İlk Türk Devletlerinde Eğitim

İlk Türk Devletlerinde Eğitim

TKMT; Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi Türklerde Eğitim

                         

 İlk Türk devletlerinde Eğitim:

      

 MÖ V. Yüzyıla ait Esik Kurgan’ında bulunan yarısı kırık bir kabı üzerindeki 11 harflik ik satır yazı Türklerde yazının çok eskiden beri kullanıldığını göstermiştir. Yapılan Kazılarda Hunlara ait çıkan ev araç-gereçleri, silahlar, süs eşyaları, at koşum takımları gibi bazı kalıntıların üzerinde yazılara rastlanması Hunların yazıyı bildiğini göstermektedir.

“Baba gören ok yontar, ana gören elbise biçer.” Atasözünden de anlaşılacağı üzere Türklerde eğitimin toplumsal bir görev kabul edildiğini söylemek mümkündür.

Göktürk alfabesi Türklerin kullandıkları ilk alfabedir. VI. Yüzyıla ait Yenisey Yazıtları bu alfabenin ilk şeklini Köktür Kitabeleri ise en gelişmiş şeklini gösterir.

Göktür Alfabesi Doğu Türkistan’da muhalif eserlerde kullanıldığını görmekteyiz. Göktür alfabesi, bazı değişiklikler yapılarak Bulgar, Peçenek ve Hazarlar tarafından kullanılmıştır.

Göktür alfabesi 38 harf olup bunların 4’ü sesli 26’sı sessiz ve 8’i birleşik harften oluşmuştur.

Uygur alfabesi ise 18 harften oluşur. Elimizdeki en eski Uygur Metinleri IX. Yüzyıla aittir.  Bu alfabe Timur İmparatorluğu ve devamında kurulan devletler tarafından kullanılmıştır.

 Uygurlar dönemine ait çeşitli alanlarda birçok yazılı belge bırakmışlardır. Uygurlar; kâğıdı ve matbaayı Avrupalılardan önce kullandıkları, kendilerine ait mabetlerde dini nitelikli eserlerin yer aldığı ve kütüphaneleri vardı.

Uygurlar döneminden tıp ile ilgili kitaplar da kalmıştır. Bu kitaplarda; baş  ağrısı, göz kulak, burun ve zihin hastalıkları gibi birçok hastalık hakkında bilgi bulunmaktadır.

Yine Türklerin kullandığı meşhur 12 Hayvanlı Türk Takviminde yılların hangi hayvanlar ile tefil olacağını gösteren takvimler görülmektedir.

Türkler madenlerden bir çok kama, bıçak, kama, kap kacak ve süs eşyaları yapmışlardır. Bu süs eşyalarının bazılarının üzerinde döneme ait kullandıkları yazılar vardır. 

 İlk Müslüman Türk Devletlerinde Eğitim:

Farabi’ye göre eğitim, toplumun tüm kesimleri için gereklidir. Çünkü eğitim olmazsa mutluluğa ve mükemmelliğe ulaşmak mümkün değildi.

İbni Sina’ya göre eğitim:

-bireyin fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişmelerini sağlamalıdır.

-Bireyin içinde yaşadığı toplumda yeteneklerine uygun bir meslek seçmesini sağlayarak gelişiminin tüm aşamalarında ona yardımcı olmalıdır.

Bu nedenle ibni Sina’nın eğitim görüşü, fiziksel gelişme ve gereksinimleri göz önünde bulundurmayı esas alır.

 Karahanlılar Döneminde eğitimin toplumun tüm kesimi için gerekli olduğu anlayışı vardı. Bu anlayıştan yola çıkılarak dağınık bir şekilde verilen eğitim belli plan ve program çerçevesinde verilmeye başlandı. Böylece eğitim medreselerde verilmeye başlandı.

Dönemin ilk medresesiSemerkant’ta Tabgaç Buğra Hantarafından kuruldu.

Bu gelenek Uygurlarda tapınaklarla başlamıştır. Uygurlardaki bu gelenek geliştirilerek medreseye dönüştürüldü.

 Medreseler; cami, kütüphane, genel eğitimin verildiği oda, çalışma odaları, halkın ders dinlemek üzere katılabileceği  çalışma salonları, öğrencilerin ve öğretmenlerin kalacağı dalar ile dinlenme alanlarından oluşmaktaydı. Böylece öğretmen ve öğrenci arasında gerçekleşen eğitim çalışmasına halkın da katılması sağlanmıştır. Medreselerin fiziki yapısı da eğitimin sağlıklı bir şekilde yürütülmesine ve burada bulunanların rahat bir ortamda çalışmasına uygun hale getirilmiştir.

