır.
İslam'da dünya kurma anlamındaki dünyevilik, yani dünya yaşantımız
Allah'ın verdiği nimetlere şükür etmeyi gerektirir. İslâm; itikatten ibadete din-dünya ilişkilerine varıncaya kadar hayatın tüm alanlarında ölçülü olmayı getirmektedir.
Bu alanda ehli kitabın dindeki aşırılıkları Kur'anı Kerim'de kınanmaktadır.
Hadid suresi 27. Ayette; Yüce Allah (c.c) bizden Allah'ın diledikleri şeyler içinde Ahret yurdunu gözetmek dünyadaki payımızı da unutmamamız istenmiştir.
Kur’an’da Yüce Allah (c.c.) şöyle buyruyor.
"Sonra (onların) peşinden peygamberler gönderdik ve onların izince de Meryem oğlu İsâ'yı yolladık. Ve ona İncil'i verdik ve ona uyanların gönüllerinde fazla bir yumuşaklık ve merhamet yarattık;
Ve râhipliği, onlara biz farzetmediysek de, onlar ancak Allah rızâsını kazanmak için icât ettiler. Derken onun hakkına da gereği gibi riâyet edemediler,
derken onlardan inananlara, mükâfatlarını verdik ve onların çoğuysa buyruktan çıkmış olanlardır."
|
Bu sebeple;
Müslüman bir kimse için; "Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için yarın ölecekmiş gibi Ahret için çalışmamız istenmiştir."
Çünkü dünya yaşantımız; Ahretin üretim yeri yanı çalışma ve kazanım yeridir.
Burada;
-iyi ve kötü
-günah ve sevap cinsinden ne üretilirse Ahret’te karşımıza o çıkarılacaktır.
İslâm; sağlam bir dindarlığı oluşturmanın düzenli olarak tek Allah inancına bağlılığı öngörmüştür.
Bunun özgün adı "TEVHİD"tir.
İslam'da; Allah'ın birliğini ve tek oluşunu eksen alan tevhit ilkesi;
Hayatın bütün alanları ile ilişkilidir.
Tevhit inancı, insan hayatının bütününü kuşatıcı bir özellik taşır.
Hayatın bütün evrelerinde ortaklığı reddeder.
Yüce yaratıcı bütün mevcudatın üstünde, yüce bir varlıktır.
Onun yarattığı her varlıkta biricik olup kendi başına bir değeri ifade eder.
Allah katında onun tek ilah olduğuna inanmak gerekir.
İslâm’a göre “Tevhid İnancı”nın tarihindeki asıl sorunun; Allah'ın varlığına iman edip etmemekte değil, O'nun birliğiyle imanı etmekte ortaya çıkmış başka ilahların olmasıdır.
Fatiha: 5
Bakara 163, 255
Al-i İmran: 2, 6, 18
Bundan dolayı bütün peygamberlerin toplumlarıyla karşılaştıkları zaman, ilk mesajları: "Ey kavmim Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. " olmuştur.
İnsanlık tarihine baktığımızda ne kadar yaratıcı bir güç olarak Allah'ın varlığı kabul edilmişse de,
Allah’u Teala’nın ilahlığı
-başka varlıklara, kurumlara ve nesnelere paylaştırmak suretiyle tevhid ilkesinin ihlal ediğini görmekteyiz.
İslam kıyamete kadar devam edecek olan evrensel bir mesaj olup
-hayatın bütününü kuşatıcı özellik taşır.
Hakikatin hiçbir boyutu
İslam'ın ilgi ve kapsama alanı dışında değildir.
Bir Müslüman’ın dünyasında din ile ilgisi olmayan hiçbir konu olmamalıdır.
Kur'an'da; Yüce Allah şöyle vahyetmiştir;
"Ey Muhammed de ki; Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamım da, ölümün de alemlerin rabbi içindir."
Bu ayetten hareketle söylemek gerekirse İslam; insanın bütün hayatına müdahildir.
Örneğin; beslenme, temizlik, çalışmak, kazanmak, üremek, tüketmek sağlık, ihtisas, eğitim, spor bireysel ve toplumsal sorunlar, doğal olaylar gibi konuların mutlaka dini açıdan bir açıklaması ve yeri vardır.
Aynı şekilde;
namaz, oruç, hac, zekât, sadaka gibi ibadetlerin de; bedensel ve mali boyutlarının yanında, kişinin bedensel ve ruhsal hayatını düzenleyici maddi ve manevi yaşamını iyileştirici yönleri söz konusudur.
İslam'ın anlayışı; geniş anlamda ibadetleri sadece belli biçim ve sembollerle sınırlandırmamış bütün bir dünya hayatının ibadet haline dönüştürülmesini istemiştir. İstenildiğinde hayatımızın tümünü ibadete çevirebiliriz. Yaptığımız ve yapacağımız her şeyde Allah'ın rızasını gözetebilirsek hayatın tüm alanını ve yaşam biçim ve tarzımızı İbadete çevirebiliriz.
Allah için yardım eder, Allah için, anlatır, Allah için çalışır, Allah için ibadetlerimizi yapar, Allah için düşünür, Allah için konuşur söz söyler ve bütün yaptıklarımızın karşılığını Allah'tan beklerse işte o zaman hayatımızın tümünü ibadete çevirmiş oluruz. Yaptığımız yapacağımız şeyleri "Besmele" ile başladırsak "Şeytan"ın işimize karırışmasını önlemiş oluruz.
Besmele ile yaptığımız işler epter olmaz bir sonucu bir ödülü olur.
Allah için payımıza hakkımıza düşene razı olur, kendimizi kıskançlıktan, kinden, nefretten arındıra bilirsek hayatımızı ibadete çevirmiş oluruz.
İslam'da din dünya ayrımı da yoktur. Dünya ilk Ahret ise son hayattır.
Dünya ve Ahret kavramları Kuran'da birbirini hatırlatacak şekilde kullanılmıştır.
Geçtiği yerlerde birisi hatırlatıldığı zaman diğeri zorunlu olarak ötekini hatırlatacak şekilde kullanılmaktadır.
Bir ayette; “Siz dünyanın geçici malını istiyorsunuz oysa Allah, sizin için Ahret istiyor.” buyrulmuştur.
"Sonra (onların) peşinden peygamberler gönderdik ve onların izince de Meryem oğlu İsâ'yı yolladık. Ve ona İncil'i verdik ve ona uyanların gönüllerinde fazla bir yumuşaklık ve merhamet yarattık;
Ve râhipliği, onlara biz farzetmediysek de, onlar ancak Allah rızâsını kazanmak için icât ettiler. Derken onun hakkına da gereği gibi riâyet edemediler,
derken onlardan inananlara, mükâfatlarını verdik ve onların çoğuysa buyruktan çıkmış olanlardır."