Karahanlılarda Medrese yöneticilerinefakih, öğretmenlerine de müderris denirdi.

Medreselere; müderris ve fakihleri Semerkant’taki ilim adamalarınca tarafından seçilmekteydi.  

Ayrıca bu dönemde öğrencilere burs verilerek onların eğitim ve öğretime odaklanmaları sağlanmaktaydı.

 Selçuklular kendilerinden önceki eğitim kurumlarını örnek alarak daha da geliştirdiler.

  Bu dönemde eğitim çalışmaları;

okuma-yazma

temel dini bilgiler ve Kur’an-ı Kerim öğretimi ile başlamaktaydı.

 Planlı, programlı ve kurumsal nitelikte olmayan bu eğitim  cami ve mescitlerde yapılmaktaydı.

İlk Selçuklu MedresesiTuğrul Bey tarafından Nişabur’da açıldı.

Nizamülmük tarafından ilki Bağdat’ta  kurulan Nizamiye Medresesi Türk eğitim tarihinde bir dönüm noktası oldu.

 Medreselerde Okutulan Dersler:

Din ve Hukuk Dersleri:

Kur’an okuma

Tefsir,

Hadis

Fıkıh

Kelam

 Dil, Edebiyat Dersleri:

Arap Edebiyatı

Farsça

Nahiv

Sarf

Hitabet

Şiir

Cerh ve Datil

Tarih

Edebiyat

 

Felsefe Dersleri

Felsefe

Mantık

Müsbet Bilim Dersleri

Tıp

Cerrahi

Riyaziye

Hesap

Hendese

Müsellesat

Nücüm

Heyet

Tabiiyat

 Medresenin Bölümleri (Odaları-Sınıfları)

Müderris Odası

Medrese Çalışanları odası

Öğrenci odası

Mescit

Darül Hadis bölümü

Ders odaları

Kütüphane

Abdeshane

Eyvan.

 Türkiye Selçuklularında Eğitim

Türkiye Selçukluları medreselerin yapısı ve eğitim düzeni Büyük Selçukluları örnek almışlardır.

Anadolu’da kurulan ilk Türk beylikleri ve Türkiye Selçuklularının kurdukları medreseler bir külliye niteliğindeydi. Tokat Niksar’daDanişmentliler tarafından yaptırılan ve tıp eğitimi veren Yağıbasan Medresesi Anadolu’nun ilk medresesi olarak bilinir.

 Mısır’da Kurulan Türk Devletlerinde Eğitim:

Mısır’da kurulan Tolunoğulları inanç farkı gözetmeksizin bilim insanlarına büyük önem vermişlerdi. Bu durum Mısır’ı bilim merkezi hâline getirmişti. Fakihler, âlimler ve muhadisler ülkeye yerleştirilerek halkın eğitimine katkı sağlamıştı. Mısır’da kurulan diğer Türk-İslam devleti olan İhişidoğulları zamanında da bir önceki dönem –Toluoğulları Dönemi- uygulamaları devam ettirilmiştir.

 Yaygın Eğitim ve Ahilik:

Türkiye tarihinde ilk defa Türkiye Selçukluları tarafından oluşturulan “ahi” teşkilatının üyeleri; usta, kalfa ve çıraklardır. Bu teşkilat, üyelerinin dayanışmalarını, mesleklerini iyi bir şekilde yapmalarını ve eğitimlerini amaçlıyordu.

 -Ahilik eğitimi, iş dışında veya iş başında gerçekleştirilirdi.

 İş dışında eğitim teşkilatın zaviyelerinde muallim ahi ve pir denen öğreticiler tarafından verilmekteydi.

Teşkilat üyelerine dinin esasları, okuma, yazma, ahlak, temizlik kurumun düzeni ve geleneği öğretilirdi.

Ayrıca silah kullanımı ve beden eğitimi konusunda da talim yaptırılırdı.

Ahiliğin işbaşında uygulandığı eğitim o dönemlerde çarşı ve dükkânların bedesten gibi yerlerde topluca bulunmaları nedeniyle kolay ve etkiliydi. 

Her meslek sahibi yanında mutlaka bir çırak çalıştırma kuralı zorunluydu.

Zaanaat dalında belli kademeleri geçen çırak icazet alır ve kendi işini kurabilirdi. Bu ahilik geleneği; ilk Türk devletlerinden faklı olarak mesleki kurumsallaşmayı getirdi.     

Esnaf ve zanaatkârlara namaz saatlerinde dükkânlarını kapatma, sonra açma gibi zaman ve düzen alışkanlığı kazandırma, müşteriye saygılı davranarak dürüst olma, üretimi artırma, komşularının da kazanmalarını isteme, çırakları iyi yetiştirme gibi tutum ve davranışlar edindirilmeleri ile ilgili iş ahlakı öğretileri vardı.

Cami, mescitler, bilim insanlarının evleri, ilmi toplantıların yapıldığı yerler ve kütüphaneleryaygın eğitimin verildiği mekânlardı.  

Ayrıca medreseler ve zaviyelerde de halka yönelik eğitim öğretim imkânı veriliyordu.  

 Atabeylik:

Türklerde Şehzadelere devlet idaresi ve askeri alanda eğitim verilmesi amacıyla tecrübeli ve bilge kişiler görevlendirilmekteydi. Büyük Selçuklularda şehzadeleri eğitme ve yönetme tecrübesinin kazandırılması için görevlendirilen kimselere atabey denir.

Göktürklerde Bilge Kağan’ı Tonyukuk, Selçuklularda iseNizamülmülk tarihte tanınmış en ünlü eğitmenlerdendir.

 

OSMANLILARDA EĞİTİM VE ÖĞRETİM

  Osmanlılarda eğitim;

I. Klasik Dönem

II. Tanzimat Dönemi

      Osmanlılarda bütün eğitim kurumları şeyhülislama bağlıydı. Tanzimat’tan sonra okulların şeyhülislama bağlılığı sona erdi.

Kuruluş Döneminde okuma yazma hak için zorunlu bir ihtiyaç değildi. İnsanlar kendileri için gerekli bilgileri bulunduğu bölgede yaşayarak öğrenmek durumundaydılar.  Bu anlayışla kişiler, kendine yetecek kadar bilgi ve beceri edinecek, okuma yazmayla temel dini bilgileri öğrenecekti. her insanı kendisine yetecek kadar bilgilendirmek Osmanlı eğitiminin ilk hedefiydi.

    Osmanlı Devleti’nin eğitim anlayışı:ideal insan tipini yetiştirme temeline dayanmaktaydı.

     Hedeflenen insan;itaatkâr, vatanını seven, dindar, sevecen ve vefakâr olmalıydı.

 Osmanlı eğitim faaliyetleri:

1. Düzenli eğitim kurumları (Enderun), buna biz bugün örgün eğitim kurumları diyoruz.

2. Sosyal kurumlarda verilen eğitim, buna biz bugün yaygın eğitim kurumları diyoruz

  Osmanlılarda Örgün Eğitim Kurumları:

 1. Sıbyan (Mahalle Mektebi)

2. Medreseler

3. Saray Eğitimi

4. Asker Eğitimi

 Yaygın Eğitim Kurumları

1. Esnaf eğitimi

2 Halk eğitimi                                           

İlköğretim: Sıbyan

      Eğitimin ilk basamağı Sıbyan (mahalle) mektebi idi. Her cami yanında bir sıbyan mektebi bulunurdu. Bu mekteplerde eğitim; kız, erkek ve  karma olarak farklı binalarda yapılmaktaydı ve ücretsizdi. Sıbyan mektepleri Medreselere başlangıç oluştururdu.

    Bu okulların giderleri; devlet adamları, varlıklı kimseler veya kurulan vakıflar tarafından sağlanırdı.

    Okula kayıt-kabul gibi herhangi bir işlem söz konusu değildi.

    Okuma yazma bilen ve bu işi için uygun olan; imam, müezzin, kayyum vb. kişiler bu mekteplerde ders vermekteydi.

    Bu okulların genel amacı: çocuğa okuma yazma ile İslâm dininin kaidelerini ve Kur’an-ı Kerim okumayı öğretmekti.

 Bu babda; Kur’an talimi, bazı surelerin ezberletilmesi, temel ilmihâl bilgileri, tecvit, yazı yazma ve dört temel işlem öğrencilere öğretilmeye çalışılırdı.

 Osmanlı Devletinde ilköğretim, İstanbul’da II. Mahmut döneminde zorunlu hale getirildi. Sıbyan mektepleri Tanzimat dönemine kadar görevlerini devam ettirdiler.

Tanzimat’ın ilanından sonra (1839) sıbyan mekteplerine dokunulmamadan, iptidai denilen yeni ilkokullar açılmaya başlandı.

1839’da kabul edilen Maarif-i Umumiye Nizamnamesine göre ilköğretim 12 yaşına kadar olan bütün çocuklar için zorunlu oldu.

 Orta ve Yüksek Öğretim (Medreseler):

      Osmanlı Devleti’nde Orta ve yüksek öğretim kurumlarının temeli medrese teşkilatına dayanmaktaydı.

 Osmanlılarda ilk medrese Orhan Bey tarafından İznik’te kurulmuştur. Daha sonra sayısı arttırılmıştır. Medreseye tayin edilen ilk müderris Davud-u Kayseri oldu.

 Medreseler ile topluma ve devlete gerekli din, ilim ve eğitim hizmetleri yanında devlet idaresinde ihtiyaç duyulan idari (ilmiye, kalemiye) ve adli personelin yetiştirilmesi sağlanmıştı.

 Osmanlı toplumunda müftü, kadı, defterdar, hekim, müderris, astronomlar, doktorlar, matematikçiler medreselerde yetişiyordu.

Medreselerde öğretim müderrisler tarafından yürütülürdü.

Medreselerde öğrencilerin bütün ihtiyaçları vakıflar tarafından karşılanıyordu.

Osmanlılardaki ilmiye sınıfını medrese eğitim görenler oluşturmaktaydı.

Medreselerde hem dini ilimler hem de pozitif ilimler okutulurdu.

      Selçuklulardan Fatih Dönemine kadar Osmanlı medreselerinde eğitim, Nizamiye medreselerinin geleneğini devam ettirmiştir.

Medrese üç bölümden oluşurdu:

Hariç,

Dahil

Sahan

 İlk yüksek düzeyde medrese Fatih zamanında açılan Sahn-ı Seman medresesidir. Fatih’in açtığı Sahn-ı Seman ile Kanuni’nin açtığı Süleymaniye Medreseleri dönemin çok yönlü eğitim veren üniversiteleri konumundaydı.

Sahnı Seman medreseleri, kanuni’ye kadar tefsir, hadis, kelam, fıkıh, Arap dili ve Edebiyatını okutan birer ilahiyat fakültesi veya İslam akademisi seviyesindeydi.

    Orta düzeydeki medrese öğrencilerine “softa”, yükseköğretim düzeyindeki öğrencilere de “danişmend” denirdi.  Medreselerdeki müderrislerin yardımcılarına “muid” denirdi.

Osmanlı Medreseleri kuruluş döneminden Tanzimat’a kadar ülkenin bilim ve adalet hayatına önemli ölçüde yönetime hâkim olmuştur. Medreselerde önceleri matematik, felsefe (hikmet), astronomi gibi müspet bilimler de okutulmaktayken zamanla bu müspet bilimler çıkarılmıştır.

Müderrisler, Sahn düzeyindeki bir medreseyi bitirenlerden “mülazemet” denen ve esası sıra beklemeye dayanan bir sistemle atanırdı.

Tanzimat döneminde devletin açtığı bazı okullara gayrimüslim öğrenciler de alınmaya başlanmıştır. 1869 da çıkarılan Marif-i Umumiye Nizamnamesi ile azınlıkların özel okul açabileceği hükme bağlanmıştır. II. Meşrutiyet yıllarına gelindiğinde artık medreseler sadece din adamı yetiştiren kurumlar haline gelmişti.

 Not: 1924 yılında çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile medreseler kapatılmıştır.

  XVII ve XVIII.yüz yılda, bırak fen ilimlerini oluşturmayı eskiden öğrenilmiş din ilimlerinin tefsiri bile yapılmamıştır.

 Ne yazık ki; bu yüzyıllarda yapılan ıslahatlarda eğitim alanında yapmayı düşünen olmamıştır. Yalnız eğitimin ıslahını Katip Çelebi ve Koçi Bey düşünmüşler fakat bu da uygulamaya girmemiştir.

Bunların en önemlisi toplumun düşünce, ilim, kültür öncülüğü görevinin yeterince yapamamasıdır. Avrupa'da üniversiteler açılırken Osmanlıda Medreseler git gide önemini kayıp etmekte idi öğretim iyice bozulmuştu.

Saray Eğitimi: Enderun: Bunu daha önceki konularda işlemiştik.

 Askeri Eğitim:

      Osmanlı Kara ordusunun en önemli bölümünü kapıkulu ocakları ile tımarlı sipahiler oluşturmaktaydı.  İlk kez I. Murat zamanında Gelibolu’da bir acemi oğlanlar ocağı açılmış sayıları zamanla artırılmıştı. Acemi oğlanlar ocağı askeri ve bedeni birer eğitim ocağı olmakla beraber, kısmen birer sanat okulu niteliği de taşımaktaydı.

     Tımarlı sipahiler, gelirlerine göre belli sayıda “cebelü” denilen atlı askerleri toplar ve bunlara gerekli askeri eğitim verirdi.

      Deniz kuvvetlerinin askerlerine “levent” denilirdi. Leventler Batı Anadolu’daki Türk gençlerinden seçilir, tersane ve gemilerde eğitilirlerdi.

 Halk Eğitim:

 Osmanlı Devletinde halk eğitiminin yapıldığı yerler; cami, mescit, cem evleri, yaren sohbetleri, sıra geceleri, sahaf,  tekke ve zaviyeler, ulema evleri, kahvehaneler, Türk Ocaklarıdır.

 Osmanlı toplumu ulaşım ve haberleşme imkânlarının sınırlı olması nedeniyle Tanzimat Dönemine kadar dışa kapalıydı.  Toplumu oluşturan kişilerin çoğu doğdukları ve yaşadıkları bölgeden dışa çıkmadığından bigi ve becerilerini de çevrelerinden edinirlerdi.

 Esnaf Eğitimi (Meslek Eğitim):

 Osmanlı Devletinde mesleki eğitimin en yaygın şekilde verildiği yer önceleri ahilik teşkilatıyken sonradan  lonca  teşkilatlarıydı. Bu dönemde ahilik teşkilatının yerini loncalar almıştır.  Esnaf teşkilatı olan loncalar aynı zamanda birer eğitim yeri olup, çeşitli dönemlerde birer sanat okulu olarak görev yaptılar.

 Ahi teşkilatı mensuplarına mesleki, dini ve ahlaki eğitim vermekteydi.  Esnaf olmak isteyenler küçük yaşta çırak (şakird) olarak işe başlardı. Gerekli eğitimi alan çıraklar sınavla kalfalığa, en az üç yıllık kalfalıktan sonra yine sınavla ustalığa hak kazanırlardı.  Ancak usta unvanı alanlar yeni bir iş açabilirlerdi.

 Enderun denilen saray mektebinde yüksek düzeyde devlet memuru yetiştirilirdi. Okula devşirme usulü ile toplanan Hıristiyan çocukları ve Müslüman ailelerin çocukları alınırdı. Bu saray okulu ilk olarak II. Murat zamanında Edirne Sarayında açıldı. Bu okul İstanbul’un fethinden sonra Topkapı Sarayı’nda faaliyetlerine devam etti. 1833’te yeni düzenlemeler yapılan okul 1909’da kapatılmıştır.

 Tanzimat Sonrası Osmanlı Eğitimi:

 XIX. yy’da Osmanlı’da eğitim kurumları, Medreseler, askeri ve sivil okullar, azınlık ve yabancı okulları, Osmanlı vatandaşlarının açtığı okullar şeklindeydi.

Tanzimat Döneminde siyasi alanda olduğu gibi eğitim alanında da “Osmanlıcılık” ilkesi hayata geçirilmeye çalışılmıştır. Yeni okullar açılarak Müslüman ve gayrimüslim herkesin buralarda aydınlanıp Osmanlı vatandaşlığı bilincine erişmesi hedeflenmiştir.

-1835’te Mekteb-i Harbiye kuruldu.

-1845’te Harp okullarına öğrenci yetiştirmek amacıyla Askeri Liseler açılmıştır.

Tanzimat Dönemindeki bir diğer yenilik de “usul-i cedid” (yeni usul, yeni yöntem) dir. Buna göre eğitim öğretimde ders araç ve gereçleri konusunda yenileşme, özellikle öğretmenlerin geleneksel öğretim yöntemlerini bırakıp yeni ve etkili öğretim yöntemlerini uygulaması hedeflenmiştir.

Islahat Fermanı eğitim alanında yenileşmede önemli bir dönüm noktası oldu. 1857’de Maarif-i Umumiye Nezareti (Genel Eğitim Bakanlığı) kurularak Milli Eğitim Bakanlığının temeli atıldı.

1866’da çıkarılan Marif-i Umumiye Nizamnamesi eğitimi düzenleyen bir yasa idi. Bu yasayla eğitim uygulamaları sistemleştirildi. Eğitimde planlı düzene geçilerek ilköğretim zorunlu hale getirildi. İlk yüksek öğretim kurumu olan “Darülfünun” açıldı.

 Yabancı ve Azınlık Okulları:

Osmanlı Devleti azınlıklara da okul açma izni vermiştir. Azınlık okulları Patrikhaneler ve Hahamhaneler aracılığı ile yönetildi. Yabancı ülkeler kapitülasyonlardan faydalanarak Osmanlı ülkesinde okullar açamaya başlamışlardır. Dini nitelik taşıyan bu okullar zamanla devlet okulları haline gelerek Osmanlı aleyhine çalışmalara başlamışlardır.

 Osmanlı topraklarında açılan ilk yabancı okul 1583’te Fransızların açtığı okuldu  (Saint-Benoit Okulu) olmuştur.

 Maarif-i Umumiye Nizamnamesi’ne göre;

1. İlköğretim:Sıbyan mekteplerinde düzenleme yapılarak okutulacak dersler, sınav sistemi, öğretmenlik şartları ve okulların inşası ve tamiri, öğretmen maaşları diğer masrafların nasıl karşılanacağı hükmü bağlanmıştır.

2. Yönetimi Maarif Nezaretine bağlı okullara “mekteb-i ipdidai” (ilkokul) denirken Evkaf Nezaretine bağlı okullara “sıbyan mektebi” denilmeye devam edilmiştir.

 İpditai mektepler usul-i cedide göre eğitim yaparken sıbyan mektepleri eski sistem üzerine eğitimlerini sürdürdüler. 1876’da kabul edilen kanuni esasiye göre ilköğretim zorunlu hale getirilmiştir.  II. Meşrutiyet Döneminin sonlarına doğru sıbyan mektepleri tamamen kapanarak yerlerini iptidai  mekteplerine bırakmıştır. 1913’te rüştiyelerin ilköğretime dahil edilmesiyle bu mekteplerde eğitim 6 yıla çıkarılmıştır.

       Rüştiyeler II. Mahmut dönemine kadar sıbyan mektepleri ile askeri okullar arasında bir öğretim kademesi bulunmuyordu. Özellikle askeri okullara öğrenci yetiştirmek amacıyla rüştiyeler açılmıştır. İlk rüştiyelerin olumlu sonuç vermesi üzerine bu tür okullar hızla yayıldı.

 İdadiler:

Tanzimat Döneminin sonlarına doğru rüştiyelerin üzerinde ve yüksekokullara öğrenci yetiştiren bir okulun bulunmaması sorun oluşturmuştu. Bu amaçla 1868’de “Galatasaray Sultanisi” açılmıştı. Ancak vilayetlerde böyle bir okul yoktu. Hem bu ihtiyaç üzerine hem de bütün tabanın çocuklarının bir arada eğitim görebilmeleri ve Osmanlı birliğini sağlamak için idadilerin açılması fikri, 1869’ Maarif Nizamnames’yle gündeme geldi.

 İdadilerin ülke çapında yaygınlaşmaları II. Abdülhamit Döneminde olmuştur.  Tüm yedi yıllık idadiler 1910-1913 yılları arasında önce “sultani” daha sonra da “lise” adını aldılar.

 Sultaniler:

Sultanilerin açılmasında Fransız eğitim kurumları model alınmış ve idadilerin üzerinde eğitim vermeleri hedeflenmiştir.  1908’den sonra yedi yıllık idadilerin adı “sultani”ye çevrildi.  İlk kız idadisi 1911’de İstanbul’da açıldı. Bu okul 1915’de “Bezm-i Alem Sultanisi” adını almıştır.

 Yüksek Öğretim: Darülfünun

Meslek Eğitim

Azınlık ve Yabancı okul 

 

BİLİM ALANINDA OSMANLI DÖNEMİNDE YETİŞEN ÜNLÜ DÜŞÜNÜRLER

14. Yüzyılda:

Davud-ı Kayseri: Tercüme, Felsefe, Mantık

Molla Fenari: Tasavvuf ve mantık

 15. Yüzyılda

Kadızade-i Rumi: Matematik, astronomi

Ali Kuşçu: Osmanlıda matematiğin kurucusu olarak bilinir

Sinan Paşa: Matematik

Akşemseddin: Tıp

Sabuncuoğlu Semseddin: Tıp

Altunizade: Tıp

Zembilli Ali Efendi: Hukuk

İbn-i Kemal: Din bilimleri

 16. Yüzyılda:

Piri Reiz: Haritacılık ve Coğrafya

              Eseri: Kitab-ı Bahriye

 Seyit Ali Reis: Deniz coğrafyacısıdır

            Eseri: Mirat’ül Memalik

Matrakçı Nasuh: Kara Coğrafyası, Matematik ve tarih alanında tanınmıştır

 17. Yüzyılda:

XVII. yüzyılın en önemli ilim adamı Katip Çelebi'dir (1609-1675).

 Tarih, coğrafya, denizcilik, maliye, hukuk alanında eserler vermiştir.

Başlıca eserleri şunlardır.

    -Keşf-üz Zünnün: 15 bin ilmi eserin yazan ve konusu hakkında yazılmış bir bibliyografya eseridir.

 -Cihannume: Coğrafyaya dair olan bu eser 1727' de kurulan ilk Türk matbaasında basıldı.

 -Fezleke-i Osmani: Tarih Kitabıdır.

 -Tuhfet-ul Kibar Fi Esfar'ül Biliar: Osmanlı -Venedik savaşlarını anlatır.

 -Mizan'ul Hak Fi İhtiyar'al Ahlâk: Fen ilimlerinin faydasını  anlatır.

 -Düstur'ül amd Li islah'il Halel: Devletin ıslahat çalışmalarını anlatır.

   - Evliya Çelebi: Bu yüzyılın bir diğer önemli Siması da Evliya Çelebi'dir. (1611-1684) Bu bir seyahat kitabıdır. Osmanlı devletleri merkez olmak üzere çeşitli devletlerin, coğrafi, gelenek, kültür yaşayış, tarih ve folklorunu anlatır.

Koçi Bey: Devletin içinde bulunduğu durumla ilgili rapor hazırlamış

 18. Yüzyılda:

Hazarfen Ahmet Çelebi: Kanat takıp uçan ilk insandır.

 Hasan Çelebi: Dünyada ilk defa roketli füze uçuşunu gerçekleştirmiştir.

 İbrahim Müteferrika: İlk basım evini kurmuş

 İbrahim Hakkı : Marifetname adlı eserinde coğrafya, matematik ve tıp ile ilgili konulara yer vermiştir.

 XVIII. yüzyılda genel kültür alanında çok değerli eserler verilmiştir, içinde şarapçı Nedim'in de bulunduğu 25 kişilik bir ilim kurulu kuruldu. Aristo'nun fizik kitabı tekrar edilmiştir.

 -Süleymaniye Tıp Medresesi açılmıştır.

Ömer Şifai: Tıp ve Kimyaya dair eserler vermiştir.

Abbas Vesim   Efendi:   veremin   verem mikroplardan meydana geldiğim söylemiştir.

 Humbaracı Ahmet Paşa ve Boron To Tot'un etkisiyle Hendansane ve Mühendishane adları ile matematik ve geometri okulları açılmıştır. Erzurumlu İbrahim Hakkı, her türlü ilimden bahseder.

 19. Yüzyılda:

 Ahmet Mithat Efendi: Tarih-i Hikmet

 Ahmet Cevdet Paşa:

Tarih-i Cevdet,

Kısas-ı Enbiya

Mecelle (Hukuk)

  -Ve yine Diğer ilim adamları; Sarı Abdullah Efendi, Müneccim Ahmet Dede, Hazar fen Hüseyin Efendi,

  XVII. VE XVIII. YÜZYILDA TEKNİK;

 Teknik buluşlar batıdan geri idi. Önemli teknik kuruluşlar Matbaanın açılması, kâğıt fabrikası, kumaş fabrikası yapımı, Gemicilik ve silah sanayide de çalışmalar olmuştur. 1725'te İstanbul'da bir çim fabrikası da kurulmuştur.

XVII yüzyılda mimarlık önceki yüzyılın devamı gibidir. XVIII. Yüzyılın ise bir ara Türk-Batı karması şeklinde eserler verilmişse de daha sonra Barok ve Rokoko tarzı denilen batı mimarlık tarzı benimsenmiştir. Devrin en dikkat çeken eseri Sultan Ahmet Çeşmesi’dir. 

 

  

  BAZI ÖNEMLİ TERİMLER  

Avarız:Olağanüstü durumlarda alınan örfi bir vergidir (Deprem, savaş, sel)

Bedesten: Kapalı çarşı

Müderris: Öğretmen

Ayan: Bir memleketin bir yörenin ileri gelenleri

Bac Vergisi: Pazar yerlerinden ve ticari faaliyetlerden alınan vergi.

Dizdar: Kale komutanı

Berat: Herhangi bir göreve veya hizmete tayin ve maaş tahsisi unvan veya nişan verilmesi

 Birun: Dış Saray

Cülus:Yeni hükümdarın tahta çıkışı

Darulfünun: 19. yy’da İstanbul Üniversitesi’ne verilen isim

 Daruşşifa:  Hastane

Derbent: Ticaret yollarını ve önemli stratejik noktaları koruyan asker

 İdadi-Sultani: Lise

Rüştiye: Ortaokul

Sıbyan Mektebi: İlkokul (Mahalle Mektebi)

İptidaiye:Yeni usul ilkokul

Mekteb-i Mülkiye:1859’da kurulan bugünkü siyasal bilgiler fakültesi

 Kaime: Kâğıt para

Kaptan-ı Derya: Donanma komutanı

Lala: Şehzadeleri eğiten kişi

Külliye: Cami ile birlikte kurulmuş medrese, imarethane, kitaplık, darüşşifa gibi çeşitli yapıların tümüne verilen isimdir.

Bac-ı Kırtıl: Hayvanlardan alınan vergi

Lonca: Esnaf teşkilatı

Müsadere:Osmanlılarda ölen veya görevden alınan devlet memurlarının mallarına el konulmasıdır.

Metruk Arazi:Terk edilmiş araziler olup sahibi belli değildir.

Malikhane: Devlet görevlilerine üstün hizmet karşılığı olarak verilen toprak

Mecelle:Osmanlılar zamanında ilk medeni kanun.

Nazır: Bakan

Narh: Temel tüketim mallarının tespiti

Sedaret Kedhudası: 19 yy’da İçişleri Bakanı

Reisülküttap: 19. yy’da Dışişleri  Bakanı

Sanayi-i Nefise Mektebi:Osman Hamdi Bey’in kurduğu güzel sanatlar fakültesi

Sahn-ı Seman: Fatih’in yaptırdığı medrese

Sebil: Hayır için su dağıtılan yer.

Serdar-ı Ekrem: Vezir-i Azamın orduya başkomutanlık yaptığı zaman aldığı unvan

Şura-yı Devlet:Sayıştay.

Teb’a: Halk

Encümen-i Daniş:1881’de dil ve tarih alanında çalışmalar yapmak ve ders kitapları yazmak için kuruldu.

Ulufe: Yeniçerilere 3 ayda bir dağıtılan maaş

Tuğra:Padişah imzası

Voyvoda:Balkanlardaki valiler için kullanılan bir terim

Yeniçeri Ağası: Yeniçeri ocağının başkomutanı

Tereke: Ölen kişilere ait miras

Mutasarrıf:Tanzimat’tan sonra sancak beyliği kaldırılarak yerine tayin edilen memurlara verilen unvan.

Hatt-ı Hümayun:Padişahın el yazısı

Ferman: Padişahın resmi emri

Redif:Abdülaziz’in kurduğu askeri bir sınıf

Şadırvan:Etrafında bulunan çeşitli musluklardan ve fıskiyelerden su akan havuz tarzında kubbeli çeşme

Subaşı:Emniyet müdür

Mevat Arazi: Kıraç ve ölü arazilerdir, gelir getirmezler

Hat:Yazı

Hüsn-ü Hat: Güzel yazı

İhtisap Ağası:Loncaları kadı adına denetleyen kişi

Kethüda:Loncayı dışarıda temsil eder hükümetle ilişkileri görüşürdü.

Muhzır Ağa:İstanbul’da sivil kuralları çiğneyen yeniçeriler ve diğer askerler arasında düzeni sağlardı.

Kasr-ı Adl:Fatih’ten sonra padişahların divan toplantılarını dinledikleri penceredir.

Payitaht: Başkent

Şirket-i Hayriye: İlk açılan deniz şirketi (1847)

Ebniye-i Hassa Müdürlüğü:Mimarbaşlık

Kafes Sistemi:Şehzadelerin sancaklara çıkması yasaklanarak sarayda hapis hayatı yaşamaya başlamalarıdır. İlk defa I. Ahmet döneminde uygulanmaya başladı.  

 

         Konuların Tamamı İçin aşağıdaki Site uzantısına tıklayın:

http://asyaahileri.com/tkm-tarihi_k119.html 

Google+ WhatsApp